"Şimdi hâlâ dünyada, büyük kıyı kentlerinde yaşıyorum; anısını kesin olarak anımsamadığım bir şeyim eksikmiş gibi geliyor bana. Ne zaman neşe, aptalca gülümseyişleriyle içimi sarsa, kendi kendisini öldüren, ama gene de yaşamayı sürdüren tek adamın ben olduğumu düşünüyorum. Ama bu, ciddileşmeme yetmiyor." (Havuzda İki Yansı, s. 23)
"Yalnızca yaşamın gizi ölümde değil, ışığın gizi de karanlıkta, iyinin gizi kötülükte,doğrunun gizi yanlışlıkta, evetin gizi hayırdadır! Bu yüzden yaşamak isteyen her Faust, yaşamı, tıpkı bir sevgiliyi kucaklar gibi, onun her şeyini duyumsamak, her yanını kucaklamak, her şeyin tadına varmak isteyen her tutkulu ölmeye hazırlanmalı, kendini ölümün içine koymalıdır. Bir an yoğun bir biçimde yaşamayı başarabilirsek, yaşam ağır bir ölümdür, her kösnü, bu uzun can çekişin onca sıçrayışından, ölüm hırıltısından biridir yalnızca." (Zihinsel Bir Ölüm, s.49)
"İnsanlar; yaşamı ölüm için yitiriyoruz, gerçek olanı, imgelemsel olan için tüketiyoruz, günlere, salt bizi onlara benzer başka günlere taşımaktan başka bir değeri olmayan günlere götürdükleri için değer veriyoruz.. İnsanlar; yaşamınızın tümü, sizin kendi kendinizi lanetlemek için tasarladığınız korkunç bir oyundur; sizin bu kaçan aynaya doğru koşuşunuza yalnızca şeytanlar güler!" (Kaçan Ayna, s. 105)
*****
Düşsel edebiyatın parçalarını oluşturan, 1975-1985 yılları arasında yayımlanan Babil Kitaplığı'nın okuduğum ilk öykü kitabı. Kaçan Ayna, serinin sekizinci kitabı. Jorge Lois Borges'in önsözü eşliğinde sıralanmış; Havuzda İki yansı, Saçma Sapan Bir Öykü, Zihinsel Bir Ölüm, Beyefendinin Son Ziyareti, Neysem O Olmak İstemiyorum Artık, Sen Kimsin?, Ruh Dilencisi, Başkasının Yerine Canına Kıymak, Kaçan Ayna, Ödenmeyen Gün şeklinde isimlendirilmiş öykülerden ibaret.
Her bir öyküdeki farklı kahramanların, başkaca karakterlerin yansılarında yazarın kendi beninin çeşitlemelerini okuruz aslında. İnsanı sessiz bir alacakaranlığa bırakan orada ürkek yaşamın, söz dinlemez zamanın, kısaca hayatın tüm duyularının sentezlendiği melankolik bir filmde insanın başkalaşan hallerini, bir zincir gibi boyunduruğu altına girdiği rollerini gerçek üstü bir kurguyla izleriz adeta.
Ölü yaprakların döküldüğü bir havuzdaki yansımanızda yıllar önceki kendinizle karşılaşsanız ne yapardınız? Ya da bir sabah uyandığınızda kimsenin sizi tanımadığını görseniz bunu bir şans mı bir üzünç mü olarak algılardınız? Gençliğin toy zamanlarındaki hallerinizdeyken biri gelip sizden bir yılınızı ödünç istese tepkiniz ne olurdu? İşte bu öykülerden sızan küçük damlaların hepsi insanın toplum tarafından kendi benliğinden uzaklaştırılmasına verdiği direncin, zamanın hızlı akışından kendine bir benlik inşa etme kaygısının, varlığını ölümün şüphe götürmeyen dar kıskacında duyumsamasının yer aldığı büyük bir denizde yüzdürüyor sizi..
Öykülerin hepsi, gerçek dışı bir kurgulama tekniğinin çeşitliliğinden ve kısa, öz, manidar bir yazı dilinin çeperlerinden sızıp dokunmayı biliyor benliğinize..
Ölü yaprakların döküldüğü bir havuzdaki yansımanızda yıllar önceki kendinizle karşılaşsanız ne yapardınız? Ya da bir sabah uyandığınızda kimsenin sizi tanımadığını görseniz bunu bir şans mı bir üzünç mü olarak algılardınız? Gençliğin toy zamanlarındaki hallerinizdeyken biri gelip sizden bir yılınızı ödünç istese tepkiniz ne olurdu? İşte bu öykülerden sızan küçük damlaların hepsi insanın toplum tarafından kendi benliğinden uzaklaştırılmasına verdiği direncin, zamanın hızlı akışından kendine bir benlik inşa etme kaygısının, varlığını ölümün şüphe götürmeyen dar kıskacında duyumsamasının yer aldığı büyük bir denizde yüzdürüyor sizi..
Öykülerin hepsi, gerçek dışı bir kurgulama tekniğinin çeşitliliğinden ve kısa, öz, manidar bir yazı dilinin çeperlerinden sızıp dokunmayı biliyor benliğinize..