İngiliz Edebiyatı’ndan A. S. Byatt’ın “Bülbülün Gözündeki Cin” adlı öykü kitabı toplamda beş öyküden oluşuyor: Cam Tabut, Denizcinin Öyküsü, En Büyük Prenses’in Öyküsü, Ejderin Soluğu, Bülbülün Gözündeki Cin...
🌾
Bu masallar, mitolojik hikayelerle beslenen ve yalnızca eskiyi anlatan eserler değil. Eskinin büyülü yolculuklarında yeninin önemli durakları belirginleşiyor. Film yapımcısı Pasolini’nin belirttiği gibi; Binbir Gece Masalları’ndaki tüm masallar yazgının ortadan kalkmasıyla günlük yaşamın uyuşukluğuna doğru çekilmesiyle son bulurlar. Bu kitaptaki öykülerde masalların insanlardaki bilinçaltına, cinsel arzularına uzanan mesajlarını keşfetmek gibi. Mesela, bizler bir okur olarak peri masallarındaki kişilerin dilekleri yerine geldiğinde garip bir duyguya kapılırız. Özgürlüğün olası sıçramasını duyarız, her istediğini elde edebilen ama aynı anda bunun hiçbir şeyi değiştirmediğinden de eminizdir çünkü biliriz ki kader değişmez. Bu paradoksal durum masalların hepsinde vardır. Bir varmış bir yokmuş deriz ama anlatmaya devam ederiz...
🌾
Bu öyküler içinde en beğendiğim öykü, kitabın en son öyküsü olan ve ona ismini veren, Bülbülün Gözündeki Cin. Bir anlatıbilimcisinin bizim topraklarımızda geçen bu tılsımlı hikayesi beni çok etkiledi.
***
“....ama umut insanı yanıltır, miskinlik bastı mı insan aklını şaşırır, bir de taş gibi sağlam olduğuna inandığı şeylerin yok olup gideceğine kimse kolay kolay akıl erdiremez.”(s.68)
.
“En iyi anlatıbilimciler, masalları tekrar tekrar anlatarak yaşarlar.”(s.85)
.
“Kadınların kurmacaya yansıyan yaşamları hep tapalanmış enerji öyküleridir. Hepsi eninde sonunda o boğulma anına, istençli unutma anına varır.(s.96)
.
“Sözcüklere dökülemeyen şeyler insanın damarlarında, beyin hücrelerinde, sinir uçlarında güçlü bir yaşam sürdürürler.”(s.96)