"...nar ağaçlarına dedim ki, bir çocuk tanrıyı kalbimin hizasına getirdi; güzelliği incitmesin onu, kötülük değmesin eteğine. kırmızı küçücük çiçekleriyle fısıldadı nar ağaçları: rengimiz duadır ona, bereketimiz iyilik. hanımelilere eğildim: kokunuzu onun saçlarına verin, yastığında açın. hazla gülümsedi hanımeliler: kalbin biziz. uzaklık ne ki aşk için… mine çiçekleri, kırmızı – pembe – sarı, ayaklandılar: o deniz kıyısına, onun yalnızlığına göçelim mi? zeytin ağaçları, püsenli yapraklarıyla uzandılar: bizim meyvemizin sütü, ona uzun ömür verir; ellerimizle sağıp yapraklarmızla taşıyalım sofrasına. acem boruları, dolandığı palmiyenin gövdesinden turuncu bir sevinçle eğildiler: keşke ikinizin gövdesine sarılsaydık. japon gülleri bir bağış gibi açtı gözlerini: bu aşkın yaşaması için, kırmızı bir hevesten ve kederden başka ne verebiliriz? muzlar, çocuk beşiği yapraklarını uzattılar. bizim yapraklarımızı al; altınıza serin, üstünüze örtün. hurmalar, begonviller, sokaklar dolusu turunç: bize o kadar az göz, böyle derin bir sevgiyle bakar ki, görünmez acılar çekeriz bu yoksulluktan. varlığınız, bizim de varlığımız…"
Yaseminlerin Sabahı
Gökyüzü bulut bulut uyanıyordu
Ağaçlar birer ses salkımıydı kuşların ağzında
Ayın puslu cümlesinde evler okunaksız harflerdi
Yasemin kokularından bir ışık sokaklarda
Gittim denizin lacivert bahçesine oturdum
Ölümün mü hecesiydim yaşamın mı bilmiyorum
Arzuyla vazgeçiş canımda halkalanıyordu
Ses değil sessizlik değil zaman değil mekân değil
Ağzımda bir çocuktan kalma süt kokuları
Kirpik ırmakları dil pınarları parmak yağmurları
Kayaların masalını dinliyordum kumlardan
Dağlar gecenin merhametinde çıkıyordu sabaha
Ey yalnızlığın yaprak döken mahşeri
Ayrılığın büyük harfiydi her şey
Sen bir deniz kıyısında gonca zamandın
Ben eski şarkılardan eskiydim kimsesizdim
İçimde dünyanın bütün akşamları
Tuttum ağzının sabahına sözler söyledim
Ey güzelliğin ölümden büyük yaşama gücü
Yalnız ölenler unutur birbirini
Seni sevmeye yeni başladım…
Ayrılık ne biliyor musun?
YanıtlaSilNe araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
ş.e
bazen bir şiirin içinde kaybolur gideriz işte böyle
şiirli sokaklardayım bugünlerde :)
Sil"Yaşamayı kimse bağışlamaz bize
YanıtlaSilBiz onu ölümün ana rahminden
Aşka dönmüş bir beden arzusuyla
Harf harf yaratarak çeker alırız." Ne muhteşem satırlar.
kesinlikle öyle :)
SilÇok beğendim bu yazıyı :))
YanıtlaSilbu aralar şiir kitaplarına yoğunlaştım, bu kitapta da şiirsel yazılar da var, bu da onlardan biriydi,
Silsevindim :)
güzel yazar severim :)
YanıtlaSilsenin için özeldir :)
SilŞükrü Erbaş'ı severim ben de. Güzel paylaşım.
YanıtlaSilşiirleri bir başka..
Silteşekkür ederim :)
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
SilNe açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayri
Fuzûlî
güzel dizeler :)
Sil