Kurmadığım cümle kalmadı.
Cümle bir cenderedir, hepsi.
Esas muhalefet hakkı bütün cümleleri kurmuş bitirmiş olanındır.
Kırsan, büksen, ne yararı var, cümleyi kuracaksın, ortada
bırakamazsın.
Dadacılar cümleleri ortada bırakırdı, ama onlar ancak fikir olarak
güzeldir.
Kalpten kalbe bir şeyler aktığı da bir gerçek ama.
Cioran’ın cümleleri uykusuzluğun taşıdığı sonrasızlık ritmiyle akar,
akar, bu kadar haklılık dilin taşıyabileceği bir şey değildir.
Ama cümle, karakteri icabı hep bir haklılık ileri sürer.
Haklılıktan vazgeçmek için belki iki yüzyılı görmüş geçirmiş olmak
lazım, fikirler evrile devrile ne hale geliyor, kur bakalım hadi artık o
cümleleri.
Thomas Mann, iki yüzyılı görmüş bir yazar olarak (1875-1955),
dilin yakasını bırakmış bir adamın cümlelerini kurar.
Abdülhak Şinasi Hisar da iki yüzyılı görmüştür (1888-1963), ama
cümlelerinin dizginlerini bırakacak hoşgörü onda yoktur.
Cümlelerin etrafını boşaltarak onları görünür kılan şairlerdir.
İlhan Berk, alfabe değiştiğinde on yaşındaydı (1928), onun
cümleleri hâlâ okula giden birer öğrenci, cümleleri soyuyor, seyirlik
hale getiriyor, her cümlenin kolayca kurulabileceğini biliyor.
Maksadımızı tam olarak anlatan söz dizilerine cümle deniliyor, eski
bir tarif.
Cümle, sıcak mücadeledir, yoksa niye ömür boyunca arka arkaya
aralıksız bu kadar çok cümle kuralım?
Sıcak mücadelenin dışına çıkma ihtimali şairlere belirir, o da biraz,
şair şanslı, inatçıysa.
Cümle kurmadan anlaşma imkanı var mı, var, ama ona medeniyet
demiyorlar, cümle kurmak medeniyettendir diyorlar, o zaman abi gibi
insanın koluna giren cümleden daha medenisi var mı?
Hintliler İngilizce konuşurken şuradan bir simit alalım yerine
şuradan bir simit alma durumu ortaya koyalım derler, tercih kesin,
bizdeki şurdan bir simit alma durumu ihdas eyleyelim ile aynı.
Herkesin gönüllü katıldığı bir diktatörlük, cümleler diktatörlüğü.
At Ali, at! Tut Ali, tut! Bu karga ne budala!
Bir şair olarak toplumun sustuğu anı arıyorum.
Ahmet Güntan / Kitap-lık Dergisi Mayıs-Haziran 2002 sayısı