Bir üçleme. Zaman yok. Herhangi bir zaman. Yer adı yok. Herhangi bir yer. Burada ademiyetin izleri bile yok. Savaşın, yoksulluğun, felaketin içinde anormal bir hayat süren anneanneye bırakılan ikizler. Bırakıldıkları yerde kötülük, kıyım adına ne ararsan var. Böyle bir ortamda insan çabuk büyür, büyümek zorunda kalır. Büyürler. Hayata, kötülüğün bin bir haline birlikte karşı koyarken, ikizlerin yolları ayrılır. Sınırların sertliğini, savaşın geçmeyen kalıntılarını, kimlikleri üzerine düşen gölgeleri aşabilirler mi? Yeniden bir arada hayatın olağan akışında yürüyebilirler mi?
"İyi edebiyat, okurun bel kemiğindeki ürpertidir." demiş Nabokov. O ürpertiyi hissettim. Taş oldum, duvar oldum dayandım onca olumsuzluğa. Dayanırım diyorsan, okuyabilirsin:)
*
" Şimdi neredeler? Ölüler hiçbir yerde ve her yerdedir." (s. 192)
"Var olmayan biri geri dönemez." (s. 220)
"Ona gerçek hikayeler yazmak istediğimi söylüyorum ama bir an geliyor, hikaye gerçekliği yüzünden katlanılmaz oluyor, bunun üzerine hikayeyi değiştirmek zorunda kalıyorum. Kendi hikayemi anlatmak istediğimi söylüyorum, cesaretim yok, hikayem çok canımı acıtıyor. Bunun üzerine her şeyi güzelleştiriyorum, olayları oldukları gibi değil, olmasını istediğim gibi anlatıyorum. Kadın: Evet. En hüzünlü kitaplardan bile daha hüzünlü kitaplar vardır. Evet öyle. Bir kitap ne kadar hüzünlü olursa olsun bir hayat kadar hüzünlü olamaz." (s.267)
**
Okuma yolculuğuma eklediğim diğer kitaplar:
- Köpek Kalbi, Mihail Bulgakov, 108 sayfa
- Harizmi ve Uçmaktan Korkan Tırtıl, Didem Demirel, 49 sayfa
- Hayatımın Rolü, Maite Carranza, 196 sayfa
-Kış Masalları, Şermin Yaşar, 128 sayfa
***
Sevgiler.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder