30 Aralık 2022 Cuma

Philebos- Platon


Antik Yunan filozofu Platon tarafından yazılmış olan Philebos, genel olarak "iyi hayatın ne olduğu" meselesinin ele alındığı bir diyalog. Eserlerinde genellikle diyalog tekniğini ve hocası Sokrates'in sokratik yöntemini kullanmaktadır. Sokratik yöntem, üç aşamadan oluşur: ilk aşamada karşıdaki kişiye sorular yöneltilir, bu sorularla kişinin neyi bilip bilmediği ölçülür. İkinci aşama, ironi. Son aşamada ise, fikir ortaya çıkarılır... Kitap, bilgelik, zeka, iyilik, haz ve kötülük üzerine farklı argümanlar sunmakta. Doğada haz ve aşırı sevinçten başka ölçüsüz bir şey olmadığından, zeka ve bilimin ölçülü olduğundan, iyiliğin kendi kendisine yetebileceğinden bahsetmekte. Yine geldik meşhur -zehir, dozdadır- mevzusuna. Her şeyde dozu kaçırdığında yaşamındaki uyum da bozuluyor. Kitapta, acı ve haz üzerine kurulu yaşam tarzları olduğu gibi, bu ikisinin olmadığı bir yaşam tarzının mümkün olduğu da ifade ediliyor. Bu ara, uzun yürüyüşlerimde bu konuyu düşünür oldum. Mutlu yıllar 🎈 

***

(.......)

Protarkhos- Güzellik, gerçek ve ölçüden söz ediyorsun değil mi?

Sokrates- Evet. Ama önce gerçeği ele al, Protarkhos. Gerçeği al ve bu üç şeye, zekaya, gerçeğe ve haz duygusuna bir bak. Sonra, uzun uzun düşün ve kendi kendine, hazla zekadan hangisinin gerçeğin yakın akrabası olduğunu söyle.

Protarkhos- Bununla zaman yitirmeye ne gerek var? Bence ikisi arasındaki fark, büyüktür. Gerçekten haz, dünyanın en yalancı şeyidir ve hep derler ki, en büyükleri sayılan aşk hazlarında işlenen, yalan yere yemin etme ya da yeminini bozma günahını tanrılar bile bağışlar. Çünkü hazlar, çocuklar gibi, her tür zekadan yoksundur. Zekaysa, tersine, ya gerçekle aynı şeydir ya da ona en çok benzeyen, en gerçek olan şeydir. 

Sokrates- Bundan sonra, ölçüyü ele al ve bunun hazda mı bilgelikten daha çok, yoksa bilgelikte mi hazdan daha çok bulunduğunu anlamaya bak.

(.........)

“Bir şeyde ölçü ve oran yoksa, bu durum onu ve izleyenleri yok eder.”







22 Aralık 2022 Perşembe

Evgeny Grinko gecesi


20.12.2022

2022 hayallerimden birini yıl sonlanmadan gerçekleştirdim. 

Evgeny Grinko konserine gittim. 

Ekibi ve sahne performansı bambaşka bir boyuttu.

Onunla fotoğraf çektirmek için sıraya bile girdim:)

2022'nin en uzun gecesi benim için 20 aralıktı.

Teşekkür ederim.







“Her imge, dünyanın gerçekliğinden bir şeyler götürmeli, her imgede bir şeyler kaybolmalıdır… Sanatın ve ayartmanın sırrı budur. Michaux’nun sözleriyle, sanatçı “hiçbir iz bırakmama yönündeki temel itkiye var gücüyle direnen” kişidir.” (Baudrillard, Sanat Komplosu)

9 Aralık 2022 Cuma

Undine, 2020


Undine,
mitolojide kendisine aşık olan erkekleri sözlerini tutmadıkları takdirde öldüren bir su perisi anlamına geliyormuş. 

Bu mitolojik metafor, Christian Petzold'un yönettiği filmin arka planında farklı bir boyutta işlenmiş. 

Berlin şehir müzesinde tarihçiliğini, turist rehberliğinde kullanan Undine ve endüstriyel dalgıç Christoph arasındaki aşk, mitolojik Undine'yi yeniden diriltecek midir? 

Film, klasik bir aşk hikayesinden ziyade mitoloji, tarih ve aşkı bir araya getirmeye çalışmış. Öyle şehir manzaraları işlendi ki, Berlin'i yeniden görme isteği uyandı bende:)







4 Aralık 2022 Pazar

Bulantı- Jean-Paul Sartre


Bulantı, varoluşçuluk akımının en önemli temsilcilerinden Jean-Paul Sartre’ın ilk romanıdır. Kitabın kahramanı Antoine Roquentin araştırma yapan bir yazardır. Günlerinin çoğunu Fransa’nın Bouville kentinde geçirir. Sevgilisi Anny’i bekler. Günlük tarzında yazdığı tekdüze hayatında var oluşu, yok oluşu, var olanların diğer var olanlarını tamamladığını düşünür. Dünyaya hatta kendi bedenine yabancılaşmayla tezahür eden bir bulantıyla bunu derinden hisseder. Otodidakt ile yaptığı sohbetler Sartre’ın filizlenmeye başlayan varoluşçu düşüncelerini; sevgilisi Anny ile yaptığı sohbetleri duygularla ilgili yolculuğunu anlattığını düşünüyorum. Bana göre kitabın özü şu: insan vardır; varoluşunu, özünü kendi bulur ve onu anlamlı kılan ise yaşantısı ve yaşattıklarıdır. Muazzam bir edebiyat şöleni, okunmalı👍🏻💙
Bu enerji, bu kafayı seviyor...

***
“Var olmak demek kütlemizin dünya üzerinde yer kaplaması demek değil, düşüncelerimiz ve verdiğimiz eserlerle varız.”
.

"Yeryüzünde, serüven duygusu kadar bağlı olduğum başka bir şey yok belki. Ama bu duygu istediği zaman geliyor, sonra hemen kaçıp gidiyor. Gittiği zaman nasıl bomboş kalıyorum! Yoksa hayatımı yok yere harcadığımı anlatmak için mi bana bu kısa ve alaycı ziyaretlerde bulunuyor?"
.
“Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa anlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.”(s.214)

2 Aralık 2022 Cuma

teşekkür


Blog Mahallesi Maviye İz Süren'e yer vermiş, mutlu oldum, çok teşekkür ederim:)

Blog Mahallesi, blogları destekleyen değerli bir oluşum.


2010 yılında blog yazmaya başladım. Çocukluğumdan bu yana yazmak benim en sevdiğim eylemlerden biri. Bu blogun Gülce kızımla ilgili güzel bir hatırat olmasını istedim. 2013 yılında Bloglar Mahallesi blogumu en duygusal blog star seçmişti. Zamanla yazdıklarım kitap eleştirmenliğine, öykü yazarlığına evrildi. Blogumun ismini çok seviyorum. Kıymetli bir arkadaşım öykü dosyamı okurken, kitabının adı da Maviye İz Süren olsun diye fikir verdi. Bu ismi çok anlamlı bulduğunu ifade etmişti. Bu şekilde kitabımın adını da belirlemiş olduk. Bir ara blogu, zaman ayıramadığım için tamamen kaldırmayı düşündüm. Sonra bazı geçmiş yaşantıların tüm doğallıyla burada yer alması bu düşünceme engel oldu.  Eskisi kadar paylaşım konusunda aktif olamasam da, buradaki dostlarımı ve kaliteli paylaşımları özel buluyorum. Kendi kişisel tarihimin bir kısmını, fırsat buldukça  buraya kaydediyorum. Ara ara sosyal medyadan uzaklaşma özgürlüğümü kullanıyorum, o zamanlarda en çok blogumu özlüyorum:)



 

25 Kasım 2022 Cuma

The Lost Daughter, 2021


 Modüler bir hayatta yaşadığım günlerin birinde izlemiştim bu filmi. O zamanlar, kendimi bir ayraç içine alarak dünyaya baktığım için yazmayı ertelemişim...

Bir akademisyen olan Leda, üzerinde çalıştığı işe odaklanmak için soluğu bir Yunan adasında alır. Sakin plajda rastladığı bir ailenin fertlerinden olan Nina ve küçük kızı, işinden sonra odağında kalan başka bir dünya olur onun için. Çünkü bu ikilinin yaşadıkları, Leda'nın geçmişinde gençken yaşadığı ve kaçamadığı gerçeklerle yüzleşmesine neden olacaktır...

Karanlık Kız, toplumun kadınlara biçtiği zorlayıcı rolleri, özgürlükten vazgeçişi, anne olmanın ağır sorumluluklarını bir kez daha düşünmemi sağladı...


20 Kasım 2022 Pazar

Ben Bir Ağacım- Orhan Pamuk


Orhan Pamuk’un eserlerinde yer alan kahramanların hikayelerinden oluşuyor, Ben Bir Ağacım...

Tarihin çocuksu yanıyla, çocukluğun unutulamayan yanının kesiştiği bu hikayeler; Pamuk’un hayal dünyasından derin izler taşıyor…

***

Dünyayı korkulacak kadar şaşırtıcı yapan şey, âlemin sanki bir hikâye anlatmaya kalkmasıydı...

“Ben bir ağacın kendisi değil, manası olmak istiyorum.”

“Daha şaşırtıcı olan dünyaydı artık; yeniden keşfettiği, ilk defa fark ettiği yeni bir dünya.”

17 Kasım 2022 Perşembe

KE ÇOCUK Dergisi, sayı 4


 KE ÇOCUK Dergisi'nin 4. sayısında yer alan "Uçan Şemsiye" adlı hikayemle selamlıyorum çocuklarımı... 

Hikayemin illüstrasyonu çok tatlı ve dergi kapağında yer aldı..




15 Ekim 2022 Cumartesi

Kazananlar- Laetitia Colombani

 


Yazarın okuduğum ikinci kitabı. İlk kitabında üç kadın öyküsünü bir arada vermişti. Fransa'da çok satan bu romanında da farklı zamanlarda yaşayan iki kadın öyküsü var. Birinci kadın; günümüz Paris'inde kariyeri uğruna bir çok bağlılığından vazgeçmiş, günün sonunda kendi içsel dinamizmini yitirmiş bir avukat Solene. Psikiyatristi, yeniden ayağa kalkması için gönüllülük faaliyetlerinde yer almasını istiyor, o da saraya arzuhalci olarak katılıyor...

İkinci kadın; 1925'li yılların Paris'inde yaşamış, mücadeleci, hayatının anlamını bulan, haliyle her nasıla tahammül etmeyi bilen başka bir kadın, Blanche. İki kadının hikayesi sokaklarda yaşayan, yurdundan, evinden ayrılmak zorunda kalan bir çok kadının sığınma evi olan, Paris'in merkezinde yükselen Kadın Sarayı'nda birleşiyor. Bu kesişme durumu, başka hayatların zorluklarını da gözler önüne seriyor. Paylaşılmayan her duygu kayıptır. O yüzden paylaşmak, sadaka vermek, yardım etmek, dayanışma içinde olmak bizi başka göklerde koruyacak yüce erdemlerdir... 

***

"Sevilmek için kendisinden olması beklenilen kişi olmuştu. Başkalarının arzularına cevap vermek için kendi arzularını inkar etmişti." (S.73)

"Bir eylemin ardından bir başka eylem gelmeliydi, tıpkı bisiklet pedalı gibi. Acı bitiyor mu? Hayır. Bu yüzden biz de durmadan devam etmeliyiz." (S. 106)

"Çocukluğunuzda eksikliğini çektiğiniz şey, sonsuza dek eksik kalır: babasının masasından karnı doymayan bir kişi ömür boyu aç kalır." (S.119)

"Bir gün ormanda korkunç bir yangın çıkmış ve bütün hayvanlar çaresizlik içinde felakete bakıyormuş. Bir tek, küçük bir sinek kuşu, gagasıyla taşıdığı suyu alevlerin üzerine dökerek yangını söndürmeye çalışıyormuş. 'Zavallı kaçık' demiş armadillo, 'Yangını böyle söndüremezsin ki' 'Biliyorum' demiş sinek kuşu. 'Ama en azından payıma düşeni yapmış olurum.' (S.121)

"Bir acıya şahit olduğumda kendime şu iki soruyu sorarım: bu acının kaynağı nedir ve bu acıya çare olmak için ne yapabilirim?"(s.131)





1 Ekim 2022 Cumartesi

Between Two Worlds, 2021


 Ayrı Dünyalar, temizlik işçilerini konu edinen son kitabını yazmak için başka bir kimliğe bürünen bir yazarın yaşadıklarını anlatıyor...

Film sonrasında düşündüklerim:

- Yazar, bireylerin dünyasını daha iyi anlatabilmek için mutlaka bireylerin dünyasında gezinmeli midir?

-Yaşanmış, gerçek olayların belli bir sanat formuna dönüştürülmesi onu daha iyi mi yapar?

-Yazar, odaklandığı bireyin dünyasını kendi yaratıcılığıyla, hayal gücüyle harmanladığında mı kendine ait bir eser ortaya çıkarmış olur?

-Birilerinin dünyasındaki yaşanmışlıkları, "özeli" paylaşmak ne kadar etiktir? 


Juliette Binoche sevgim, bu filmde de katmerlendi 💙


21 Eylül 2022 Çarşamba

Çocuklukta İhmalin İzi: Boşluk Hissi- Dr. Jonice Webb



Kitap duygusal ihmal anketiyle başlıyor. Boşluk hissini tanımaya yönelik örnek olaylar üzerinden devam ediyor. Ardından boşluk hissine neden olan, on iki davranış şekli ebeveynlerin sınıflandırılmasıyla yine farklı örnek olaylar üzerinden projekte ediliyor. Bu aşamada ailenizin hangi sınıfta olduğu, çocukken nasıl bir programlama üzerinden yetiştirildiğinizi ayrımsıyorsunuz. İhmal edilen yetişkinlerin ortak özelliklerini, intihar duyguları ile ilgili özel sınırları, değişimin nasıl gerçekleşeceğini, duyguların neden önemli olduğunu ve onlarla ne yapmamız gerektiğini, öz bakımı(bu bölümde değişim tabloları ve listeler yer alıyor, okur interaktif bir şekilde sürece dahil ediliyor) döngüye son vermeyi ve çocuğunuza sizin alamadığınız bir şeyi vermeyi, son kısımda ise terapistler için ayrılan bölümü okuyoruz. Duygu farkındalığını geliştirmek adına kaynakçadan önce duygu kelime listesi de eklenmiş. 

Duygusal ihmalin neden olduğu hasar ve bu hasarı düzeltmek için yapılması gerekenler, çocukluğumuzda ebeveynlerimizden aldıklarımızın yetişkinlik döneminde duygusal ve sosyal anlamda bizleri nasıl etkilediği sıcak ve empati yüklü bir üslupla aktarıldığı için çok beğendim:)

***

"Sağlıklı bir gelişim için sadece çocuğunuzu sevmek yeterli değil. Çocuğuyla uyum içinde olan bir ebeveyn, genel olarak duyguları anlayan ve bu duyguların farkında olan biri olmalı. Çocuğunun gelişim aşamalarında onun ne yapabileceğini ve yapamayacağını gözlemlemeli ve çocuğunu gerçekten tanımak için gerekli olan çabayı ve enerjiyi vermeye istekli olmalı. Bu alanlardan herhangi birinde eksik olan iyi niyetli bir ebeveyn, çocuğunu duygusal anlamda yetiştirme konusunda risk altında olur." (s.103)

"Bizim çocukluk programlarımızın değişmesi o kadar da kolay değildir. Yetişkinliğe ulaştığımız zaman, sadece alışkanlık olmaktan daha öteye geçerler ve bizim yaşama biçimimiz haline gelirler. Bir yaşam biçimini değiştirmek zordur ama kesinlikle mümkündür. Sadece biraz zaman alır." (s.211)

5 Eylül 2022 Pazartesi

Kil-Tablet Öykü, eylül

Yıllar önce Rotterdam'da gezerken yalın ayak gezen bir adam görmüştüm. 
Uzun süre ardından bakakalmıştım.
Bir öykümün adsız bir kahramanı olacaktı bu adam. Oldu.
Hikaye içinde hikaye anlattım Robert Mckee, sözlerini tutuyorum bak:)
Hisset...

"Acemi Kuş ve Yaşlı Kayın" adlı öyküm Kil-Tablet Öykü'nün eylül sayısında...

Tema: Duymak

https://kiltabletoyku.com/temalar/eylul-2022-duymak/acemi-kus-ve-yasli-kayin/



 

4 Eylül 2022 Pazar

Sekiz Buçuk, 1963


 İtalyan yönetmen Fellini’nin, Sekiz buçuk adlı sürrealist izler taşıyan filmini izledim. 
Guido, bilim-kurgu filmi çekme hazırlığında olan kafası karışık bir yönetmen. 
Bu filmi çekerken gerçekleri sorgulamaya başlar. 
Bu minvalde geçmiş/şimdi/gelecek düşünceleri birbirine karışır. 
Rüyalar, hayaller ve bilinç akışıyla harmanlanan düşsel bir dünya Fellini’nin yaratıcılığından izler taşıyor. 
Hayata dair itirafları, gerçeklik sorgulamalarında fark ediliyor. 
Guido, Fellini’nin yansıma karakteri, dolayısıyla film otobiyografik özelliğe sahip.




2 Eylül 2022 Cuma

yüzümü yıkıyorum


"Yatmadan önce yüzümü yıkıyorum.
Bir ülke alevler içinde yanarken
ben yüzümü yıkıyorum.
Yüzümü yıkamak aptalca geliyor.
Yüzümü yıkamamak da aptalca geliyor.
Hiçbir zaman böyle olmamıştı...
Ve her zaman böyleydi aslında.
Birileri dünyanın bir yerinde
"Şerefe" diyerek bardak tokuştururken 
dünyanın başka bir yerinde birileri evlerinden
oldu.
Aynı binada biri aşık olurken
bir diğeri yas tuttu.

Istırabın, sıradanlığın ve 
güzelliğin hep bir arada olması
hem dayanılmaz hem de olağanüstü.

Aynı dakika içinde önce üstünü
başını gösterenlerin sonra da 
savaştan bahsedenlerin
gönderilerini "geçerken" yüz
yıkamak gibi sıradan, aşık olmak 
gibi de büyük şeyleri nasıl
yapacağız?

Derin derin iç çekiyorum...
Umutsuzluk... Sonra umutsuz 
olmayı reddediyorum. Bir nefes
alıyorum. Biraz daha
geziniyorum: yeni doğmuş bir bebek, 
yeni açmış bir çiçek, itfaiyeciler, evsizler...
Dünya ne çok şeye ev sahipliği yapıyor.

Umutsuzlukla enerji arasında bir
seçim yapmalıyım.
Enerjiyi seçiyorum.
Karanlığın içinde dimdik durup
"Enerjiyi seçiyorum!" demek nasıl olur?
Önce bunu düşünüyorum.

Yüzümü yıkamaya kaldığım yerden
devam ediyorum.
Sonra görmezden gelmek yerine 
bakmayı seçiyorum.
Güvenmeyi seçiyorum: Önce 
iyiliğe, sonra tanıdığım
kişilerin içindeki iyiliğe,
sonra da hiçbir zaman
tanımadıklarımın içindeki iyiliğe.
Kendime güvenmeyi seçiyorum.

Yeni yollar seçiyorum. 
Eski alışkanlıklarımı değiştirmeyi seçiyorum.
Nasıl yardım edebilirim diye araştıracağım önce.
Sonra da davetli olduğum doğum günü
kutlamasına gideceğim.
Çünkü biliyorum, yas ve kutlama aynı anda var olabilir."

-Mari Andrew

1 Eylül 2022 Perşembe

Edebiyatist, sayı 43


 "Yazma Eylemi" dosyasıyla yeni aya merhaba diyen Edebiyatist'in 43. sayısında "Olamayan" adlı öyküm yer aldı...

Eylül ayı hoş gel💙





31 Ağustos 2022 Çarşamba

Poetika- Aristoteles


Poetika; Aritoteles ‘in ezoterik metinlerinden biri. Ezoterik, içe dönük, belirli kişilerin içselliğiyle sınırlandırılmış felsefi öğretilerdir. Eserin hangi dönemde yazıldığı belli değil, bir kısmı kaybolmuş bu el yazmaların. Platon’un Akademiası’nda yirmi yıl boyunca ünlü filozofun öğrencisi olan Aristoteles, salt şiirin yazılış biçimini değil edebiyatın türlerinin, kurmacanın yazılış yöntemlerine yönelik tüm görüşlerini aktarıyor. Edebiyatın temelinde olayları ve eylemleri “taklit etme” niyetinin bulunduğunu ifade ediyor. Kitabın seksen beşinci sayfasından itibaren notlar bölümü başlıyor. Oraya ayrı bir ayraç koymak gerekiyor çünkü metni okurken bu notlara başvurarak bir okuma yapmak şart.


İki bin küsur yıllık eksik ve dağınık bir metinden bile öğreneceğim şeyler olduğunu düşünerek okudum. Çevirmen Samih Rifat da, bu düşünceyle çevirisini yapmış. Bana kalırsa bu kitap bütün kurmaca eserlerinin ilk kaynak kitabı…

***

“Ozan, tıpkı ressam ya da başka herhangi bir imge yapımcısı gibi taklit eden biri olduğuna göre şu üç durumdan birini taklit etmek zorundadır her zaman; ya var olmuş ya da şimdi var olan şeyleri ya var oldukları söylenen ya da var gibi görünen şeyleri ya da olması gereken şeyleri. Bu durumları da sözle aktarır bize; yaban sözcüklerle, eğretilemelerle ve sözel dışavurumda bir sürü değişikliğe baş vurarak- bunları yapma özgürlüğü ozana verilmiştir çünkü.”( s.77)

28 Ağustos 2022 Pazar

Hiçlikte İhtimal Var- Pelin Kıvrak


 “Seni kaybettikten sonra kaybetmenin insanı hafifleten bir yanı olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü kaybetmekten delicesine korktuğun o kişi yok olduğunda kaybetme korkusu da yok oluyormuş. Bazen hayatın devamı bir yokluğu isyansızca kabullenebilmekten ve hiçliğe düşüp yeni ihtimallere sarılmak zorunda kalmaktan geçiyormuş.” (s.76)


 “ Çünkü işleyen düzene mükemmelce uymuş kişilerin taşıdıkları büyük bir yük varsa bu olsa olsa o düzene yakışmamış bir sevdadır.” (s.11)


"Haysiyetli ızdıraplar yalnızlıkta çekilir
Şimdi kadına nasılsın diye sorsalar
Hep yoksun.
Ama uyusun, uyansın, beklesin, dursun…
Hiçlikte ihtimal var." (s.79)

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Sonsuzluk Üzerine, 2019

 

Günün sonunda, ders çalıştıktan sonra beynimden çok fazla yanık kokusu gelmiyorsa, kendimi ödüllendirmek adına film izliyorum:) İki gözümün çiçeği uzman öğretmenlik sınavına girecekmiş, çalışacakmış. Alo Vygotsky, Alo Alex Osborn, Alo Charles Babbage orda mısın?

Roy Andersson'un, About Endlessness adlı filmi Bin bir gece masalları anlatıcısı Şehrazad'ın masal anlatımından ilham alınarak çekilmiş. Yapımlarında tekbenciliğini iyi bir şekilde konuşturarak kendi atmosferini, özgünlüğünü rahatlıkla ortaya koyduğunu düşünüyorum. Kısa kısa hikayelerin projekte edildiği filmde, anların parça parçalığını bir öykü kitabı okur gibi ayırt ediyorsunuz. Bir rahip gördüm inancını kaybetmişti, bir kadın gördüm şampanyayı çok seviyordu, bir adam gördüm aşkı hiç tatmamıştı v.s  şeklinde ilerleyen sekanslar. Hayatın çelişkili yanlarını bağırmadan, yorum yapmadan, bildiklerini dikte etmeden, yargılamadan yalnızca gösteriyor. İyi!

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Düşleri Yaşatma Derneği- Hümeyra Yargıcı


 M e r h a b a🕊


Değerli yazar arkadaşım Hümeyra Yargıcı’nın Düşleri Yaşatma Derneği adlı kitabını okudum😍

Emir, Banu ve Ertuğrul’un birbiriyle bağlantılı sıcacık hikayeleri çocukların ve yetişkinlerin dünyalarına dokunmayı çok iyi biliyor. Çocukların hızlı büyüme merakı, saygı, aile, arkadaşlık, paylaşmanın önemi, doğa sevgisi, hayaller, insancıl yanlarımız, geleneklerimiz, çok sevdiğim Yunus Emre’nin “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz!” felsefesi çocukların düzeyine uygun bir şekilde, dile hakim bir üslupla işlenmiş👍🏻💙


***
“Bu adaya herkes kolay kolay gelemez, hele derneğe üye olmak hiç de kolay değildir. Bizler kaç yaşına gelirse gelsin içindeki çocuk saflığını, neşesini yaşatanları, çocukluk düşlerini unutmayanları desteklemek için kurduk bu derneği. Dünyamız gittikçe yaşlanıyor. Yaşlıların kalbi kötülüğe hiç dayanamaz. Dünyamıza çok kötülük yapılıyor. Sayı saymayı önemseyen adamlardan sıkıldık. Her şey sayılarla ölçülür mü? Ancak bir çocuk sevgiyle soyulmuş bir elmayı kötülükle elde edilmiş milyonlara değişebilecek yüreğe sahip olabilir.”(s.21-22)


Kitaplarla kalınnn💙

20 Ağustos 2022 Cumartesi

anti lirik





zifiri gecede göklerde uçardı
bir yaşanmamışlık hayaleti
kendini bozuk bir zamana kurardı
akrep ve yelkovanın durmadığı
eskimiş bir abanoz saatte yürürdü
tik-tak, tik-tak

geçilemeyen bir tren istasyonu
uğranılmayan bir durak
sürgitleşen yalnızlığıyla öylece beklerdi
bedenine kurumuş güneşten dökülen
cılız bir ışık huzmesi vururdu 
aynı yerde kalanların serzenişlerinde
gidip gelirdi
bir- iki, bir- iki

hayali bir haritada
görünmeyen bir nokta olurdu
rüya tanrılarının ağır cezalarına
çarptırılmış
bir yaşanmamışlık hayaleti
her sabah çarkları döndürüp 
kendini yeniden kurardı
sol-fa-mi, sol-fa-mi





15 Ağustos 2022 Pazartesi

Hikaye- Robert Mckee ve diğerleri

 


Yaz mevsimi "okuma challenge" dahilinde okuduğum kitaplar:

1- Hikaye/ Robert Meckee: Senaryo yazımı, hikaye oluşturmak, karakter yaratmak, tetikleyici olay, sahne, sekans, zirve gibi konuları Hollywood filmlerinden örneklerle samimi bir üslupla anlatılmış. (414 sayfa)

2- Öyküyü Okumak/ Feyza Hepçilingirler: Türk edebiyatından seçilen hikayeler eleştirel bir şekilde okunarak incelenmiş.(228 sayfa)

3- Kurgu Sanatı/ David Lodge: Romanı oluşturan unsurlar, farklı romanlardan alıntılar yapılarak örneklerle bölüm bölüm işlenmiş.(288 sayfa)

4- Kurmaca Nasıl İşler?/ James Wood: Anlatım, Flaubert ve modern anlatım, detay, karakter, bilincin kısa tarihi, sempati ve karmaşıklık, dil, diyalog, doğruluk, gelenek, gerçekçilik üzerine yazılmış kitapta, kurmacanın incelikleri ele alınmış. (159 sayfa)

5-Ayşen Işık/ Kör Dövüşü: Farklı kültür ve sınıflardan gelen insanların hayatlarından toplanan kısa öyküler, olabildiğince minimal bir anlatımla aktarılmış.(94 sayfa)

6- Kömür Karası Çocuk/ Müge İplikçi: Göçmen bir çocuğun yaşadıkları ve müziğin iyileştirici gücü... (108 sayfa)

7- Can ve Çomar'ın Orman Macerası/ Zeynep Alpaslan: Can'ın köpeği Çomar ile ormanda yaşadığı gizemli olaylar, çocukların dünyasına farklı boyutlar katacak zenginliğe sahipti. (112 sayfa)

Kurmaca konusunda biçemsel ve içerik tüyoları sunan kitapları listeme aldım. Kızlarımın kitap seçkilerini de okuma yolculuğuma ekledim:)

Mutlu bir hafta olsunnn💙


11 Ağustos 2022 Perşembe

Sommaren med Monika, 1953

Monika ile Bir Yaz; yaşadıkları kasabadan bir yaz günü kaçan on dokuz yaşındaki Harry ile reşit olmamış Monika arasındaki ilişkiyi gözler önüne seren Bergman filmi.

Küçük yaşta annesini kaybeden Harry, Monika'da annesiyle yarım kalan ilişkisini, sevgisini tamamlamaya çalışır. Fakat Monika yaşı gereği daha havai ve eğlenmeye düşkündür. Adeta kaçıngan bağlanma tarzının beden bulmuş halidir. Harry, terk edileceği korkusuyla yaşayan aşkını sevgiye dönüştürmeye çalışarak kalıcılığı yaratmaya çalışan bir kişilik. Farklı bağlanma tarzları kehanetleri kendine çeker. Çünkü insanın yarım kalmış yanını birinde tamamlamaya çalışması, ilişkide her zorluğu tek kişinin göğüslemesi, kendince yapıcı olması mutlaka bir patlamayı beraberinde getirir. Fransız Psikanalist Lacan şöyle der: "Kişideki eksik, ötekinde saklı değildir. Aşkın bütün sorunu budur." İnsanın bu gerçeği tüm duyularıyla anlayana kadar gösterdiği bütün iyi olma çabaları kocaman bir hiçtir. 

Bergman'ın siyah beyaz filmlerindeki imgeler üzerinden derin anlatımını beğeniyorum. Bu arada, sanat yorumlayışları özneldir. Ben sinema yorumcusu değilim, sadece dünyamı zenginleştirmek adına izlediğim filmleri bireysel perspektifimden ele alıyor ve kendi kişisel tarihime not düşmek adına yazıyorum...



9 Ağustos 2022 Salı

Pastoral Senfoni- Andre Gide


 Otobiyografik özellikler taşıyan, günlükler şeklinde yazılmış kısa bir kitap. Bir papazın kör bir kızı evine alması, ona eğitim vermesi ve bu bağlılığın papazın ailesinin manevi hayatına sirayet eden farklı sonuçlarını anlatıyor. Burada Gide'nin, manevi hayatındaki arayışlarının izdüşümlerine rastlamak mümkün.  Ayrıca doksan dört sayfalık bu romanda, Beethoven'ın pastoral senfonisine atıfta bulunulmuş. 

***

"Ah! Zihnimizdeki canavarlar ve hayaletlere kulak asmak yerine, gerçek hayattaki kötülüklerle yetinseydik zavallılığımız ne kadar katlanır, hayat ne kadar güzel olurdu."(s.45)


3 Ağustos 2022 Çarşamba

Tersi ve Yüzü- Albert Camus

 


Camus’nün ilk yapıtı olma özelliğine sahip. Yoksulluk ve ışık evreninin izlerinin yansıdığı denemelerden oluşuyor. Alay, Evetle Hayır Arasında, Ruhta Ölüm, Yaşama Aşkı, Tersi ve Yüzü şeklinde adlandırılmış bu denemeler. Camus bu eserinde kendisinden ve çevresinden hiçbir yerde bu kadar açık ve dolaysız bahsetmediğini söylüyor önsözde. Uyanışın, bilincin, açık görüşlülüğün basit bir şekilde dünyanın karşısında yer almakla başladığını irdeliyor. Eveeet kitaplarında hep söylediğin gibi, hepimiz varoluşsal bir yalnızlığın içindeyiz. O yüzden ne olursa olsun insan, kendi kendisiyle olan iletişimini iyi yönde geliştirmeli:)

***

“Sevmenin sınırı yoktur ve ben her şeyi kucaklayabildikten sonra iyi sarılamasam da ne çıkar?”

“Büyük yüreklilik, ölüme olduğu gibi ışığa da gözlerini kırpmadan bakabilmektir.”

“Mutlu olmak değil artık dileğim, yalnızca bilinçli olmak.”



30 Temmuz 2022 Cumartesi

KE ÇOCUK Dergisi

 


Kartal Belediyesi'nin yeni çıkarmaya başladığı KE ÇOCUK Dergisi'nin, Temmuz- Ağustos sayısında "Yalnız Yusufçuk" adlı çocuk hikayem yer aldı... 

Bir yusufçuk böceği ile bir uğur böceğinin hikayesi...



"Yeryüzü mü küçülüyor, uzaklaşan kuşlar mı?"  İlhan İrem

Işıkla ve sevgiyle...


28 Temmuz 2022 Perşembe

Gizli Yüz, 1991


 Senaryosunu Orhan Pamuk'un yazdığı ve Ömer Kavur'un yönettiği Gizli Yüz, sevdiğim oyuncuların yer aldığı güzel bir film. Zamanın hükümranlığında yüzler, hikayeler ve arayışlar...

"Bana bir hikaye anlat diyorsunuz, olur. Size bir hikaye anlatayım ama kalbimi açabilir miyim bilmem. Ne zaman bir hikaye anlat deseler ağaçları düşünüyorum. Rüyamdaki ağaçları."





26 Temmuz 2022 Salı

Tek Bacaklı Yolcu- Herta Müller


Side'den döndüm. Ankara'da asırlar süren bir kıştan sonra deniz, kum ve güneş üçlüsüyle hasret giderdim. Her yaz kendime okuma challenge başlatıyorum. Bu kapsamda Nobel ödüllü yazarları okumaya devam ediyorum. Tek Bacaklı Yolcu, diktatör bir rejimden kaçarak yabancı bir ülkede sığınmacı olarak yaşamaya başlayan bir kadının büyük yalnızlığını, yabancılığını, arayışlarını ve memleket özlemini yansıtıyor. Yazarı ilk kez okudum ve üslubu çok farklı geldi. Okurunu zorlayan kitaplardan:)

***

“Yolcular diye düşündü İrene, uyuyan kentlere heyecanla bakan yolcular. Artık geçerliliği olmayan arzulara. Kent sakinlerinin ardından bakan. Tek bacaklı ve kayıp bacaklı yolcular. Yolcular çok geç geliyor.” (S.86)
.
“İnsan değiştirir bu cümleleri, kendine benzetir dedi İrene. Gözü pek oldukları için, bu cümleler sayesinde yaşayabileceğini sanır insan.”(s.87)









7 Temmuz 2022 Perşembe

Ağaçlar- Hermann Hesse




Çiçek çiçek

Çiçek çiçek şeftali ağacı,
Hepsi de vermeyecek meyve,
Parıldar gül köpüğü gibi,
Mavilikle bulutlar arasında.

Açar düşünceler de çiçekler gibi,
Bir günde yüzlercesi.
Bırak çiçeklensin! Bırak her şeyi akışına. 
Sorma sana getirisini!

Oyun da olmalı, masumiyet de
Ve çiçek bolluğu,
Yoksa dünya dar gelirdi bize
Olmazdı hayatın tuzu.

Hermann Hesse


Bu huzurlu kitabı Youtube'da Lucid Dream kanalındaki doğa müzikleri veya Tree Fm'deki kuş cıvıltılarını, dalga seslerini dinleyerek okumanızı öneririm. 'Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur, mutluluk budur.' diyor Hesse. O zaman ağaçları dinlemeyi unutmayan bir var oluşa...

5 Temmuz 2022 Salı

Go Get Some Rosemary, 2009


 Safdie kardeşlerin yönettiği film, Newyork'ta bir sinemada çalışan babanın iki oğluyla geçirdiği on beş günlük zaman dilimini yansıtıyor. 

Ayrı yaşayan, farklı kişiliklerin ve birbirinden çok uzak yaşam tarzlarını benimseyen ebeveynlerin içinde bocalayan çocukların halini aktarıyor. 

"İyi bir baba figürü nasıl olmaz?" sorusunun en uç yanıtını izledim. 

Bir savrulmuşluk, sürüklenme hikayesi. Belirgin ya da dolaylı bir amaç bulamadım, sanat sanat içindir diyerek, sonuna kadar izledim:)

1 Temmuz 2022 Cuma

Herkesten Sonra Gelen- Emin Gürdamur


Ketebe Yayınları'ndan çıkan kitabın adı bence çok güzel. On beş öykü ve yüz üç sayfa. Editörlük yapan yazarın tılsımlı öyküleri, seminerimizde söylediği gibi farklı rüyalarda gezinmeye benziyor. Beğendiğim öyküler; Herkesten Sonra Gelen, sonunu zekice bulduğum Yıkım İşleri A. Ş. Cazu, Burhan, Züleyha'nın Günlüğü oldu.

***

"Kimi gölgeler doğmamış günlere hücum etti. Göğe el açıp yalvarmak istediğinde heybende kullanılmamış tek bir kelime bulamayacaksın. Bağışla derken, yalnızım derken, kurtar derken kelimeler kendini yalanlayacak. İçlerinden gölgeler sökün edecek. Bu olsa olsa bir seyrelme. Evrenin tanrısal hüznü, okyanusların uçsuz bucaksız sessizliği, göğün devasa aynasından kalbine yansıdı. " (S. 10-11)
                                                                                           Herkesten Sonra Gelen adlı öyküden

"Bir kıssada değiliz, sonumuzdan bir mana çıkmayabilir." (S. 91) 
                                                                                          Züleyha'nın Günlüğü adlı öyküden


30 Haziran 2022 Perşembe

Ansızın Hayat- Necip Tosun


Yaz mevsimi adı altında ve onun çiçekli görüntüsü içinde, kışa öykünen bir mevsim yaşıyorum. Günlerdir yağmur yağıyor, bazı yerlerde seller kalkıyor. Beni bu gözü yaşlı havalar, hasta etti. Bitki çayımı yudumluyorum, vitaminlerimi içiyorum, kısık sesimi eski ayarlarına döndürmeye çalışıyorum. Balkon camına vuran bitmek bilmeyen yağmuru izliyorum. Bilhassa tatilde hissettiğim, zamanın yavaşlama huyu beni rahatlatıyor. Masamın üzerine dizdiğim kitaplarımdan parça parça okuyorum. Her birinde bambaşka bir dünyaya ışınlanıyorum...

Seminer döneminin bana kazandırdığı değerli yazarların kitaplarını almıştım. Bunlardan biri olan Necip Tosun'un Ansızın Hayat adlı öykü kitabını bitirdim. Hece Yayınları'ndan çıkan kitap, on üç öyküden oluşuyor ve yüz yirmi üç sayfa. Bu öykülerin konusunu serbest çağrışım yöntemiyle sıralıyorum: hatıralar, çocukluk, fotoğraflar, dostluklar, ertelenen hayaller, beklemek, yalnızlık, yazgının gücü, eski sinemalar, geçmişle yüzleşmeler, yitikler, yaşlılık, pişmanlıklar, yolculuklar...


Kitaptan bir alıntı bırakıyorum ve beni okuyan gözlere esenlikler diliyorum:)


" B-E-K-L-E-M-E-K

Sesler gerçekse bile sana gelmediklerini biliyorsun. Çünkü kimsen yok, kimse gelmeyecek sana. Merdivenlerde tıkırdayan sesler sana ait değil. Kapı aralığından yüzlerin sıcaklığını hissedeceğin kimsen yok. Hiçbir dostun yok sırlarını paylaşacağın. Perdelerini titreştiren bir rüzgar yok. Yüzüne gölgen düşecek bir sevgilin yok. Hayır, kimse gelmeyecek. Zaten gelseler de evde kimse yok. Sen yoksun. Sevgiyle bakacak gözlerin, merhametle saracak kolların yok. Yok bunlar, gittiler. Boşuna bekleme, kimse gelmeyecek. Çalmayacak telefonların. Sen burada, hep böyle balkonda, boşluğa dalıp dalıp gideceksin. Boş bir kağıdın rüzgarla birlikte oradan oraya savrulması gibi.

K-A-Ç-M-A-K

Evet sözcüğümüz bu. Çünkü hep kaçtın, hep, hep. Arzudan, heyecandan, ateşten. En çok da kendinden. Fıtrattan. Tanrı sana bir hayat verdi. Ama sen onu öldürdün, hem de Tanrı için. Onu hep yanlış yorumladın. Çünkü ölümün her türlüsü öğretilmişti sana ama nasıl yaşanacağı öğretilmemişti. Bu yüzden sana biçilen repliği tekrarladın, hep kopya çektin; ihlası, iyiliği ve mucizeyi. Sonra, çok sonra, yani çok sonra, hayatı keşfettin, aşka uygun kalbini, öbür yarısını isteyen bedenini. Ama her şey için çok geçti. Anladın, kaybetmiştin. Ancak kaybettiğin bir gözlük, bir defter, bir kitap değildi. O hiç geri gelmeyecek bir şeydi. Şimdi anladın mı geç kalmak neymiş. Bir vapura geç kalmaya benzemiyor değil mi? Çünkü sonraki seferi yok. Kaderine geç kalmak neymiş, anladın mı, anlama geç kalmak neymiş..."

Sözcükler, adlı öyküden






28 Haziran 2022 Salı

Psikodinamik psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar- Engin Geçtan

 

Psikiyatri profesörü Engin Geçtan'ın yazdığı kitabımız: temel kavramlar, psikodinamik psikiyatri ve ruhsal bozukluklar olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Normallik; "sağlıklılık", "normal bir ego, genel olarak normallik kavramı gibi, hayal ürünü bir beklenti" Freud'a göre bir ütopya, "herhangi bir andaki durumu tanımlamak yerine, organizmada gözlemlenen değişiklikleri ya da süreçleri vurgular. Canlı bir sistemin, biyolojik, psikolojik ve toplumsal değişkenlerin katkısıyla ve zamanın sürekliliği içerisinde işlevlerini sürdürebilmesini tanımlar."

Normaldışı uyum süreçlerinin aşamaları: gerginlik ve uyum yapma yeteneklerinde hafif derecede bozulma, anksiyete ve diğer nevrotik belirtiler, belirli hedeflere yönelik şiddet ve saldırganlık, organizmanın düzeninin dağılması ve çevreden gelen bilgilerin gerçeğini yadsımayla beliren psikozlar, denetimin tümden yitirilmesiyle birlikte yaşanan yoğun anksiyete ve depresyon. İlk bölümde bu kavramlar, ve onların tarihsel gelişimleri, genel sistemler kuramı, psikolojik olgunluk kavramı üzerinde duruluyor.

Psikodinamik Psikiyatri bölümünde, klasik psikanaliz, ego psikolojisi, ego savunma mekanizmaları, egonun uyum işlevi, insanın sekiz çağı, obje ilişkileri kuramı ve self psikolojisi ele alınıyor.

Ruhsal bozukluklar bölümünde ise, şizofreni, hezeyanlı paranoid bozukluklar, afektif bozukluklar, anksiyete bozuklukları, somatoform bozuklukları, disosiyatif bozukluklar, parafililer, cinsel işlev bozuklukları, psikoaktif madde bağımlılıkları, yeme bozuklukları, kişilik bozuklukları işleniyor. 

Bu kitabı yazma sürecinde öneri listesinde bulunduran, dramaturg Ozan hocamın önerisiyle sahaftan aldım. Ders kitabı mahiyetinde olduğu için uzun bir zamana yayarak okudum. Psikanalize giriş kitabı olarak kendisini addedebilirim. Dinamik psikiyatriye ilgi duyanların beğeneceğini umuyorum:)

***

"Ağır bir zorlanma yaşamakta olan insan başlıca iki sorunla karşılaşır: yeni duruma uyum sağlamak için gerekli çabayı göstermek ve psikolojik dağılmaya karşı kendini korumak. Birinci grup güçlükler çabaya yönelik davranışlarla, ikinci grup sorunlar ise savunmaya yönelik davranışlarla çözümlenmeye çalışılır. İki tür savunmaya yönelik mekanizmadan söz edilebilir. Birinci grup, ağlama ve sürekli konuşmalarda olduğu gibi psikolojik onarım mekanizmalarıdır. İkinci grup, canımızı sıkan bir durumu yadsımaya çalışma ya da davranışımızı  haklı gösterecek bir neden bulma gibi, insanı psikolojik zedelenmeye ya da değerini yitirmeye karşı koruyan "ego" savunma mekanizmalarıdır. Bu mekanizmalar organizmanın psikolojik bütünlüğünü ve dengesini korumayı amaçlar." (s.66)

"Çağdaş insanın anksiyetesi, çoğu kez bu bolluk içerisinde karar verme zorunluluğunun yarattığı çatışmalardan kaynaklanmaktadır."




22 Haziran 2022 Çarşamba

Bazı Kadınlar- Alice Munro



Castle Rock Manzarası'nı okumaya başladığım zamanlar onun hikayelerine uyumlanmakta zorluk çektiğim bir zamandı. Yıllanmış bir kitap okuru olarak şu kanıya vardığımı söylemeliyim: bazı kitaplar okurunun içsel gücüyle doğru bir zamanla oluşturmaya başladığında etkili bir şekilde okunuyor. Yaşam, nihayetinde bir senkronizasyon yani eş zamanlama durumu. Bu nedenle, o kitabını yarım bırakmıştım. Ama Munro'yu okumalıydım, onun dünyasında gezinmeli onun gözünden bakabilmeliydim hayata. Onun ayakkabılarıyla yürümeli miydim? 

Bu sefer Bazı Kadınlar kitabını okudum. Bu öykü kitabı sonuna kadar okuttu kendini. Öyküleri uzun soluklu ve romansı bir tat içeriyordu. Kurguladığı dünyaların kadın kahramanları, gelenekselleşmiş davranış modellerine, yerleşik düzenlere, sert dayatmalara karşı koyan kadınlardı. Yarattığı atmosfer ve anlatımındaki muazzam zenginlik, iyi ki onu okumaktan vazgeçmemişim, dedirtti bana. On öykü ve üç elli sekiz sayfalık bir kitap. Bazı olayları, özellikle irite edici yaşanmışlıkları okuru sırlı bir korku tüneline koymadan, yumuşak yumuşak anlatmak ve mutat bir üslupla sığlığa düşmemek, evet bu bir yazarı, bana kalırsa iyi yazar yapan kilit noktalar. 

***

"İnsanların kendilerini birtakım kisvelerin içine hapsetmeleri" diyordu mektupta "bence çok aptalca. Bir mühendis ya da doktor veya jeoloğun giysilerinden bahsediyorum ve sonra da derinin bu elbiselere üzerine geçmesinden, yani elbiselerin deriye işlemesinden, ardından da kişinin bunları asla üzerinden çıkaramamasından. İçsel ve dışsal gerçeği inceleme şansı elimize geçtiğinde ve hem güzelliği hem de dehşeti manevi ile dünyevi olan arasındaki yelpazenin her bir derecesini tecrübe edecek şekilde yaşadığımızda bu acı ya da mutluluk verecek, bir karmaşa yaratacaktır. Kendimi bu şekilde ifade etmekle abarttığımı düşünebilirsiniz ancak terk etmem gerektiğini öğrendiğim bir şey varsa, o da entelektüel kibirdir..." (S.127)



"Yüz" adlı öyküde geçen Walter de la Mare şiiri... Bu şairi listene al ve şiirlerini oku. Kendime hatırlatmalarımla sonlandırıyorum bugünkü postumu, kitaplar ışığınız olsun:)


20 Haziran 2022 Pazartesi

babama


"üstünü örtmezdi yaşadıklarının,

gün gibi açık, onurlu yaşardı,

karıncaları incitmezdi.

her sabah ekmeğinin,

peşine düşerdi.

ellerinde nasır tutardı emeğin izi,

gözlerinde büyürdü umudun feri.

babam...

merhametli kalbim,

daima güzel günlere...    "





13 Haziran 2022 Pazartesi

Marilyn aşk ölene dek - Alfonso Signorini


 Bütün hayatı boyunca Marilyn olmak istemişti ama ünlü olmanın nasıl bir yük getireceğini hesaplamamıştı. İnsanlar onda kadın değil, bir hayalin vücut bulmuş halini görüyordu. İçsel problemlerini çözemediği zamanların ıssız gecelerinde şöyle düşünüyordu: şöhret harikadır ama soğuk bir gecede ona sarınamazsınız... İçindeki kız çocuğunu yok edenlere rağmen sevimliliğinden ödün vermezdi. Seks sembolü olmak nesneleşmektir, diye düşündü hep. Nesneleşmekten nefret etti. Hollywood'un komedi filmlerinde aptal sarışını oynadı. Ah tatlım, yaptıkların şu anda olduğun kadın haline gelmene yardımcı olduysa, hiçbiri aptalca olamazdı. Bu açıdan bak. Biz kim miyiz? Deneyimlerimizin sonucuyuz...

O, Amerika'da bir efsaneydi. Efsaneler de bazen sinirden kaynaklanan paranoyalarının etkisinde kalabilirlerdi. Bir şişe votka ile bir avuç hap bu düşünceleri bastırırdı. Sonra o haplar bir yıldızın herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde kaymasına neden olabilirlerdi. Gökten bir yıldız kaydı...


Marilyn'nin biyografisini okuduğum zamanların birinde, 1959 yapımı Bazıları Sıcak Sever adlı romantik komedi filmini de keyifle izledim:)




11 Haziran 2022 Cumartesi

sınıfımın mezuniyeti


 Geçen hafta içi sınıfımın mezuniyet törenini kutladık. Öğrencilerimle okuduğumuz ilkokula veda şiirimiz, rap müptelası olan erkek öğrencilerimle çıkardığımız Bilmem mi dans grubumuz, otuz kişilik sınıfın on kız öğrencisiyle hazırladığım Cici kızlar Ah kalbim dans grubu, salonu eğlenerek sallayan sevgili öğrencilerimin ve değerli velilerimin enerjisi çok güzeldi...

Vedalar buruk oluyor. Ama bu gerçeğe takılmadan, her veda yeni ve güzel bir başlangıçtır,  düşüncesiyle, coşku içinde kutladık mezuniyetimizi. Öykü kızım da sınıfımın Cici Kızlar dans grubunda yer aldı, o da çok eğlendi:)


El yapımı çocuk hikaye kitapları hazırladığım küçük yazarlarımı, bazı son derslerde rap dansı yaparak beni de coşturan halinizi, sınıfa girmeden masamı hazırlayan, beni benden önce düşünen saflığınızı, her zorlukta bir olma gücünüzü, bana her durumda yaşama sevinci veren sıcaklığınızı unutmayacağım...

Ufkunuz hep aydınlık, yolunuz açık olsun...



"İki yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek." -Italo Calvino