"Varlığımın anlamı, hayatın bana bir soru sormasıdır. Veya, tam tersine. Ben bu dünyaya sorulmuş bir soruyum ve cevabını vermen gerekiyor, yoksa dünyanın vereceği yanıta mecbur kalırım."
"Her şey ölmek zorunda. Gerçek bu. İnsan hep umut olduğunu ve ölümün üzerinde yaşayabileceğini düşünmek ister."
On sekizinci yüzyılda Paris'te bir balıkçı tezgahının altında doğan bir bebeğin kendi kaderine terk edilmesiyle başlar film. Bu çocuğun onu yaşıtlarından farklı kılan en belirgin özelliği; iyi koku alma ve kokuları ayrıştırabilme yeteneğidir. Yetim olarak yaşamını sürdüren, kimseden ilgi ve şefkat görmeyen bu çocuk büyür ve onun tek amacı dünyanın en güzel kokusunu yaratmaktır. Bu amaç uğruna her türlü yolu kendine mubah görür ve sevgi açlığını her yerde hissettirir. Patrick Süskind'in aynı adlı romanından uyarlama bir film. Konu farklı ve çok fazla işlenmediği için, bir duyu organına odaklandığı için akılda kalıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Bazı sahneler ciddi anlamda rahatsız etti beni. Ama yine de izlemeye devam ettim :)
"Oysa insanın aklını kullanabilmesi için en başta iç güvene, huzura ihtiyacı vardı."