25 Şubat 2022 Cuma

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde- Robert L. Stevenson

 

Okumadığım dünya klasiklerini, renkli okuma yolculuğuma eklemeyi ihmal etmiyorum. Bunlardan biri en son okuyup bitirdiğim, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde oldu. Bu kitap, tuhaf bir kişilik bölünmesi üzerinden insan doğasını anlatan heyecanlı bir yolculuk. Dönemine göre üstün bir anlatıma sahip. Farklı olay örgüsü içinde, insanın iyi-kötü, karanlık-aydınlık tarafıyla olan mücadelesini yansıtmış...

İnsan, iyi ve kötü yanlarıyla bir bütündür. Zıtlıklarla vardır.  Kendi  kişisel gelişimimizi, deneyimlerimizi, yüksek farkındalığımızı; kötü ve karanlık taraflarımızı terbiye etme yönünde kullanmamız faydamıza olacaktır. Geçmişteki tamamlanmamış zaruri ihtiyaçlar; hangi yönümüzün ağır basacağına zemin hazırlar o nedenle o yönlerimizi doğru bir yola kanalize etmeliyiz, yoksa son kaçınılmaz bir yıkım olur diyooo:)

21 Şubat 2022 Pazartesi

Ziyan- Hakan Günday

 

Uzun zaman önce ara verdiğim Hakan Günday okumalarıma, Ziyan ile devam ettim. Onun sert üslubuyla oluşturduğu karanlık dünyada gezinirken, uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla konuşmayı özlediğimi hissettiğim yalan değil sevgili okurcum:) Günlerce Ziyan oldum, Ziyan'la yattım Ziyan'la kalktım...

Ziyan, tema itibariyle askerlik kavramına genel bir eleştiri merceği uzatmış diyebilirim. Amaç ve araç noktasında askerliğin farklı bir anlayışa dönüşmesi, askerlik yapan bir kahraman üzerinden aktarılmış. Kahraman; eş zamanlı olarak tarihte İzmir suikastının faili Ziya Hurşit’in hayaletiyle konuşuyor. Bu bağlamda okuru, geçmiş ve şimdi üzerinde sarsıcı bir yolculuğa davet ediyor…

Yer altı edebiyatı severlere uyar diye düşünüyorum:)

***
"Ama ben kendim için yazıyorum, kendimi anlamak için. Dönüp bakmak için." (S.145)

“Gözleri arkasında olanlar er geç tökezler. İnsanoğlu, tek bir halden ibaret değil. Üç sayfa önce yazdığını bugün anlamanın imkanı yok. Çünkü o sen değilsin. Boşuna bir çaba. Bir dalganın sürüklediği, ilerledikçe çürüyen bir dal parçası. İşte, busun. Hepsi, o kadar. Hiçbir şeye dönüp bakma. Özellikle de kendine. Bozuk bir fotoğraftan başka bir şey göremezsin. Üzerine tek saniye binsin, sesler bile değişir. İnsan doğru hatırlayabilen bir mahluk değil. Bu yüzden hatırlamaya çalışma.”(s.145)

“Olgunlaşma, kimseye ve hiçbir şeye güvenmemeyi öğrenmektir.”

15 Şubat 2022 Salı

Yürüyen Bahçe- Sultan Serdar Doksöz

 

 

Zorlu hayat yolculuğunda, ağır sorumlulukların boyunduruğunda kaybolmuş, gülmeyi unutmuş insanların içinde mutluluğu arayan bir çocuk...

Bu mutsuzluğun nedenini sorgularken karşısına çıkan bir kadın; yaşamın farklı yönünü, gülen yüzünü yeniden hatırlatabilir mi?

Sevgiyle yoğrulmuş bir çocuk romanı, Yürüyen Bahçe... 

İyi okumalarınız olsun, sevgiler 💙

***

"Sevgiyle dokunduğun hiçbir şey canını yakmaz, sevgi iyileştiricidir." (S.35)




10 Şubat 2022 Perşembe

Algernon'a Çiçekler- Daniel Keyes



Bu çiçekleri her anımsadığımda buruk bir yaşanmışlığın kokusu yayılacak havaya. Sonra o buruk hatıradan sevginin ışığı yansıyacak bulunduğum yere. Sevginin gücünü bir kez daha hissedeceğim bana masumca bakan gözlerle…


Düşük bir IQ ile doğan Charlie, araştırmacıların zeka seviyesini arttıracak deneysel bir ameliyatı hayata geçirmeleri için uygun bir denektir. Bu deney Algernon adındaki laboratuvar faresinde denenmiş ve başarıya ulaşmıştır. Aynı deney Charlie üzerinde de denecektir. Sonuç istenilen ideal düzeyde seyredebilecek midir?

Ah Charlie...
***


“Ama fark ettiğim en önemli şey, duygusal problemlerin zeka ile çözülemeyeceği…”(s.181)


“Zeka insanlara verilen en büyük hediyelerden biri. Ama genellikle, bilgi araştırması, aşk araştırmasını kovuyor alandan. Bu, kendimde kısa süre önce keşfettiğim bir duygu. Bunu size varsayım olarak sunuyorum: sevgisiz bir zeka, kısa sürede zihinsel ya da moral çöküşüne, nevroza ya da psikoza neden olur. Ve şunu söylüyorum ki, akıl kendi içine dalarken ve karışırken, insan ilişkilerini dışlayan bir biçimde bencil davranırsa, bunun sonu şiddet ve acı olur.”(s.221)



5 Şubat 2022 Cumartesi

Barış Çöreği- Fakir Baykurt


 Fakir Baykurt'un Duisburg Treni'ni okudum. Barış Çöreği de o öykü kitabındaki gibi, seksenli yıllarda ülkemizden Almanya'ya çalışmaya giden işçi ve emekçilerin gurbette yaşadıkları adaptasyon sorunlarını, karmaşıklaşan kültür değişimlerini yansıtıyor. Gayet sade ve açık bir üslubu olan iyi öykülerdi...

Bu arada Jale Sancak'ın Tanrı Kent adlı öykü kitabını da bitirdim. Orada da İstanbul'un farklı semtlerinde yaşayan farklı insan hikayelerini şiirsel bir anlatımla okumak keyifliydi:)