18 Şubat 2020 Salı

Düşüş- Albert Camus


Uzun bir aradan sonra nobel edebiyat ödüllü bir kitap okudum.
Camus'nün  Yabancı adlı eserini beğeniyle okumuştum.
Düşüş ise ondan biraz daha farklı ve daha iyi geldi bana.
Parisli bir avukat olan Jean-Baptiste Clamence, Amsterdam'da salaş bir barda geçmişini anımsar. Kendisiyle ve yaşadıklarıyla yüzleşir.
Camus, ölümüne yakın yayımlar Düşüş'ü...
İnsanın doğasını, çaresizliklerini burjuva ahlak anlayışının üzerinden alaya alarak, korkusuzca yazar. Okunası bir edebiyat zirvesi...
_____________________________________________

"Bana öyle geliyordu ki, hiç öğrenmemiş olduğum ama yine de çok iyi bildiğim bir şeyi, yani yaşamayı unutuyordum."

‘"İnsan böyledir, aziz bayım, iki yüzü vardır onun: Kendini sevmeden sevemez."

"Dostluk ise daha sadedir. Uzun sürelidir ve elde edilmesi zordur, ama bir kez elde edildi mi, artık ondan kurtuluş yoktur, gereğini yerine getirmek gerekir."

“Tabii, gerçek aşk pek az rastlanan bir şeydir, aşağı yukarı yüzyılda iki ya da üç kez görülür. Bunların dışında boş gurur ve can sıkıntısı vardır.”


"Sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, aşık olduğumu sandım. Başka deyimle, aptallık ettim."

“Size büyük bir sır söyleyeceğim, azizim. Son Yargı'yı beklemeyin. Her gün içindeyiz onun.”

“Ama mutlu olmak için başkalarıyla fazla ilgilenmemek gerekir. Bunun üzerine, çıkış yolları kapanır. Ya mutlu ve yargılanır ya da bağışlanır ve sefil olacaksınız. Bana gelince, adaletsizlik daha da büyüktü: Eski mutluluklar için mahkûm ediliyordum ben.”

4 yorum: