Üzerine kışın kareli gömlek ve renkli sweatshirtler
giyerdi. Büyük sırt çantasında fotoğraf makinesi ve küçük bir not defteri
olurdu. Duman, Bonomo ve rock grupları dinlemeyi severdi. Konserlerini kaçırmazdı onların. Hatta Bonomo ile yakın arkadaş
olmuştu. Onunla fotoğrafları vardı.
Okuduğu şehirden memlekete
gelince arkadaşlarının düğünlerinde, özel günlerinde hep yanlarında olur ve
fotoğraflarını çekerdi. Gazeteciliği okuyordu ama herkes onu daha çok düğün fotoğrafçısı olarak görüyordu nedense. Çok güzel fotoğraf çalışmaları vardı. Okuduğu şehirde ve memleketteki yerel gazetelerde
haberleri çıkardı. Haberlerini kesip kesip eve getirirdi. En çok da onun
haberlerinden annesi gurur duyardı. Her dönem onur belgesi alırdı. Şimdi ise
son sınıfta gireceği sınavlar için ter döküyordu. İleride bir Cüneyt Özdemir olabilir o da.
Okuduğu şehirde en
sık uğradığı yerlerden biri Sokak Kitabevi'ydi. Sokak Kitabevi'nde zaman
geçirmeyi ve yeni kitaplar almayı severdi. Yazarlarla, sanatçılarla söyleşilere katılırdı. Memlekete gelirken yeni kitaplar
getirirdi. Ot ve sabit fikir gibi dergilerini de edebiyat tutkunu ablalarına
getirirdi. Ablaları ona güncel ayaklı kütüphane derlerdi ya da evin en küçüğü
olduğu için onlardan sürekli harçlık aşırmanın yollarını denediği için ona sevimli
vurguncu derlerdi. Bilgisayarına hep yeni filmler yükler sonra da ablaları
tatilde onun yüklediği filmleri izlerlerdi. Az konuşur o da ablaları gibi gizli
gizli yazardı. Bazen kendi dünyasına saklanır kimse bulamazdı onu. Çok titiz ve düzenliydi. Saçları ile uğraşmayı değişik şekiller vermeyi severdi. Kollarına dövme şeklinde yaptırdığı şiiri hiç bir zaman tam okutmamıştır kimseye. Aslında çok duygusaldı. O evin en küçüğü olduğu için ailesinin
gözünde hiç büyümüyordu. Bir yılbaşı gecesi doğmuştu. Küçükken onun doğumundan sonra evde hindi pişirilmesi adet olmuştu. Ancak şimdiki yılbaşı günlerinde o, başka bir şehirde olsa da babası bu geleneği sürdürmeye çalışıyordu. Yılbaşında doğmuş inatçı bir oğlaktı o da. Yeğenlerini çok sever onların taklitlerini çok güzel yapardı. Her yemekten sonra canı muhakkak şekerli bir şey yemek isterdi. Ablalarından en çok mozaik pasta yapmalarını isterdi. Rivayete göre sevgililerinden de bunu istermiş. Çünkü annesi bir gün evde yapılmış, kim tarafından yapıldığı bilinmeyen bol çikolatalı, fındıklı bir mozaik pastayı görünce böyle bir tahmin yürütmüştü.
Hep üç büyük şehirden birinde
okumayı hayal ederdi. Hayalini okurken gerçekleştiremedi ama o üç büyük
şehirden birinde iyi bir gazeteci olacağı ve kendini hep geliştirmeye devam
edeceği gün gibi açıktı. Yolun hep açık olsun sanat ruhlu çocuk...
ne güzel tasvir etmişsinn :) yolu açık olsun
YanıtlaSilÖyle olur inşallah aygülcüm:)
Silsevgiler
gaduşummmm benim ya:))
YanıtlaSilne kadar güzel yazmışsın baharım ya bu tanımlamaların ve yazım şekline bayılıyorum:))
ben de senin tarzına hastayımm:)
Silçok güzel bir yazı olmuş. Duygulandım
YanıtlaSiliyi bir gözlem sonucu iyi bir yazı
öptüm kocaman :))
beğenmene sevindim, yürekten:)
Siliyi ki varsın..
ben de beğenemne sevindim gaduşum seni çok özledim yaaaa hem de çok gel ki bu şehir güzelleşsin:(
Silözledik evet hemde çoook..
SilSanat ruhlu çocuğu çok sevdim :) Hadi bakalım sanat ruhlu çocuk, devam et :)
YanıtlaSilYılmadan, yorulmadan:)
SilBol şans.
YanıtlaSil:)
öyle olsun pehitocumm:)
Sil:) Ben bu yazıyı çok önceden okumuştum hala etkisinden çıkamadım ya. Ne güzel bir yazıdır.
YanıtlaSilkardeşime ithafen :)
Silteşekkür ederim..