"Kısmetse seni tekrar görmekle bahtiyar olacağım demektir. Dehşetli korkuyorum; sevinçten ölmenin mümkün olacağına inanır mısın? Sen inanmasan bile ben kabul ediyorum: Istıraptan ölmektense, sevinçten ölmek yeğdir."
Edebiyat derslerinde görmüştük, bir sürü dönem vardı. Tanzimat dönemi, Servet-i Fünun ve Milli Edebiyat dönemi gibi.
Her dönemde yetişmiş çok büyük yazar ve şairler vardı. Ama bunların içinde biri var ki, neredeyse asırlık bir adam, Osmanlı Devleti'nin yıkılışını, Dünya Savaşı’nı da görmüş, Cumhuriyet’in kuruluşunu da.
Atatürk ile tanışıp konuşmuş, Nazım Hikmet’i kendisinin artık eski tarz kaldığını ve önemli bir şair olmadığını söylediği halde evinde ağırlamış ve kendisine hayran bırakmış bir adam.
Mehmet Akif, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim, Samipaşazade Sezai, Süleyman Nazif, Mithat Cemal gibi birçok önemli yazar-şair ile yakın arkadaş olan, 60 yaşında iken Brüksel’de tanıştığı 18 yaşındaki Maria Lucienne Sacre ile ömrünün geri kalanını geçirip hayata veda eden Abdülhak Hamid Tarhan’ı anlatıyor bu kitap. Nam-ı diğer Türk edebiyatının Şair-i Azam'ı..
Aralarındaki büyük yaş farkında rağmen ,hatta görenler onları baba kız sanıyormuş, büyük bir aşkla bağlanıyorlar birbirlerine. Hamid çapkın bir adam, içkiye-eğlenmeye çok düşkün ve zıtlıklarla dolu biri ama Lüsyen onun son aşkı olarak kalıyor.
25 senelik bir hayat geçiriyorlar beraber. Aralarında o kadar çok şey yaşanıyor ancak aşklarını yaşatmaktan hiç bir zaman yılmıyorlar.
Son yıllarında bile ölüme inat ediyor hep Abdülhak Hamid, hâlâ piyesler yazıyor titreyen elleriyle, unutulmaktan çok korkuyor.
Edebiyattan hoşlanan ve Abdülhak Hamid’in hayatını merak edenlere okumalarını öneririm, çok sıra dışı ve etkileyici bir hayatı var çünkü.
bir yangın şahane bir şehri küller vadisine dönüştürür
bir olay okyanus gibi bir kalbi ,gözyaşına dönüştürür
ölüm, görkemli bir beyni akrep yuvasına çevirir,
bir zelzele, dağları bir avuç toza indirger
bütün bunların olması mümkündür.çünkü sen benden uzaksın
sonsuza kadar dönmezsen bunlar hep senin eserin olacak ; ceza gününde sorumlu olursun
iyi etmiyorsun lüsyen,sana yakışmaz
gel!
bir olay okyanus gibi bir kalbi ,gözyaşına dönüştürür
ölüm, görkemli bir beyni akrep yuvasına çevirir,
bir zelzele, dağları bir avuç toza indirger
bütün bunların olması mümkündür.çünkü sen benden uzaksın
sonsuza kadar dönmezsen bunlar hep senin eserin olacak ; ceza gününde sorumlu olursun
iyi etmiyorsun lüsyen,sana yakışmaz
gel!
Hamid 1921
canım benım vay beeee dedım varmı böyle aşklar kaldımı kaldısa bende ıstoyorumkı*-*
YanıtlaSilben de okurken öyle dedim bircancım,
Silkadının Hamit'e yazdığı sözler, o içtenlik doyumsuzdu :)
Böyle gerçek hayattan parçalar olan kitapları çok seviyorum. Bir de içünde aşk varsa tam benlik demektir :)
YanıtlaSilSayende kitap sevgim yeniden canlandı :)
Sevgilerimle
Yaşanmış, tarihin koynunda gizlenmiş okunası bir aşk hikayesi
Siltam senlik :)
aaa bu durum mutlu etti beni, harika :)
benden de sevgiler, öpücükler..
Hayatımda okuduğum en iyi kitaplardan ve en iyi hayat hikayelerinden biriydi,lezzeti dimağımda
YanıtlaSilGerçekten çyleydi reyhancım ben de çok beğendim :)
Silsevgilerimle
Her şey eski zamanda pek nazik, pek içten, pek tutkuluymuş. Üslup bile yeri yerinden oynatırmış hani.. Ah o zamanlardan kalan bir mektup olsaydım ya ben :)
YanıtlaSilgerçekten öyleymiş şebnemcim nasıl bir aşk, nasıl bir tutku hayran kalmamak mümkün değil :)
SilHep düşünmüşümdür sanatçı bir eş,nasıl oludu diye. Aşkı yaşayışları bile farklı olurdu herhalde .zor mu,kolay mı bu konuda fikrim yok. Sadece çok tutuklu olduğu kesin ...yazın için çok teşekkürler..
YanıtlaSilçok gel gitli olur bence ya da zor. sanatçılar biraz daha özgürlüklerine, yalnızlıklarına düşkünler o nedenle gerçekten seven bir yürek belki bu yönü tolere edebilir. bilemiyorum benim ki de tahmin işte :)
Silrica ederim :)
Okumuştum bu kitabı yazmıştım da
YanıtlaSil:)
Nasıl büyük bir aşkmış dimi ve ne günlermiş. Nasıl başka bir hayat yaşamışlar.
Ben çok beğenmiştim kitabı
:)
hatırlıyorum:)
Silhayran kaldım ben de müthiş:)