Selçuk Baran günlüğünde: ”Hiçbir şey sözcükleri kullanmak kadar güzel, büyüleyici ve heyecan verici değildir” demiş. Öykülerinde elli yıl öncesinin Ankara’sından izler gördüm. Şimdi burada yaşarken o izleri daha yakından hissettim. Her dönemin bir ruhu olmasına rağmen kişisel duyuş ve düşünüşle kişinin “birey” olma arayışını arka planda işlemiş. Kendisine çıkış yolu arayan ya da hayatını olduğu gibi kabullenen kadınları kültürel birikiminden akseden zengin bir iç görüyle anlatmış. Günümüz öykülerinin temellerini oluşturan ve onların çerçevesi diyebileceğim çok iyi öyküler, sevdimm💙
***
“İşte böyle... Bir kent kırgınıydım ben o zamanlar. Uzun örgüleri omuzlarından aşağı sallanan bir de kız çocuğu vardı. Üzeri çiçekli porselen parçacıkları, renkli camlar toplardık beraberce, işimiz buydu. Ve iki dosttuk biz. Sessizce sevişen iki sadık dost... Sonra gitti. Beni insanlara, taşıt gürültülerine, kitaplara, üzerinde sınırsız kağıt yığılı masalara bıraktı, gitti.” s.20 Kent Kırgını
“Hem insanın bir yerde denenmiş bir umudu olmalı bence... Saklı kalmalı.” s.36 Bahçede
“Oysa insan düş gücünü kullanmaktan korkmamalı. Düş gücünü kullanmaktan korkanlar günün birinde gerçeklik duygusunu da yitirirler; başkalarının da gerçek diye sundukları yalanları kabullenirler. Bu yüzden kıyıcı olurlar.” s.108 Firavun’un Mezarı
“Kırılan bir şey, der, onarıldı mı eskisinin yerini hiçbir zaman tutmaz. En iyisi atmalı onu. Hiç değilse gözümüz görmez. Gözümüz görmeyince de unutur, gideriz.” s.113 Porselen Bebek
Hiç okumadigim bir yazar araştıracağım hemen
YanıtlaSiliyi bir öykücü, önerimdir :)
SilKırılan bir şey, der, onarıldı mı eskisinin yerini hiçbir zaman tutmaz. En iyisi atmalı onu. Hiç değilse gözümüz görmez. Gözümüz görmeyince de unutur, gideriz.
YanıtlaSilbu,yeni yeni edinmeye ve uygulamaya çalıştığım bir anlayış. Burada da karşıma çıkınca daha bi hoşuma gitti.
Sevgiler
zamanla oluşuyor o sanırım, herkes yapabiliyor mu o kısmı tartışılır:)
Silsevgiler..