10 Eylül 2015 Perşembe

Bin Hüzünlü Haz - Hasan Ali Toptaş


"Bir bakıma, iyilik dediğimiz şey kötülüğe yaklaşma konusunda şiddetle burun kıvırırken, kötülük daha cesur davranıp (belki de korkup) ona yaklaşmayı göze alabiliyor..."

"Anlaşılan, insanoğlunun, kendi yarattığı şeyi bile elinde tutamayacak kadar zayıf ve çaresiz bir yaratık olduğunu bilmiyormuşum daha. Hatta ben, kendi dışımda kalan birçok şeyi bilmediğim gibi, ne yazık ki insanın aradığını hiçbir zaman, hiçbir yerde bulamayacağını da bilmiyormuşum. Bulamazmış oysa... Ona benzer birtakım şeylerle karşılaşabilirmiş belki, çoğu kez bunlardan bazılarını aradığı şeyin ta kendisi sanabilir, hatta onlara bir an için sımsıkı, hiç kopmamacasına sarılabilir ve işte böylece, insanın algılama zayıflığından doğan tatlı bir yalanın içinde bir süre de olsa oyuncağına kavuşmuş bir çocuk gibi avunabilmiş ama, nedense aranan asıl şey hep insanın içinde kalırmış..."

"Benim aradığım Alaaddin, suçtan arınmışlığından tedirgin olacak kadar suçsuz birisi."

“Böylece, aslında hiçbir zaman hiçbir yere gidilmiyor da, yalnızca gidilmiş gibi olunuyor. Ancak kelimelerle gidiliyor ya da, kalınacaksa kelimelerle kalınıyor, kelimelerle yaşanıyor, kelimelerle gülünüyor, kelimelerle ağlanıyor ve sonunda yine kelimelerle geri dönülüyor..”

Bin Hüzünlü Haz, Hasan Ali Toptaş'ın okuduğum ilk romanı. Kitap dokuz ayrı bölümden oluşuyor. Romanda anlatıcı, Alaaddin'i her yerde geçtiği yerlerde, buralardaki insan manzaralarında, farklı hikayelerde arar. Yazar, rüya içinde rüya yaşar gibi birbirinden bağımsız durumların içine davet eder okuyanı. Dilin sınırları zorlanarak, klasik roman beklentilerinin dışında kalan bir anlatımla bambaşka dünyaların kapısı aralanır. Kanıksanmış gerçeklerin dışında, soyutlamalarla örülü duvarların ardındaki sorular, gerçekle hayalin kesişemediği yaşanmışlıklar ve akıp giden hayatın dokusuna iz bırakan duyumlar..

Alaaddin kimdir? Baskıdan, suçlanışlardan kendini bertaraf edip asli kimliğini bulmuş mudur? Belki de sürekli devinen hayatın içinde kaybolmuş ya da masal masal içinde derken kahramanını yitirmiş bir devingen masalın yazarıdır Alaaddin..

Haraptarlı Nafi'nin: " Hayat nedir diye sorarsan, bilmiyorum evlat; sormazsan biliyorum.." cümlesiyle başlayan kitap belki de insanın hayat karşısındaki ketum yanının bir dökümüdür..

16 yorum:

  1. Hasan Ali Toptaş harika bir Türkçe yazarı ve hikaye anlatıcısı... Zor ama güzel bir kitaptır bence de.
    Selamlar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bazı ince kitaplar daha yoğun olabiliyor sevgili Aze,
      bu kitapta onlardan biriydi :)
      selamlar..

      Sil
  2. Kitabın cümleleri kadar kapağı da çok çarpıcı. Ben çooook merak ettim şahsen. Hemen sorguluyorum kitapyurdundan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kapak bana da ilginç geldi :)
      diğer kitaplarını da okumayı istiyorum..

      Sil
    2. Bir kaç yayınevinden çıkmış halini bulabildim. Ama Adam yayınları'nın satışı görünmüyordu :( Halbuki en güzel kapağı o yapmış... Kapak önemli ya :))

      Sil
    3. bu eski bir kitap. artık bu kapakla yayımlanmıyor olabilir :)

      Sil
  3. İnsanı anlatan, insanı sorgulayan her kitabı çok seviyorum. Yazarı tanımıyordum, teşekkürler okumak istedim.

    YanıtlaSil
  4. merak ettiğim kitaplardan biri senin anlatımla daha da çok merak ettim mavi :)

    YanıtlaSil
  5. kitaplarını hep merak etmişimdir =)

    YanıtlaSil