30 Kasım 2013 Cumartesi

Olanlar, bitenler :)



Dün Gülce'nin okulca yaptırdıkları takvim ve bardak geldi. Fotoğraflarından yapılan bu takvim ve bardak şu an evimizin en güzel yerinde. Çok tatlı çıkmış kuzum benimm :))

Bugün hava bulutlu, açarsa belki arabaya atlayıp Gülce ile bir şeyler yapabiliriz. Hafta sonları Gülce'ye okul öncesi çocuklar için bir set almıştım. O setten etkinlikler yaptırıyorum. Hani çok özgün çalışmalar olmadığı için paylaşmıyorum. Montessori'den artık yapamıyorum çünkü malzemelerini bulmak gittikçe zorlaşıyor. Yani bu yaş grubu için burada malzeme bulmakta sıkıntı çekiyorum. Onun dışında odası, puzzle, yap-bozla doldu. Sürekli bunlarla uğraşıyor. Odasına barbili çadır aldık, orada evcilik oynuyoruz. Günün belli saatlerinde müzik açıp dans eder muhakkak. Allı, pullu, tüllü kıyafetleri çok seviyor. Arzu teyzesinin gönderdiği tüllü, çiçekli eteği iki gün üst üste giydi okula giderken. Bıraksam bu hafta boyunca giyecekti neredeyse. Evde yaptığım en ufak değişikliği hemen fark eder. Bu yönü çok hoşuma gidiyor. Anne bu masa örtüsü ne yakışmış buraya, diyor. Zevklerimiz benziyor onunla ve her şeye pozitif bakmasına bayılıyorum. Yere bir şey dökülüyor, bir şey olmaz, hallederiz diyor. Ben şimdiye kadar kırdığı, döktüğü bir şey için hiç bağırmadım. Küçücükken yemeğini önüne koydum, kendi kendine döke saça yedi. Olabildiğince özgür bıraktım onu ve hayatta hiç bir şeyin onun sağlığından önemli olmadığını irdelemeye çalıştım tavırlarımla. O yüzden o da her şeyi olgunlukla ve tebessümle karşılıyor. Dün izlediğim filmde de, tatsızlıkları hoşnutlukla kabul etmeli diyordu anne çocuğuna, onlar hayatımıza gelir ve sonra giderler. Gülce de bunu çok iyi biliyor.

Dün gece onu uyuttuktan sonra yatağın çarşaflarını, nevresimlerini değiştirdim, güzel bir banyo sonrasında o temiz, mis kokulu yatağa atıp kendimi, çok güzel bir film izledim. Evde özellikle cuma gününün verdiği mutlulukla rahatlatıcı ritüeller geliştiriyorum kendime. Kutup Çizgisi Aşıkları adlı filmi çok beğendim. İzlemek istersen, filmle ilgili  buraya bakabilirsin :)


Küçük Mucizeler Dükkanı adlı kitabı bitirdim. Kitabı bitirdikten sonra hemen bir tuhafiyeye fırlayıp renkli ipler alıp örgü örme isteği belirdi içimde. Örgü örmenin çok çok faydalı olduğunu bu kitap vesilesiyle öğrendim, kitaptaki örgü ören kadınların mutlu sonla biten öykülerine tanık olmak da ayrı mutlu etti beni. Mesleğe ilk başladığımda ev arkadaşlarımla uzun kış gecelerinde dizi izleyip örgü örerdik, takı yapardık. Sorumluluklar artınca biraz bu yönümü unuttum sanırım :)
Bu kitaptan sonra biraz şiir okuyayım dedim canım okur, Murathan Mungan Timsah sokak şiirleri. Sonra da Huzur'u okuyacağım yine Tanpınar'dan.

Ne zamandır bizden haberler vermiyordum, bugün de böyle bizli bir yazı olsun istedim. Unutmadan güzel şarkılar dinleyin, yaptığınız işe yoğunlaştığınız gibi gökyüzüne de yoğunlaşın. Her şey orada. Ses de, sessizlik de, dua da, sır da, gerçek de orada. Güzel bir hafta sonu dilerim hepinize, bol mavilisinden :))

29 Kasım 2013 Cuma

İzledim


Snijeg ( Kar ) yönetmenliğini Aida Begiç'in yaptığı savaş sonrası kalıntıları anlatan bir Bosna filmi. Filmde erkeklerini savaşta kaybeden Doğu Bosna'daki bir köyün 1997 yılında geçen hüzünlü öyküsü aktarılıyor.Köyün kadınlarının bir yandan reçel ve turşu satmaya çalışarak geçim derdiyle boğuşması, diğer yandan geçmeyen kayıpları, taze acılarıyla yüzleştikleri günler..
Bu film hakkında çok şey anlatmamalı aslında, ağlarken nasıl konuşulmazsa, bu filmi izlerken ve sonrasında susulmalı. 

Bu ara sık dinlediklerim:


28 Kasım 2013 Perşembe

Günaydın dünya


Bu sabah gök gri bir örtünün içinden bakıyordu yeryüzüne. O griliğin içinde gidip gelen göçmen kuşların oynayışları bir de şarkıları karışıyordu güne. Çocuklar çantaları sırtlarında okula gidiyorlardı ağır aksak adımlarla.
Bense kulaklığımı takıp yolda yürürken dinlediğim şarkılara kendi hayallerimden çaldığım karelerden klipler çekiyorum. Kanatları varsa insanın uçurumlardan korkmaz diyorum. Kah bir kelebek oluyorum, rengarenk çiçeklere konuyorum; kah bir kuş oluyorum, küçük bir mercekten bakıyorum insanlara. Ama hep uçuyorum...
İstiyorum ıslak sokaklar boyu uçarken kuşlar yuvasız kalmasın sonra çocuklar büyüdükçe hayal dünyalarını yitirmesin ne biliyim büyükler kötü şekerler, çikolatalar yapmasın. Güzel kitaplardaki kahramanlar hep mutlu sona varsa, çalışmaktan elleri nasır tutmuş köşedeki ayakkabı tamircisinin dükkanı hiç boş kalmasa, babaların eve giderken elleri hep dolu olsa ve anneler daha az ezilse...

Hiç bir şey bilmeyen bir çocuk edasıyla kavrasam belinden dünyayı ve desem ki onu yaratana:

 “eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş/ Tanrım eline sağlık, dünya da güzel olmuş/ keşke biraz ölmesem.” 
İbrahim Tenekeci


25 Kasım 2013 Pazartesi

Parlak gece


Tüm güzel duygularım kalbime toplanmış gibi Mavi...
Aklım, fikrim kalbimde.

Senin bu paketi göndermek için o kadar yolu yürüdüğünü ve yürürken kalbinde hayata dair hep iyi tohumlar büyüttüğünü çok iyi biliyorum. Paketlerini henüz aldım, paketleri bile kurdeleyle o kadar güzel hazırlamıştın ki, bir müddet açamadım. Zerafetini izledim, zerafetini hissetmek istedim. Yumuşak, pamuk şekeri gibi kalbini hissetmek ne güzel..
Aldığın çantayı takarken, kremi ellerime sürerken, boynuma şalı takarken, mutfakta bulaşıkları kurularken, Gülce'ye o cici kıyafetleri giydirirken hep hayatımda uzakta olsan bile tebessüm edeceksin bana. En zor günümde hayatıma tebessümü yaydığın gibi canım ablacım... 



sen hiç amuda kalkıp takla atan bir kukuma kuşu gördün mü Mavi?
görürsen, kırlangıçların selamı var. söyle.
ve manolyaların.
murnundan öpüyormuş, karanfiller.
söyle ona Mavi.
çok seviliyormuş.
unutma.


23 Kasım 2013 Cumartesi

Armut ağacı! iyi sabahlar! sana bakınca yüzüm değişti


UYANINCA ÇOCUK OLMAK

Siz ne iyisiniz, ben sizi bir şeylere benzetiyorum
Bilmem bir testi, bir bakır sahan kolay mı sizinle
Çok rahat bir gökyüzü mü var sizinle
Güneş bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda
Yoksa bükülmüş bir nehir gibi mi küpelerinizde
Siz küçük adıyla mı çağırırsınız sessizliği
Öyle mi, ya kim uyandırır sizde
Bu sevişme dalgalarını, aşk seslerini
Bak`ları, duy`ları, okşa`ları, evet`leri
Hele bu elleri, ayakları bu
Gözleri gözleri.
Gidip bir bardak su içiyorum. Ağzım benim!
Su böyle neye benziyor, çok çocuklu bir bahçeye değil mi
Bakmayla içersek gözlerimiz de bir şeye benziyor
Senin gözlerin, bizim gözlere, onun gözleri
Her zaman söylüyorum kuyumcular için imzalı yazı gerekmez
Ama hiç gerekmez öyle değil mi
Armut ağacı! iyi sabahlar! sana bakınca yüzüm değişti
Bütün gün çalışıyorum en kötü iş yerlerinde
Yorulup bunalınca hep o sana bakmayı deniyorum
Birden çarşıyı gösteriyor dallarının inceliği
Hem niye saklamalı, çarşıyı gösteriyor işte
Bak! şakur şukur şapka satın alan birisi
Yusyuvarlak bir kişilik deniyor
Pis adam -ne kötü dünya- öyle mi değil mi.

Siz yok mu, sizin her yeriniz şaşırıp kalmaya istekli
Bir bakın, uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim
Şu da var: bir sokak en açılmış pencereler dalıyor
Dalıyor da söz mü, yatağa uzatıyor otomobillerini
Aşk duyan bir kadını
Onun kişiliği olan memelerini
Gözlerim! hey sokak! geri getiriyor gözlerimi
Kimi zaman da bir cam kırılıyor şangur şungur
Diyorum böylesi gürültüler şiir için gerekli
Öyle mi değil mi.

Bizim o duvarlık tabaklar durmadan uzağa götürüyor evimizi
Daha aldığım gün bildim maydanoz olacak üstündekileri
Maydonoz olacak, maydanoz olacak, maydanoz olacak
İyi ama, niye sevmeli her önüne geleni
Herkesin, herkese, herkesi
Daha dün yepyeni bir son koydumdu şiire
Aldı, yepyeni bir kalabalığı getirdi
Ama iyi yaptım öyle mi değil mi.
 

Edip Cansever

İlkyaz


"…
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya

kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler

"memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz :
bir “hotel” bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere

karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
-evet efendim-
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri

ah kimselerin vakti yok
durup ince şeyler, anlamaya

baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.

sonra kasabamızın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimizi iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye

durup ince şeyleri anlama
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri

bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalarlar, yanıt veririz”
…”
Gülten Akın

Kırmızı Ot'tan


" Tatile çıkacakları için öğretmenlerin de insan olduklarının fark edildiği ve sınıfın daha tenha olduğu senenin son günleri. Artık sebebini bilmediğimiz tüm o büyük korkular ve sınav akşamları. Düzenli bir alışkanlık. Bununla sınırlıydı. Artık biliyor musunuz Bay Brul, çocuklara on altı yıl süren düzenli bir alışkanlığı dayatmak alçaklık. Zaman Bozuldu Bay Brul. Gerçek zaman, eşit saatlere bölünmüş ve mekanik değildir.Gerçek zaman özneldir. İçinde taşırsın.

Her sabah saat yedide kalkın. Öğlen yemek yiyip dokuzda yatın. Asla kendinize ait bir geceniz olmaz. Denizin alçalmayı bırakıp durduğu bir an, tekrar yükselmeden önce gecenin ve gündüzün birbirine karışıp eridiği ve nehirlerin okyanusla karşılaşmalarındakine benzeyen bir coşku seti oluşturduğu, dingin bir zamanın var olduğunu asla bilmezsiniz. On altı yıl gecelerimi çaldılar Bay Brul. Beşinci sınıfta, altıncı sınıfa geçmemin tek ilerleyişim olması gerektirdiğine inandırdılar beni. Son sınıfta bitirme sınavını vermem gerekiyordu.Ardından bir diploma. Evet bir amacım olduğunu sanıyordum Bay Brul. Ama hiç bir şeyim yoktu. Başlangıcı ve sonu olmayan bir koridorda, bir embesiller römorkunda, diğer embesilleri izleyerek ilerliyordum. Hayatımızı diplomalarla geçiştiriyoruz. Aynı zorlanmadan yutturmak için kapsüllerin içine acı tozlar konması gibi. Görüyor musunuz Bay Brul, hayatın gerçek tadını sevebilirmişim bunu şimdi anlıyorum. "
                                                                                                                  Boris Vian- Kırmızı Ot

sensations- duyum



par les soirs bleus d’été, j’irai dans les sentiers,
picoté par les blés, fouler l’herbe menue :
rêveur, j’en sentirai la fraîcheur à mes pieds.
je laisserai le vent baigner ma tête nue.
je ne parlerai pas, je ne penserai rien :
mais l’amour infini me montera dans l’âme,
et j’irai loin, bien loin, comme un bohémien,
par la Nature, - heureux comme avec une femme.
- - - - - -
mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
başakları devşirip otları ezeceğim,
yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgâr.
ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen bir düş
ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.

Arthur Rimbaud (çev.Erdogan Alkan)

21 Kasım 2013 Perşembe

Mutluluk


Mutluluğu aradığın sürece,
Mutlu olacak kadar olgun değilsindir,
Ve ulaşacak kadar her istediğine.

Kayıplara yakındığın sürece
Ve hedeflerin varsa durmadan yöneldiğin,
Bilemezsin huzur nedir diye.

Vazgeçersen şayet her arzudan,
Ne hedef, ne de istek tanıyıp,
Mutluluğu artık adıyla anmıyorsan,

O zaman olup bitenlerin akışına
Dayanamaz yüreğin ve ruhun erişir huzura.

Hermann Hesse

19 Kasım 2013 Salı

İzlemek İstersen


" Bisikletli Çocuk " çocuk psikolojisini tüm gerçekliğiyle ortaya koyan bir film. 12 yaşında babası tarafından istenmeyen, yetiştirme yurduna bırakılan Cyril'in hikayesini anlatıyor. 
Cyril, babası tarafından istenmediğini somut olarak gördüğü halde sürekli bunu inkar halinde. Kendisine olabiliğince hoşgörülü davranmaya çalışan görevlilere karşı agresif tutumundan kesinlikle ödün vermiyor. Babasını ararken tesadüfen kuaför salonu işleten Samantha ile tanışan Cyril, ondan koruyucu annesi olmasını ister. Babasına olan öfkesini Samantha ile geçirdiği haftasonlarında, kadının ona duyduğu sevgiyle dizginlemeye çalışır.
Belçikalı yapımcı, yönetmen ve senarist Dardenne kardeşlerin, insanın yüreğini burkan ve kendilerine Cannes’da En İyi Senaryo ödülünü getiren Lorna’nın Sessizliği (2008) filminden sonra imza attıkları Bisikletli Çocuk, 2011 Cannes Film Festivali’nde de Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filmiyle büyük ödülü paylaşmıştı.


15 Kasım 2013 Cuma

Doğmadan Önceki Yakarış - Louis Macneice


henüz doğmuş değilim; ah duy beni,
kan emici yarasayı, sıçanı, sırtlanı, gulyabaniyi,
yanıma yaklaştırma.

henüz doğmuş değilim. avut beni,
insanların beni yüksek duvarlarla çevirmelerinden,
güçlü ilaçlarla duygularımı körleştirmelerinden,
güzel yalanlarla beni aldatmalarından, kara sehpalarda beni
sallandırmalarından, bedenimi kan banyolarına
yuvarlayıp atmalarından korkuyorum ben.
henüz doğmuş değilim;
beni okşayıp şımartacak suyu, benim için yeşerecek çimeni,
benimle konuşacak ağaçları
bana türkülerini söyleyecek gökyüzünü,
beni yönlendirecek kuşları ve ruhumun
derinliğindeki ak ışığı hazırla benim için.
henüz doğmuş değilim. bağışla beni,
dünyanın, bende işleyeceği günahlardan ötürü
kendimi anlatan sözlerimden,
kendimi düşünen düşüncelerimden ,
benim dışımda nankörlerin neden olduğu nankörlüğümden,
onların benim ellerimle öldürdüklerinde yaşadığımdan,
onların bende yaşadıklarında
ölümümden ötürü.

henüz doğmuş değilim;
yaşlıların azarlayacakları, bürokratların beni korkutacakları;
dağların bana karşı çıkacakları,
sevgililerin beni alaya alacakları
ak köpüklü dalgaların beni deliliğe ve çölün,
beni ölüme çağıracağı, dilencinin sadakamı beğenmeyeceği,
ve çocukların beni lanetleyeceği zaman
oynamam gereken rolleri ve vermem gereken yanıtları
tekrarlat bana.

henüz doğmuş değilim: ah duy beni,
bir hayvan olan veya kendini tanrı sayan insanı uğratma yanıma.
henüz doğmuş değilim; ah bana güç ver,
beni insanlığımdan uzaklaştırmak isteyenlere karşı.
beni bir ölüm makinasına döndürmek,
bir makinada bir dişliye çevirmek, tek yanlı bir şeye ,
bir nesneye benzetmek, bütünlüğümü bozmak,
devedikeninin tüyleri gibi
beni oradan oraya, oradan oraya savurmak ve
eller içindeki su gibi beni saçıp dökmek isteyenlere karşı .
beni bir taş yapmalarına ve beni dağıtıp
saçmalarına izin verme onlara
ya da öldür beni .

Louis Macneice, prayer before birth,
Çev: Orhan Ülkülü

14 Kasım 2013 Perşembe

Çocuğunuzla kasım ayı sevgi menüsü


Önemli bir sağlık sorununuz yoksa sağlıklı oluşunuzun keyfini çıkarın. Sıkıntılarınızın sağlığınızdan önemli olmadığını düşünün ve onlarla gereğinden fazla ilgilenmeyin.

Çocuğunuzla birlikte aile bireylerinin doğum günlerini ve sizin için özel günleri bir takvime işaretleyin. Bu günler hakkında konuşun.Birbirinizin özel günlerini önemsemeyi çocuğunuza öğretin.

Çocuğunuzun çabalarını takdir edin. Başkaları tarafından takdir görmek, övülmek önemlidir ancak bireyin kendi ile övünmesi de bir o kadar önemlidir.

Çocuğunuzun diş fırçalamayı, elini yıkamasını alışkanlık haline getirmesi için önce sizin dişinizi fırçaladığınızı görmeye gereksinimi vardır. Dişlerinizi sabah ve akşam fırçalayarak çocuğunuza model olun.

Çocuğunuza asla küsmeyin. İlgisizliğiniz ve sevgisizliğiniz onu derinden üzer. O da size küsmeyi öğrenir.

Mutlaka çocuk hakları bildirgesini okuyun ve çevrenizdeki beş kişiye de okutun.Çocuk haklarında toplumsal bilinçlenmeye katkı da bulunduğunuzu unutmayın.

İşten eve geldiğinizde gününüzün nasıl geçtiği ile ilgili bir şeyleri mutlaka çocuğunuzla paylaşın. Ve çocuğunuzun neler yaptığını, gününün nasıl geçtiğini okulda neler yaptığını sorun. Kendini önemli hissetmesinde yardımcı olacaksınız.

Çocuğunuzla aranızda anlaşmazlıklar olabilir, bu doğaldır. Ancak çocuğunuzun çözümlenmemiş sorunlarla uyumasına izin vermeyin. Yatmadan önce son sözünüz mutlaka güzel bir söz olsun.

Asla çocuğunuzun sözünü kesmeyin, konuşurken sesinizi yükseltmeyin sonuna kadar aynı dikkat ve sakinlikle konuşmasının bitmesini bekleyin.

Çocuğunuzla paylaşım oyunları oynayın. Bisküvi, meyve, kuru yemiş vb. yiyecekleri eşit şekilde aile içinde paylaştırmasını isteyin. Böylece paylaşmayı öğrenecektir.

Zaman zaman size ait bir sorumluluğu çocuğunuzun yerine getirmesini isteyin. Benim yerime.......... yaparsan çok mutlu olacağım diyerek çocuğunuzun yetişkin gibi olma gereksinimini ve kendini yeterli faydalı olma gereksinimini karşılamış olursunuz.

                                                                                                                                       Alıntı

12 Kasım 2013 Salı

Rüzgarın Söylediği Balad



Sonsuzluk 
bir ırmak da olabilir sadece, 
unutulmuş bir at, 
kaybolmuş bir kumrunun sesi. 

Arkadaşlarından ayrılmış adama ise 
gelip başka şeyler anlatır rüzgâr, 
kulaklarını başka şeylere açar onun, 
gözlerini başka şeylere açar. 



Arkadaşlarımdan ayrıldım bugün, 
bu yamaçta, tek başıma, 
ırmağa baktım, 
bir at gördüm tek başıma 
ve tek başıma dinledim 
kaybolmuş bir kumrunun sesini. 


Rüzgâr yanıma yaklaştı sonra, 
yoldan geçen herhangi biri gibi 
bana şunları söyledi: 
Sonsuzluk 
bir ırmak da olabilir sadece, 
unutulmuş bir at, 
kaybolmuş bir kumrunun sesi.

Rafael Albarti

Çev: Ülkü Tamer

11 Kasım 2013 Pazartesi

Okunası Kitaplar


Selammm :)
Blogda yazıştığım tatlı arkadaşlarımdan The Little Prince kitap önerisi istemişti benden. Ben de bu konuda zevkini tam kestiremediğim için sınırlı sayıda bir öneri sunmuştum kendisine. Kitaplar konusunda epey meraklıyım ve hiç bitmez listelerim. En son oluşturduğum listeyi gruplandırdım, içinde okumadıklarım da var ama okunası diye not ettiğim  için onları da ekliyorum. Belki sizin de ilginizi çeker.
Mutlu haftalar :))
       
    Şiir
  • Özdemir Asaf – Benden Sonra Mutluluk
  • Özdemir Asaf – Çiçek Senfonisi
  • Ferit Edgü - Ah Min-el Aşk
  • Aziz Nesin – Aşk Şiirleri
  • Aziz Nesin – Bütün Şiirleri 1-2
  • Ümit Yaşar Oğuzcan – Şiir Denizi 2
  • Ümit Yaşar Oğuzcan – Aşka Dair Nesirler (Yarıdan sonrası düz yazılardan oluşur.)
  • Attila İlhan – Ben Sana Mecburum
  • Bertolt Brecht – Aşk Şiirleri
  • Sabahattin Ali – Bütün Şiirleri
  • Turgut Uyar – Büyük Saat
  • Cemal Süreya – Sevda Sözleri
  • Didem Madak – Grapon Kağıtları, Ah’lar Ağacı ve Pulbiber Mahallesi
  • Furuğ Ferruhzad – Aşk Şiirleri
  • Birhan Keskin – Kim Bağışlayacak Beni, Y’ol, Ba ve Soğuk Kazı
  • Nilgün Marmara – Daktiloya Çekilmiş Şiirler
  • William Shakespeare – Soneler
  • Hasan Ali Toptaş – Yalnızlıklar
  • Ahmet Telli – Belki Yine Gelirim
Hikaye
  • Yusuf Atılgan – Bütün Öyküleri
  • Sait Faik Abasıyanık – Mahalle Kahvesi, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam
  • Ferit Edgü - Kaçkınlar, Bozgun, Av, Bir Gemide, Çığlık
  • Yekta Kopan – Bir de Baktım Yoksun
  • Tomris Uyar – Aramızdaki Şey, Dizboyu Papatyalar, Yaza Yolculuk
  • Tezer Özlü – Eski Bahçe Eski Sevgi
  • Füruzan – Parasız Yatılı
  • Sabahattin Ali – Değirmen, Sırça Köşk
  • Emrah Serbes – Erken Kaybedenler
  • Mustafa Kutlu – Uzun Hikaye (Gerçekten uzun hikaye, hikayelerden oluşmuyor yani)
  • Gogol – Palto (Bu da uzun hikaye)
  • Stefan Zweig – Satranç (Uzun hikaye yine.)
  • Stefan Zweig – Amok Koşucusu
Roman
  • Yusuf Atılgan – Aylak Adam, Canistan
  • Sabahattin Ali – İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna
  • J. D. Salinger – Çavdar Tarlasında Çocuklar
  • Oscar Wilde – Dorian Gray’in Portresi
  • Goethe – Genç Werther’in Acıları (Mektup- roman)
  • George Orwell – Hayvan Çiftliği, 1984
  • Albert Camus – Düşüş, Yabancı
  • Franz Kafka – Dönüşüm
  • Dostoyevski – Yeraltından Notlar
  • Charles Bukowski – Ekmek Arası
  • Ernest Hemingway – Yaşlı Adam ve Deniz
  • Emrah Serbes – Her Temas İz Bırakır, Son Hafriyat
  • Hasan Ali Toptaş – Gölgesizler
  • Barış Bıçakçı – Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Veciz Sözler, Sinek Isırıklarının Müellifi
  • Knut Hamsun – Açlık
  • Vedat Türkali - Güven, Mavi Karanlık, Bir gün Tek Başına, Yalancı Tanıklar Kahvesi
  • Georges Perec – Uyuyan Adam
  • Alper Canıgüz – Oğullar ve Rencide Ruhlar, Gizliajans, Tatlı Rüyalar
  • İhsan Oktay Anar – Puslu Kıtalar Atlası
  • Hermann Hesse – Knulp, Bozkırkurdu, Siddhartha
  • Murat Menteş – Dublörün Dilemması, Korkma Ben Varım,Ruhi Mücerret
  • Trevanian – Katya’nın Yazı, Şibumi
  • Christy Brown – Sol Ayağım
  • Milan Kundera – Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
  • Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur
  • Emily Bronte - Uğultulu Tepeler
  • Jane Austen - Aşk ve Gurur
  • Oğuz Atay - Tutunamayanlar
Aforizmalar, Denemeler
  • Emrah Serbes – Hikayem Paramparça
  • Oruç Aruoba – İle, Hani
  • Özdemir Asaf – Kırılmadık Bir Şey Kalmadı
  • Montaigne – Denemeler
  • Tezer Özlü – Kalanlar
  • Albert Camus – Defterler 1-2-3
  • Nurullah Ataç – Günlerin Getirdiği – Sözden Söze
  • Ferit Edgü - Şimdi Saat Kaç?, Yazmak Eylemi, Binbir Gece
  • Halil Cibran - Aforizmalar, Ermiş, Kum ve Köpük, Gezgin
Mektup
  • Cemal Süreya – Onüç Günün Mektupları
  • Nazım Hikmet – Piraye’ye Mektuplar
  • Franz Kafka – Sevgili Milena’ya Mektuplar
  • Özdemir Asaf – Sana Mektuplar
Tiyatro
  • Goethe – Faust
  • William Shakespeare – Hamlet, Romeo ve Juliet, Othello



5 Kasım 2013 Salı

düşle


görkemli senfonilerin ortasında bir yerde beliriveren, yumuşacık bir flüt sesini beklemek gibi bir eğilimim vardır.
bir sevgiliye kavuşmaktan daha güzel olan tek şey, sevgiliye kavuşmayı düşlemektir.
kendi başına karar veremeyen, özgür olamaz. oysa kendi kararlarını alıp uygulayabilen, “birey” adındaki insanların mutlaka “mahremiyet”i vardır. onlar, koşarken soluklanmayı, yorgunken dinlenmeyi, kalabalıktan ayrılıp kendi yönlerine gidebilmeyi ve ıssızlıkta çoğalabilmeyi bilenlerdir. yalnızlığın yaratıcı gücünü tanımayanlar, kendileriyle hiçbir zaman tanışamazlar.

                                                                                                               romain gary

3 Kasım 2013 Pazar

Unutma



“Kendinizi başkasına anlatmayın..
Sizi sevenin buna ihtiyacı yoktur.
Sevmeyen de inanmayacaktır zaten…
Onun hayatında bir seçeneksen,
Onun senin bir önceliğin olmasına izin verme.
İlişkiler en iyi dengeli olduğunda yürür…
Uyandığında iki seçeneğin var…
Tekrar uyuyup bir rüya görmek, ya da uyanıp rüyanın peşinde koşmak…
Bize değer verenleri ağlatır, vermeyenler için ağlarız…
Bizim için hiç ağlamayacaklara değer veririz…
Garip ama gerçek…
Bir kez bunu anlasak değişmek için hiçbir şey geç değil…
Mutluyken söz, üzgünsen cevap, öfkeliysen karar verme…
Zaman nehir gibidir…
Aynı suda iki kez yıkanılmaz…
An’ı yaşa, geçen su bir daha gelmez…
Hep meşgulsen, hiç müsait olamazsın…
Hep zamanının olmadığnı söylersen, hiç zamanın olamaz…
Hep “yarın yapacağım dersen, yarın hiç gelmez…“

Herakleitos - Fragmanlar