Her gün ötüşüyle dünyanın zembereğini kurar, Zemberekkuşu. Bir gün görevini unutur ve uzaklara çekilir, birbirine karışır gölgeler...
Yedi yüz kırk sayfalık bu uzun günce, Toru Okada ve karısı Kumiko’nun; Noboru Vataya adlı kedilerinin kaybolmasıyla başlıyor. Kedinin kaybolmasıyla beraber bedensel zerrecikler takıntısı olan medyum Malta Kano ve geçmişi fiziksel acılarla dolu olan Girit Kano adlı kişiler bu küçük ailenin sınırlarına dahil oluyor...
Zemberekkuşu’nun her gün dünyanın zembereğini kurmasıyla başlayan hayatımız; kaderimiz mi yoksa seçimlerimizin getirdiği bir sonuçlar silsilesi mi? İnsanlar arasındaki çekim yasasının, enerjinin ve karşılıklı etkileşimin oluşturduğu zaman parçacıkları bizi olağan dışı hayallere ve duyumlara bırakabilir. Gerçeğin yörüngesi şaşabilir. Bu durumda insan hangi sese kulak vermeli, kalbinin derinlerindeki sese mi yoksa buz dağı kütlesinden kopan bir parça misali donduran gerçeğin sesine mi? Gerçeküstü öğeleri yarattığı yolculuklarda kullanmayı seviyor Murakami...
Dünyanın neresinde olursak olalım yaşadığımız acılar birbirinin benzeri. Farklılığımız acılara verdiğimiz reflekslerde. Toru, önce kedisinin ardından karısının terk edilişini kör bir kuyunun dibinde kalarak, bir tutam gök parçasına bakarak, dışarıdaki sesleri dinleyerek kendi iç sesini onlardan ayırmaya çalışıyor. Kuyunun dibinden çıktıktan sonra kalabalığa karışıyor, günlerce aynı yerden geçip giden insanların yüzlerine bakıyor. Farklı yüzlerde yaşadıklarına değecek bir işaret arıyor. Bağlı olduklarımız esasında görünürün dışında ne kadar bağlı bize? Bu sorularla gizemli insanlara, alelade ilişkilere, yaşantıları başkalaşıma uğratan Japonya tarihindeki savaşlara, amansız kıyımlara, insanın değersizleştirilmesine ve kendine yabancılaşmasına varıyor...
Murakami’nin bu sürükleyici yolculuğunda saklı anlamları keşfetmek oldukça iyi bir deneyim 💙💙💙
Yedi yüz kırk sayfalık bu uzun günce, Toru Okada ve karısı Kumiko’nun; Noboru Vataya adlı kedilerinin kaybolmasıyla başlıyor. Kedinin kaybolmasıyla beraber bedensel zerrecikler takıntısı olan medyum Malta Kano ve geçmişi fiziksel acılarla dolu olan Girit Kano adlı kişiler bu küçük ailenin sınırlarına dahil oluyor...
Zemberekkuşu’nun her gün dünyanın zembereğini kurmasıyla başlayan hayatımız; kaderimiz mi yoksa seçimlerimizin getirdiği bir sonuçlar silsilesi mi? İnsanlar arasındaki çekim yasasının, enerjinin ve karşılıklı etkileşimin oluşturduğu zaman parçacıkları bizi olağan dışı hayallere ve duyumlara bırakabilir. Gerçeğin yörüngesi şaşabilir. Bu durumda insan hangi sese kulak vermeli, kalbinin derinlerindeki sese mi yoksa buz dağı kütlesinden kopan bir parça misali donduran gerçeğin sesine mi? Gerçeküstü öğeleri yarattığı yolculuklarda kullanmayı seviyor Murakami...
Dünyanın neresinde olursak olalım yaşadığımız acılar birbirinin benzeri. Farklılığımız acılara verdiğimiz reflekslerde. Toru, önce kedisinin ardından karısının terk edilişini kör bir kuyunun dibinde kalarak, bir tutam gök parçasına bakarak, dışarıdaki sesleri dinleyerek kendi iç sesini onlardan ayırmaya çalışıyor. Kuyunun dibinden çıktıktan sonra kalabalığa karışıyor, günlerce aynı yerden geçip giden insanların yüzlerine bakıyor. Farklı yüzlerde yaşadıklarına değecek bir işaret arıyor. Bağlı olduklarımız esasında görünürün dışında ne kadar bağlı bize? Bu sorularla gizemli insanlara, alelade ilişkilere, yaşantıları başkalaşıma uğratan Japonya tarihindeki savaşlara, amansız kıyımlara, insanın değersizleştirilmesine ve kendine yabancılaşmasına varıyor...
Murakami’nin bu sürükleyici yolculuğunda saklı anlamları keşfetmek oldukça iyi bir deneyim 💙💙💙
________________________________________________
“Bir şeyi anlatmaya ve açıklamaya çalışmak ve bunu başaramamaktan doğan küskünlük..”
"Ağlamak ya da yakınmak, acıyı hiçbir zaman hafifletmez, tam tersine büsbütün acınacak bir durum yaratır."
“Bir insan için başka bir insanı derinliğine tanımak olası mıdır? Birini gerçekten tanımak, hem zaman hem de içtenlikle harcanacak çaba ister, ama gene de özüne ne kadar yaklaşılabilir ki?”
"Gördüklerimiz, dünya gerçeğinin ancak küçücük bir bölümü. Biz alışmışız, dünya budur işte, diye düşünüyoruz, aslında hiç de öyle değil. Gerçek dünya, daha karanlık, daha derin bir yerde."
"Size şunu belirtebilirim ; her şey aynı zamanda hem çok karmaşık hem de çok basittir. Bu dünyayı yöneten temel bir kuraldır. Hiç unutulmamalıdır."
En sevdiğim Murakami romanıdır. Elinize sağlık:)
YanıtlaSilçok sevdim bendee :)
Sil"Ağlamak ya da yakınmak, acıyı hiçbir zaman hafifletmez, tam tersine büsbütün acınacak bir durum yaratır."
YanıtlaSilkesinlikle..
çözüm odaklı düşünelim eveeet :)
SilHaruki Murakami yazısı görünce gözlerimden kalp çıkaran smiley oldum da öyle geldim.
YanıtlaSilTek kelimeyle hayranıyım. Kendisini çok seven biri olarak en sevdiğim yabancı yazar diyebilirim.
Bu kitabı da ikinci en sevdiğim kitabıdır. İlki hmmm Kumandanı Öldürmek elbette =)
onu da merak ettim şimdi:)
Silseviyoruz Murakamiii :)
Çok güzel bir tanıtım, kutlarım. Murakami okumak bir ayrıcalıktır. Alıntılar müthiş. Teşekkürler Bahar:)
YanıtlaSilBir muhabbette, bu kirabın yedi yüz küsür sayfa olmasına rağmen ince kağıt hamuru kullanıldığı için çok kalın görünmediği geçmişti.
teşekkür ederim aslında yazacak çok şey vardı genel hatlarıyla yazdım :)
Silhımm bunu ilk kez duydum, teşekkürler kocaman sevgiler :)
murakami iki defa denedim olmadı ancak bu yazından sonra bu kitabına da bir şans vermeliyim zannederim...
YanıtlaSilbu kitabını öneriyorum tatlım :)
SilOkuma listemdeki kitaplardan. İnşallah sırası gelecek.
YanıtlaSilBu arada mail abonelik butonu koyarsan daha rahat takip edebiliriz:)
Keyifli okumaların olsun Beydacım:)
SilDoğru diyorsun eklemeye çalışayım:)
okumam gerek listeye kesinlikle eklenmeli..
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)
Sil