ruhsal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ruhsal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2022 Cuma

yüzümü yıkıyorum


"Yatmadan önce yüzümü yıkıyorum.
Bir ülke alevler içinde yanarken
ben yüzümü yıkıyorum.
Yüzümü yıkamak aptalca geliyor.
Yüzümü yıkamamak da aptalca geliyor.
Hiçbir zaman böyle olmamıştı...
Ve her zaman böyleydi aslında.
Birileri dünyanın bir yerinde
"Şerefe" diyerek bardak tokuştururken 
dünyanın başka bir yerinde birileri evlerinden
oldu.
Aynı binada biri aşık olurken
bir diğeri yas tuttu.

Istırabın, sıradanlığın ve 
güzelliğin hep bir arada olması
hem dayanılmaz hem de olağanüstü.

Aynı dakika içinde önce üstünü
başını gösterenlerin sonra da 
savaştan bahsedenlerin
gönderilerini "geçerken" yüz
yıkamak gibi sıradan, aşık olmak 
gibi de büyük şeyleri nasıl
yapacağız?

Derin derin iç çekiyorum...
Umutsuzluk... Sonra umutsuz 
olmayı reddediyorum. Bir nefes
alıyorum. Biraz daha
geziniyorum: yeni doğmuş bir bebek, 
yeni açmış bir çiçek, itfaiyeciler, evsizler...
Dünya ne çok şeye ev sahipliği yapıyor.

Umutsuzlukla enerji arasında bir
seçim yapmalıyım.
Enerjiyi seçiyorum.
Karanlığın içinde dimdik durup
"Enerjiyi seçiyorum!" demek nasıl olur?
Önce bunu düşünüyorum.

Yüzümü yıkamaya kaldığım yerden
devam ediyorum.
Sonra görmezden gelmek yerine 
bakmayı seçiyorum.
Güvenmeyi seçiyorum: Önce 
iyiliğe, sonra tanıdığım
kişilerin içindeki iyiliğe,
sonra da hiçbir zaman
tanımadıklarımın içindeki iyiliğe.
Kendime güvenmeyi seçiyorum.

Yeni yollar seçiyorum. 
Eski alışkanlıklarımı değiştirmeyi seçiyorum.
Nasıl yardım edebilirim diye araştıracağım önce.
Sonra da davetli olduğum doğum günü
kutlamasına gideceğim.
Çünkü biliyorum, yas ve kutlama aynı anda var olabilir."

-Mari Andrew

25 Şubat 2020 Salı

Epifani (Aydınlanma an'ı)



Geçmiş, birbirinden kopuk ve ilintisiz sözcüklerin büyüdüğü bir mırıltı denizidir.
Kapsayıcı ve sınırsız değildir. Ona şu anını kapsayacak, sınırsız bir güç verdiğinde yanılırsın.
Hiç bir şeyi yargılama, varsayımlardan uzaklaş...

Korkuların bir illüzyondan başka bir şey değil. Korkma...

Cevap vermem gerekenler:
- Her şeye başka bir gözle bakmaya hazır mıyım?
- Her şeye sevginin değil kendi özelliklerimin filtresinden bakıyorum, bu sınırlı algımı değiştirebiliyor muyum?

Hazırım... Her şeye sevginin sonsuz gücüyle bakıyorum...
Kendi özelliklerimin ve egomun prizmasında kalmıyorum...
Aldım, kabul ettim...

"Aynı anda uyarılan hücreler, iş birliği ediyorlar. Her gün aynı davranışları tekrar ettiğimizde nöronlar, kişiliğimizi belirleyen uzun süreli bir ilişki kuruyorlar. Eğer sürekli olarak öfkeleniyor, acı çekiyor veya haksızlığa uğradığını düşünüyorsan bu nöronsal bağı daha da güçlendiriyorsun."(s.163)

"İlk yapman gereken şey, kendini yargılama. Bugüne kadar yaşamış olduğun her şey, anlaman için gerekliydi. Değişimi ve evrilmeyi kabul etmek, aynı zamanda geçmişini anlayışla kabullenmektir. Eski savaşların senin için çok önemli bir antremandı. Bu seni olduğun kişiye dönüştürdü, bugün artık gücünün ve zayıflıklarının farkında , yepyeni amaçları olan birisin. Kendini kurban ilan etmenin veya geçmişten pişman olmanın bir faydası yok. Geçmişte o zamanki amaçlarına göre yaşadın, hepsi bu."(s.178)

"Başkalarına karşı güler yüzlü, saygılı, sevecen ve sakin davrandığımda benim yanımda kendilerini güvende hissediyorlar. Kendilerini savunmak için saldırmaya çalışmıyorlar. Onlar da bana gülümsüyor ve dostça davranıyorlar. Birine karşı soğuk, kaygılı, öfkeli ve üzgün davrandığımdaysa, güvensizlikler kaba bir imaj ortaya koyuyor. Davranışım ruh halimi bana bir ayna gibi yansıtıyor."(s.228)

"Mutlu olmak için düşünce biçimin değiştirmen, pozitif düşünmen, istediğin şeye ve hayata inanman gerekir; zira sen ne isen yaşamına da onu çekersin...."(s.78)
                                                            - Bugün kalan hayatımın ilk günü, adlı kitaptan

Is that the best that I can do?

9 Şubat 2020 Pazar

hint felsefesi



Hint Felsefesinin dört kuralı:

- Karşına çıkan kişiler her kimse doğru kişilerdir. (Sorgulama)

- Yaşanmış olan her ne ise sadece yaşanabilecek olandır. (Pişman Olma)

- İçinde başlangıç yapılan her an doğru andır. (Erteleme)

- Bitmiş olan her şey bitmiştir. (Üzülme)


20 Eylül 2019 Cuma

işaretler



Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde. Orada. Dünyanın uzak bir noktasını nasıl unutuyorsan hayatında, kafanda yorumladığın her düşünce noktasının da aslında senden çok uzakta olduğunu bilmelisin...

Gün ağarırken, ağır ağır ışımaya başlarken bir sabah, içli bir ezan sesi duyarsın. O sesin seni çağırdığı bir beyaz duada olmalısın belki. Dünya'nın çok uzak bir noktasında acı çeken, inleyen hiç tanımadığın biri için dua etmenin işaretidir gözlerinde büyüyen. Hayat, işaretler toplamı... Bak ve gör! Okumayı bil, farklı kalemler kullan yazmak için, farklı duyuşlar süzülsün ruhunun ince göğünden... Işığı yokla. 

Herkes uyurken, kuşlar için verdiğin buğday tanelerinin bir karşılığı bu netleşen işaretler. Uyandıran, silkeleyen, kalbinden geçenlerle bütünleşmek isteyen garip işaretler... Bahçesinde çam ağaçları yükselen, pansiyonlu lisenin yemekhanesinden yayılan baharatlı koku hayat devam ediyor, işte burada diyor. Sende devam et ve hep yeniden başla. Katıl bu sesler ve işaretler cümbüşüne. 

Gün yürüyor, yokuşlu yoldan aşağıya inen eski bir otobüsle birlikte. 
Yürü sende. Geç, geç, geç geçmişten...


27 Eylül 2014 Cumartesi

uykusu çok gözlere


"Sen bir insansın, insanlar arasında yaşamalısın
mükemmellik enderdir, bunu söylemek zorundayım
insanlar farklı cevherlerden yaratılmışlardır -
onlara tahammül et tıpkı onların sana tahammül ettiği gibi

ve Allah'ın huzurunda dur; görevinde titiz ol
başka insanların nasıl olduğu o kadar önemli değil"

Frithjof Schuon'un "Bilgelik Şiirleri'nden"




Adam fısıldadı:
''Allahım konuş benimle''.
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
''Allahım konuş benimle''.
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve,
''Allahım seni görmeme izin ver'' dedi.
Ve bir yıldız parladı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.
Ve yüksek sesle haykırdı:
''Allahım bana bir mucize göster''.
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.
Sonra çaresizlik içinde sızlandı:
''Dokun bana Allahım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur!''
Bir kelebek kondu adamın omzuna.
Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı...
Halil Cibran
(1931 Lübnan asıllı ressam, şair ve düşünür)

2 Haziran 2014 Pazartesi

Göl olmak


Hintli Bir usta, çırağının mutsuz bir şekilde devamlı her şeyden şikayet  etmesinden usanmıştır. Çırağına bir ders vermek ister ve çırağını tuz almaya gönderir. Çırak, tuz almaya beni niye gönderdi diye şikayet ederek döner. Usta, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp karıştırıp, içmesini söyler.
Çırak, tuzlu suyu içer içmez tükürmeye başlar.
Usta sorar:
- Tadı nasıl?
Çırak öfkeyle cevap verir:
- Tadı berbat, acı
Usta gülümser, çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Az ilerideki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Suyu içen çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta tekrar sorar:
- Tadı nasıl?
Çırak cevap verir: 
- Tadı çok güzel, ferahlatıcı 
- Tuzun tadını aldın mı? 

diye sorar usta,
- Hayır suyun tadından başka tat almadım.
diye cevaplar çırağı. 


Usta, gölün yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der:
- Yaşamda kederler, sıkıntılar tuz gibidir, ne az, ne de çoktur. Sıkıntın olduğunda yapman gereken tek şey sıkıntı veren sorunla ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sorunlarla başa çıkarken sen de bardak gibi değil, göl gibi olmaya çalış.


3 Mayıs 2014 Cumartesi

ruhuna güzel bak olur mu :)


Olumsuza meyilli bir mizaca sahip olmayı kimse istemez. Doğuştan negatif duyguları ebeveynlerden, yaşadıklarından ve yakın çevrenden öğrenirsin. Yaşanan olumsuz olaylara herkes farklı tepkiler gösterir. Bu tepkilerin değişkenliği zaman, yaşanmışlık, farkındalık ve tecrübe ile yakından ilintilidir.

Olaylara, olgulara tepki verirken bilinç altın bunu fazlasıyla dikkate alır ve direkt kaydeder. Bunun yanında kişilere yüklediğin anlamlar verdiğin tepkilerle doğru orantılıdır. Anlam, etkiyi büyütür ve tepkinin şeklini de değiştirir. Ne kadar az anlam yüklersen o kadar az etkilenirsin. O yüzden anlam yüklediğin kişilerin, olayların farkında ol. Olduğundan fazla anlam yükleme.

İnsanın öteki, diğer kişiler tarafından nasıl algılandığından ziyade kendini nasıl gördüğü önemlidir. Başkalarının görüşleri, başkalarının tepkileri bu iç görünü değiştirmesin. Sen ışığa hep bakarsan, onu hep görürsen; o seni er ya da geç aydınlatacaktır. Ruh, beden, zihin bütünlüğünü asla unutma. Kendine inan.


İçsel ortamını bu doğrultuda yürütmeye çalışırken, dışsal ortamı da kötü enerjilerden uzak tutmak adına şunları yapabilirsin :

Evinin hangi alanını sıklıkla kullanıyorsan oraya bir saksı lavanta, bir saksı fesleğen yerleştir. Aktardan günlük otu al, ocakta yak, dumanını bütün evde dolaştır ve bildiğin bütün duaları oku. Bu bütün kötü enerjileri temizler. Evi silerken sirkeli su ile sil. Bir de radyasyondan koruyan kaktüsleri de evinden eksik etme.



17 Mart 2014 Pazartesi

Vagondaki kitaptan


Şimdiye değin senden zorla alınan ya da çalınan ya da boşuna akıp giden zamanına sarıl.. İyi kullan onu. Kimi zamanımız bizden zorla kapılıyor, kimisi sinsice çalınıyor, kimisi de boşuna akıp gidiyor.
Dikkat edersen, hayatımızın en büyük bölümü kötü iş yapmakla geçiyor. Büyük bir bölümü hiç bir iş yapmamakla, bütün hayatımız da gerekenden başkasını yapmakla geçiyor. Sanıyoruz ki ölüm önümüzdedir; oysa ölümün büyük bir kısmı geçip gitmiştir. O halde sarıl bütün saatlerine. Yaşamak ertelendi mi, hızla akar geçer..
                                                                                         Seneca Lucilius

Bizi yok edecek şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlaktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana atmış bilim.
                                                                                               
                                                                                                                M. Gandhi

Şimdiye kadar nasıl yaşadıysan gene öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıka gelir. Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın gölgesinde görmeye başlarsın. Var olanı değil, sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır. Ve sen bunca zaman hep bir eksiklik duygusuyla, yaşadığını bilmediğin bir şeye hasretlik çektiğini anlarsın. Şamar gibi iner hakikat suratına..
                                                                                                                Chuck Palahniuk

Her şeyi kontrol etmeye ve yönetmeye çalışmaktan vazgeçin. Sürekli " alarmda " olmanız gerektiğini söyleyen iç sesinize kulak vermeyin. Bir şey için elinizden geleni yaptıktan sonrasını dert etmeyin. Kendinizi huzursuz hissettiğinizde içinizdeki barışın merkezine gidin. Sinirlenmenin boşa giden enerjiden başka bir şey olmadığını unutmayın. Tek bir doğru yoktur. Olayları algılama şeklinizi değiştirin. Kendinizi başkalarının yerine koyun. Böylece daha zor incinir ve incitirsiniz.
                                                                           
                                                                                                              Dr. Deepak Chopra

22 Ocak 2014 Çarşamba

İnsanlara..


Gönülden değer veren insan,
Gerçekten değer veren insan:
Karşısındakini önemser,
Karşısındakinin tekliğinin bilincindedir.
Karşısındakine güvenir,
İç dünyasını paylaşır,
Naziktir,
Karşısındakini dikkatle dinler,
Karşısındakini görür (sadece bakmaz),
Karşısındakinin özgün yeteneklerini öğrenir,
Karşısındakini anlar,
Karşısındakine değer verir.
                              Doğan Cüceloğlu / İçimizdeki Biz

1 Ocak 2014 Çarşamba

Mutluluğu hep taze tut..


- Söyle güzel kız, damın üstünde ne yapıyordun?
-Rüzgâra baktım. Nereden esiyor diye.
-Rüzgâra mı baktın? Sana ne rüzgârdan?
-Çünkü rüzgâr nereden eserse mutluluk da oradan gelir,
-Ya demek öyle? Şarkınla mutluluğu mu çağırdın?
-Şarkı söylenen yere mutluluk kendiliğinden gelir.
-Ya mutluluk yerine mutsuzluğun en acısı gelirse?
-Ne yapalım? Mutluluğu bulamayan ötekine razı olmalı. Mutlulukla mutsuzluğun arası bir adım.
                                                                                                          Mihail Lermontov

I.

Bilmem birden kayıtsız kaldım. Öyle, kendiliğinden, şimdilerin deyimiyle spontane.. Hani baş aşağı sarkıtırsın ya bir nesneyi üstündeki bütün tozları savurursun aşağı doğru.. Öyle yaptım, yeni bir yılda çuvallamamak için; her şeyden kalan kırıntıları savurdum eski yılın koca çuvalına.. Gönderdim öylece, biraz hasbelkader biraz kasıtlı işte..

Kırıntısız, anısız çıkmak gerekti yeni anlara.. Hep diyordu ya Nilgün Marmara unutuş, bir kaynak olmalı yeniyi ana yaymak için. Bir kaynaktan öteye gitmemeliydi yaşanmışlık külleri..

II.

Geçen gün kızımla masada yemek yiyorduk, yemekte sürekli kalkıp başka bir şeylerle ilgileniyordu, ona yemek yerken sadece yemek yemeye odaklanmasını söyledim. Piaget' e göre somut işlem dönemindeki bir çocuğa bu söylediklerim hiç bir şey ifade etmiyordu, biliyordum. Kendimce somutlamaya çalıştım Karp'ın yollarını takip ederek, onun dilinde.
Sonra kendimi düşündüm, aynı anda bir çok işi yapmaya çalışan anneliğime baktım. Evde sürekli bir koşuşturma, okulda bir koşuşturma hep bir şeyleri yetiştirme telaşı ve ardından bitap düşen bir beden belirdi gözümde. Kızıma söylediğimi ne kadar yapabiliyordum?

İnsan bir iş yaparken sadece ona yoğunlaştığında başarılı oluyordu ve onun mutluluğunu tüm duyuları ile hissedebiliyordu. Çevremizde bitmeyen, tepkimizi bekleyen çok uyarıcı var ve yapmamız gereken birçok yükümlülük. Ve bunları mükemmel bir şekilde icra etme dürtüsü insanı çok yıpratabiliyor. O nedenle bir iş yaparken sadece onu düşünmeyi, hepsini bir sıra dahilinde gerçekleştirme konusunda biraz daha dikkatli olmayı salık verdim kendime.

III.

Hayatta aslolan inanmak, o anki yaşayışa, oluşa odaklanmak, başka bir şey düşünmemek ve geçmişten iyi çıkarımlarla arınmak, yenilenmek...
Her yapılan işin ardından ortaya konulan ürünle -küçücük bir şey de olsa bu- mutlu olmak ve  kendi varlığını kutlamak.
Hep sevgiyle, şirinlikle yaklaşmak kendine ve yaşama ve yaratılan her şeye..

3 Kasım 2013 Pazar

Unutma



“Kendinizi başkasına anlatmayın..
Sizi sevenin buna ihtiyacı yoktur.
Sevmeyen de inanmayacaktır zaten…
Onun hayatında bir seçeneksen,
Onun senin bir önceliğin olmasına izin verme.
İlişkiler en iyi dengeli olduğunda yürür…
Uyandığında iki seçeneğin var…
Tekrar uyuyup bir rüya görmek, ya da uyanıp rüyanın peşinde koşmak…
Bize değer verenleri ağlatır, vermeyenler için ağlarız…
Bizim için hiç ağlamayacaklara değer veririz…
Garip ama gerçek…
Bir kez bunu anlasak değişmek için hiçbir şey geç değil…
Mutluyken söz, üzgünsen cevap, öfkeliysen karar verme…
Zaman nehir gibidir…
Aynı suda iki kez yıkanılmaz…
An’ı yaşa, geçen su bir daha gelmez…
Hep meşgulsen, hiç müsait olamazsın…
Hep zamanının olmadığnı söylersen, hiç zamanın olamaz…
Hep “yarın yapacağım dersen, yarın hiç gelmez…“

Herakleitos - Fragmanlar

7 Ekim 2013 Pazartesi

Hint Felsefesinin Dört Kuralı


KURAL 1: Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.


KURAL 2: Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. ‘Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı’ gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.


KURAL 3: İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.


KURAL 4: Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Osho - Sırlar Kitabı





"Leo Tzu şöyle der: “Arama! aksi halde kaçırırsın. Aramayı bırak ve bul.”

Eckhart şöyle der: “Geçen zaman değil. Zaman, aynı kalıyor. Tersine biz geçiyoruz.


"Senfoni birbiri içine karışan pek çok notadan oluşur, notaları inceleyerek bir senfoniyi
anlayamazsın. Böldüğün, kestiğin, analiz ettiğin zaman yaşam kaybolur. İşte bu yüzden bilim
asla yaşamın ne olduğunu anlayamayacaktır. Teknolojinin yöntemleriyle, metodolojisiyle,
yaklaşımıyla yaşam bilinemez."

Buda demiş ki: “İlk önce ol ve eğer varsan, o zaman ne yaparsan yap, bir hizmet olur. Bir
duaya dönüşür. Sevecenliğe dönüşür. Dönüm noktası varlığındır. Benliğin devrimdir.

Bir zen keşişi, Bokuju, şöyle demiş: “Benim bildiğim tek meditasyon şu; yemek yerken yerim, yürürken yürürüm ve uykum geldiğinde uyurum. Her ne oluyorsa o olur, ben asla karışmam.


Tantra der ki: “Ne yaparsan yap, örneğin öfkeliysen öfkenin geldiğini hissettiğinde
kesintisiz farkında ol. Onu baskılama. İfade etme. Üçüncü bir şey yap. Üçüncü seçeneği seç.
Bu farkındalık öfke olarak hareket eden enerjiyi farklı bir enerjiye dönüştürür. Öfke olarak bilinen enerji sevecenlik olur. Uyanıklık aracılığıyla dönüşüm gerçekleşir. Farkındalık aracılığıyla cinsellik olarak bilinen aynı enerji Brahmacharya, tinsellik olur. Uyanıklık simyadır. Onun aracılığıyla her şey değişir."

Tantra der ki: “Değişeni terk etme, onun içine gir. Ona tutunma, hareket et. İçine gir, onu
yaşa. Olmasına izin ver ve onun içine gir. Onu kendi aracılığıyla tüket. Tutunma, değişimi
yaşa. Değişim ol. Ona karşı bir mücadele yaratma. Değişim senin içine giremez, bu yüzden
korkma. Dünyada yaşa. Korkma çünkü dünya senin içine giremez. Yaşa. Şu ya da bu yolu
seçme. Değişim aracılığıyla değişimi tüket.” Bu çok derin bir mesajdır. Öfke aracılığıyla
öfkeyi tüket. Cinsellik aracılığıyla cinselliği tüket. Açgözlülük aracılığıyla açgözlülüğü tüket.
Sansara aracılığıyla sansara’yı tüket. Bir tür kişilik durmaksızın dünyayı değiştirmeye çalışır.
Dini bakış açısına göre o nekrotiktir. Savaşma. Ölüm aracılığıyla ölümsüz ol. Ölüm
aracılığıyla ölümün ölmesine izin ver.

Buda şöyle diyor: “Dünyayı terk etme ve diğer dünyaya tutunma. Daha çok arada kal.” Tam ortada ikilik yoktur, bir olmuşsundur. İkilik yalnızca senin uzantıların olmuştur. Yalnızca iki kanat…
Buda der ki, “dünyevi olanlar dengesizdir. Ve dünyadan vazgeçmiş olanlar da diğer uçta dengesizdir.” Dengeli biri, o tam ortada yaşar. O hareket etmekte özgürdür, hiçbir şeye bağlı değildir.


Buda ölüyormuş ve Ananda ona sormuş: “Artık bizi terk ediyorsun. Ne yapalım?” Buda demiş ki, “senin için iyi olacak. Ben yokken sen kendi ışığın olacaksın. Yalnız hareket et, destek isteme. Çünkü son engel destektir.

Krişnamurti’nin de öğrettiği budur: “Desteksiz ol. Bir ustaya tutunma, bir yazmaya tutunma, hiçbir şeye tutunma.

Buda der ki, “meditasyon yapma, meditasyon halinde ol.

Eski yazmalarda denir ki, “aydınlanmış birine eriştiğinde tamamen sessiz kal, düşünme. Aksi halde onunla buluşma fırsatını kaçırırsın. Yalnızca sessiz kal, düşünme. Onu soğur ama onu kafanla anlamaya çalışma. Onu soğur, iç, bırak tüm benliğin ona açık olsun. Onun içinde hareket etmesine izin ver ama onun hakkında düşünme. Çünkü eğer düşünürsen, o zaman senin zihnin yankılanır. Bırak tüm benliğin onun varlığı ile yıkansın. İşte o zaman ne tür bir benlik, ne tür bir olgu ile ilişki kurduğunu görürsün.

Her doğumdan önce acı gelir. Bundan kaçınılamaz ve kaçınılmamalıdır. Egon başkaları olmadan var olamaz. O, ilişki içinde büyümüştür. Yalnızlığa çekildiğin zaman hiç kimse olmazsın. İmge kaybolur ve sen o imge ile besleniyordun. Egon onunla besleniyordu. Hiçbir şey yapma. Benim tavsiyem budur. Ram ismini bile tekrarlama. Onunla hiçbir şey yapmaya çalışma, çünkü yapacağın her şey baskılama olacaktır. Sırf var olmasına izin vererek, seni terk etmesini sağlarsın. Her ne olursa olsun bırak olsun. Kaçınma. Islık çalmaya başlarsan, sırf ıslık çalarak güven kazanırsın ve karanlığı unutursun. Zihnin ıslığa gider ve sen kendini iyi hissetmeye başlarsın. Bir ismi, bir mantrayı tekrarlamaya başlayabilirsin. Ram, ram, ram… Bu bir tür ıslık olur. Sana güç verir, ama o güç tehlikelidir. O güç yine sorun olacaktır. Çünkü o güç senin eski egon olacaktır. Onu yeniden canlandırmış olursun. Tanık olarak kal ve bırak ne olacaksa olsun. Korkunun ötesine geçmek için, korkuyla yüzleşilmesi gerek. Istırabı aşmak için, ıstırapla yüzleşilmesi gerekir. 


Senin umdukların, senin düşündüklerin, senin dilediklerin önemli değil. Ne olduğun önemli…Senin ışığın yoksa, senin lamban alevsizse, kimseye yardım edemezsin. Temel olan, senin içsel alevine erişmendir, o zaman başkaları da paylaşabilir. O zaman başkalarının da ışıklarını yakabilirsin. O zaman, bir ardışıklık olur. O zaman senin bedenin kaybolabilir. Ama alevin elden ele geçmeye devam eder. Budalar asla ölmez. Aydınlanmış kişiler asla ölmez. Çünkü ışıkları bir zincirleme reaksiyon olur. Ve aydınlanmamış kişiler asla yaşamaz. Çünkü herhangi bir zincir yaratamazlar. Paylaşacak ışıkları yoktur, başka birinin alevini yakacak alevleri yoktur."
                                                                                             Osho- Sırlar Kitabı

1 Temmuz 2013 Pazartesi

NEGATİF ENERJİLERDEN KORUNMA


"1.) DENİZDE YÜZMEK : 

Denizde en iyi arındırıcılardan olan su ve tuz bulundurğundan denizde yüzmek iyi bir arındırma tekniğidir. Özellikle musallat ve benzeri olaylara maruz kalan kişiler gemide seyahat ederken yada köprüden geçerken rahatlama hissetmelerinin sebebi budur. 

2.) TOPRAKLAMA YAPMAK : 

Yine iyi en iyi arındırıcılardan olan ve 4 elementten birisi olan toprağın negatif enerjileri çekme özelliğini 
kullanmış oluyoruz. Yalın ayakla çimlerde ve toprakda yürüdüğümüzde vücuttaki statik elektrik ve enerji alanına yapışmış negatif enerjiler toprağa gönderebilirsiniz. 

3.) MEDİTASYON YAPMAK : 

Meditasyon ruhsal enerjinizi güçlendirir

4.) TUZ :

 Hergün üzerinizde 1 çay kaşığı tuz taşıyarak negatif enerjilere karşı korunma sağlıyabilirsiniz. Fakat akşam eve geldiğinizde tuzu lavaboya dökün. Birgünden fazla üzerinizde aynı tuzu tutmayın . Ayrıca tuzlu suyla duş alabilirsiniz. 

5.) SİRKE :

Evinizi ,aracınızı sirkeli suyla temizleyip sirkeli suyla duş alabilirsiniz. 

6.) POZİTİF DÜŞÜNCE : 

Olumlu düşünce ile ve auranızın güçlü olduğunu imajine ederek enerji alanınızı güçlendirebilirsiniz. 

7.) ÜZERLİK TOHUMU VE ADAÇAYI YAKMAK : 

Adaçayı ve üzerlik tohumu tütsü yaparak negatif enerjileri temizliyebilirsiniz.

8.) BİOENERJİ YAPMAK : 

Bioenerji seansı yaptırarak auranızdaki negatif enerjileri temizleyebilirsiniz."
                
                                                                                                                         Derleme

16 Nisan 2013 Salı

Bir Zen öğrencisinin notları


Zen zihni başlangıç zihnidir.Bu düşünce John Locke'un "Tabula Rasa(Boş levha)"düşüncesiyle de örtüşür.Ona göre insan hiçbir bilgiye sahip olmayan boş bir zihinle doğar.Bir Zen öğrencisi öncelikle zihnini doldurduklarından sıyırmalıdır.

Non-in  konuğuna çay sunar.Profesörün fincanını doldurur ama durmaz,çayı fincana döker de döker.Konuk taşan çaylara bakmaktadır.Bir süre sonra kendini tutamayıp söylenir:
-Taştı artık almaz ki..
-Bu fincan gibi sende kendi düşüncelerinle,kurgularınla dolusun.Önce fincanını boşaltmazsan sana Zen'i nasıl gösterebilirim der Non-in.

Zen,Buda dininin belli başlı kollarından biridir.Zen budistlerine göre 3 tür bilgi vardır:
1. Sözel iletişimle okuyup,dinleyerek elde edilen bilgi
2. Bilimsel yaklaşımla elde edilen bilgi
3. Sevgisel kavrayışla elde edilen bilgi
   Üçüncü,kişinin kendi varlığının,benliğinin derinliklerinden gelir.Zen yolcuları üçüncü tür,sezgisel bilgiyi ve onun aydınlığını üstün sayarlar.

Zen'in amacı,kişiyi düzlüğe,aydınlığa (satoriye)çıkarmaktır.

Dört yüce gerçek vardır:
1.Dukkha,acı hayatın ve varoluşun bir parçasıdır.
2.Somudaya,acıların kaynağı arzu ve isteklerdir.
3.Nirodha,istek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir.
4.Mogga,acıların sona erdirilmesi.

Sekiz aşama sekiz asil yoldan geçer: Doğru kavrama,doğru düşünce,doğru söz,doğru eylem,namuslu kazanç,doğru çaba,uyanıklık ve doğru konstrasyon.
Kişilik şu beş gruptan oluşur:Vücut,duyu,idrak,ruhsal farkındalık,bilinçaltı.
Kendi kendinize ışık olun,dışınızda olan,dışınızdan gelebilecek hiç bir şeyden destek,dayanak aramayın.Kendinize yalnız gerçeği ışık yapın.Kendi dışınızda hiç ama hiç kimseden destek,dayanak aramayın der Buda.Dünyada yaşamak fakat dünyanın tozuna toprağına bağlanmamak ya da yapışmamak gerçek bir Zen öğrencisinin yoludur.

Her gün gerçek,bir öğrenci için talihli bir gündür.Zaman geçer fakat asla o geri kalmaz.Neden her şeyi büyük evren yasasına bırakıp her günü huzurlu bir gülümsemeyle geçirmiyorsun öğrenci?
Olumlu ya da olumsuz her eylemin karması bizzat o yaşam süresinde veya daha sonrakilerde meyve verecek bir tohum yaratır.O halde olumlu eylemler dizisi biriktirip daha sonraki eylemler için güzel tohumlar atmalısın.
Daima yeni başlayan bir öğrenci olmalısın unutma bu aynı zamanda sanatların da gerçek sırrıdır.
Yeniden yine başlamak,zaman sayaçlarını,olumsuz eylem sayaçlarını sıfırlamak..





                                                                                                             *Bilgiler derleme

20 Kasım 2012 Salı

Acı tatlı sözlük


Annelik?
  
1.Sürekli sınanan her anından yeni şeyler öğrendiğin sonu olmayan bir okul.2.yeterliliğini kontrol eden sürekli kendini yetersiz hissettiğin,onun her olumsuz etkileşiminden ya da her öğrendiği tepkisel davranışlarından kendini sorumlu tutma özelliğini kendinde barındıran deli ruh hali.3.Boşa kürek çektiğini hissetmek yer yer ektiğin tohumların hiç bir işe yaramadığını düşünmek gibi bütün yelkenleri suya indirebilitesi olan kırılmalar sirkülasyonu.4.Sürekli sorgulama,denenme,mevcut durumlardan çıkarımlarda bulunma hali.5.Onların davranışlarını örnek alıp çoğu zaman da hayata onların penceresinden bakıp,olayları düz mantıkla algılayıp her şeyi sallamama,oyunlaştırma rolüne girme durumu.6.Aynı zaman dilimine birçok işi sığdırma yarışı.7.Ruhu saflıkla duş aldırma.8.Emekliliği olmayan tek iş.9.Günün parlaklığını hep görme ve bir yıldızı tutma,kollama durumu.10.Kendi anneni anlama ve takdir etme.11.Defalarca ben sana söylemiştimli cümleler kurmak istememe ama çoğu zaman böyle cümleler kurma,buna benzer çelişkiler kulvarında koşma.13.Bitkin ve çaresiz bir durumdan onun komiklikleri ile çıkma.14.Uzantısı olarak gördüğü o minik varlık için olağanüstü sabır ve hoşgörü egzersizleri yapma.