21 Aralık 2017 Perşembe

Tante Rosa - Sevgi Soysal



"İnsan hiçbir şeylere aldırmamaya bir başladı mı. Ne kendi durumunu, ne de bütün durumları, üstünde durulmaya değer bulmadı mı? Bu bir kış uykusudur ki hiç bir yaz sökemez."

"Her insanın kendi aptallıkları, durmadan gülebilmesi için yeterli bir kaynaktır."


"Bir insan erken gelen yaşlılıklarından sorumludur."


"Evlilik birlikte edinilmiş eşyalardı ve kesin mal ayrılığı olmadıkça tam anlamıyla bitmiyordu."


"Tante
 rosa bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır."
******************************************************

Çocukluğu Almanya'da I. Dünya Savaşı yıllarında geçen Rosa'nın hayatından geçen, birbirine bağlı on iki küçük hikayeden oluşan bir kitap.


Okuduğum ilk Sevgi Soysal kitabı.


Kitap ilk çıktığında yerli olmamakla suçlanmış.


Kadınların dünyasını, toplumun onların bakışını yer yer sert, yer yer mizahi bir dille yansıtmış Sevgi Soysal.


Bu kitabını şöyle özetler yazar:


” …aslında Tante Rosa ne büyük annemin, ne de teyzemin yaşantılarını anlatır. O, büyük annemden başlayıp bende biten bir çizgidir. Küçükten bildiğim bir benzeme korkusudur; okuduğum bir mektup; bir iki soluk fotoğraf; anımsadığım bir şarkı; birkaç damla gözyaşı; kendi deneyimlerimde yeniden yakaladığım gülünçlükler; saçmalardır. Çocukluğumda, kabahat işledikçe onun bunun yaptığı benzetmelere duyduğum unutulmuş öfkedir.” 

19 Aralık 2017 Salı

Kiltablet Öykü Fanzini


Sevgili yazar, Nalan Barbarosoğlu hocam, öykümün çıktığı fanzinle, önceki fanzinlerden de yollamış.
Bugün paketim geldi. Bir de fanzinlerin arasında, çok sevdiğim Sait Faik'in öykü kitabını görmek beni mutlu etti.
Teşekkür ediyorum...😍

Güzel bir akşamınız olsun, sevgilerimle 💓

7 Aralık 2017 Perşembe

Öykü zamanı



Merhabalar sevgili blog dostlarım,

Kil-tablet öykü fanzini aylık çıkan bir fanzin.
Fanzinde çıkan öyküler Kil-tablet'in sitesinde de yayımlanıyor.
Kadrosu edebiyata gönül vermiş değerli yazarlardan oluşuyor.
Her ayın bir teması ve farklı bir editörü var.
Aralık ayının teması: yolculuk, gitmek istediğim yer.
Ben de bu ayın temasına uygun bir öykü yazdım ve öyküm yayımlandı.
Fanzin henüz elime geçmedi.
Sizler de belki bu yolculuk temasına uygun öykümü okumak istersiniz ☺

http://kiltabletoyku.com/yolculuk-gitmek-istedigim-yer/kirpik-ruya/

Yorumlarınızı ve desteklerinizi beklerim,
Sevgim üzerinize olsun 💓


29 Kasım 2017 Çarşamba

Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet - Murat Gülsoy


"İnsan neye elini atsa kendi hayatından bir yansımayla karşılaşıyor. Çünkü insan bir aynadan başka bir şey değil. Kendisi kadar yansıtabiliyor dünyayı."

"Malzemesi ölümdür kitapların.
Ölü ağaçlardan elde edilen kağıt,
ölü yazarların sözleri...
Çok ayrıntılı bir mezarlıktır kütüphane..."


"Bu ülke kanlı bir labirent artık, nerede başladığı nerede bittiği bilinmiyor."


"Bir kez dünyaya geliyoruz ve mutsuz olmak için aptal olmak gerekli."

*****

Mirat yalnız yaşayan bir üniversite hocası. 

Bu yalnızlığından bıkıp yalnızlar için çok özel hizmet veren bir kurumun müşterisi olur. 
Zihninde başka bir insanın ya da insanlar mı demeliyim? Onların zihnini konuk eder, her şey, büyük değişim bundan sonra başlar... 
Kitaptaki hikayeden ayrık duran Borges, Nerval, Tanpınar gibi yazarların manevi dünyasına eşlik eden düşündürücü yazılar...
Öyle ki kitaptan hemen sonra Borges okumalarına başladım.

Hayırlı kandiller :)


28 Kasım 2017 Salı

soru :)



Merhaba :)

Arkadaşlar izleyici bölümüne yeni gelen arkadaşların blog adresini ben göremiyorum, o yüzden takibe alamıyorum.

Yeni izleyicilerinizin blog adresini nasıl buluyorsunuz?

Sevgiler


21 Kasım 2017 Salı

Martin Eden - Jack London



"Ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz önemli."

"Kitaplar okudun ve okudukça yalnızlaştın. Bu gece sana kitap okuyan başka insanlar göstereceğim, böylece artık yalnız olmayacaksın."


“Her şeyin derinine inen bir insan, ama derinliklerde gördüğü şeyler onu öylesine korkutmuş ki, bunları hiç görmediğine inandırıyor kendini.”


"Bir kütüphane dolusu yazı yazıp kendi yaşamını yitirince ne kazanır ki insan?"


"Hayat iyi kartlara sahip olmak değil,bazen kötü bir eli iyi oynama meselesidir."


"Yazıların senin oyuncağın nihayet."


"Görmek hoşuma gidiyor, daha fazlasını görmek, daha farklı görmek istiyorum."


"Kitaplarda bulduğu güzellik ve düşünce üstünlüğü onu soylulaştırmıştı."


"Yaşanmış günler yaşanacak günlerin içinde erir, saatlerin günün içinde, haftaların ayların içinde eridiği gibi."


"O bir arptı; yaşadığı bütün hayat ve sahip olduğu bilinç, tellerindeydi. Akıp giden müzik bu tellere çarpıyor ve onları anılarla, düşlerle titretiyordu. Hissetmekle kalmıyordu; hisleri şekil, renk ve ışığa bürünüyor, hayal etmeye cüret ettiği her şey muhteşem ve büyülü bir şekilde maddeleşiyordu. Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek bir araya geliyordu."



*****
Jack London'ın okuduğum en iyi romanı. 
Romanın yarı otobiyografik bir yönü de var.
London, Martin Eden bireyci ama ben sosyalistim diyor.
Kitapta aşk, yazarlık tutkusu, öğrenme, bireyin kendini yetiştirmesi, sınıf farklılığı, insanın kendine inanması gibi konuları kusursuz bir şekilde aktarmış. 
Mutlaka okunması gereken kitaplardan.

13 Kasım 2017 Pazartesi

Bir Delinin Güncesi - Aslı Erdoğan




Yazan herkese sorulur: Neden yazıyorsun? Kolayca kabul gören yanıtlar şunlardır: Bu bir yaşama biçimi, varoluş biçimi, varoluş mücadelesi. Benim ezberim ise şöyle: Kendi sesimi duymak için…”

“Dünya dediğin camda bulanık bir imgeden başka nedir ki! Lekeli, çok lekeli, hiçlik üzerine uzun bir şiir…” 

“Senin yaptığın bir tür dilencilik aslında, yaralarına herkesten fazla sadaka istiyorsun.” 

"Hayat denen uçsuz bucaksız acıklı kitapta bütün sözcüklerin dipnot gibi kaldığını hiç düşündünüz mü?"

Aslı Erdoğan'ın okuduğum ilk deneme kitabı. 
Bu denemeler, gazetede yazdığı köşe yazılarından derlenmiş.
Gündelik hayatta yaşanan gerçek, acı yüklü olaylardan bahsediyor, o olayları sorguluyor.
İlişki, siyaset, aşk, baskı, şiddet ve insana uzanan tüm konular var.

9 Kasım 2017 Perşembe

Fransız Teğmenin Kadını, 1981



Yönetmen: Karel Reisz
Oyuncular: Merly Streep, Jeremy Irons, Emily Morgan...
Tür: Dram, romantik
Ülke: İngiltere

Kitabı okuduktan sonra hemen filmini izledim. İki üç gün kitabın etkisinde kaldım. Yazarın bir çok, farklı son yazması, kahramanlarına verdiği özgürlük, kitabın sonuna kadar hakim olan tılsım arayışı etkileyici bir bağlılık yaratıyor.  Ancak filmde kitaptaki atmosferin bir kısmını bulabildim ama baş roldeki oyuncular, hayalimdeki Charles ve Sarah'ı çok iyi yansıtmışlardı.

İngiltere tarihinde yasakların en çok olduğu Viktorya Dönemi'nde yaşayan aykırı kadın Sarah ve üst sınıfta kendini geliştirmeye çalışan,arayış içinde olan aristoktat Charles'ın gizli aşkı.
Kahramanların o tutucu dönemdeki özgürlük arayışları, yazarın evrim ve mitolojiyle işlediği aşk temasını zenginleştirmesi filmi sonuna kadar izletti.

30 Ekim 2017 Pazartesi

Fransız Teğmenin Kadını - John Fowles



"Kendi geçmişinizin bile tam olaraka gerçek olduğunu düşünemezsiniz;onu giydirirsiniz,yaldızlar ya da kara çalarsınız,kimi yerlerini kesip atarsınız,kusurlarını düzeltirsiniz...tek kelimeyle onu kurgularsınız ve rafa kaldırırsınız-sizin kitabınız,sizin romantik otobiyografiniz.Hepimiz gerçek gerçeklikten kaçarız.Bu Homo sapiens'in temel tanımıdır."

"Çok sayıda insanı, daha onlara yürütmeyi öğretmeden koşturmakla mutlu edemezsiniz."

"Ölüm nesnelerin doğasında değildir; onların doğasıdır. Ama ölen biçimdir.Madde ölümsüzdür. Varoluş dediğimiz, birbirinin yerine geçen bu biçimler silsilesinin içinden bir tür yeniden doğuş geçer."

"Hayat bir cehennem çukuruydu. En masum yüzlerin ardında en büyük fesatlar gizliydi."

"Bu kültürel devrimin bilinçli amaçlarının, zalimliklerinin ve başarısızlıklarının ne olduğu önemli değil; Rönesans özünde uygarlığın en sert kışlarından birinin yeşil bir bahara çıkmasaydı sadece. Zincirlerin, engellerin, sınırların sonuydu. Tek bir şey üzerine kurulmuştu: Var olan, güzeldir."

"Çağımızın sözde en büyük tasası zaman kıtlığıdır: Toplumlarımızdaki zekâ ve paranın son derece büyük bir bölümünü işleri daha hızlı yapmak için harcamamızın nedeni, bilime ve bilgeliğe karşı duyduğumuz çıkar tanımaz sevgi değil, budur; insanoğlunun nihai amacı mükemmel bir insanlığa değil de şimşek olup çakmaya, ışık hızına ulaşmaktır adeta."

"Yalnızlık insanı ya huysuz yapar ya da kendi kendine yetmeyi öğretir."



27 Ekim 2017 Cuma

budur benim çabam



Budur benim çabam, bu :
adanmak özlem çekerek
dolaşmaya günler boyu.
Güçlenip genişlemek derken,
binlerce kök salarak
kavramak hayatı derinden-
ve ortasından geçerek acının
olgunlaşmak hayatın ta ötesinde,
ta ötesinde zamanın!

Raimer Maria Rilke / Çeviri.A.Turan Oflazoğlu

21 Ekim 2017 Cumartesi

İpek ve Bakır - Tomris Uyar



"Birbirimizden ne beklediğimizi bilirdik, buydu önemli olan, yeterdi. Dürtüklenmeyen, kendine dayalı bir şey. Saatlerce konuşmazdık da oda dolu kalırdı."

"Bu çocukluğun var ya, hiç yitirme onu, bazıları yitirmezler. Sen öyle bir çocuğa benziyorsun. Korun."

"Kırıklar zamanında onarılmadı mı büsbütün kırılıyor, durmadan kırılıyor."

20 Ekim 2017 Cuma

düşünürken buldum kayayı


"Otlarla konuşmaktan geliyordum. 
Ölü bir yaprak; adını unutmuş bir sokak, sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak, bir de partal bir kuş yürüyorduk.
Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyor­duk."

- İlhan Berk, Düşünürken Buldum Kayayı


16 Ekim 2017 Pazartesi

İle - Oruç Aruoba



“Senin ile birlikte yapacağımız -yapacağımızı düşündüğümüz; birbirimize yapacağımızı söylediğimiz- ne çok şeyi yapamadık: bu da, herhalde, ilişkinin bir gereği:- Olanaksızlıklarımız da katılır ilişkimize, olanaklarımız kadar-”

"Belki temel hata, sevgiyi bir 'duygu' işi olarak görmekte. Duygu yanı yok değil; ama bu, bilinçle dengelenmezse -yalnızca duygusal kalırsa-kişinin özgürlüğü pahasına yürüyor. Bu oluşumun en önemli göstergesi, kıskançlık: Sevginin tek yanlı yozlaşması. Akıldışı hale gelmesi, bilgiyi çeler hale gelmesi. Sevginin iki kişinin ilişkisi olmaktan çıkıp, bir kişinin ötekine yönelik bir tutumu haline gelmesi."

"Bir gün benim yüzümden acı çektiğinde -ki, çekeceksin- lütfen az çek."


"Çok yalnız -- kimsesiz-- hissettim kendimi : sana seslendim,ağlayarak--- 'Haydi,çabuk gel' diye-- duydun mu beni?... " dedin.

Ben de sana yolda yazığımı gösterdim; belki de tam sen bana seslenirken yazmıştım bunu: -

Rayda parlayan
Güneş kadar hızla
geliyorum sana

Güneş,tuttu, Ay'ın çevresinden dolaştı ---"

15 Ekim 2017 Pazar

bazı şeyler

Bazı şeyler düşünerek değil, üzülerek öğreniliyor. Ama öğrenilenden ve ne şekilde öğrenildiğinden asla bahsedilemiyor. Kişiyi kişi yapan bilgi de ancak böyle elde ediliyor. Kaynaksız, kırıklık, üzüntü, elde edemeyiş, kaçırış, en büyük fedakarlıkların neticesinde en derin aşağılanış bilgiyi oluşturuyor. Öyle ki insan bunları bildiğini bile söyleyemiyor, sadece artık öyle yaşıyor.
-Şule Gürbüz

13 Ekim 2017 Cuma

Dava - Franz Kafka



"Bana yolu gösterin, yoksa yanılabilirim. Öyle çok yol var ki!"

"Yabancıların fikirlerini düşünmeden benimseme."

"Yüksek beklenti, sarsar."

“Yasa önünde nöbet tutan bir bekçi vardır. Taşralı bir adam bir gün ona gelip yasaya girme izni ister. Ancak bekçi, o anda izin veremeyeceğini söyler. Adam düşünür ve daha sonra girip giremeyeceğini sorar. Belki der bekçi, ama şimdi olmaz. Bekçi her zamanki gibi açık duran kapının önünden çekilir ve adam içeri bakmak için eğilir. Bunu gören bekçi güler ve şöyle der: ‘Madem ki girmeyi bu kadar çok istiyorsun, beni aşarak içeri girmeyi bir dene bakalım. Ama bil ki ben güçlüyüm. Üstelik bekçilerin en küçüğüyüm. Her bir salonun girişinde gitgide daha güçlü bekçilere rastlayacaksın. Üçüncüsünden itibaren onların görüntüsüne ben bile katlanamıyorum.’ Taşralı adam bunca zorluk çıkacağını beklememiştir. Yasanın herkese her zaman açık olduğunu sanmıştır."

“İnsan bu dünyada otuz yıl yaşamışsa eğer ve benim gibi hep yalnız başına savaşmak zorunda kalmışsa, o zaman beklenmeyen olaylara karşı bağışıklık kazanıyor ve bunlar yüzünden çok sarsılmıyor… Yalnız insanlar hep alışıktır beklenmeyen olaylara.”

"Her zaman hayata onlarca elle müdahale etmeye çalıştım, bu ne kadar da kabul edilemez bir davranış ve hataydı."

"En küçük bir umut bile bazen büyük acılar verir..."

"Benim tek istediğim, herkesin gözleri önündeki bir uygunsuzluğun yine herkesin önünde tartışılması."


28 Eylül 2017 Perşembe

emziren anneler için zayıflamaya yardımcı çaylar



Merhabalar canlar nasılsınız?

Yine yetişemiyorum yazmaya. Okula hala başlamadım doğum iznindeyim, evde olmak ne zormuş. Hiç bitmiyor iş. Bugün emziren anneler için araştırıp derlediğim zayıflamaya yardımcı çayları paylaşacağım sizlerle. Emziren annelere bir faydası olur ümidiyle :)

***1 su bardağı süt, 1 çay kaşığı tarçın. Tarçınlı sütümüzü günde iki defa içebiliriz. Tadı çok güzel insanın ansızın gelen tatlı isteğini önlemede de çok yardımcı haberiniz olsun :)

***1 tatlı kaşığı yeşil çay ile 1 çay kaşığı karanfili demle ve iç.

***3 yemek kaşığı doğranmış maydanozu, yarım limon suyuyla karıştırıp, bir büyük bardak suyla iç.( 2 hafta her gün yapılacak)

***2 yemek kaşığı doğranmış dereotunu 1 kase yoğurda karıştır, uyumadan önce ya da saat 4-5 gibi ye.

***1 tam cevizi geceden 1 su bardağı suya koy. Sabah aç karnına suyu iç ve cevizini ye. 

***Akşam yemeğinden sonra birer çay kaşığı rezene ve papatya çayını demle iç.

Hepimize bol eksiler canlar, görüşürüz :)

26 Ağustos 2017 Cumartesi

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Öykü Gazetesi


Öykü Gazetesi'nin temmuz sayısını okudum  ve öyküleri genel olarak beğendim.
Can Yayınları tarafından çıkarılıyor.
Sabah kahvelerinin yanına iyi gidiyor, daha doğrusu bücürüklerimin izin verdiği zamanlarda iyi gidiyor diyeyim.
Bu sabah kahvesi kimi zaman ikindiyi bulabiliyor.
Kimi zaman unutuluyor.

Siz içtiniz mi sabah kahvenizi?
Ya da içer misiniz kahvaltı sonrası kahve?
Günaydın ❤

14 Ağustos 2017 Pazartesi

Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı - Robert M. Pirsig


"Bazı şeylerin farkına varamazsınız, çünkü öyle küçüktürler ki gözünüzden kaçırırsınız. Ama bazı şeyleri de çok büyük olduğu için göremezsiniz."

"Geçmiş ,yalnızca anılarımızdadır;gelecek yalnızca planlarımızdadır.Şimdi ise bizim tek gerçeğimizdir."


''Birisi nankörse ve siz ona nankör olduğunu söylerseniz, en fazla ona bir ad takmış olursunuz, ama hiçbir şeyi çözmüş olmazsınız.''


“Yalnızca senin hoşlandığın” şeyi hoş görmek üzere eğitilirsen, elbette başkalarının daha uysal bir uşağı -iyi bir köle- olursun. “Yalnızca senin hoşlandığın” şeyi yapmamayı öğrenirsen Sistem seni sever."


Başkalarında en çok kınadığımız, diye düşündü, kendimizdeki en büyük korkulardır.


"Aceleye getirmek istemiyorum. Zaten bu acelecilik kahrolası yirminci yüzyıl tavrıdır."


"Yolculuk etmek bazen, varmaktan daha iyidir."


"Başkalarının yanında da tümüyle yalnızdı."


"Korkutucu olan şey teknoloji değil. Korkutucu olan, teknolojinin telefon edenler ve santral memuru gibi kişiler arasındaki ilişkilere yaptığı şey."

"Motosikletle gezerken her şeyi farklı görürsünüz.Motosiklette bir kafes yoktur. Her şeyle doğrudan temastasınızdır. Artık, izlemekten öte sahnedesinizdir, bunu kuvvetle hissedersiniz."

****

Motosiklete hiç bindiniz mi? Ben küçükken babamın son model bir tane motosikleti varmış beni dükkanına onunla götürürmüş ama ben hiç hatırlamıyorum. Ona binmek nasıl bir duygu, nasıl bir heyecan çok uzağım. Yetişkin hayatımda cesaret edemedim ya da kısmet olmadı. 

Bugün sana bahsedeceğim kitabım; bir baba, oğlu ve iki arkadaşıyla geçen bir motosiklet yolculuğunu anlatıyor. Amerika kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden, dağlardan ve en son okyanusa uzanan bir yolculuk. İsmi olmayan hikaye adamımız yol boyunca iç yolculuk da yaşıyor, sorguluyor yer yer sorgulatıyor. Yolculukta tabiatı anlatırken felsefe yapıyor, ne kadar sofistike geliyor insanın kulağına? Thoreau'dan da bahsediyor tam Yaban filmindeki çocuk gibi. O filmi çok severim ben. Hatta kız versiyonu da çıkmıştı o filmin. Wild 2014.

Kitabın alt başlığı, Değerlerin Sorgulanması. Greklerden modern bilim felsefesine kadar bütün düşünceleri karşılaştırılıyor ve yorumlanıyor. Nitelik nedir? İyi nedir? Burada da Sofi'nin Dünyası adlı kitap geldi aklıma. Kulturbarer kelimesi, İsveççe kültür taşıyıcısı diye çevriliyor. Bu kitapta bir kültür taşıyıcısı bana göre. Yazarın gerçek hayatından izler taşıyor. Yavaş yavaş düşünerek okunması gereken bir kitap ben sevdim ☺✌


8 Ağustos 2017 Salı

"hoşnut özveri"



Günlük.1.

Kelimeleri yıkamıştım, kurutmuştum sonra. Ütülemeye çalışıp kullanacaktım son öykümde ama sıra gelmedi. Yazdım, yazdım bir daha yazdım. Yazmak beni terbiye eden bir eylemdi, yazmak beni ehlileştirip, düştüğümü yüzüme çarpıp yeniden kalkıp; devam etmemi hatırlatan bir sinyal gibiydi. Onları kimseye göstermedim, söylemedim de.

Sıra gelmedi çünkü yaşadım çünkü yalnızca yaşamak oldum. Yine yazamadım, kelimeler yine tozlandı, yine küstü bana. Kitaplar okudum, bedenimi kaplayan yaralara merhem aradım, yalnız yattım odalarda, efkarımı ördüğüm örgülere verdim. Yırtıp attığım defterlere ve yakıp tekrar söndürdüğüm mumlara. Onlar konuşmadan, anlar gibi yaptılar. Sevindim.

Bir büyük okyanus düşledim çölün içinde. Düşün düşünde düştüm. Çöle alıştım, çölü kabullendim, çölü sevdim. Benim payıma düşen buydu. Bildim. Soğuk bir kış gününde bir kızım daha oldu. Öykü koyduk adını. Güzel bir öykü gibi olsun diye hayatı. Happy end olan hikayeler gibi.  Sevdiğim kadın yazarlardan Leyla Erbil, anneliğin insana zengin duygular kazandırdığını söylemiş bir söyleşisinde ve bu duruma "hoşnut özveri" adını vermiş. İşte ben bugünlerde hoşnut özverili vakitlerle dokunuyorum hayata. Bebek eve farklı güzel bir enerji getiriyor. Özlemişiz bebek kokusunu, masumiyetini, gülüşünü. Gülce kardeşini çok seviyor Allah'ım onlara güzel yazılar yazsın.

Sizleri özledim umarım sizler de iyisinizdir ❤

2 Ağustos 2017 Çarşamba

İkinci El Zaman - Svetlana Aleksiyeviç



"Bize kimse özgürlüğü öğretmemişti.
Sadece özgürlük adına ölmeyi öğretmişlerdi."


Bizim bütün sıkıntımız celladın da kurbanın da bizim içimizden çıkmış olması; bunların bir ve aynı kişiler olması.

Fikirler narkozdan ağır ağır çıkıyordu. Eğer pişmanlıktan bahsetmeye kalksam , yanıt olarak şöyle deniyordu : "Neden pişman olmalıyım?" Herkes kendini kurban sayıyordu , suç ortağı saymıyordu.

Vatansız insan bahçesiz kalmış bülbüldür.

Balta olduğu yerde duruyor.... Balta , sahibinden uzun yaşar çünkü....

Deli gömleğiyle de yaşanabilir, yalnızca küçülmek , sıkışmak ve alışmak gerekir.

"Beni çocukken çok sevdiler." Bizi aldığımız sevginin miktarı kurtarıyor, bu bizim dayanıklılık stokumuz. İşte... sadece sevgi kurtarır bizi.

'Kurban ve cellat aynı derecede iğrençtir ve biz kamptan şu dersi aldık: Bayağılıkta ikisi kardeştir.'


Sovyetler Birliği'nin dağılma süreci ve oluşan yeni Rusya. 
Bu süreçte yaşananlar değişik kişilerce anlatılmış, kitaba tarihi bir döküman da diyebiliriz. 

Keyifli okumalar❤



11 Temmuz 2017 Salı

Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov



Doğru demişler: "Kendisini saydırmasını bilmeyeni saymazlar".

Sen ona iyilik edersin, o sana kötülük. Utanmak, arlanmak da bilmiyorlar. Sanki kural bu imiş. Hep kendilerini haklı görürler. Herkes onlara kul-köle olsun. Kul-köle olmazsan zorla yaptırırlar bunu.

Belki birbirine gördükleri düşleri anlatır çiçekler!

"Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir.İşte budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var:


İnsandaki çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır."

9 Temmuz 2017 Pazar

Üzümlü Kek - Aşkım Kapışmak


"Ben her şeyi karıştırıp bambaşka bir şey yapabilmeye aşığım. Tek başına hiçbir işe yaramayan malzemeleri düşünün, oysa çoğunu bir araya getirdiğinizde bir işe yarıyorlar, ki bence bu mucizenin ta kendisi."

"İnsan sürekli mutlu olur mu deme; çünkü sürekli mutsuz olabiliyorsanız, bunun tersi de mümkün olmalı..."


"İnsanları birbirine en sağlam şekilde acılar bağlar. Acıyı birlikte göğüslerken vicdan, merhamet ve güven daha sağlam işlenir, çünkü insanlar sonrasında ne kadar zorlanırlarsa zorlansınlar vicdan ve merhamet tüm problemleri çözer. Sevgi, içinde merhamet ve vicdan yoksa öksüz kalır."


Aşkım Kapışmak, kişisel gelişim ve iletişim üzerine eğitim almış medyada da sık sık karşımıza çıkan meşhur isimlerden biri.

Okuduğum ilk kitabı oldu Üzümlü Kek.

Üzümlü Kek de, Enes adında otizm hastası genç bir adamın dünyasından bakıyoruz her şeye. Otizmi yakından tanıyoruz. Enes'in en büyük tutkusu, üzümlü kek yapmak. Duymuşsunuzdur belki, bu hastaların çok farklı yetenekleri olabiliyor.

Aşkım Kapışmak, Enes'in aleminden, hissiyatından yürütüyor okuyucusunu ve çok etkili yaşam dersleri vermeyi de ihmal etmiyor.


29 Mayıs 2017 Pazartesi

Yabani Manolyalar - Ahmet Altan


"Bazen geçmişte, bazen gelecekte  kaybolmak istiyorum.
 Hayatı, son bir beş dakika gibi, her bir dakikanın kıymetini bilerek yaşamak istediğimizde, saklamaya çalıştığımız, bastırdığımız bütün duygular ayaklanır. “Geniş zamanlarda” gizli yerlere kapatılmaya razı olsalar da, duygular bu kadar “dar ve kıymetli” bir zamanda yaşanmak, hissedilmek isterler. Hayatı o son beş dakika gibi yaşadığımızda, hayatın “son beş dakika” olduğuna karar verdiğimizde anlarız aslında kiminle olmak istediğimizi. Gerçek duygularımız, gerçek isteklerimiz, gerçek özlemlerimiz, gerçek ihtiraslarımız ortaya çıkar.
 O son beş dakikada kendinize ihanet edemezsiniz çünkü.
 Kendinize yalan söyleyemezsiniz orada.
 Ama hayatı son beş dakika gibi yaşayamazsınız.
 Bunu biliyorum.
 Ama ya öyle yaşasaydınız?"

Yabani Manolyalar, Ahmet Altan'ın 2017 yılının ilk ayında Everest Yayınları'ndan çıkardığı bir deneme kitabı.
Bu denemeler şiirsel bir dille yazılmış, betimlemelerle süslenmiş ve gerçek hayata dönük örneklerle zenginleştirilmiş.
Kadın erkek ilişkileri, mutluluk, mutsuzluk, ölüm, yalnızlık, politika, aşk, aldatılmak, aldanış gibi konulara değiniyor.

Kitabın bölüm başlıkları şunlar:

Huzursuz Ruhlar;Sonsuz Beş Dakika;Tehlikeli İlişkiler;Ihlamur Ağaçları ve Öfke;Aynadaki Yüz;Yabani Manolyalar;Erkek Aldatıldığını Anladığında;Sana Benzemeyeni Seveceksin;Mutsuzluk Nehrinde;Bir Dahi, Bir Çılgın ve Çocuklar;Sıradan Pencereler;Sessiz Bir İstasyonda;Onları Dinleme, Yapabilirsin;Sevişmekten Bile Daha Zevkli;Seni Görmeden Öleceğim;Ey Düşmanlar;Birlikte Mahvolmak İsteyeceğiniz Biri;Ölümün Kapısından Geçenler;Esrarengiz Vaatler;Seks Ve Politika,Peki, O Ne? Kızıl Bir Sisin İçinde;Sol Yanaktaki Ben;Aşk, Seks Ve Merak;Şahane Bir Hayat;Karlı Bir Gecede Unutuş;Öldüğünü Herkes Biliyor, Bir Ben Bilmiyorum

11 Mayıs 2017 Perşembe

Sakız Sardunya - Elif Şafak



"Önce sen kendini sevmelisin. Sen kendinle barışık olursan arkadaşların çoğalır. 

Unutma kitapseverler her yerde. Zengin-fakir, köylü-şehirli, kadın-erkek, genç-yaşlı fark etmez. Onları hemen tanırsın. Biraz içine kapanıktırlar. Hayal güçleri çok geniştir. Etraflarındaki insanlar onları her zaman anlayamaz. O yüzden biraz yalnızdırlar. En güzel hikayeleri onlar anlatır.

Bakan göze göre her şey değişmekte. Kimine dev görünen, ötekine cüce.

Gerçek dostluk böyle olmazdı. İnsan sırf başkalarına ayak uydurmak için arkadaşıyla alay etmemeliydi."Yalandan dostum olacağına kendi kendime oynarım daha iyi" diyordu sakız sardunya. Yalnızdı. Bazen ona öyle geliyordu ki yeryüzünde tek başınaydı."
******

İsmini sevmeyen Sakız Sardunya, İstanbul'un kendi halinde bir mahallesinde yaşamaktadır.
Hemen hemen her çocuk gibi çok meraklı, çok soru soran, sınıftaki arkadaşlarının ismiyle dalga geçmesine içerlenen bir kız.
Bir gün okulun kütüphanesinde kitapların arasında ışıldayan bir küre görür. 
Bu küreyi herkesten gizler ve apansız yeni, farklı arkadaşları olur.
Masallar, efsaneler ülkesi Efhima nerelerdedir?
Düşünce okuyan periler, limonata satan ejderhalar ve çocukların hayal gücünü destekleyecek nice olay...
Masalsı havanın oluşturulmaya çalışıldığı bir Elif Şafak kitabı olan Sakız Sardunya, büyüklere küçüklerin naif dünyasını hatırlatırcasına yazılmış...

30 Nisan 2017 Pazar

13 saat+1 ömür, Hasan SARAÇ


13 saat+1 ömür interaktif bir roman projesi kapsamında, okur yorumlarıyla şekillenen ortak bir roman.

Bir sabah uyanıyorsunuz, kim olduğunuzu bilmiyorsunuz.
Bir otel odasındasınız ve her şeye yabancısınız.
Evli misiniz, bekar mısınız, aşık mısınız yoksa terk edilmiş biçare bir halde misiniz?
Hatırlamaya çalışıyorsunuz ama nafile...
Hiç bir iz, hiç bir delil sizi, size anımsatmıyor.
Okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz filmler, kişisel eşyalarınız yerli yerinde ama gerisi karanlık.
Sahi siz bu durumda olsaydınız ne yapardınız?

Kitap, İtalya'da hafızasını yitiren Erol Adoni'nin tüm hayatıyla yüzleşiyor.
Adoni'nin kayıp ruhunun izlerine, dünyaca ünlü bir psikiyatırın kılavuzluğunda çıkıyor.

29 Nisan 2017 Cumartesi

Lontano, Jean-Christophe Grange



Kitapları daima merakla beklenen, polisiye ve gerilim denilince akla gelen önde isimlerden biri, Jean-Christophe Grange.

En son okuduğum kitabı Lontano’da epey kalın bir kitap. Başlangıç bölümlerinde tanıtım ve açıklama fazlaca yer alıyor; daha sonra olay örgüsü akıcı bir hale bürünüyor. Yazı puntosunun küçük olması da okuyucuyu yoruyor.

Baş karakterimiz Erwan, polis bir babanın polis bir oğludur. Babası onu tuhaf bir cinayetin soruşturması için görevlendirmiştir. Bu tuhaf  cinayet tek olarak kalmaz, soruşturma sürecinde birbiriyle bağlantılı başka cinayetler de gerçekleşmektedir. Uzun ve yorucu araştırmalar sonucu kamuya, seri katillerin öldürüldükleri haberi verilmiştir.

Erwan’ın tahmin edemeyeceği seri cinayetler katili ya da katilleri ölümsüzlüğün sırrına mı vakıf olmak istiyorlardı?
Afrika’nın derinliklerinden sızan kara büyülerle ortaya çıkan, Kongo-Fransa- Belçika üçgeninde gidip gelen bir kovalamaca.

Kitap açık uçlu bir yolculuk başlangıcı ile sonlanmış.  Zaten kitabın devamı yazılmış. Ülkemizde dilimize çevrilip yayımlanmayı bekliyor.


13 Şubat 2017 Pazartesi

Kafamda Bir Tuhaflık - Orhan Pamuk



"İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkânıydı.

Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi.

Hayatın vereceği huzur ve güzellik ancak hayatından uzakta başka âlemleri düşlerken ortaya çıkıyordu.
Niyetinin ne olduğunu göstermeden kısmetinin ne olduğunu bilemezsin.

Toplumların hayatını belirleyen önemli şeyler insanların birbirlerine benzeyen yanlarından değil benzemeyen yanlarından çıkıyordu.

"Her gece sokaklarda uzun uzun yürümek artık mesleki bir alışkanlıktan çok bir ihtiyaç olmuştu. Gece sokaklara çıkıp uzun uzun yürümezse kafası, hayal gücü, düşünceleri zayıflıyordu."

İyi bir eğitim zengin ile fakirin farkını ortadan kaldırır.

Siyasetin aşırısında yapmacıklı bir şey vardı.

Her şeyle alay edenler ne gerçekten âşık olabilir ne de gerçekten Allah' a inanabilir. Çünkü onlar mağrurdur. Oysa âşık olmak Allah' ı sevmek gibi öyle ilahi bir duygudur ki insanın tek bir takıntısı kalmıyor..

Sokaklardaki dünya okuldakinden çok daha büyük ve sahiciydi."


*****

Kitap, yedi ana bölümden oluşuyor. Kitabın başlangıç kısmında, yoğurtçu ve bozacı Hasan Aktaş; Mustafa Karataş Kardeşlerin aile soy ağacına yer veriliyor. Bu soy ağacı başta gözünüzü korkutup kitabı bir süre öylece bir yerlerde bırakmanıza neden olsa da, bir süre sonraki cesur başlangıç kitabın doyumsuz yolculuğunda eşsiz dakikalara çağırıyor okuyanı. Son bölümde de, karakter dizini ve kronoloji yer alıyor.

Günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş, teknolojiye yenik düşmüş mesleklerden Bozacılık ve yoğurtçuluk gibi meslekleri, İstanbul'a göç eden ailelerin profilini tercih etmek, çok iyi bir hikaye seçimi olmuş. 1969 ve 2012 yılları arasında İstanbul'da birçok iş yapan kahramanımız Mevlut, bir yandan sokakların değişimini, şehrin yeniden inşa edilmesini büyük bir şaşkınlıkla izlerken, ülkenin de içinden geçtiği durumlardan, siyasi çatışmalardan payını alır. Onu dışarıdaki dünyadan alıkoyanın, kafasındaki bu tuhaflığın sırrını bulmaya çalışır. Uzun kış gecelerinde sokaklarda gezerek boza satarken birçok görüntünün dışında aşkını sorgular, kimliğini sorgular. O gecelerin ardındaki gizli hayatı okuma dersleri hiç sonlanmaz.

Aşkta insanın niyeti mi önceliklidir, kısmeti mi? Mutluluk ya da mutsuzluk bizim tercihlerimize mi bağlıdır yoksa bizim yazgımızda var olupta, bizim dışımızda mı meydana gelir?

Elinizde herkesin bildiği bir hikaye vardır, şehir hayatının çatışmasını  yaşayan bir ailenin öyküsüdür bu. Herkes bilir, tarihten, filmlerden, veyahut belgesellerden. Ancak bir hikayeyi alıp, karakterlerin içsel dünyalarını, dışsal dünyalarını doğru yansıtmak okuyucuyu o yolculuğun içine sürüklemek, günlerce onunla yatıp onunla kalkmasını sağlamak iyi yazar olmanın önemli koşullarından biridir sanırım. İşte Orhan Pamuk'un sanatı burada ortaya çıkıyor.

Keyifli okumalar.

7 Şubat 2017 Salı

Nefesini Tut, 2016



Yönetmen: Fede Alvarez
Oyuncular: Stephen Lang, Jane Levy, Dylan Minnette..
Tür: Korku, gerilim
Ülke: ABD

Filmde, köpeğiyle tek başına yaşayan, gözleri görmeyen bir gazinin evine girip hırsızlık yapmayı planlayan üç arkadaşın yaşadıkları anlatılıyor.
Üç genç arkadaş kör bir adamın evine girip hırsızlık yapmayı başta hafife alırlar ancak kör adamın sandıklarından gizemli ve dehşet saçan bir adam olduğunu görmeleriyle her şey seyrini değiştirir.
Küçük kız kardeşini alıp başka bir ülkeye gitmeyi planlayan Rocky, Money ve Alex'in ölümcül hataları...

31 Ocak 2017 Salı

Çürümenin Kitabı - E. M. Cioran


"Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkum olmayan hiçbir "yeni" hayat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman içinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme niyetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm..."

"Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli varlık yoktur: En büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar. Acı, güç iştahını azaltmak şöyle dursun, onu azdırır."

"Eğer dünyadaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik; eğer kıyaslamak, yaşamaktan ayrılmaz olsaydı, mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak kendi boyutlarına karşı körleşmektir."

"Hayat, ancak muhayyilemizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür."

“Her nesil kendinden önceki neslin cellatlarına anıtlar diker.”

“Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür: Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur… İdeolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar.”


Rumen deneme yazarı, ahlakçısı ve felsefecisi  Emile Michel Cioran, Çürümenin Kitabı’nda yalnızlığı, felsefenin aslını,  insanın yabancılaşmasını, inancı, intihar fikrini, varoluşu, dünyaya çocuk getirmeyi, dinleri, tanrıları, ümidi kısaca hayatla ilgili gerçek sandığımız, bağlandığımız  her şeye karşı gelir.
Düşünceleri ve etkileyici edebi diliyle okuyucuyu sarsar her pasajda durup durup düşünmeyi öğütler adeta.
Ağır bir felsefik kitap olduğu için yavaş okunması gereken kitaplardan.
Kitap kendi içinde farklı başlıklardan oluşan çeşitli bölümlerden oluşuyor.
Ona göre yaşam işaretleri zalimlik, fanatizm, hoşgörüsüzlüktür. Hayata uzanan neşeli, iyimser bakış açıları vaad etmez okuruna çünkü öyle bir dünya kalmamıştır.

Kavramlara şüpheyle yaklaşan, cesur söylemlere sahip, hayatla kavgalı bir adamın düşünceleri..