31 Mayıs 2020 Pazar

Oruç Aruoba


"...ölüm,
anımsanamayacak
tek yaşantıdır-
çünkü, ölüm yaşanır:
hem de sürekli yaşanır..."




26 Mayıs 2020 Salı

Caro Diario/ Sevgili Günlüğüm, 1993


İtalyan yönetmen Nanni Moretti'nin yarı biyografik, yarı belgesel tarzı olan bir filmi.
Vespamda, Adalar ve Hekimler isimli üç bölümden oluşuyor.
İlk bölümde farklı müziklerle vespasında dolaşan Moretti ile onun iç monologlarına ve insanın inşa ettiği betonlaşmış yapılara selam veriyoruz.
Kafasındaki soruları yolda tanımadığı insanlara yöneltmesi çok tatlıydı :)
İkinci bölümde, Moretti Joyce'un Ulysses'ini araştıran bir arkadaşını ziyarete gider.
Bu kısımda da farklı aileler ve insan profilleriyle insana uzanan bir gezintide buluruz kendimizi. Ailelerin çocuk yetiştirme tarzı, düşündüğüyle yaptığı çelişen insanlar ve maddenin, eşyanın boyunduruğundan kaçmış/kaçamamış insanlara rastlarız.
Üçüncü bölümde, hekimler arası bir arayışa varıyoruz.
Geçmeyen bir kaşıntıyla doktor doktor gezen Moretti bir çok farklı hekimin tedavisini uygular sonra da kendini dağ gibi biriken reçeteler ve ilaç kutularının içinde bulur...
Şifanın kaynağı neresidir?
Bu günlük sahibinin, yaşadıkları ve aklından geçirdikleri düşündürücü ve çok sevimliydi...:)



Oğul Odası/ La Stanza del figlio, 2001

Bu filmde yönetmen Nanni Moretti, oğullarını kaybeden bir ailenin hikayesine odaklanıyor.
Terapist bir babanın, oğlunu kaybetmesi sonucu yaşadığı karmaşık hisler aktarılıyor.
Anne, baba ve diğer kız kardeşin bir ölümün ardından hayatı sorgulamaları...
Irvin Yalom'un dediği gibi, çocuk kaybı anne babanın da geleceğinin kaybıdır...



Caos Calmo/ Sessiz Kaos, 2008

Pietro çekirdek ailesiyle yaşamını sürdüren bir iş adamıdır.
Bir gün kardeşiyle, denizde yüzerken bir kadını boğulmaktan kurtarır.
Bu kurtarma olayından sonra eve geldiğinde karısının öldüğünü görür.
Yaşam ve ölüm zıtlığını aynı zaman diliminde iki farklı olayla yaşar.
Kızını okula bırakır ve onu çıkış saatine kadar bekleyeceğini söyler.
Bundan sonraki günlerde de bu bekleyişi sürdürür.
Okul çevresinin bir parçası olur ve acısını bu şekilde yaşar...


23 Mayıs 2020 Cumartesi

Kuyu ve Sarkaç -Edgar Allan Poe



Psikolojik gerilimi kusursuzlaştıran ve olağanüstü öyküler, şiirler yazan Edgar Allan Poe külliyatından farklı öyküler içeren derleme bir kitap, Kuyu ve Sarkaç...

Bu seçkideki hikayeler; gizemli bir yolculuğun içinde dehşetin, delilik nöbetlerinin, korku çığlıklarının, tuhaf cinayetlerdeki bulgu ve ipuçlarının peşindeki izleri takip ediyor... Çoğu öyküyü daha önce okuduğum Poe kitaplarından hatırladım...


***
“Alışılmamış ve anlaşılmazı birbirine karıştırmak gibi büyük ama sık rastlanan bir yanılgıya düştüler. Oysa akıl gerçeği ararken, alışılmış biçimlerin dışına çıkarsa yolunu bulur.”

"Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir... Biz onu vadilerin derinliklerinde ararken, o dağların doruklarında durmaktadır."


“En vurdumduymaz görünen insanlar bile yüreklerinde sıcak hisler taşırlar. Yaşamak ile ölmek arasında fark göremeyecek kadar kaybetmiş olanların bile ciddiye aldığı konular vardır.”


21 Mayıs 2020 Perşembe

Masum/ Dizi


Masum, Haluk Bilginer popülerliğine kapılıp, kardeşimin ısrarıyla izlediğim bir netflix dizisidir.
Emekli komiser Cevdet ve karısı şehirden uzak bir kasabada, bahçeli evlerinde mutlu mesut yaşamaktadırlar.
Bir gece, küçük oğullarının korkunç bir haberle kapılarını tıklamasıyla artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır :)
Sır kumkuması gibi bir aile, çelişki, baskı, gizem ne ararsan var..
Diziden deneyimlediğim konu şu oldu: gökyüzü gibi bir şey çocukluk hiç bir yere gitmiyor. Edip Cansever'e bağladım hemen.
İnsanın içindeki kötülük çiçeklerini yol, sonra köküne bak yine içinden çocukluk çıkıyor.
Bir ebeveyn olarak söze değil, davranışlara bakan evlatcağızlarımı yetiştirme tarzı konusunda bana güzel bir hatırlatma oldu.
Daha çok özen, daha çok dikkat... İyi örnek olalım, çocukluk yaralarımızı, sancılarımızı çocuklarımıza yaşatmamak için itina gösterelim:)


La Casa De Papel, 2017

İspanyolca'da La Casa De Papel, kağıt ev anlamına geliyormuş.
Zeka küpü Profesör ve grubu büyük bir soygun planlar.
İspanya kraliyet darphanesine girmek isterler.
Bu büyük soygun için, aylar öncesinde sekiz kişilik suçlu örgütü profesörün başkanlığında eğitilir.
Bütün olasılıklar karşısında büyük, gelişmiş ve gizli bir eylem planı hazırlanır.
Soygun gerçekleşir ve hesapta olmayan bir çok olay yaşanır...
Çünkü hayat sen plan yaparken başına gelenlerdir :)
Bir kaç bölüm sonrası beni sarmadı nitekim dizinin fanları büyük merakla son sezonu izlerken, son sezonun ilk bölümünü izleyip bıraktım.
Soygun kadrosunun genişletilmesi ve daha ulvi bir amaç değişikliğine girilmesi içimdeki izleme isteğini canlandıramadı :)

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Edebiyatist, 29


Edebiyatist Mayıs- Haziran sayısında bir Tutunamayanlar kitabı öyküsü "Bilmeden" yer aldı...
Yazarken yalnızdır insan, o yazıyı paylaşınca kalabalıklaşır...




13 Mayıs 2020 Çarşamba

Endless Poetry/ Sonsuz Şiir, 2016


Sonsuz Şiir, sürrealist film yapımcısı aynı zamanda çizgi roman yazarı, psikoterapist, aktör olan Alejandro Jodorowski'nin, otobiyografik filmi.
Onun şair olma serüveninin, diğer sanatçılarla arkadaşlık yaptığı bohem hayatının ve kendini, gençliğinin sınırlarından kurtarma hikayesini anlatıyor.
Çok farklı hayatlardan yansıyan yaşantılar ve sıra dışı aşklar. Bu karantina günlerinde farklı bir hayal dünyasına uçmak isteyenlere...:)

Defterime yazdığım replikler oldu:

"Aradığın nasıl bir giz? Ne ben ne de kuzey okyanusu deniz kıyısının yüzgeçli dört ayağı gizini bulduk yaşamın."

"İçimde yaşayan varlık tükeniyor, rüyalarımda alevleniyor."

"Gölgemden korkmuyorum, amacım eskiden olduğum gibi olmak. Yaz çok güzel."

"Seni yansıtan bir ayna olmak istemiyorum, kendimi bulmak istiyorum."

"Mucize her zaman vardır!"

"Seni hiç bulamadım, seni hep kaybettim."

"Ümitsiz bir rastlantı için sonsuzluğa yolculuk ettim. Onun sen olduğunu söylemek için öpücüklerle, kucaklaşmayla hayallerini kurdum."

"Acı çeken sen değilsin, o kendini çizdiğin bir resim. Acı çekmek aptallık."

"Bana ait olan herşey unutmanın olmadığı bir kara kuyuda toplanacak."

"Yaşlılık, aşağılanma değildir. Kendini her şeyden uzaklaştırmadır."

"Kelebekler sineğe dönüşmemeli, şairler de öğretmene."

"Hepsinin yalan olduğunu göreceksin, hiç bir şeyin aşk olmadığını. Ve bu dünyanın umurunda olmayacak. Dönecek, dönecek.."



The Secret World of Arriety/ Aşırıcılar, 2010

Mary Norton'un fantastik romanın bir uyarlaması, Aşırıcılar.
Kendi yaşam formlarını, koşullarını yaratamayan minik insanların diğer insanların yaşamlarından aşırdıkları bir dünyaya sürüklüyor izleyeni.
Aşırıcılar, yaşamlarının gizini başka insanlara duyurmamaya çalışıyorlar.
Bu gizem çözülünce başka bir yerde farklı bir yaşam yolculuğuna atılıyorlar...

8 Mayıs 2020 Cuma

Düşsel Konçerto - Giovanni Papini


Düşsel Konçerto, felsefi masal desenli, hicivli tasvirlerden, paradoksal çerçeveli maneviyattan damıtılmış, kişisel anılardan başlangıcını alan hayali hikayelerden oluşuyor.

Trajik gazete, kör pilot, kelimeler ve kan şeklinde farklı başlıklı üç ana bölüme serpiştirilmiş bu hikayeler. Papini’nin başka insanların hiç tanımadığı bir kıtadaki yolculuğu, en akla gelmez şehirleri ve yaşayanlarının en tuhaf alışkanlıklarını betimleyerek anlatmak vardı. Bu yapıtın adı, “Dünyanın Altıncı Kısmı” olacaktı. İşte bu kitapta tamamlanmamış bu yapıttan parçalar bulunuyor...

Genel olarak ruhun düşünceler üzerindeki etkisine, düşüncelerin eylemlerimize yön vermesine uzanıyor bu konçerto. Felsefi hikayelere sinmiş destansı bir anlatım tarzı, büyüleyici. En sevdiğim hikayeler; Kaçan Ayna, Ümit, Kahinimsi Portre, Geri Verilmemiş Bir Gün, İyi Bir Terbiye...

“Her insan hayatı hep aynı, birkaç kelimeyle anlatılabilir: doğdu, acı çekti, umdu, öldü.”

“Kendi kendinin tutsağı ve gardiyanı ol. Kayalar arasında, dağ kuşları misali, bir başına ölmeyi öğren.”

“Bugünün bütün değeri yarındaydı ve yarın sadece başka bir yarın değerindeydi ve bu şekilde son bugün, nihai bugün gelirdi ve bütün hayat böylece asla gelmeyecek olanı her gün, her saat, her an hazırlamakla geçerdi.”

“Edebiyat bir aynadır. Eyleme geçirilenler başkalarıdır fakat insan yalnızca kendini tanır ve sergiler."

6 Mayıs 2020 Çarşamba

eşik


(........)

"ve bir kadın beyaz, sakin, büyülü
göğsünde kanayan bir zaman gülü
mahzun bakışlarla dinler derinde
olup olmamanın eşiklerinde..."

-Ahmet Hamdi Tanpınar, Eşik

1 Mayıs 2020 Cuma

The Century of the Self, 2002


Ben Asrı diye Türkçe'ye çevrilen bu belgesel, Mutluluk Makineleri, Rıza Mühendisliği, Kafalarımızın içinde bir polis var ve Sekiz kişi Kettering'de Şarap Yudumlarken adlı dört bölümden oluşuyor. Ana tema; kitlelerin manipülasyonu, Freudyel düşüncenin kitle psikolojisinde kullanılması ve politikanın bu doğrultuda değişiklik göstermesi.
Freud, insanların irrasyonel güçler tarafından yönetildiğini düşünüyordu.
Freud'un yeğeni Edward Bernays, halkın bilinç dışı arzularıyla bağ kuran bu düşünceleri kitlelerin manipülasyonu için kullanan ilk kişi.
Tüketim toplumunun mimarı olarak anılıyor. Freud ölünce kızı Anna da bu fikirleri toplum üzerinde kullanmak için uğraşıyor. Benliğin yükselişinin iş hayatıyla beraber nasıl teşvik edilip geliştiğini ve Freud'un düşünceleriyle bireyin içsel arzularını okuma teknikleri geliştirip onları ürünlerle beslemeyi kullanıyor.

Defterime bu belgeselden yazdığım notlarım:

"İnsanların savunmalarını alarak, savunmalarını kaldırmalarına yardımcı olarak onlara istediklerini vermek yanlış mıdır?

Tüketicinin gizli bilinç dışı ile  bağ kurmak yani reklam, manipülasyon demekti. Bu içinizden gelmeyen bir şeyi başkasının size yaptırmak için seçtiği bir yöntem.

Bir başkasının aracı olma hissi. Ben araç olmak istemiyorum.

Sizi ilgilendiren şey, sizi tatmin eden bir hayat yaşayıp yaşamadığınız.

Kendini feda etme idealinden vazgeçtim.

İnsanların çoğu hayatını geçmişle sınırlı bir halde geçiriyor. Bundan kurtulmak büyük bir özgürlük gerektiriyor.

Bilinç dışı kavramı, rasyonel bilincimize göre bizler küçük birer tıkacız. Umutlar, korkular ve arzular denizinde sallanıp duruyoruz.

İnsanların mantıksız olduğunu gözlemelisiniz, bilinç dışı duygular yığını olduklarını görürsünüz.( Bu direkt Freud'dan geliyor) Ve işverenler bunu cevaplamaya gayet uygunlar. Bunun için kendilerini bileylemişler. Pazarlamanın anlamı budur. Sembol, müzik, resim ve kelimeler hepsi için bilinç dışı hislere başvururlar. Politika bundan daha fazlası olmalıdır. Politika ve lider kişi, toplumu mantıklı tartışmalar ışığında birleştirmeli ve bu tartışmalar insan için saygının ne olduğuna bakıp, en iyisini isteyen mantıklı bir yeterlilik içinde olmalıdır. Böyle değil de Freudyen ise basitçe bilinç dışı hislere başvurma meselesidir. İş verenler bunları uyguluyor bırakın onlar uygulasın."
Adam Curtis