"…
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler
"memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz :
bir “hotel” bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere
karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
-evet efendim-
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri
ah kimselerin vakti yok
durup ince şeyler, anlamaya
baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.
sonra kasabamızın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimizi iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
durup ince şeyleri anlama
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri
bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalarlar, yanıt veririz”
…”
ah, kimselerin vakti yok
durup ince şeyleri anlamaya
kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
bakıp kapatıyorlar
geceye giriyor türküler ve ince şeyler
"memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
fındıklarımızı basıyor
neyleriz kararan tomurcukları
çocuklarımıza yalvarıyoruz: aç durun biraz
tecimenlere yalvarıyoruz :
bir “hotel” bir gizli evlenme az çiziniz
bir banka az çiziniz bir yalvarma
bizden size ve sizden dışardakilere
karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
-evet efendim-
çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
yazların motorlu çingeneleri
ah kimselerin vakti yok
durup ince şeyler, anlamaya
baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
toprağa tutku, kendinden dolayı
kulaklarımızı tıkıyoruz: para para para
kulaklarımızı açıyoruz: kavga kavga kavga
sorar belki biri: kavga ama neden kavga
komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-bilmiyoruz neden kavga.
sonra kasabamızın cezaevinde
silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
günlerimizi iterek genişletiyoruz
yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
durup ince şeyleri anlama
kimselerin vakti olmasa da
okulların kadın öğretmencikleri
tatil günlerini çoğaltsalar da
kutsal nemiz varsa onun adına
gözlerimiz için bağlar dokusalar da
birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
açmaya ilkyaz çiçekleri
bir gün birileri öte geçelerden
ıslık çalarlar, yanıt veririz”
…”
Gülten Akın
'ah kimselerin vakti yok
YanıtlaSildurup ince şeyler, anlamaya"
Bayıldım buna.
ben de en çok o kısmını seviyorum:)
SilBende oraya bayildim cok hos :)
Sildaha çok vakti olsun herkesin ince şeyleri anlamaya:)
Sil"ah kimselerin vakti yok
YanıtlaSildurup ince şeyler, anlamaya"
Çünkü satıldı ruhlar şeytana
ve kapatıldı yürek taş duvarlar ardına...
Ahh kalın duvarlar ardında kalan yürekler..
SilDeğerini bilmediğimiz bir şairimiz daha, Gülten Akın.
YanıtlaSilhaklısın, ne güzel şiirleri var aslında..
SilInceliklerin çok uzağındayız dimi??
YanıtlaSilAh ne yazık ki..
Sil