28 Haziran 2020 Pazar

Saç Örgüsü- Laetitia Colombani



İnsanın bağımsızlık arayışını, üç farklı ülkede yaşayan kadınların dünyasından yansıtan evrensel bir roman Saç Örgüsü..

İtalya’da babasının atölyesinde çalışan Giulia... 
Kanada’da başarılı ve azimli bir avukat olan Sarah... 
Hindistan’da kast sisteminin en alt tabakasından ‘Dalit’lerden biri olan Smita...

Üç kadının bambaşka bir hayatı var. Ortak özellikleri, kaderlerine razı olmayıp zorluklarla savaşmaya gönül vermek... Büyük bir ruh ağı gibi birbirlerine saçlarıyla bağlanan güçlü kadınlar....


“İnanırsan yalan olmaz” der meşhur Seinfeld dizisinde. İçindeki mücadele gücüne inanırsan; mucizen başka insanların hayatlarına da dokunabilir...

________________

“O işin başarılmasının imkansız olduğunu bilmedikleri için başardılar.”(s.172)

“Hiçbir şey yapmadan boğulmayı beklemek yerine dalgayı yakalamak gerekiyordu.”(s.165)






27 Haziran 2020 Cumartesi

gördüklerim


"GÖRDÜKLERİM BENİ KÖR EDİYOR, İŞİTTİKLERİM SAĞIR.
 BİLDİKLERİM İSE ZIR CAHİL.
BİLGİLERİME YENİ BİLGİLER EKLENDİKÇE CAHİLLİĞİM ARTIYOR.
ÖNÜMDEKİ AYDINLIK BİR GÖZ BAĞI, YA BİR GERÇEĞİ GİZLİYOR YA DA -DAHA NE?- BİR IŞIĞI.
BURDA ÇEMBERİ KAPANIYOR BU TUHAF ALABORANIN.
BİLİNÇ YAŞAM ÜSTÜNE BİR BULUT GİBİ ÇÖKER; IŞIL IŞIL EVREN DONUK BİR LEKEYE, KARANLIĞA DÖNÜŞÜR.

YOK EDİN TÜM GÖRDÜKLERİMİ!"


MONSİEUR TESTE, P. VALERY



26 Haziran 2020 Cuma

Vefa, bazen unutmaktır



“Vefalı olmak, unutmamak değildir. 
Nedense hep karıştırırız, belki de unutmaya eğilimli olduğumuzdan, her şeyi unuttuğumuzdandır bu yanılgı. 
Oysa bazen tam tersine, vefamızı göstermek, vefalı olduğumuzu anlatmak için unutmak, unutmak, unutmak gerekir. 
Unutmak, her zaman alçaklık değildir çünkü, bazen de bağışlamaktır. 
Aslında hiç unutamadığımız bir şeyi, bir tür bilgelik bilgisiyle, maskesiyle de diyebiliriz, hiç hatırlamıyormuş gibi yapmak da unutmanın erdemlerinden biri sayılabilir. 
Hem unutmazsak nasıl vefalı olabiliriz ki? 
Vefa, bazen bir insanı, bir anı, bir durumu unutmaktır, o insana rağmen elbette, o ana, yaşantıya, duyguya, duruma gösterdiğimiz vefa sebebiyle. 
Bırakalım şimdi ‘vefa bir semtten ibaretmiş meğer’ diye şairane, cümle kırması dizeler kurmayı, aslında vefa o ‘semt’ten hiç ayrılmamaktır, ayrılıp da üstüne timsah gözyaşları akıtmak değil! 
Vefalı olmak için unutmak zorundayız. Tuhaf mı geldi bu cümle?"

                                                                    -Haydar Ergülen

20 Haziran 2020 Cumartesi

Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında, 2018


Ünlü ressam Van Gogh'un ressam belleğine odaklanan belgesel bir film.
Sanatçının sonsuzluğu sorgulayışı, yorumlayışı ve akıl hastanesinde yattığı süreçte algı yeteneğinin kullandığı ilaçlarla başkalaşması yansıtılıyor.
Van Gogh sık sık doğa gezileri yapıyor, doğanın bir parçası olmak istiyor adeta.
Gördüklerinin tuvaldeki izlerinin, zihnindeki dışa vurumunun tanığı olmak büyüleyici...
Klasik bir belgesel filmden ziyade bir sanat eserini incelerken katmanlaşan duygu filmini çağrıştırdı bana... Sevdimmm:)

"Düz bir manzaraya baktığımda sonsuzluktan başka bir şey görmüyorum. Bunu gören yalnızca ben miyim? Varoluş nedensiz olmaz."

"İnsanların benim hakkımda ne düşündükleri konusuyla uğraşamam, ileriye doğru gitmeli ve yalnız onu düşünmeliyim."

"Yine de yukarıdaki yıldızları ve sonsuzluğu kesinlikle duyabilmeli. O zaman hayat her şeye rağmen büyülü gibidir."



18 Haziran 2020 Perşembe

ol/ an

"Yerim nerede -
bileceğim
yolum nereye -
bulacağım.

Yayılacağım gökyüzü gibi
olanların, olacakların üstüne -
şimşek gibi çakacak
yağmur gibi yağacak
güneş gibi açacağım
olmuşların, olmamışların üstünde
gökyüzü gibi."

                                            -Oruç Aruoba
*fotoğraf: Pablo Picasso/ le couble,1904

17 Haziran 2020 Çarşamba

Son Gemi Dergisi, 67. sayı


Son Gemi Dergisi 67. sayısında Rıfat Ilgaz Şiirlerini yazdım...


“Kaldır başını uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol, ışık ol, yumruk ol
Kara yeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere çabuk ol.”



13 Haziran 2020 Cumartesi

Lütfen Beni Öldürme, 2006


Stranger Than Fiction, Harold adında bir vergi memurunun sıkıcı, monoton hayatıyla başlıyor.
Harold bir gün yaşadıklarını dikte eden bir kadın sesi duyuyor. Kadın anlatıcının bu çıldırtan sesinden kurtulmak için terapiste gidiyor. Onda bir çare bulamayınca bir edebiyat profesörüne danışıyor. Bir gün, kendi hayatını anlatan sesle, meşhur bir kadın yazarın sesini birbirine benzetiyor. Kadın yazarın peşine düşüyor çünkü ölmek istemiyor... Edebiyat içerikli filmler kategorisinde kesinlikle izlenecek bir film, bir de Maggie Gyllenhaal varrr:)



The Postman Always Rings Twice/ Postacı Kapıyı İki Kere Çalar, 1981

1946 yılında çekilmiş ilk versiyonu bulunan bir film aynı zamanda James M. Cain'in romanından uyarlama.
Bu filmi sinemadaki yeni gerçekçilik akımıyla ilgili bir yazı okuduktan sonra izlemeye karar verdim.
Yeni gerçekçilik akımına göre genel, erkek ve kadına yönelmelidir. Gerçek hayat oluşumlarında kapının dışında çekimler yapılmalıdır. İşsizlik ve ekonomik kaos başlıca konularındandır.
ABD'deki ekonomik kriz yıllarında oradan oraya konan Frank, Cora ve kocasının işlettiği küçük bir lokantada çalışır. Cora ile aralarında tutkulu bir aşk yaşarlar. Bu tutku onları normal hayatlarının ötesinde bambaşka bir yaşama sürükleyecektir. Tutkunun üzerine inşa edilecek her şeyin bir illüzyondan öteye gitmeyeceğini gözler önüne seriyor film. Kriz yıllarındaki ahlaki çöküş çok iyi bir şekilde işlenmiş:)



7 Haziran 2020 Pazar

Franval Trajik Bir Öykü- Marquis De Sade



Bir şeyin suç ya da erdem olduğunu belirlemek için burada iyi olanın belirli bir mesafe ötesinde durmak gerekir. Suçu gözler önüne sermek mi; suçu olabildiğince gizli tutmak mı, onun getireceği sonuçları ortaya çıkarır?

Franval Trajik Bir Öykü bu minvalde ezberleri bozar. Tabulara ve toplumsal değerlere karşı bir başkaldırı hikaye olma özelliğini on dokuzuncu yüzyılda korur. Marquis De Sade,  bireyin bilinçaltına ittiği her şeyin makul bir insanı bile ele geçirebileceğini gözler önüne serer bu hikayeyle. Soylu bir babanın kızını kendi yaşam biçimine göre yetiştirmeye çalıştığı trajik bir öykü. Yasak ilişkiler, aykırı tutkular ve toplumsal iklimin sözleşmelerine meydan okurken kaybolan benlikler...

Okuduğum ikinci Sade kitabı... Döneminin aykırı olma özelliği taşıyan düşünürleri okuyup, ne demek istediklerini anlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Genelde bu tarz yazarlara ön yargıyla yaklaşılıyor fakat okuduğumuz her yazarla uzlaşmak zorunda değiliz. Çünkü bazı yazarlar uzlaşmacı olmayı reddedebiliyor...

Biz yalnızca gerçekleri ortaya koyacağız diyor Sade; tiksindirici suçun korkunç ayrıntıları için affedin bizi... Çırılçıplak bu ahlak safsatalarını ortaya koymazsanız her türlü sapkınlıktan insanları nasıl tiksindirebilirsiniz, şeklinde düşünüyor...

***

" Bahtsızlar, aç gözlülükle tutunur safsatalara ve gerçeğin onlara vermeyi reddettiği bir hazzı elde edebilmek için her türlü hayali büyük bir beceriyle gerçeğin yerine koyar! "

2 Haziran 2020 Salı

Terabithia Köprüsü, 2007


Sınıfın içe kapanık, sessiz öğrencilerinden biri olan Jesse, sınıfa yeni gelen hayal gücü yüksek Leslie ile iyi arkadaş olur.
Okul çıkışında evlerinin yakınlarında uğradıkları ormanın derinliklerinde  Terabithia adı verilen bir dünya yaratırlar.
Bu dünyada gizemli periler, hayvanlar ve devler yaşamaktadır...
Katherine Patherson'un romanından uyarlanan film, gerçeğin acımasız soğukluğuna meydan okuyan hayal gücünün dünyasında bir yolculuk sunuyor izleyene...
Başlangıç kısmı güzeldi, özgürlüğe özgüvene uzanışı anlatıyordu fakat son kısmı travmatik geldi bana. Çocuklarla izlenmeli mi? sorusunu sordurdu..


Admiral, 2008

Bu filmi Trt 2'nin mayıs ayı sinema kuşağında izledim.
Birinci Dünya Savaşı yıllarını anlatan filmde baş kahramanlardan biri olan Amiral Kolchak; çevresinde sevilen iyi bir eş, baba ve azimli bir savaş kahramanıdır.
Bir gün yakın arkadaşlarından birinin eşi Anna ile tanışır aralarında yasak bir aşk başlar.
Rus savaş tarihi ve duygusal bir aşk serüveni anlatılıyor.
Anna'nın işine tutkun bir adamın peşinden sürüklenmesi ve kendini hiçe sayması çok fedakarca gözüküyor.
Ama iyi sevgi ya da tutkulu aşk bunu gerektirmeli mi?
Kadınlar hissettikleri aşka kendilerini teslim ettiklerinde karşı tarafın gözünde büyümüyorlar...
O yüzden çok tutku eşittir, çok görünmemezlik, bilinmemezlik...

1 Haziran 2020 Pazartesi

Kil-Tab-Let Öykü, 42


Kiltablet Öykü'nün 42. sayısının teması: Korona Günlükleri...
Bu sayıda, karantinada insanın doğaya yakınlaşma isteğini anlatan öyküm "Gölgeler İçinde" yer aldı...

Öykü linkini aşağıya bırakıyorum:


"Ayın sonlarında ölürdün sen. Yaşayamadıkların boğardı, kesinliklerin keskin çizgisinde donuklaşırdın, kalırdın öyle.
Yirmi yedi- yirmi sekiz- yirmi dokuz- otuz… Takvim yaprakları, ayın son günlerinin ıslığını çalardı. Karantinada ritmi bozulmuş uyku düzeninin, akrebi yelkovanı bozuk eski bir saatten farkı yoktu... "