Konuşmanın işe yaramadığını anladıkça daha fazla konuşur olmuştu. Özellikle kadınlar arasında... Konuşuyor Pavese.. Kırılganlıklarını unutamayan yine de yaşama tutunmaya çalışan kadınların kah iç sesi oluyor, kah dış sesi...
Baş karakterimiz Clelia, çocukluk yıllarını geçirdiği Torino’ya yıllar sonra kariyer sahibi biri olarak dönüyor. Resim sergilerinde, bohem çevrelerde dostluklar kuruyor. Kaldığı otelde intihar girişiminde bulunan Rosetta ile yakınlaşıyor ve bu yakınlık, hayattan umudu kesen kızın, çelişkili ve içe dönük hayatını dönüşüme uğratabilecek midir?
Tezler Özlü, Pavese’den çok bahseder kitaplarında. Onun anlatımındaki melankolik atmosferi bu kitapta da yakaladığımı söyleyebilirim. Yaratılan kadın portrelerindeki yaşama mücadeleleri ve bir miktar hayatı sorgulayan yönlerinin belirginleşmesi beni kitaba hemencecik bağladı.
“İnsan bir başkasını kendinden daha fazla sevemez. Kendini kurtarmayanı beceremeyeni, kimse kurtaramaz.”
“Çocuğu olan yaşamı da kabul etmiş olur. Yaşamı kabulleniyor musun sen? Yaşıyorsan elbette kabullenirsin, dedim. Öyle değil mi? Çocuk bir şey değiştirmez.”
Tezer Özlü kitaplarından tanıdım onu. Derin acıların kalemine güçlü bir şekilde yansıması çok büyüleyici....
YanıtlaSilduyguları hissettirebilme konusunda başarılı :)
SilYa ben böyle kitap bloglarını pek seviyorum :))
YanıtlaSil(son yazıma bakınız:))
teşekkür ederim Mert :)
Silhemen ışınlanıyorumm Kafa Dergi'ye:)
tezer özlü okumadım hiç ama pavese denince aklıma yalnızlık gelir.
YanıtlaSilTezer Özlü'yü seveceğini düşünüyorum :)
Sil