“Belki de az, çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de seni az tanıyorum demek, seni kendimden iyi biliyorum demektir. Belki de az, her şey demektir.”
Hakan Günday'ın Zargana,Kinyas ve Kayra,Azil kitaplarının ardından okuduğum dördüncü kitabı "Az" isimleri Derda olan iki kahramanın kesiştiği hikayeler üzerine kurulu.
Kitabın anlatımı çok akıcı,zaten Günday'ın en çok üslubunu seviyorum.Şiirsel ve yoğun anlamlı cümleler kurması kitabı elinizden bırakmamanız için önemli bir özellik haline gelebiliyor.Öyle ki ben kitabı iki günde bitirdim.
Birinci bölümde 11 yaşındaki Derda'nın bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilmesi ve yurt dışında başına gelen kötü hikayeler kanınızı donduracak bir şekilde anlatılıyor,hikaye başından itibaren derinden sarsarken sonunda her şey toz pembe bir hal alıyor.Derda o kötü hayattan bambaşka bir hayata uzanıyor.
İkinci bölümde bir gaspçının mezarlıkta çalışan Derda ismindeki oğlunun başına gelen olaylar ve birinci bölümdeki Derda ile mezarlıkta kesişen hayatları anlatılıyor.Bir de bu bölümde atlanmaması gereken diğer bir kişi Oğuz Atay.Kahramanımız Derda'nın Oğuz Atay'a duyduğu farklı hayranlık ve yaşamında kaybetmeyi göze alamayacağı hiç bir şeyin olmaması bilincinde sergilediği hareketler aşırı geldi bana.
Kitabın sonunda biri erkek diğeri kadın olan Derda'nın hayatlarının güzel,duygusal bir sonla bağlanması yeraltı edebiyatı için aykırı bir durum olarak değerlendirilebilir.Kitabın bir çok bölümünde kurgulamalarda soru işaretleri kalabiliyor insanın kafasında.Ancak bir çok kötü hikayenin sonunu güzel bağlaması ve anlatımdaki kusursuzluğu kendine bağlayıcı kılabiliyor kitabı.
Yazar romanda kısaca çocuk ve hayatın şiddetini,paranın insanı nasıl zalimliklere itebileceğini vurguluyor.Ana düşünce olarak da,ne kadar kötü olaylar yaşarsak yaşayalım umudun her zaman var olacağını unutmamız gerektiğinin altını çiziyor.Siz de benim gibi sonu güzel,duygusal biten filmlere,hikayelere,kitaplara dayanamıyorsanız alın okuyun derim.
Ve son olarak Derdâ ve Derda'nın 40 yıl birlikte dinledikleri Altre Follie albümünden...
Kitaptan:
“…Sonra da hayatı boyunca kurmuş olduğu bütün hayalleri düşündü. İçlerinden sadece biri gerçek olmuştu. O da gerçekleşmemesi gerektiği için hayal olarak kurulmuştu. Sadece hayalde kalacağı için kurmaya cesaret ettiği tek hayali gerçek olmuştu. Sonra başka bir şey düşündü: Kim seçiyor acaba, dedi içinden. Hangi hayalin gerçek olacağını? O hayali kuran mı, yoksa o hayali kurduran mı?..”
Her paragrafın sonunda, bir “her neyse” var. Oysa her neyse değil! Oysa o her neyse’lerin devamında, şu anda yazamadığım binlerce hikaye var.
Gerçek hayattaki şiddetin önünde ya da arkasında rica, özür gibi kelimeler oluyordu. Dolayısıyla, insanın, hayatla olan, çoğu acıya, azı zevke dayalı ilişkisini kabullenip oyunu kuralına göre oynaması kesinlikle bir hastalık değildi.
Çünkü eğer bu dünyada bir yerlerde , insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu.O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı.Eğer bir yerlerde, başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu da bilmeye gerek yoktu.O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı.Ve çocukların burunları bu kokuları alır, ergen öfkesi olarak geri verirdi.Ta ki burunları yetişkin uysallığıyla tıkanana kadar."
etkilendiğim kitaplardan biriydi..
YanıtlaSilKesinlikle etkiliyor
SilOkuduğumda kurgulamalar ve tesadüfler abartılı gelmişti bana.
YanıtlaSilAma yazarın,şiddeti ve gerçekliği yansıtmadaki ustalığına söylenecek söz yok..
Selamlar..
Evet kurgulamalar kısmı bana da öyle geldi
Silanlatım sürükleyici
sevgiyle...
okumadığım bilmediğim bir yazar ama okumak isterim.teşekkürler paylaşım için...
YanıtlaSilSen de okursun umarım
Silrica ederim:)
sevgiler
İlk fırsatta okuyacağım.. Ben de o merakı yarattı yazdıkların..
YanıtlaSilOkunası kitaplardan canım..
Sil