31 Ekim 2020 Cumartesi

im ad değildi daha



"Bir zamanlar sözcüklerin bizim dışımızda da yaşamları vardı, ama anlamları yoktu.

Eskiden bir ustura, bir su kovası, bir at yan yana gelebiliyor­du. Dünya anlaşılmak için değildi.
Eskiden sözcüklerle bu denli yakınlığımız yoktu. Balkon ile tanışmamız yenidir. (Balkon çocukluğumuzdur.) Kırmızı sesti es­kiden. Nergis kendi adını bilmezdi. Aklına estiği gibi yaşardı. Ölüm sözcüğü eskiden de iki heceydi, evlere girer çıkar, yatak turları atar, ağaçlarla alay ederdi. Bugünkü gibi de işini hep tek başına görürdü.
 
İm ad değildi daha.
 

Bir zamanlar anlam sözcüklerin umrunda değildi. Nuh Pey­gamber’in : “Ben iki bin yıl önce karım, çocuklarım, gelinlerim, hayvanlarımla Cudi Dağı’nda gemisi karaya oturan Nuh Peygam­berim.” sözlerine karşı – anlamın kıyılması adına – imgeleri sürer­ler (şairlerin her gece kağıtlarına yeşil Muhammed’ler, sarı İsa’lar indiren imgeleri) sözcük olduklarını unuturlardı. (İmgele­re dönüştüğünde sözcükler tanınmaz: Sözcükleri kaldırın, dünya durur!) Bazen de eğretilemelerin büyüsüne kapılıp – eğretilemeler şiirin kral yoludur – adlarının üstünü çizerlerdi. Bazı da sim­gelerin buyruğunda (simgelere elini kaptıran kurtulamaz) ordan oraya savrulup giderlerdi.
 
İm ad değildi daha.

 

 ASKELOPİS

 
Askelopis Ephesos’lu bir kuşla dolaşırdı ve bizim görmediği­mizi görürdü. Nesneler böyledir, herkese görünmez. Gizliliği se­ver. Şairler gibi de beyaz bir dille konuşurlar. Us bunu kavraya­maz. Ama görünmeyen de yoktur. Nesneler bunu bilmez. Niçin bilsin? Hem bilmek nesnelerin işi değildir. Balıklar içinde yüzdükleri suyu biliyor mu? Ben ormanı bilmeden tanıdım, bir daha da unutmadım.* Nesneler sözcüklere dönüşmeye görsün durduru­lamaz. Yer küreyi sararlar; sonra da binlerce tümceye dönüşürler. Yeryüzünün bir ucunda binlerce nesne her sabah bunun için uya­nır. Tümcelerle öğrendim ben dünyayı. Evrenin sınır taşları.

 
(Ayak basılmadık yerlerini benden esirgeme, çok görme bunu bana, sevgili dil.)
 
(*) Ey bellek, senden kurtuluş yok!

 
 Bundan nesnelerin ötesinde bir şey yoktur. Askelopis bunu görmedi. Ölüm onu görür kıldı. (Felsefe biraz da ölümü öğren­mek değil midir?)
 
Nesneler yalnızdır mı diyorsun?
 
Nesnelere bundan böyle yalnızlığı duyurmayacağım.

Söz."

İLHAN BERK



 

8 yorum:

  1. Ah ne keyifle okudum..Eline yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil
  2. off geldim tekrar okudum..bugün böyle ara ara geleceğim sanırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaşarken çok anlamlar yükleyip sonra da onlarda kaybolmaya lüzum yok diyo adamımmm:)
      sen hep gel kahve de var:)

      Sil
  3. Ah yapılan en büyük hata ama evet ben yapıyorum mesela..Fazla anlam yüklüyorum..Sonra beklenti oluyor.Ve kaçınılmaz son..Hayal kırıklığı..ahajavhhn:):)ya bunu bile bile yapmam peki..Çok saçma değil mi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bunu bende yapıyorum yalnız değilsin balımm:)
      ama yüklenen anlamlar geri alınabilmeli yani çok büyütmemek lazım her şeyi :)

      Sil
  4. oh beeee.... müzik ayrı yazı ayrı güzel

    nasıl özlenmez ki satırların :-)

    YanıtlaSil