Bu sefer kızım Öykü'nün çocuk hikayesi dergi günlüğümde yerini alsın:)
*
Sevgiler.
Bu sefer kızım Öykü'nün çocuk hikayesi dergi günlüğümde yerini alsın:)
*
Sevgiler.
Gerçek Acı. Kişilik olarak birbirine zıt iki kuzen. Soykırımdan kurtulan merhum büyükannelerini onurlandırmak için Polonya'ya doğru bir seyahate çıkarlar. İşin aslı, küçük bir grupla, rehber eşliğinde gerçekleştirilen bu gezi pek de iç açıcı değildir. Çünkü içinde toplama kampları, yok edilen nesiller vardır. Geçmişin ayak izlerinde yürümek, hayatın başkalaşan yüzleriyle karşılaşmak demektir. Buna hazırlıklı olmak gerekir. Bu trajik yolculuk, kimlik ve aile ilişkilerinin karmaşıklığı, hafıza, anılar, gelenek ve görenekler, farklı kültür kalıntılarıyla bütünleşir. Bu zamansal deneyim ve kısa yolculuk, fena değildi.
*
Dinlediğim bir şarkının beni götürdüğü "Her şey Çok Güzel Olacak" adlı 1998 yapımı Türk filmini de izledim. Böylelikle dillere pelesenk olan, Bilemiyorum Altan'ı da tanıdım. Cem Yılmaz filmlerini ara ara izlerim.
**
Dexter'ın üç sezonu da bitti.
***
Sevgiler.
*
Dizi olarak Dexter'a başladım. Devam edersin yaaa:)
**
Sevgiler.
Maudie, gerçek bir yaşam hikayesine dayanan biyografik drama filmi. Artrit hastası olan, yetenekli halk sanatçısı Maud Lewis'in yaşamını anlatır. Maud, fiziksel engellerine, kendisini önemsemeyen insanlara rağmen içindeki dünyayı resimlerine yansıtır. Münzevi bir balıkçıyla hayatını birleştirir. Sorumluluklarını yerine getirmenin yanı sıra resim yapmayı hiç bırakmaz. Kendini bulduğu bu sanat dalı, zamanla çevresi tarafından fark edilir.
Sanat tutkusuyla harmanlanmış bir yaşam mücadelesinin ayak izlerinde yürümek isteyenlere...
Yaşama dair ince duyarlılığını, geniş bilgi birikimini; kıymetli yazılarına ve şiirlerine yansıtan, iyi kalpli Makbule Öğretmenim, kitabımla ilgili güzel bir paylaşım hazırlamış.
Çok teşekkür ediyorum.
https://ucunkuslar.blogspot.com/2025/01/maviye-iz-suren-bir-kitap-tantm-bahar.html
Sevgiler.
Filler yas tutarken farklı sesler çıkarırmış. Bulundukları yerde bir ölümün ardından alçak homurtular, tiz çığlıklar yükselirmiş. Bu çığlıkları duyanlar pek ayırt edemezlermiş. Çünkü yitimin en derin sesini yalnızca o yitimi yaşayanlar bilirmiş. Her filin dışa vurumu da aynı olmasa gerek.
Fil Yası, fillerin değil, insanların, özellikle kadınların evrendeki varoluşsal yerini, karşılaştıkları sınırlarını, zorluklarını, kabul ettirmekte güçlük çektikleri otantik benliklerini, bu uğurda yitirdiklerini, insanca duyumsayabilmeyi ince ince işleyen bir öykü kitabı. Dile oldukça hakim ve kurmacanın incelikleriyle fazlaca hemhal olmuş değerli bir kalemden özenle sunulmuş. Bir yerde: "Ben sadece ben olmalıydım ve anlamıştım ki "ben" olarak doğulmuyordu "ben" olunuyordu." Öykülerin nüvesini bu "ben" olabilme ve tükenmeyen umut etme çabası oluşturuyor. Öyküler şu şekilde sıralanmış: Güvercini Sevmek İçin Sansarı Öldürmek, Sahibinden Satılık Geçmiş, Cemile Karası, Eşikte, Delinin Zoru, Kağıtkadın, Kelimelerin Yetişemediği, Karga Sesinde Bir Nefestir Şimdi Ölüm, Başka Hikaye, Bir Sevda Marazı ya da Sekel. Genel olarak öykülere verilen adların o öyküye giriş yapılan bir kapı olduğunu var sayarsak, içerikle örtüşen oldukça yerinde isimlerle ve derin duyuşlarla örülmüş dünyalar olduğunu söylemem mümkün.
"İçimde koşan bir at var yetişemediğim..."
"Madem yetişemiyorsun koşmayı konuş"
Bu bir yarış atı değil sevgili okur, bu telaşlı yaşam koşusuna hevesli bir at. Hani insan hareket etmeden yaşadığını hissetmezmiş ya, işte o hesap yaşadığını hissetmenin, kendince var olabilmenin sancılarını, kıvılcımlarını yani koşmayı farklı seslerle konuşan, sinematografik yönü baskın yolculuklar. Kendimi yakın hissettiğim öyküler: Eşikte, Sahibinden Satılık Geçmiş, Kelimelerin Yetişemediği, oldu.
*
"İnsan hiç kur(a)madığı cümlelerin hayatındaki eksikliğiyle ansızın karşılaştığında, içindeki koca bir kayayı da kımıldatmış oluyordu. O kaya Sisifos'un esareti gibiydi. Bir dolu belirsizlik ve kararsızlıkla birlikte aşmam gereken bir dağı tırmanırken gerisin geri yalpalıyor, düşüyor, yükün altında kalmaktan zor alıyorum kendimi. Bütünüyle hesaplaşarak vedalaşmayı başarmadığımız herhangi bir soru ya da görmezden geldiğimiz geçmişe ait herhangi bir detay, zaman geçtikçe kar topu gibi büyüyüp en sonunda bir kayaya dönüşebiliyordu." (s.22-23)
**
Okuduklarım:
- Blake ve Makus Talihi, H. Kübra Ganbari (72 sayfa)
- Bir Başka Sevda, Ayşe İlker (84 Sayfa)
-Arkası Yarın, Müge İplikçi (110 sayfa)
-Can'lı Yolculuk, Can Göknil (87 Sayfa)
- Çocuğun Öyküsü, Peter Handke (91 sayfa)
***
Sevgiler.
Ferit Edgü'nün Hakkari'de Bir Mevsim adlı romanından uyarlanan filmin, senaryosunu Onat Kutlar yazmış. 1983 yapımı bu filmi Erden Kıral yönetmiş. Zamanında başka ülke festivallerinde farklı ödüllere layık görülmüş. Ancak bizim ülkemizde, doğudaki yoksulluğu gösterdiği gerekçesiyle beş yıl yasaklı kalmış.
Konusuna gelirsek, siyasi nedenlerle Hakkari'nin sınır köylerinden birine sürülen bir öğretmenin yaşadığı kış mevsimi anlatılıyor. Burada coğrafyanın insana hükmeden ağır yanlarını, dışa kapalılığı, insanın kendine yabancılaşmasını, farklı kültürler ve yaşam tarzları içinde varoluşunu sorgulamasını okuyabiliriz.
*
Kızlarımla Turning Red (Kırmızı) adlı 2022 yapımı animasyon filmi de izledik.
**
Sevgiler.
“Duygularımızdan, sevgimizden utanır olduk. Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık.”(s.14)