24 Eylül 2020 Perşembe

Her şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum, 2020

 


Charlie Kaufman'ın senaryosunu Iain Reid'in aynı isimli romanından uyarladığı bir film. Kitap yılın en iyi romanı ödülünü almış. Karanlık bir temaya sahip, farklı bir psikolojik gerilim. Bir kadın sevgilisi Jack ile bir araba yolculuğuna çıkıyor. Jack'in ailesinin yaşadığı çiftlik evine doğru gidiyorlar ama kafasında da Jack ile ayrılmayı düşünüyor. Bu yolculuk ve ziyaret, kadının hayatında karar veremediği ya da düşünüp gerçekleştiremediği durumlara odaklanmasını, kendini sorgulamasını beraberinde getiriyor. İkili arasındaki diyaloglar hoşuma gitti, kadının içsel monologları da düşündürücüydü. Güzel bir iç hesaplaşma örneği diye nitelendirebilirim. "Her şey farklı olsaydı nasıl olurdu?" bunun sorgulanması... Sonuç olarak, bitirmeyi düşündüğün şeyi bitir ya da onunla yaşamayı öğren.

"Varlığımın anlamı, hayatın bana bir soru sormasıdır. Veya, tam tersine. Ben bu dünyaya sorulmuş bir soruyum ve cevabını vermen gerekiyor, yoksa dünyanın vereceği yanıta mecbur kalırım."

"Her şey ölmek zorunda. Gerçek bu. İnsan hep umut olduğunu ve ölümün üzerinde yaşayabileceğini düşünmek ister."


Koku: Bir Katilin Hikayesi, 2007

On sekizinci yüzyılda Paris'te bir balıkçı tezgahının altında doğan bir bebeğin kendi kaderine terk edilmesiyle başlar film. Bu çocuğun onu yaşıtlarından farklı kılan en belirgin özelliği; iyi koku alma ve kokuları ayrıştırabilme yeteneğidir. Yetim olarak yaşamını sürdüren, kimseden ilgi ve şefkat görmeyen bu çocuk büyür ve onun tek amacı dünyanın en güzel kokusunu yaratmaktır. Bu amaç uğruna her türlü yolu kendine mubah görür ve sevgi açlığını her yerde hissettirir. Patrick Süskind'in aynı adlı romanından uyarlama bir film. Konu farklı ve çok fazla işlenmediği için, bir duyu organına odaklandığı için akılda kalıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Bazı sahneler ciddi anlamda rahatsız etti beni. Ama yine de izlemeye devam ettim :)

"Oysa insanın aklını kullanabilmesi için en başta iç güvene, huzura ihtiyacı vardı."



22 Eylül 2020 Salı

Maviye İz Süren'e Dair VI


 Blog dünyasının sevilen ismi Deeptone kitabımdan bahsetmiş teşekkür ederimm:)

https://sadevederin.blogspot.com/2020/09/kitap-cikaran-blogcular.html


yaşam_pinari/ Sevgili Pınar'ın yorumu:

"O kadar çok birbirine geçmiş ses ve gürültü var ki; biliyorum beni duyamazsın. Ama yine de şansımı denemekten iç sesimi dinleyip, durup durup seslenmekten alıkoyamıyorum kendimi." Diye yazar, arka kapakta @maviye_iz_suren

Birbirine geçmiş seslerin yansımaları metafora dönüştürüp, somut bir şekilde yazı oldu. Birbirinden güzide öykü oldu. Öyküler; mavi gökyüzü gibi sonsuz, mavi deniz gibi berrak ve hisli.

Sevgili Baharcım! İyiki de dediğin gibi iç sesini dinleyip, kendine şans vermişsin. O sesi bizlerle duyurup, paylaşmıssın. Azmine, kararlılığına hayran kaldım. Cesaretin, umarım örnek olur.
"Maviye İz Süren" kütüphanemin en güzel köşesinde yerini alırken; içindeki  başka sesleri  dönüştürmek için yolun açık olsun. Kalemine ve yüreğine sağlık canım💜





20 Eylül 2020 Pazar

anksiyete


"Gerçekten iyi bir gün geçiriyorum.

Bir şey vardı

yapmam gereken. Ama ne?

Çok fazla alternatif yok, sadece

yapmam gereken bir şey.

Bi teklik attım ama,

yardımcı olamaz—yanına bile yaklaşamaz!

Ben

daha kötüyüm. Hatırlayamıyorum nasıl

hissettiğimi, belki de daha iyiyimdir.

Hayır. Birazcık daha karanlık.

Eğer öyle olsaydım

gerçekten karanlık, müthiş karanlık, tıpkı

kafayı bulduğumdaki gibi, bu en iyisi olurdu

açık ara. En iyisi değil tabi,

ama imkansız dışındaki en iyisi

saf ışık, sanki uçsuz bucaksız

kırlarda koşarken duraksamak

ince altın uçlarında derin çimenlerin.

Ama şimdi halen, bildik kahkaha uzak

karanlık yüzden, insan merhametli hatta çoğu zaman—

motivasyonlu? gece yürüyen ılıklık o

gezinen

karanlığın eğlencesi, dudakları

ve

ışık, her zaman yol bulan. Belki de

işte budur: bir şeyi temizlemek. Bir pencereyi?"

                                                                -Frank O'hara




11 Eylül 2020 Cuma

Neden Tarkovski Olamıyorum?


Neden neden neden? diye sorup durdum film boyunca:) Filmde adı geçen Tarkovski, ünlü şair Arseniy Tarkovski'nin oğludur, Rus sinemasının önemli isimlerinden biridir. Tarkovski sinemaya başladığı yıllarda bir çok siyasi engelle karşılaşır ve bunlara direnerek kendine özgü bir sinema anlayışı oluşturur. Filmlerinde genelde felsefik ve şiirsel bir dil kullanır. Karakterleri stabil duygu durumlarından uzak, karmaşık bir insan doğasını yansıtırlar çoğu zaman. Anlam arayışları bitmez. Görmediğime ya da hissetmediğime beni çağıran, farklı bir bakış açısını yakalayan bir dokunuş nedense bana sanatsal anlamda daha görkemli geliyor. Olaya odaklı hikayeler, aksiyon içeren yolculuklar evet ilgimi çekiyor ama felsefi yönü ağır basan sanatsal ürünler daha çok etkiliyor beni. Edebiyatta da bunu arıyorum genelde. Edebi kaygısı olmalı bir yazarın sırf hitap ettiği okur kitlesine göre hareket noktasını belirlememeli... 

Filmin konusuna dönersem, Türkiye şartlarında idolü Tarkovski olan genç sinema yönetmeni Bahadır'ın, zor şartlarda hayalindeki filmi çekme çabasını izliyoruz. Bahadır'ın sürdürmesi gereken zorlu ve çelişkili hayatının yanında kendi projesine destek olamayan yapımcılarla imtihanı, onu büyük hayallerine ulaştıracak mıdır?

“İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun, filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir.” Andrei Tarkovski



10 Eylül 2020 Perşembe

Maviye İz Süren'e Dair V

Yaseminbalcı/ Sevgili Yasemin'in yorumu:

"
Hangi yılın, hangi ayın, hangi günün, hangi saatin acısı bunlar? Kimsenin yüreği ötekine dokunamıyor. Hoşnutsuz, dilini sımsıkı yutmuş bir zaman bu. Bir kibrit çakımıyla kısa bir anda parlayan, yanan, küllenen ve sonra unutulan..."

Öncelikle sevgili yazarıma seslenmek istiyorum; hayatın dolambaçlı yollarında yürürken topladığım dediğiniz öykülerinizle yüreğime öylesi güzel dokundunuz ki tarifi yok, umarım benim gibi sizin de yüreğinize dokunanlarla kesişsin yollarınız...Ve okuduğum bir paragrafın da kafamda aniden beliren bir deli soruya cevap olması okumanın en güzel yanı diyorum, ilk öyküde geçen bir kuş tüyü misali...
Kitap hakkında bilgi verecek olursak; Maviye, İz ve Süren başlıkları altında toplanmış onar öyküyle ; bir dağ başında görevli Sibel öğretmenin titrek mum ışığındaki yalnızlığını korkularını, hafızasını kaybeden sevgilisi Ethem yüzünden Eda’da ki duygu durumlarını, kandırılmış Rüstem ustanın hayal kırıklığını, kitaplara sığınan Engin’i, dile gelen yağmur damlası ve rüzgarı, kırılan yüreğinin sesini duyan Sumru’yu, hayattan vaz geçen bir kadına rastlayan Cem’i, aklının karmaşasında kaybolan Sinem’i, Gönül’le evli olan Cem’in hayatın bilinmezliğinde yaşadıklarını, eşi Ferhat’a derman olamamış Nebahat’in acılarını, Necmi dayı, Meloş ile Mete’nin hikayesini ve hayalle sohbeti ve de dahası ile kaybolan bir mavi ışığın peşinde yazılmış öyküleri keyifle okudum, tüm öykü severlere tavsiyemdir bu güzel kitap.. Satırlarda rastladığım Peggy Lee’nin şarkılarıyla tanışıp dinlerken ben Büyükada’nın İtalyan karamelli dondurmasının ve menengiç kahvesinin de ruhumdaki tadıyla diliyorum ki mavi çiçekleriniz sonsuz olsun sizin de..


Hayatim_kitap/ Sevgili Dilek'in yorumu:

Selam ✌🏼 Bugün çok sevgili kitap arkadaşım @maviye_iz_suren Bahar'ın kaleminden Maviye İz Süren öykü kitabı ile geldim. Öykü okumak çok bana göre değil ama bazen ihtiyaç duyuyorum. Bu kitapta akıcı ve hızlıca okuduğum bir kitap oldu. Her kesimden insan hikayelerini içinde barındırıyor, bir yerden başka bir yere sürükleniyorsunuz. Ben çok severek okudum her hikayeyi. Kalemin daim yolun açık olsun arkadaşım. Herkese ve özellikle öykü okumayı sevenlere tavsiyemdir.


karbeyaz_kitap/ Sevgili Derya'nın yorumu:

Selam... Bugün kitap kardeşlerimden Bahar'ın @maviye_iz_suren Mecaz Kitap'tan çıkan öykü kitabı olan "Maviye İz Süren" ile geldim. Kitap Maviye, İz ve Süren bölüm başlıkları altında 10'ar adet toplamda 30 adet öyküden oluşuyor.
Öykü okumayı çok seviyorum. Çünkü öyküler bizleri farklı hayatlara, ve düşüncelere misafir ediyor.
Kitaptaki öykülerde yine farklı ama bizden duygular vardı. Hepsi o kadar derinden etkiledi ki çok sevdim.
Gençlik yıllarımdan beri çok sevdiğim Peggy Lee kitapta karşıma çıktı. Özellikle Fever şarkısını çok severim. Hayal 'e öyküsünde adı geçen "Maldoror' un Şarkıları" kitabını biraz araştırdım ve sepete attım.
Bir çok yerini çizdim, ara ara paylaşacağım sizlerle, kitap için bence en iyi yorum sevgili Bahar'ın sunuşta ki satırlarında yatıyor.
🌿Bozkırda büyüyen her çiçeğin maviye özlemi vardır. Benim mavi yolculuğum, içinde denizlerin, gökyüzünün sonsuz rengiyle boyanmış iyimser bir gelecek gayesini barındırır. Mavi, kimsenin varmadığı bir yerdir, gelecektir. Yürüdükçe uzaklaşan ufuk çizgisi gibidir. O tükenmez ulaşma gayesi insanın ruhunu canlı tutar, onu yaşama bağlı kılar.
Yaşanmamışlıklar, kaybedilenler, özlenenler, acı, sevgi, mutluluk, yaşamın getirdiği tüm duygular öykülerde sarıp sarmalıyor.
Ben çok severek okudum tavsiyemdir.
Bahar'ım yüreğine ve kalemine sağlık 👏📚
Okuyanı çok olsun....

🍁 "İnsanlar, geçmişin ağırlıklarıyla yere daha yakın olurlar. Geçmişin ağırlıklarından kurtulanlar ise, göğe daha yakın olur. Uçmak için, başka dünyalara kanatlanıp varmak için hafiflemelisin önce. Dünyanın kapıları kaybolacak. Başka kapılar açılacak, bekle... "

8 Eylül 2020 Salı

Mutluluğun Parfümü Yağmur Altında Daha Güzel Kokar - Virginie Grimaldi



İnsanın dramı bu dünyaya gözlerini açar açmaz başlar. Onu yaşamaya bağlayan her şey, zıtlıklar üzerine kuruludur. Başlangıçlar ve bitişler arasındaki hikayelerin içinde sürüklenir dururuz...

Mutluluğun Parfümü Yağmur Altında Daha Güzel Kokar
adlı kitabımızda bir çocuğu olan anne Pauline’in eşinden boşanma süreci ve eşiyle aralarındaki sevgi bağını kuvvetlendirmek adına farklı bir çaba içerisine girdiğine tanık oluyoruz. Bu zorlu süreç onun kaçtığı gerçekleri, aile ilişkilerini, mücadeleyi ve fedakarlığı bir kez daha gözden geçirmesini sağlayacaktır...

Kitapta bahsi geçen Mistral Gagnat adlı Fransızca şarkıyı çok severim, bu hisli yolculukla yeniden anımsamak çok güzel oldu benim için...
******

“Acı tıpkı bir bumerang gibi. Kendinizden ne kadar uzağa göndermeye çalışırsanız o kadar şiddetle size geri dönüyor. Acı yokmuş gibi yapabilirsiniz, onu susturmaya çalışabilirsiniz ama o orada durur ve en ufak bir çatlakta bütün damarlarınıza yayılmak için sessizce pusuda bekler.”

“İnsan mutluluğun değerini mutsuzluğun en yoğun olduğu zamanlarda anlıyor.”

"Bizim istediğimiz gibi bitmemesi kötü bittiği anlamına gelmez.”




6 Eylül 2020 Pazar

Edebiyatist 31. sayı

 


Salgın günlerindeki ölüm korkusunu anlatan "Bir Sanrı" adlı öyküm Edebiyatist 31. sayıda yer aldı...


Tema: "Gidememek-Kalamamak"

Kil-Tablet Öykü Fanzini 43. sayısında "Kırıntı" adlı öyküm yer aldı...