“Kürkün içinde iri bir boğanın kış solukları gibi kalın dumanlar çıkarıyordu. Soluk ışıkta yüzünün yarısı görünüyordu. Bütün kederini, yıkılışını yüzünün görünmeyen yanına saklıyordu. Bunu neden yapıyordu? O kederli yarım yüzün, geceleri bile çıkarmadığı eski, yollu kravatına, uçları kıvrılmış gömlek yakasına, düğmeleri kopuk kol ağızları tarazlanmış ceketine, bol pantolon paçalarına, hatta hayatı boyunca hiç sevinmemiş o ayak başparmaklarına kadar yayılan bir çöküntüyü saklayamadığını biliyor muydu?”
(At Cambazları)
"Tuhaf bir yaratıktır bu İshak. Yıllardır bir işi var. Aylı gecelerde ağaca konup yeryüzünü gözetler. Tahtakuruları gibi alışkanlıklarının alçak duvarları arasında yaşamayı seven bir yığın insanın çekip iyimser bir çamura batırdığı teraziyi dengede tutmaya çalışıyor. Bugüne kadar oldukça başarı ile yürüttü işini. Hep bu garip gözleri. O iki parıltı sarsıntısız görünen hayatımızın gizli bir köşesinde karanlık iki iğne deliğidir. Öbür yanına sonsuz bir görüntü evreni iletiyor. Bir anlam piresi gibidir İshak. Uzak yerlere atlar. Ama hep bu daldan yeryüzünü gözetler. Onu çok eskiden buldum. Kolayca tanıştık. Bu tümseğin eski günlerini de biliyor. Bana anlattı. Dinlemek İstersin değil mi! Yo, yo, gülme! Hakkımda neler düşündüğünü biliyorum ama açıklamanı istemem. Biliyorum. Neyse. Bu tümseğin eski günleri. O çürümüş, eski bir kıta gibi buraya gömüldü. Bu çizgi geniş bir çöküntünün, ve karın altını dolduran boz toprak uzun bir yangının artığıdır. Bu felâketler, bu görünmeyen nehir nice zaman yakınımızdan gürültüyle geçti. Kimse duymadı onu. İşte şimdi bu batık evren boynuzunun ucu görünen dev bir öküz gibi toprağın altında derin soluklarını deniyor. Dinle! Duyuyor musun?"
(İshak)
Seni duydum İshak, öyle içtendin ki, bir günün içinde doğan başka bir gün gibiydi fısıldadıkların... 1950 kuşağı öykü yazarlarının edebiyattan ödün vermeyen duruşlarını beğeniyorum. Günümüz çağdaş öykülerinin şablonunu oluşturmuşlar. Ferit Edgü, Demir Özlü, Erdal Öz ve kendini iyi edebiyat yolunda bir nefer olarak gören naif yürek, Onat Kutlar... Bu kuşaktan okumadığım öykücüler, Orhan Duru/ Bırakılmış Birisi kitabı ve Adnan Özyalçıner'in Panayır adlı kitabı... İğde kokusu eşliğinde iyi kitaplar okuyun:)
eridim bittim
YanıtlaSilresmen saygıyla okudum her satırı
maviye iz sürenim
sen harika şeyler paylaşıyorsun bizimle..emeğine sağlık.
dönecem,bi dahaokuaycam öyle de hoşuma gitti
sevgiler
ne kadar özenle yazmış,
Silbizde iyi ki okuyoruz, keşfediyoruz maimm:)
teşekkür ederim, güzel yüreğin incinmesin,
sevgiyle...
İyi kitaplar eşliğinde iyi kitaplar okumak...
YanıtlaSilNefissiniz :)
(bu arada, blog'umda kitapla ilgili bir sürpriz gelişme var :) kitabı okursanız yorumlarınızı mutlaka bekliyorum)
teşekkürler Mert:)
Silmerak ettim şimdiii, uğrayayım haberimi alayım:)
Teşekkür ederim paylaşımın için, anlamlı satırların blogda olmasının hazzı çok başka, sevgiyle, kitapla...
YanıtlaSilanı defterimizde kalsın dediklerimizden:)
Silrica ederim, sevgiyle ve kitaplarla...