25 Kasım 2021 Perşembe

Kendine Ait Bir Hayat- Marion Milner

 


Psikanalist Marion Milner, yirmi altı yaşındayken şahsi ve ilginç bir deneye girişir. Kendisini nelerin mutlu ettiğini günlüğüne kaydeder. Amacı, hayatında  tesadüfen karşısına çıkan mutluluk anlarını arttırmaktır. İç dünyasını keşfederken, Piaget'nin çocuk zihniyle ve algı tarzıyla ilgili görüşlerine varır. Otomatik benliğin, otomatik zihnin tepkilerini analiz eder. 

Zihin gözünün, geveze yankıların, ben merkezli yaygaracı dırıltıların  nedenini arar. Bu minvalde kör düşünce kavramının bencilce olduğunu saptar. Bu düşünme tarzından sonra gözlemlerinin iki tür dikkatte yoğunlaştığını ayrımsar:
1-Dar dikkat: Bu ilk algı şekli otomatik. Bu tür ilginin dar bir odağı var, anlık çıkarlara hizmet eder ve geri kalanları görmezden gelen dikkat.
2- Geniş dikkat: Geniş bir odakta atalardan yüklenen olumsuz kodlarla, aileden gelen genetik yatkınlıklarla verilen tepkilerden uzakta kalan dikkat. Ben'i ilgilendiren şahsi gaile ve kaygının ötesinde büyük bir tatmin hissi veren dikkat. Çünkü bu dikkatte birey, dar dikkatte görmezden geldiği durumların da farkında oluyor dolayısıyla kendini olumsuz, öğretilmiş tepkilerle sınırlandırmıyor. 

Bu noktadan hareketle kendine iki kural belirliyor:

1-İnsanın içini karartan herhangi bir kaygı ya da dargınlık yükü asla göründüğü şey değildir. Ne zaman üzerimde bir bulut gibi asılı dursa ve dağılmayı reddetse bilmeliyim ki, kör düşünce alanından geliyor ve beni asıl kaygılandıran şey benden gizleniyordur.

2- Hem kendinde hem başkalarında bu tür duygular üzerine akıl yürütmek boşunadır. Saplantılı korkular ya da kaygılar karşısında fikir yürütmenin neden işe yaramadığını anlamaya başlamıştım çünkü kaynakları aklın ve sağduyunun kapsama alanı dışındaydı. Zihnin ıssızlıklarında, bir şeyin hem kendisi hem de başka bir şey olabildiği yerlerde gelişiyorlardı ve onlarla başa çıkmanın tek yolu; makul olmaya dair bütün teşebbüsleri bırakıp düşüncelere hürriyet tanımaktı. 

Özetle; zihnimizi tesiri altına alan, kendi dileklerimizden bağımsız bir dünya olduğunu bilen, çoğunlukla kendimizde farkında olduğumuz sağduyulu bir düşüncede misin?
Yoksa çoğumuzun farkında olmadığı, çocukluğumuzdan miras kalma, gayet akıldışı, hem kendine hem dünyaya dair çarpık fikirler taşıyan düşüncede misin?
En önemlisi bunların farkında mısın? 

Yazarın kendi hayatından bir deneyle yola çıkarak gözlemlerini içten bir üslupla anlatması hoşuma gitti. İyi ki okudum dediğim özel kitaplardan:)

***

"Bence çağımız insanının en büyük ruhsal bunalım nedeni, gerçekten sevdiği ve sevmediği şeyleri keşfedememesi , seri üretim bir idealden ödünç almadığı, gerçekten kendisine ait olan değerleri keşfedememesidir ..."



8 yorum:

  1. İnsan kaygı gurdabına kapılması çok kötü bir durum. Günümüz kaygı üretim fabrikası gibi ayrıca.

    YanıtlaSil
  2. Okuma listesine göz gezdirirken ilgimi çekti doğrudan... Ya da geç keşfetmesi sanırım...

    YanıtlaSil
  3. çok merak ettim Bahar'cım bakayım ben de, eline sağlık:)

    YanıtlaSil
  4. Çok enteresan bir o kadar ilgi çekici, ay yeni kitap almıyorum modumu bozduruyorsunuz bana efenim yorumlarınızla, :D emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. moodunu değiştirir, okumalısın:)
      rica ederim...

      Sil