31 Ocak 2013 Perşembe

Okuduğum en son kitap


365
Öneri: Çocuklarınızı Yetiştirmenize Yardımcı
Olacak Yöntemler
Bu kitapta çocuğunuzla her yaşta yapabileceğiniz hatta kendi kendinize yaşamınızı güzel algılamanızı,aile içi sıcak ortamları oluşturmanızı salık veren çok güzel yöntemler var.
İşte bu yöntemlerden bir tutam:
“Kendini iyi hissetme not defteri…Aile bireyleri kendini iyi hissettikleri şeyleri yazıp birbirleri ile paylaşırlar.Amaç,olumlu deneyimlere odaklanmaktır.
Kendimi beğeniyorum duvar afişi…Bir kartona kendinizi anlatan fotoğraflar,güzel sözler yazın.Özel iltifatlarda bulunmak aile bireylerinin yaptığı iyi şeyleri sıralamak gibi.
Ev ödevi…Çocuğun ev ödevi yapacağı bir köşesi olsun.Ödev yaparken ona rehberlik yapın,saati kurun,mola vereceğiniz zamanı belirleyin.
Sabah sürprizleri…Sabahları aile fertlerinden birine kahvaltı masasında oturduğu yere güzel bir not bırakın.
Kendinizi sevin…Çocuğunuzla oturup kendisinde sevdiği bütün özelliklerin listesini yapın.Çocuğunuzun kendisinde sevdiği özellikleri sıralayın:”yüzünde en sevdiğin nedir?” ”İyi yaptığın şeylerden bazıları nelerdir?” “Arkadaşların seni niçin seviyor?gibi sorularla listenizi hazırlayın.
Kendi şarkınızı söyleyin…Bir şarkının sözlerini değiştirip kendi sözlerini çocuğunuzla yazın.
Düşler Dosyası…Ailenin maddi düşleriyle ilgili fotoğrafların,gazete küpürlerinden kestiğiniz ev,tatil yerlerinin resimlerini bu özel dosyaya koyun.
Kendi kendine konuşma stratejileri…”Yapabileceğimi düşünüyorum,yapabileceğimi düşünüyorum…”Çocuğunuzun yapamayacağını düşündüğü durumlarda söyletin.
Bir kahramanınız var mı?...Çocuğunuzun olumlu özelliklere sahip bir kahraman oluşturmasını teşvik edin.
Günlük becerileri öğretin…Markete giderken fiyatların nerede olduğunu,meyve seçerken nelere dikkat ettiğinizi,yemek pişirmeyi onu da dahil ederek anlatın.
Bir duvarı olsun…Evdeki malzemelerle bir pano hazırlayın çocuğunuzun çalışmalarını oraya asın.
Etrafı toplamak…Masanızı,çekmecenizi,dolabınızı düzenlemek için bir gün ayırın.Çocuğunuzda kendi dolabını,çekmecesini size bakarak düzeltsin.
Paran olsaydı…Çocuğunuzla hayali para harcama egzersizi yapın.
Kendi kendinelikle tanışmak…Kendinize ayırdığınız zamanlarda neler yaptığınızı anlatın onu da bu yönde teşvik edin.
Yapma demeyin…Olumsuz yorumlarda çocuk savunmaya geçeceği için işe yaramayacaktır.Örneğin ”telefonda  şu anda daha güçlü ve berrak bir sesle cevap vermeni seviyorum”gibi.
Çocuk esip kavururken…Sakin olun,çocuğunuz kızdığında,yaramazlık yaptığında,birkaç saniye gözlerinizi kapatın ve şunu tekrarlayın:”Ne olursa olsun,sakin olacağım…”
Evde minik bir tatil yapın…Telefonu kapatın,hiçbir iş  yapmayın,dışarıda karnınızı doyurun.Dinlenin sadece sevdiğiniz şeyleri yapın.
Ormandaki kurt…Oturma odasında bir kurt ve pek çok hayvanın dolaştığı bir ormanı düşünün.Birisi kurt olsun,diğerleri göz kırpmak,gözleri oynatmak dışında hareket etmek yasaktır.Eğer kurt sizi hareket ederken yakalarsa ,oyundan çıkarsınız.
Kartpostal anıları…Gittiğiniz her yerle ilgili kartpostal alın.Arkasına ufak notlar yazın.Özel bir kutuda biriktirip sonra o kartla ilgili öyküler anlatın birbirinize.
Güldürü kitapları…Fıkra,eğlenceli bilmece kitabı alın.Eğlenceli hikayeler ve şiirler okuyun.
Bir aile geleneği başlatın…Dolunayda yürümek,açık havada kahvaltı,yürüyüşler ailece yaptığınız belli aktiviteleriniz olsun.
Kendi iyiliğinizi ilan edin…Sevgili…..Seni bir kadın ve bir anne olarak çok takdir ediyorum,çünkü…….Senin kim olduğunun önemini anlamanı istiyorum.Çünkü….
Kendinize yukarıdaki gibi bir mektup hazırlayın.
Tepkilerinizi değiştirin..”Çok zor bir gün geçirdim,bu şekilde bağırdığım için üzgünüm senin davranışınla ilgisi yoktu.Beni affedecek misin?””
                                                                                            Sheila Ellison ve Barbara Ann Barnett
“Hayatta çocuklarınızın ne olmasını istiyorsanız,kendi yaşamınızda ve konuşmalarınızda onu yansıtmaya çalışın….”
                                                       Lydia H.Sigoumey

26 Ocak 2013 Cumartesi

İlk karneler günün

Gülce ve öğretmeni

   Dün karneleri dağıttım,Gülce'de ilk karnesini aldı,çok mutluydu.Ben karneleri dağıtıp okuldan çıktıktan sonra sanki sınıfta bir şeyler unutmuşum gibi hissettim.Hani bir yerden ayrılmak istemediğin zaman bu hal vuku bulurmuş ya,ben de öyle oldum.Halbuki günlerdir bu tatilin hayalini kuran bir ben vardı içimde.Sanırım o rutine alışıyoruz ve onu bırakınca da bir garip oluyoruz yani bir boşluk var,istediğin gibi şekillendireceğin bir zaman dilimi var ve ona  önce bir afallayıp bakıyorsun,sonra alışıyorsun.Dilerim tatile giren herkesin o kısa süresi dinlendirici olur.İyi hafta sonlarınız olsun...

25 Ocak 2013 Cuma

Okumaca,izlemece

     


    Kitap iki ciltten ve birbirini takip eden 5 kitaptan oluşuyor.Roman aslında 4 kitap; beşinci kitap sadece üç dört sayfadan oluşuyor ve Türkali okurlarına öykünün devamını yazmaları dileğinde bulunuyor.Aynı yerde, roman kahramanlarının kitabın anlattığı kesitlerden sonra gerçek yaşamda neler yaptıklarını da aktarıyor. Türkali'nin başarılı bir öykülemeci, roman yazarı olduğunu kabul etmek lazım.Ortalama bir okuyucunun ilgisini çekebilecek hemen her şey mevcut. Bir yandan illegal bir partinin ve üyelerinin gizlilik altında çalışmalar yürütmeleri.Diğer yanda kadın kahramanlardan birinin, gözaltı sonrasında politik mücadeleden vazgeçmesi ve eşcinsel ilişkiyi tercih etmesi.Kadın erkek cinselliğinin alabildiğine ayrıntılı aktarılması.Hemen her karakterin karşı cinsle çok rahat bir ilişkiye geçmesi.Kimisi açısından bu durumun abartıya kaçması, v.s.

Romanda sözü edilen arayış içindeki gençler, komünist düşünceyle Nazım'ın şiirlerini okuyarak başlıyorlar. Romanın geçtiği ikinci dünya savaşı esnasındaki yıllarda Nazım hep hapishanede ve hem aydınlar hem de üniversite öğrencileri gözünde bir efsane. Nazım'ın aynı şekilde iktidarın da bütün dikkatiyle eğildiği bir kişi olduğunu unutmayalım. Kitaptaki karakterlerin ağzından sürekli olarak "Nazım" sözünü, "onun için bir şey de yapamadık" yakınmasını ve onun şiirlerini duyuyoruz. Ancak, romanda geçen "Nazım'dan şiirler okudular" gibi bir tanımlamanın dışında, Türkali onun sadece bir şiirini kitaba almayı tercih etmiş.

Geçmiş bilgilerden mahrum kalmamak,hem tarihimizi daha farklı yönlerden değerlendirebilmek,hem geçmişimize bir ayna tutabilmek ve bunu geleceğe yansıtabilmek için her belgenin, her bilginin alabildiğine ayrıntılı irdelenmesine ihtiyacımız var.Vedat Türkali bu dediklerimizi belli ölçülerde sağlamayı başarmış.

"Yol kıyısına bırakılmış çuval gibiyim.İçim kırık,dökük aygıtla dolu,çangul çungul çuval.Neyi çıkarıp kullanmaya kalksam işe yaramıyor.Yalnız aygıtlarım bozuk..."

Yaşamın kirine pasına batmayı göze almadan nasıl değişirsin?"
                                                                                                       (Kitaptan)
İZLEDİKLERİM

En son yazdığım okuduklarım izlediklerim yazısından sonra izlediklerimi de paylaşayım:

1.Beni Asla Terketme
2.Amelie
3.Sert Rüzgarlar
4.Amadeus

22 Ocak 2013 Salı

3.yaş

     Sevgili Karp'a göre o bir yetenekli köylü.Onun bakış açısı ile çocuğa yaklaşmayı hatırlamak adına paylaşıyorum.3.yaş ile ilgili araştırmalarımı sonra yine paylaşacağım,umarım size de faydası olur.

"Gelişim açısından çocuğunuz ilk gerçek anlamda modern insanlara benziyor: Bundan 10-60 bin yıl önce yaşayan ilk köylüler.
• Beyni çok hızlı gelişiyor: Dil yeteneği, sosyal ve entelektüel becerilerindeki ilerleme inanılmaz.
• Artık aklına gelen her şeyi sözcüklerle ifade edebiliyor.
• İnsanlara karşı artan ilgisi ilk arkadaşlıkların, rol yapma oyunlarının ve yeni duygusal bağların gelişmesini sağlıyor.
• Artık kuralları bilen çocuğunuz şimdi bunları esnetmeyi öğreniyor; hem istediğini yapmak,hem de sizi güldürmek için.
• Çocuğunuzun ne bebek, ne de çocuk olduğunu fark ettiği bu dönemde huysuzluk nöbetleri yeniden başlayabilir.

Çocuğunuz Neden İlk Köylülere Benziyor?

Çocuğunuzun beyni, doğduğu günden beri bir yandan müthiş bir hızla gelişiyor, bir yandan da
atalarımızın evrim sürecinde geçtiği aşamaların benzerlerini geçiriyor. Akıllı çocuğunuz
insanoğlunun milyonlarca yılda öğrendiği şeyleri 36 ay gibi kısa bir sürede kavramayı başardı (odalardan odalara yürüyor, top atabiliyor,arkadaşlık kuruyor, hatta "Lütfen" bile diyebiliyor).

Ama bekleyin; henüz alkışlama zamanı gelmedi. Gerçek şov daha yeni başlıyor!Bundan 60 bin yıl önce daha da inanılmaz bir şey oldu. İnsanoğlunun düşünme, konuşma veiletişim kurma yetenekleri tavana fırladı. Arkeologlar insanlık tarihindeki bu ani gelişime"Büyük Adım" adını veriyor. Güle güle mağara hayatı!Merhaba Modern Sanat Müzesi ve MTV!
Kimse beynin gücündeki bu ani ilerlemeyi neyin tetiklediğini bilmiyor. Bunun beynin boyutlarıyla ilgisi olmadığını biliyoruz.Beyin bugünkü boyutlarına 300 bin yıl önce gelmişti. Her ne olduysa insanlar bir anda
birden fazla sözcüğü bir araya getirerek cümleler kurmaya, sanat eserleri yaratmaya ve icatlar yapmaya başladı. Artık düşünceleri zihinlerinde rahatlıkla değerlendirip işleyebiliyorlardı.Yaratıcılık milyonlarca yıldır bir salyangoz hızında gelişirken şimdi her yerdeydi! Ve gezegendeki hayat daha önce hiç girmediği bir şekil kazandı!
Yürüyüp konuşabilmek insanı insan yapan adım oldu. Ama bilim, sanat ve edebiyat gibi insanlığımızı asıl tanımlayan unsurlar; yaratma, anlatma ve açıklama yeteneği sayesinde doğdu.
İncil'den binlerce yıl önce insanlar kabileler hâlinde yaşamaya başladı.Topluluklar büyüdükçe bireyler çatışmaları önlemek için belli kurallara uymak zorunda kaldı. Ayrıca işbölümü de yapmaya başladılar. Adem balta yapıyordu, Havva elbiselerden sorumluydu. İşbölümü yapmak hem üretkenliği artırdı, hem de oyuna daha fazla zaman kalmasına olanak sağladı. Böylece insanoğlu müzik, dans ve hikaye gibi şimdi sanat dediğimiz faaliyetleri geliştirdi.

Beyin gücündeki bu müthiş ilerleme ilkel insanın problem çözme yeteneklerini de geliştirdi. Ok ve yay gibi aletleri, bitkilerin arasındaki kuşları ve nehirdeki balıkları yakalamak için ağı, iğneyi ve ipliği icat ettiler. Bunun yanı sıra, resim ve heykel yapmaya, birbirinden güzel mücevherler üretmeye ve modern bir dil kullanmaya başladılar.Mantıklı. Uyumlu.
Paylaşmayı bilen. Eğlenceli. Her şeye hazır.

Kişisel Evrim: Çocuğunuz Hangi Aşamada?

Çocuğunuzun beynini bir jet uçağı olarak da düşünebilirsiniz. Bir yaşındayken yakıtı ve yolcularını alıp motorunu çalıştırdı. İki yaşında pistte yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Üç yaşında ise tüm sistemler çalıştı ve kalkışa hazır hâle geldi.
Artık çocuğunuz bir yaratıcılık çeşmesi gibi.Komik çocuk şarkılarından, kutulardan ve perdelerden yaptığı kalelere kadar sürekli bir şeyler üretiyor. Kurallara karşı duyduğu samimi sevgi ise yavaş yavaş onları ihlal etme merakına dönüşüyor.

Genel Hareket Yetenekleri

"Bana bakın! Her şeyi yapabiliyorum!" Hızla büyüyen küçük dostunuz artık bir yetişkin gibi,yani dik ve omuzları geride yürüyor. Bu yıl içinde çocuğunuz bir kurbağa gibi zıplamayı, tavşan gibi hoplamayı, yılan gibi sürünmeyi, bir böcek gibi kendi etrafında dönmeyi ve flamingo gibi tek ayak üzerinde durmayı öğrenecek. Vücudu üzerindeki kontrolünü size göstermek ise bambaşka bir eğlence kaynağı olacak. Yani sık sık "Anne baksana" ya da "Beni izleyin" gibi sözler duyacaksınız.

"İnce" Hareket Yetenekleri

El yıkamayı başarmak. Çocuğunuz artık sabunu tutmak için baskın olan elini (her on çocuktan dokuzunda bu sağ eldir) kullanıyor. Üstelik artık yalnızca ellerini birbirine sürtmek yerine bileklerini de hareket ettirerek sabunu başarılı bir şekilde kullanmayı ve iyice temizlenmeyi başarıyor.
Artık bileğini, saçlarını tarayacak ve dişlerini fırçalayacak kadar iyi kontrol edebiliyor. Ama saçlarını yıkamakta, düğmesini iliklemekte ve bağcıklarını bağlamakta hâlâ yardıma ihtiyacı var.Fikirleri kağıda aktarmak. Küçük kaslarını kontrol edebilmesi çocuğunuzun kendini ifade etmesini de kolaylaştırıyor.Artık boyaları baş parmağı ve işaret parmağını beraber kullanarak rahatça kontrol edebiliyor.Bu ilerleyen yetenek ve gelişen beyin gücü plan yapmasını, bu yolla daha düzgün resimler çizmesini ve renkleri taşırmadan boyama yapmasını sağlıyor.Aynı plan yeteneği sayesinde çocuğunuz artık belli bir şeyin resmini yapmak isteyebiliyor.Üçüncü yılın sonlarına doğru çocuğunuzun odası güneş, gökkuşağı ve insan resimlerinden geçilmez hâle gelecektir. Üstelik çocuğunuz resimde size anlamsız gözüken kırmızı ya da siyah noktaların neyi temsil ettiğini uzun uzun anlatabilecek kadar bilinçli resimler yapar. Bir gün çocuğunuzun size getirdiği resimde bir insan yüzü olduğunu fark edeceksiniz. Bu sizi, Avrupa'daki mağara duvarlarında 15-30 bin yıl önceki ilkel köylüler tarafından yapılan resimleri bulan arkeologlar kadar heyecanlandıracaktır."
                                                   Harvey Karp,Mahallenin En Mutlu Yumurcağı
Oyunlar

1.Sayı kavramlarını somutlaştırma,3 tane kalem ver,5 tane sticker yapıştır gibi sayıyı kavrama faaliyetleri.
2.Büyükten küçüğe,uzundan kısaya doğru sıralama faaliyetleri
3.Kısa süreli belleği geliştirici oyunlar,mesela bir tepsiye altı yedi tane minik nesne koyun sonra gözünü kapatsın ya da dışarı çıksın bir tanesini kaldırın,kaldırılan nesneyi söyleme gibi.
4.Hikaye okuma ona hikaye anlattırma.Eski dergilerden basit bir hikaye kitabı hazırlama.
5.Hayali oyun pazara,alışverişe,parka gitme.
6.Yap bozlar,renk-şekil eşleştirme,elbise giydirme.
7.Tekerleme ve kullanılmayan malzemelerden müzik aletleri ile müzik yapma,dans.
                                                           

20 Ocak 2013 Pazar

Faust'tan


"Parlak olan şeyler, bir an için doğmuşlardır,
Gerçek olanlarsa, kaybolmaz gelecek soylarda.

Ruhlar alemi kapalı değildir.
Aslında senin duyguların kapalı ve ölüdür.
Haydi çömez,fani kalbini hiç irkilmeden,sabahın kızıllığında yıka.

Kullanmadıkların, sana ancak yük olur.
  
Mucize, en sevdiği çocuğudur inancın.

Zavallı şeytan, bana ne verebilirsin ki?
Yükseklere göz dikmiş insan bilincini,
Senin gibiler kavrayabilir mi hiç?
Sendeki gıda doyurmaz insanı,
Elindeki kızıl altın, cıva gibi,
Avucun içinden akıp gider,
Senin kumar masalarında,
Kimse kazanmaz,
Daha sarılırken başkalarına bakar
Göndereceğin kızlar,
Vereceğin itibarın tanrısal gururu,
Kuyruklu bir yıldız gibi,
Kayar gider;
Bunları mı sunacaksın?
Göster bana bakalım,
Koparılmadan çürüyen bir meyveyi,
Her gün yeniden yeşillenen ağacı!

Sadakati katıksız olarak gönlünde taşıyana
Ne mutlu!

Sonuçta, neysen o sun.
Başına,
Kıvırcık saçlı bir peruk da taksan,
Ayağını, kaidelerle arşın arşın yükseltsen de,
Her kimsen hep o olursun. .

Bilginin boynuna,
Sevinçle sarılmak isterdim;
Ancak, söyleyin bana,
Onun yanına nasıl varacağım?

İnan ki, akıllılık dedikleri, çoğu zaman,
Önünü göremeyen bir kendini beğenmişliktir. 

Geçip gitmiş!' Yani neymiş?
Ha olmuş ha olmamış,
Olmuş gibi donup durmuş
Sonsuz boşluk en iyisi bence."   

                                                                                             Johann Wolfgang von Goethe

16 Ocak 2013 Çarşamba

Gülücüklü bir gün:)


                  Bugün şeker öğrencilerimle Suriye'ye yardım paketleri hazırladık.Sınıfça bir yardım yapmanın haklı gurunu yaşadık.Bunlar da cici öğrencilerimin,cici paketleri.

Yardım etkinliğinden sonra sınıfımıza müfettiş geldi.Müfettiş sınıftayken matematik dersini anlattım sonra çocuklara sorular sordu.Sınıfın performansı iyiydi,bilgiç öğrencilerim şaşırtmadılar yine beni.Sonra aşağıya indik,diğer müfettişlere Bahar hanımdan öğretmenliği öğreneceğiz,dedi.Sınıftaki düzeni,yazımı,çocukların kendine güvenini çok beğendiğini söyledi.Bunun yanında çocuklara günlük yaşama dokunan etkinliklere vermenin etkili bir öğrenme olduğunu vurguladı.Hatta Cem Yılmaz'ı örnek verdi,okulda hep paramızın üçte ikisi ile anneme çiçek aldım diye problemler çözülür halbuki biz hayatımızda hiç bir zaman paramızın üçte ikisi ile çiçek almayız dedi.Çok doğru söylediğini ve bu anlamda çocuklara yaşamın içinden etkinlikler yapmaya çalıştığımı söyledim.Beni tebrik edip gitti,çok mutlu oldum.

Öğretmenlikte elbette ki birileri için bir gayretin olmaz hep vicdanının sesi ile yaklaşırsın aslında o çocuklara.Ama bu gayreti birilerinin fark etmesi ve doğru yolda olduğunuzu hatırlatması inanın çok güzel.
Bugün gülen bir gün,her şey gülücüklü:)))

12 Ocak 2013 Cumartesi

Doktor tavsiyesi



Monet ilham veren,çok önemli bir ressamdır ve  farklı bir stili vardır.
Monet'in fırça darbeleri yakından bakınca nokta gibi görünür ama uzaklaşınca esas dokuyu,manzarayı farkedersiniz.
Anne baba olarak bizler de minik darbeler atıyoruz çocuklarımıza..Onların hayatlarına.
Uzaktan bakınca o manzaranın güzel olmasını istiyorsak eğer;küçük ama güzel dokunuşlarımızın olması gerekiyor.
                                                                 

10 Ocak 2013 Perşembe

İzlediklerim ve okuduklarım

    
       Bugünlerde okuduğum "Güven" adlı kitabın yedi yüz elli sayfalık birinci cildini bitirdim,ikinci beş yüz sayfalık cildine geçtim.Tabi bu arada bir de Sait Faik'in bir öykü kitabını bitirdim.Normalde hızlı okurum fakat bu kitap biraz ağır olduğu için ve çok kalın olduğu için biraz uzadı.Başladığım bir kitabı yarım bırakmak gibi bir huyum da yok.Öyle olunca bütün okuma gücümle bitirmeye çalışıyorum.Bunun yanında bol bol film izledim.Hepsini de tavsiye edebilirim,beğendim çoğunu.

İzlediklerim:

1.Cafe de flore
2.The miracle worker
3.Moscow,Belgium
4.Amour
5.Upside Down
6.Kauwboy
7.İnception
8.Ensemble,cest tout
9.Late Bloomers
10.127 Hours
11.Barbara
12.Take this waltz
13.A Separation
14.Elveda ilk aşk
15.Arrugas

9 Ocak 2013 Çarşamba

Birinci Mektup

     "Bir dakika evvel,elimde kalem kağıt yokken,seninle konuşuyor,sana yazıyordum.Elimde kağıt kalem olmadan yazı yazdığımı söylediğim halde senin karşımda olmadığını söyleyemedim.Şunu bir şair yahut deli kafasının tuhaflığı say!Sen karşımdaydın.Bunu söylemek güzel bir şey değil ama galiba samimi.Bütün benim gibiler sevgililerinin karşısında imiş gibi olurlar;sürüden ayrılır mıyım?
      Demin sensiz,kalem kağıtsız,seninle ve kalem kağıtla gibi,oturup birçok şeyler konuştum,yazdım.Bu yazdıklarımın,konuştuklarımın çoğunu beğenmiş olacağım ki,kalktım.Kalem kağıt aradım.İşte oturdum yazıyorum.
Senden bahsetmek istemem.Zaten bahsedecek ne var ki?Hülasası:Ben sana hayran sen cama tırman!
Ne de kendimden bahsetmek istiyorum.Ne senden ne de kendimden söz açmadan olur mu?Olamayacağını tahmin edersin.Sana bu sıralarda başımdan geçenleri hikaye edeceğim.
Birtakım şeyler var ki,başkalarına anlatıldığı zaman onlar üstünde hiçbir tesir bırakmıyor.Halbuki aynı şeyler,bende neler yapmamıştı?..Evet onlar mühim şeylerdi.Nitekim karşımızdaki-yani o şeyleri anlattığım insanlar- dinlemeye ancak değer olduklarını bana ihsas etmişlerdi.Ne edeyim?Sanki bunları sana anlatırsam bana yaptığı tesiri sana da yapacaklar.İşte bu yüzden sana anlatmaya kalkışıyorum.
      Bunlar benim yazıcılık hayatıma,bugünlerde serserileşen hayatıma ait ufak tefek şeyler.Senin,sevgilim,yazıcıları eskiden sever gibi bir halin vardı.Benimle sıkı fıkı olunca bu geçti,gitti.İyi de oldu."hepsi böyledir bunların"dersin.Böyle olmasak neye yarar!Senin patronun,yeni sevgilin heriften ne farkımız olurdu?Yanlış anlama!Ben sana bin bir defa insanları sevdiğimi hem söyledim,hem yazdım.Bu insanları sevmek lafı hayali bir şey değildir ama galiba biraz nazar..
Yoksa öyle insanlar var ki,kafasından tutup koparmak aklımdan geçmese bile,başka bir insanın aklından geçebilirse,bunu da yaparsa,ben nihayet bir yazıcıdan başka bir şey olmadığım için,mazur görürüm.Yine öyleleri var ki,yanlarına sokulmak zehirlenmekle eştir.Öyle insanlar tanıdım ki son günlerde..Allah seni korusun.
     Bir türlü asıl anlatmak istediklerime gelemiyorum,hakkım da var.Hakikaten fazla ilgi uyandırıcı şeyler değil.Şöyle bakıyorum da,insanların başından geçen,hele benim gibi saf olanlarının..Bu saf kelimesini emin ol ki,bir övünme için söylemiyorum.Övünsem,hem senin karşında övünmek istesem,bu içinde aptallığın,temizliğin bağdaştığı "saf" kelimesini kullanmazdım.Hem zeki,hem temiz bir adamım derdim..Ne kaybederdim?Doğru söylemek için saf dedim kendime.Saf mı değil mi?Sen bunu pekala bilirsin.Ara sıra kurnazlıklarım olduysa bunları da sana daha çok yakın olmak için yaptığımın farkına varmamana imkan yok.Onları anlatmamı istemezsin elbet.
     Şu yukarıdaki satırları yazdıktan sonra,bir zaman elimdeki kağıdı bırakıp,yine yazmadan düşünmeye koyuldum.Bu iş,düşünmek işi,bana daha kolay geliyor.
İnsan düşünürken güzel cümleler yapıyor,ne iyi fikirler hatırına geliyor,ne meseleler hallediyor.Bazen cümle yapmadan düşünüyorum.Bu cümleler tam benim istediğim,yazmaya savaştığım şeyler.Halbuki,düşündükten sonra yazı yazmaya koyulduğum zaman aynı cümleleri,yani o zaman beğendiğim cümleleri hatırlamıyorum bile.Yazmanın çok enstantane bir düşünce olduğunu biliyorum.Onu söylemek istemedim.Farz et ki,bir kırdasın.Cebinde kalem kağıdın yok.Yazı yazmayı kurmuşsun.Eve gidince şöyle bir şey yazayım demiş,düşünmeye dalmışsın.İşte bu anları kastediyorum.
Galiba düşünürken bir şekil vermeye çalışmak yok da,onun için düşündüğümüz,yazar gibi düşündüğümüz şeyler bize güzel geliyor.Yoksa hakikatte de güzel değildir onlar.Çünkü şeklin bulunmadığı yerde,bütün düşünceler,sanki şekil varmış gibi-önceden,çok önceden varmış gibi-bir başka dünyadadır.O dünyada kelimelerin,cümlelerin ne grameri,ne de bu gramer içinde muhtevaları vardır.Çırılçıplak,mücerrette,insana güzel gibi gelen,foyasını ancak gözle görülür şeklin içinde belli eden bir alemdedirler.
     Neler söylüyorsun deme,ne olur?Sana şunu kabul ettirmeye çalışıyorum.Yazı yazmak da fiziki bir yorgunluk veriyor.Yalnız kafam değil,onu geç,bak kolum da yoruldu.Bana çalışmıyorsun diye kızma!Bak marangozun bir konsol yaptığı zaman duyduğu yorgunluğu duymadımsa alçağım!Demek ki çalışıyorum,memnun musun?
      Sana bahsetmek istediğim şeylerin hiçbirinden söz açmadığım için beni affet!Yazıya başlarken aklıma gelen hikayeleri unutmazsam bir gün,sana yazar başkalarına da okuturum.
       Mektubun sonunda bir yerinden öpmek adetini ben de unutmuyorum
hep getirip getirip işi buraya dökmek için çalıştım."
                                                                              Sait Faik Abasıyanık
                                                                     "Mahalle kahvesi,havada bulut"kitabından

6 Ocak 2013 Pazar

Nice Güzel Yaşların Olsun Gülce...

                                          
                                                                  sevdiğin şarkın

6 ocak 2010'da başlayan bir yolculuk...

Doğum günün kutlu olsun güzel kız...

Hep güzel öykülerin erişsin hayata...

Bugün tam 3 oldun...

Sevgili kızım;tek kullanımlık yaşam,sana verilmiş en değerli hediyedir.ve kalitesi,yüreğinle verdiğin kararlar,esirgememiş emek,uğraşılarına baktığın pencere ile ilgilidir.
                                                                                                               Annen


1 Ocak 2013 Salı

Çizgi Film


     Geç uyanmaca,güzel bir kahvaltı yapmaca ardından kuzunuzla hele bir de onun sevdiği Barbie' nin de yer aldığı bir çizgi filmi beraber izlemece.
Sıcak bir çikolata eşliğinde sıcak bir battaniyeye sarınıp oyuncakların macera dolu yolculuğuna çıkmak güzel.
Bazen yaşamın koordinatlarının böyle tatlı anlarda birleşmesi gerçekten keyif verici..Tatil güzel be:)