31 Mayıs 2023 Çarşamba
KE Çocuk, beşinci sayı
29 Mayıs 2023 Pazartesi
Un homme et une femme- 1966
"Mutlu olmayı reddetmek delilik. Bazen gerçekten kendi kendimizin en kötü düşmanlarıyız. Sevmek bazen acı ve karmaşık bir duygudur, korkarsın, kaçarsın. Yanlış mı? Mutlu olmaktan korkabilirsin." diyor Lelouch'un ödüllü filmi, Bir Adam ve Bir Kadın'da. Bu konu oldukça kapsamlı... Mutluluğu algısal yorumlayışımıza göre değişir. Bana göre, insan esasında mutlu olmak pahasına kaybettiklerinden, göze aldıklarından ve katlanmak zorunda kaldıklarından korkar. Sonucunda tercihi buna değer mi? diye düşünmekten alıkoyamaz kendini. Yoksa neden mutluluktan korksun ki? Hayat çok kısa ve gerçekten mutluluğu hissettiğimiz anlar sınırlı...
Anne, küçük bir kızı olan, kocası tehlikeli bir sahnenin çekimleri sırasında ölen bir dublör. Kendisi de film setinde çalışmaktadır. Jean-Louis Duroc çekingen, içine kapanık, bir oğlu olan hız tutkunu olan bir adam. O da eşini trajik bir şekilde kaybetmiştir. İkilinin yollarının kesiştiği yerde, önceki yaşantıların ve eski aşkın, bugünün sınırlarına eriştiğini, hatıraların bugüne gölge düşürdüğünü gözlemlemek mümkün. İki kırık parçadan bir bütün hikaye oluşur mu?
İki sevimli çocuk, hassas bir romantizm, ilham verici müzikal notalar, Deauville plajında yürüyüşler, istasyonda tutkulu bir karşılaşma... Eski filmler güzel yaaa:)
27 Mayıs 2023 Cumartesi
İyi Hissetmek- Dr. David Burns
20 Mayıs 2023 Cumartesi
Güçlü Olduğumuz İçin Bizim Başımıza Geldi- Thiboult Berard
Kitap, kırk iki yaşında bir anne olan Sarah'ın sağlığının bozulmasını, inatçı bir tümörle savaşını, bir anda bulanıklaşan geleceğini, yarım kalan hayallerini konu ediniyor. Sarah öldükten sonra geride kalan hikayesini kendi penceresinden aktarıyor. Hayatın her anının yaşamaya değer olduğunu ne yazık ki, zorlayıcı felaketlerden, ruhun en karanlık geceleriyle yüzleştikten sonra fark edebiliyoruz. Güçlü olduğumuz için bizim başımıza geldi. Bu cümle bir simge sadece. İnsanın mücadele etmesi gereken yerde mücadeleyi kuşanması için kendi benliğini yasladığı bir iyimserlik duvarı. Böyle duvarlarımız çoktur değil mi? Kendimizi inandırdığımız, umudu canlandırmak adına dayandığımız iyimserlik barındıran dayanaklarımız…
Kitapta bahsedilen şarkıları keyifle dinledim, ikilinin birbirlerini sevme tarzlarını çok sevimli buldum:)
***
"Özgür yaşamak diye bir şey yok, hikaye bu; bir kelime diğerini öldürüyor, tıpkı sarmaşık bir bitkinin diğerini boğması gibi."(s.175)
"Ama başka bir ilişkinin külleri üzerine hiçbir şey inşa edilemez..."(s.270)
"Oysa hayat bir metafordan başka bir şey değil. Yol, yolculuk, sefer...nasıl söylendiğinin bir önemi yok, sonuçta hep aynı fikre varıyoruz değil mi? Bir yönde ilerlemek, karşımıza çıkanlara göre kendimizi inşa etmek, olduğumuz kişiye dönüşmek..." (s. 255)
Acıya bağışıklık kazandıran kitaplar serimiz devam edecek sevgili mavi, bilginin ve bilincinin ışığıyla kal💙
18 Mayıs 2023 Perşembe
güne
"Eğer ölümün var olduğu kesinse, ki öyledir: eğer ölümün hükmüyle her şey bitiyorsa; eğer bu konuda herhangi bir açıklamada bulunma işine ölümün kendisinin asla karışmadığı doğruysa- o zaman iş, kendimizi anlamadan geçiyor demektir. Bu konuda gönülden (earnest) bir anlayış, ölüm gece ise yaşam gündüzdür diyecektir. Eğer geceleyin hiçbir iş yapılmıyorsa, o zaman işi gündüzleyin yapacağız. Gönülden oluşun kısa ve fakat harekete geçirici çığlığı, tıpkı ölümün kısacık çığlığı gibi bize şöyle sesleniyor: gün bugündür."
Ölüm Kitabı/ Søren Kierkegaard
12 Mayıs 2023 Cuma
onlara
birbirine
sarılmış iki dosttu.
Gözler,
ansızın dünün dehlizlerinden
belirmişti.
Siyah beyaz, eski bir fotoğrafta,
afilli
kostümleriyle bakan yüzler,
Kırık dalların arasından gülümsüyorlardı.
Acı, tatlı, önce, sonra, ölüm yaşam...
Zamana
mahkumiyetin,
ağlayan
resmi,
duruyordu
havada.
Şimdi
başkalaşmış bu yüzler,
çocuklarının
soluğunu uçuruyorlardı havaya.
Onlar,
güzel var oluşum.
Onlar,
annem, babam.
Onlar,
Çocukluğum,
yitmemişliğim
bitmemişliğim…"
5 Mayıs 2023 Cuma
kendine
"Kendine dön ve bak. Eğer kendini güzel olarak görmüyorsan, o zaman, güzel olması istenen bir heykel yapan heykeltıraş gibi ol: Şuradan söker, şurayı cilalar, böylece onu pürüzsüz ve arınmış yapar, ta ki heykele güzel bir yüz kazandırana dek. Aynı şekilde, sen de sök at fazlalıkları ve düzleştir eğrilikleri, arındırmaya çalış karanlık olanları ve aydınlık yap onları, kendi heykelini işlemeyi hiç bırakma. Ta ki sende erdemin tanrısal görkemi parıldayıp yayılsın, ta ki kutsal tahta çıktığını göresin itidalin.
Eğer öyle olursan ve onu görürsen ve kendini arınmış bulursan, ne bu yolda bir olmana engel kalır ne de başka bir şeyle karışmış olursun, yalnızca hakiki ışık. Ne bir büyüklükle ölçülürsün ne ihata edici bir şekil tarafından küçük kılınırsın ne de büyüklüğün sınırsızca genişletilir. Bilakis hiçbir yerinde ölçü olmaz, tüm ölçülerden daha büyük ve tüm niceliklerden daha çok olursun. Eğer sen kendinin böyle olduğunu görürsen, görü olursun tam o an ve kendine itimat edebilirsin ve o anda yükselmiş olursun oraya, bakıp görmen için herhangi bir şeyin ortaya konmasına gerek kalmaz. Dikkatli bak ve gör: Büyük güzelliği görebilen göz yalnızca odur." -Plotinos
"And wisdom is a butterfly
And not a gloomy bird of prey."
-W. B. Yeats
1 Mayıs 2023 Pazartesi
Alps, 2011
Alpler, sinemada distopyayı iyi şekilde kullanan yönetmen Yorgos Lanthimos’un ödüllü filmidir. Atina’da hemşire, sağlık görevlisi, jimnastikçi ve antrenörden oluşan bir ekip, yas sürecinin acısını dindirmek için yeni vefat etmiş insanları taklit eder. O kişinin şahsi özellikleriyle hayatta yaşarken sergilediği eski halini canlandırırlar. Bu ücretli hizmetin katı kurallarına, hizmet veren tüm üyeler uyabilecek midir?
Bu tuhaf hizmeti veren üyelerin kendi benliklerini bulamadığını ve farklı kimliklere bürünürken yaşadıkları kimlik kargaşasının daha da belirginleştiğini söylemeliyim. Ayrıca yas süreci, biricik ve kişiden kişiye göre değişkenlik gösterir. İnsanın kayıp acısını dindirmek için birinin açtığı boşluğu doldurmak adına böyle bir yol seçmesi de ayrı bir muamma. Adı içinde bu bir distopya!