”Dünyanın sizin içinizi görmediğini, derinin ve kemiğin maskelediği umutlarınızı, hayallerinizi ve kederlerinizi zerre kadar umursamadığını anladım. Gerçek işte bu kadar basit, bu kadar saçma ve bu kadar gaddardı.”
Khaled Hosseini, diğer kitaplarında olduğu gibi, doğduğu topraklardaki acıyı anlatmayı tercih etmiş. Kabil, Paris ve San Francisco üçgeninde geçen kitapta Afganistanlı iki kardeşin yürek burkan hikayesi anlatılıyor.
Birbirlerine kardeşlikten öte bir bağla bağlanan iki çocuk.. Çocuğunun geleceği için, çocuğundan vazgeçen bir baba.. Bir çocuğu, hayatını değiştirmek üzere satın alan mutsuz bir aile… Ve Dağlar Yankılandı, tüm bunların birleşiminden oluşan bir kitap.
Kitap dokuz bölümden oluşuyor. Annesiz kalan iki kardeşin Abdullah ve Peri'nin hikayesi kitaba hakimken bir çok bölümde farklı karakterlerin yaşadıkları acılar, ilişkiler ve yaşamda karşılaştıkları zorluklar aktarılıyor. Yazar bu hayatları aktarırken iyi betimlerle bir filmin kesitlerini oluşturan canlı sahneler oluşturmayı çok iyi biliyor. Ancak bazı karakterlerin havada kaldığı ve gereksiz yere kitabın uzatıldığı bölümlerin olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Kitap Mevlana'nın bir sözü ile başlıyor. Rumi'den yer yer bahsediliyor farklı bölümlerde. Kitabın katmanlarını oluşturan karakterlerin hikayelerinden en çok Thalia'nın ve şair Nila Wahdati'nin hikayesinden etkilendim.
Abdullah'la Peri'nin ortak ninnisi özellikle ' hüzünlü peri' sözcükleri, büyük İranlı şair Furuğ Ferruhzad'ın bir şiirinden esinlenilerek yazılmış. Kitaba adına ilham veren de William Blake'nin "Dadının Şarkısı" adlı şiiri olmuş.
"İnsanlar istedikleri şeylere göre yaşadıklarını, yaşamlarına isteklerine göre yön verdiklerini düşünüyorlar. Oysa işin aslı onları yönlendirenler korktukları, istemedikleri şeyler…"