“ Öyle diyordum, gene öyle diyorum… Anlam bakımından, ben pek misafir sayılmam burda… Yine de bi bakıma cuk oturmuş sayılabilirsin… Aslına bakarsan, hangimiz misafir değiliz ki? Di mi? Bugün varız, yarın yokuz…”
“ Vererek yasaklarsın… Yasaklamadan yasaklamanın bi
başka yolu… Adama her şeyi o kadar bol, o kadar çok, o kadar çeşitli verirsin
ki ona tercih yapma hakkını yasaklamış olursun… Çünkü bir şey elde etmekle
başka bir şeyi kaybetmiş olmaz… Anlıyo musun? Halbuki hayatı yaşanabilir kılan
şeylerden biri de sahip olduklarımızın alternatif maliyetini ödeme
mecburiyetidir… Zevk mevk hak getire ondan sonra…”
“ Yok evladım yok… Öyle değil… Hiç gitmedik deyişim,
kalbimizin hep senle olduğunu anlatmak için… Kalbi neredeyse, insan oradadır…
Biz de her an senin yanında saydık kendimizi….”
Sezgin Kaymaz’ın kitaplarını ve yazış tarzını epeydir
merak ediyordum. Ancak bitmeyen kitap kulelerim ve hayat koşuşturması derken,
bir türlü onun kitaplarını tanıyacak fırsatım olmadı. İnstagram hesabımdan
tanıştığım sevgili arkadaşım @tulayaynaci “Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz
Misafir” adlı kitabı yazarına imzalatarak bana armağan edince çok mutlu oldum.
Kendisine buradan içten dostluğu için çok teşekkür ediyorum…:)
Gelelim kitaba; kitabın kapağı yüzü belirsiz, değişik görünüşlü varlıkların küçük bir kesitinden oluşuyor. Kitap İletişim
Yayınları’ndan çıkmış. Yirmi bölümden, iki yüz yetmiş dört sayfadan ibaret.
İçeriğin parçalarını oluşturan olay örgüsü, ana karakterimiz Musa’nın Uzunharmanlar
Mahallesi’nde bir bekar evi kiralaması ve oraya taşınması ile başlıyor. Musa
kalmaya başladığı evden ilk gecede gaipten sesler duymaya, evde kontrolü
dışında gerçekleşen birtakım değişiklikleri gözlemlemeye başlar. Evde
gerçekleşen bu değişikliklere kendince mantıklı nedenler bulmaya çalışır.
Metaneti kolay kolay elden bırakmaz Musa. Mahalle halkıyla yavaş yavaş
tanışmaya çalışır. Bu eve daha önce gelen kiracıların tuhaf şekilde
ayrıldıklarını öğrenir. Hikayelerdeki perili evlerden biri midir kiraladığı bu
ev? Aspendos adlı hayaletin mekanında misafir olan Musa mıdır?
Kahramanımızın zamanla yakından tanımaya başladığı mahalleliler;
Erzurumlu Teyze, Kaportacı Kirkor Usta, Rıza ve ev sahibi Mürşit nam-ı diğer
Beyabi… Hepsinin arasında gizli bir anlatlaşma yapmışçasına Musa’yı ikna etme
çabaları ve Musa’nın karşı koyamadığı, sıvının her kabın şeklini aldığı gibi
onun da ahalinin her birinin yanında onlar gibi düşünmeye başladığı değişik
olaylar…
Gerçekle hayalin karıştığı, hayata dair bitmez
denklemlerin gün ışığına çıktığı esrarlı bir yolculuk…
Anladığım kadarıyla gerilimli bir kitap ama sonu tahmin edilmesi zor bir konusu var. ''Gerçekle hayalin karıştığı'' deyin orada durdum. :)
YanıtlaSilsonu şaşırtıcı :)
SilKalbi neredeyse, insan oradadır… demiş yazar sanırım. Keşke öyel olsaydı. Yaşadığımız yer şartalara bağlı oluyor ne yazık ki. Bundan da şikaylet etmiyoruz elbet. Yüreği sevgi dolu bir insan için bedeni burada olsa da burada nefes alsa da onun kurduğu hayal dünyasına kainat bile sığar. Ütopya bile olsa insan aslında hayal dünyasında yaşar. Dünyanın bir özelliği de budur. Hayal kurmayan insan umudunu da yitirir. Ot olur, çöp olur, bir mevsim yaşar ve ölür.
YanıtlaSilne kadar doğru söylediniz, teşekkürler..:)
SilKalbi neredeyse, insan oradadır..' ne kadar doğru..
YanıtlaSilgüzel dizeler elsacımmm :)
SilÇok merak ettim. Kalemine sağlık
YanıtlaSilhoş geldiniz :)
SilAlıntıları çok sevdim çok...
YanıtlaSilKalbi neredeyse , insan oradadır.
hasretler çabuk bitsin...:)
SilDaha önce hiç duymamıştım bu kitabı. Merak ettim simdi. Konusu ilgimi çekti :) okumalıyım..
YanıtlaSilçok akıcı buldum ben, yazarın anlatım tarzı da çok hoş :)
SilBen de şu anda Kün'ü okuyorum:)
YanıtlaSilonu da merak ediyorum Handancım :)
Silhımmmm demek ki tarzı böyle fantastik hep :)
YanıtlaSilokuduğum ilk kitabı diğerlerini bilemiyorum :)
Sil