İş yerlerinden yorgun argın çıkanlar, demir köprüleri zangır zangır titreten, hemzemin geçitlerde çanlar çaldıran trenlere bakarak düşlere dalar: Sevgiliye kavuşmalar, büyük yolculuklar, alıp başını gitmeler… Önce bozkır boyunca dümdüz, sonra yeşillikler içinde kıvrılarak… Ama işte düştür bütün bunlar ve belediye otobüsleri tıklım tıklımdır..
Barış Bıçakçı, kitapta yer alan kısa anlatılarla yaşadığımız anlık durumları, duygusal gel-gitleri ve içsel yolculukları sözcüklerle resmediyor. Okuyucuyu içine çektiği dünyayı olduğu gibi, dokunmadan ifade ediyor. Büyük bir anlar derlemesi diyebiliriz bu kitaba.
Tek bir cümleyle ya da tek bir fotoğraf karesi ile anlatılmak istenen bir durumu; samimi bir hava oluşturarak öyküleştirmeyi anlatıyor Bıçakçı. Hikaye aralarında şehir rehberi başlığı ile yazılan notlar hikayelerdeki duruma ait bir iç görü oluşturmada faydalı oluyor.
Kitapta, modern hayatın gidişatına ve büyük kentlerin insana ait yönlerini unutturan, onu esir alan monotonluğuna bir tavır alma söz konusu. Bu anlamda kitabın, insanın unuttuğu şeyleri anımsatan bir yönü var. Bunlar tabiki bezgin, yorgun bir hayatın keşmekeşliğinde unuttuğumuz insani duygularımız.
Duru bir suyun içindekileri, bir öykü kıvamında yansıtmak bu olsa gerek..
"Güzel bir kitap okumak ve ömrümün geri kalanını o kitabı okuduğum yerde geçirmek istiyorum," demişti o. Sonra da bana dönüp sormuştu: "İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?"
şehir rehberi
şehrin yüksek binalarından birine çıkıp aşağıya bakıyorum, her şehirde rastlanabilecek bir manzarayla karşılaşıyorum: yüzlerce insan, bazen birbirlerinin yolunu keserek oradan oraya gidip geliyor... ölümsüz gibi görünüyorlar. "nedir bu?" diye soruyorum kendi kendime, anlamlandırmak gerekiyor, "kâbus mu, şenlik mi?" arka arkaya bir sürü karşıt anlamlı sözcükler geçiyor aklımdan. eksilerle artıların birbirini götürmesi gibi kalabalığın da bir matematiği var. sıradanlık bu olmalı: bütün karşıtlar birbirini götürüyor. başka ne söyleyebilirim ki size?
Ben Barış Bıçakçı ile Sinek Isırıklarının Müellifi kitabında tanıştım ve pek yıldızımız barışmadı kendisiyle :(
YanıtlaSilo kitabını okumadım damlacım,
Silolabilir tabii :)
durum hikayelerini seviyorum kitapta fotoğrafik hafıza dile dökülmüş sanki kitapkurdum sen de iyi tanıtmışsın ben de iyi ki geldim sana:)
YanıtlaSilçehov tarzı evet,
Silsen hep gel canım yaa :)
Barış Bıçakçı'yı Sinek Isırıklarının Müellifi ile tanımıştım. Bu kitabı da güzele benziyor, zaten dilini, anlatımını sevmiştim. Zamanla bütün kitaplarını okurum muhtemelen :)
YanıtlaSilben de bizim büyük çaresizliğimi'zi okumuştum diğerini merak ettim şimdi :)
Silçağdaş türk edebiyatı okunası :)
Kitaplarımı bir bitirmeyi başarsam, alacağım ben de:-)
YanıtlaSilyeni çıkanlara yetişemiyoruz ki handancım :)
SilBarış Bıçakçı'yı hiç okumadım ancak kitabın ismi hoşuma gitti. Bu arada merhaba :)
YanıtlaSilhoş geldin :)
Silismi çok hoş gerçekten,
sevgiler..
İlk defa duydum yazarı. Ancak yazıdan anladığım kadarıyla seveceğim türde :)
YanıtlaSilseversin bence, bizim büyük çaresizliğimiz kitabı çok meşhur,
Silfilmide var :)
Fotoğrafik hafızaya sahip biri olarak görsellerden betimlemelerden yararlanan ve düşsel yolculuğa çıkaran yazarları beğeniyle okuyorum. Bu güzel paylaşımın için teşekkürler, benim ufku geniş sonsuz mavim :)
YanıtlaSilrenkli masalımm o zaman seveceğini düşünüyorum :)
Silsevgilerimle..