"Buraya çıkmış olmak çok güzel. Artık iyimser olmaya karar verdim. Mutlu bir geleceğim olacak. Bayan Fujivara bana her zaman ileriye bakmayı sürdürmenin ne kadar önemli olduğunu söyler. Elbette haklı. İnsanlar bunu yapmazlarsa, o zaman bütün her şey'-yeniden manzarayı gösterdim-' bütün her şey yıkıntı olarak kalır."
"Çocuklarıyla, sefil kocalarıyla uğraşmaktan başka bir şey yapmayan o kadar çok kadın var ki, hepsi de oldukça mutsuzlar. Ama cesaretlerini toplayıp da bunu değiştirecek bir şey de yapmıyorlar. Yaşamlarının sonuna kadar bu böyle sürüp gidiyor."
***
Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro'nun okuduğum ilk romanı. Uzak Tepeler'de İngiltere'de tek başına yaşayan Etsuko'nun büyük kızı Keiko, yıllar öncesinde intihar etmiştir. Küçük kızı Niki, annesini çok uzun sürmeyecek bir zaman diliminde ziyarete gelir. Niki ile annesi arasında uzaklığın neden olduğu zayıf bir iletişim hakimdir. Niki'nin bir arkadaşı annesi için şiir yazacaktır ve ona ait küçük bir eşya ister. Bu ziyaret Etsuko'yu, İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra ilk kocasıyla yaşadığı günlere götürür. Ailesi, komşuları ve onlarla yaşadığı gizemli olaylara..Kızının ziyaretiyle Etsuko, geçmişin siyah beyaz tonunda uzak tepelere savrulan gerçekleri yeniden sorgulamaya başlar. Geçmişe uzattığı zamanın değiştirdiği büyüteç şu anki dağarcığıyla gerçekleri farklı şekilde gösterecek midir?
Atom bombası ile karmaşıklaşan bir şehrin hüznünü, burada başkalaşan hayatları, toplumsal çalkantıların insan üzerindeki türlü yansımalarını, görev bilinci ile özgürlük düşü arasındaki çelişkili atmosferde belirmeye çalışan yürekleri bu yolculukta hissedebiliyorsunuz.