"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Düşündüm: "Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!"
Hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler, ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde, ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.
Şimdiye kadar tasarladığım haliyle dünya, değerini yitiriyor, geçersizleşiyordu; gecenindi söz; dünyanın yerine gecenin karanlığı hüküm sürüyordu (bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı, geceyi sevmeyi).
İnsanların hile hurda dolu dünyasından hayvanların içten, kayıtsız ve çocukça dünyalarına sığınmıştı adeta. Hayatı boyunca mahrum kaldığı şefkati, sade duyguları onların ilgisinde, ülfetinde arıyordu."
Sadık Hidayet İran Edebiyatı’nın sansürlü yazarlarından
biri. Özellikle Kör Baykuş adlı romanı intihar eğilimi içermesinden ötürü uzun
yıllar yayımlanmamış. Ancak klasik İran Edebiyatı çizgisinin dışında Kafka,
Rilke gibi yazarların yazış dünyasına yatkınlığı açısından önemli bir eser
olduğu bilinmekte.
Kitap, kendi hayal dünyasında birçok karaktere bürünen bir
kahramanın içsel gerilimini gözler önüne seriyor. Bu gel-gitli psikolojik
durumlar ve buna bağlı gelişen eylemler genellikle zaman ve mekan dışında
kalıyor. Şimdiki zamanla geçmiş zaman; anı, rüya ve hayal birbiriyle kaynaşmış
durumda. Korkular, özlemler, ümit, ümitsizlik tıpkı inan kaderinde olduğu gibi
bu olayların içinde. Karanlıkta gölgesini bir baykuşa benzeten kahramanın
yaşadıkları sessizce katlanılan bir acının ifadesidir. Üzerinde durulan bu
sessiz haykırışın içinde yer yer Hidayet’in etkilendiği Hayyam felsefesinin
izleri de dikkat çeker. Kitaptaki kahraman erkektir, suça yakındır; yaşadığı
aşk rüyadır, kadın kahraman ise kötücül olayların hareket noktasının başlangıcı
gibidir.
Güzelliği ve gerçeği arama çabasında olan yılgın bir adamın,
kötülüğün zembereğinde kayboluşunun içli bir simgesidir Kör Baykuş…
okunacaklar listeme aldım canım Bahar
YanıtlaSilcanım ince ancak biraz yoğun, ağır olan kitaplardan :)
SilHepimizin içinde bir kör baykuş var, değil mi :)
YanıtlaSilhaklısın handancımm :)
SilValla haklı. Bazılarımız o baykuşu bülbüle çevirip allıyor pulluyor, bakıyorsun baykuş daha çok bülbüle benzemiş. Ama o bir baykuş..Sadece süslenmiş. Acıyı yaşamazsan insan olamazsın gibi geliyor. Nasıl gülebiliyorsak kahkahayla, sanki haykırarak da ağlayabilmeliyiz gibi geliyor. Hakkımızda hayırlısı.
SilKitabı okumadan bunları yazdım, okuyunca yine görüşürüz ;)
Güzel tamamladın sende. Acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı demiş Ataol Behramoğlu. Acıların yaşamımıza büyük katkısı var elbette.
Silokuyunca yine görüşelim, sevgiyle..
Maskelerle ilgili tanımlamalar ilginç.Bazı insanların sakladığı ne çok yüz vardır. Okumak istedim birden.
YanıtlaSilah o maskeler..
Sildilerim okursunuz, sevgiyle..:)
Ben bir türlü okuyamadim bu kitabı :)
YanıtlaSilyavaş yavaş okuyabilirsin :)
Siloffffffff
YanıtlaSilçok merak ettim kitabı çok
ama bu ara elimden tutup bulutlara çıkaran satırlara ihtiyacım var
bir adet jane austin aldım kendime (İkna)
sonra...daha iyi hissettiğim zamanların birinde mutlşaka okuyacağım
Çok merak ettim çok
severim jane austin'i keyifli okumalar dilerim..:)
Silİlk bakışta hunharca işlenen bir cinayetin anlatısı gibi gözüksede romanım yazarının tirajik sonunu yaşadığı toplumun kapalılığını ve romanın kafkaesk girizgahını bilince gene sıkı bir hesaplaşmanın bir çıkmazın hikayesini paylaşmışsın
YanıtlaSilSevgiyle
o zamanki toplumun arka yüzünü iyi yansıtmış evet..
Silteşekkür ederim..:)
Baykuşlar da hep bir kör, hep bir uğursuz nedense..
YanıtlaSiliyi bir simge olarak kullanmış Sadık Hidayet :)
Sil