Soğuk içine işlemeye başlamıştır, değişik şekilli dökülen
yapraklar birbirine karışmıştır. Asit yağmurları yağmaya başlamıştır toprağına, üstüne, çatına. Kışlık elbiseler, kışlık ayakkabılar yerini almıştır.
Atılacaklar atılacak, eksik olanlar ihtiyaç kisvesi altında yeniden alınacak.
Bir oluş, bir tükeniş, evrenin kanunu yine sonbaharın içinde olacak.
Her zamanki sonbahardır görünürde herhangi bir mevsimden
daha fazlasıdır. Ama sanki huzursuz bir yanı vardır. Bütüne erişemeyen eksik
kalan bir tarafı. Gelecek kaygısı, savaş sathı. Yakınsındır en yakın, orada, kuşların kafile kafile kaçtığı bir göğün
altındasındır, hani o ilk tehlike arz eden bir yerde. Herkesin kaçmak istediği, kaçmak için yollar aradığı bir yerde. Hatlar kesik, yarının hesabı, resmi yok. İnsanın bu çorak yerde, bir zamanlar sahibi gibi hissettiği her şeyin kocaman bir hiç
olduğunu görmesi, sahiplik diye bir şeyin olmadığını görmesi aslında iyi. Buralarda tadamadığı farklı bir özgürlük duygusu gibi.
Dünyanın sakin kent diye seçtiği bir yerde leopar desenli
şalını boynuna daha sıkı dolarsın. Yürürsün yol boyu. Fırat’ın kenarında bir
nehrin altında kalan medeniyetin kalıntılarını sorgularsın. Daha önce
yaşayanları, daha önceki dünyaları, daha önce geçip gidenleri merak edersin. Sen karanlık bir çağda kaybolurken. Kimliğin
yok olurken. Bölünürken her şey, bölünmezken feryatların, dinmezken acıların ve
hala canlı rengini yitirmemişken.
Her zamanki sonbahardır görünürde herhangi bir mevsimden daha fazlasıdır. Ama sanki huzursuz bir yanı vardır. Bütüne erişemeyen eksik kalan bir tarafı. Gelecek kaygısı, savaş sathı. Yakınsındır en yakın, orada, kuşların kafile kafile kaçtığı bir göğün altındasındır, hani o ilk tehlike arz eden bir yerde. Herkesin kaçmak istediği, kaçmak için yollar aradığı bir yerde. Hatlar kesik, yarının hesabı, resmi yok. İnsanın bu çorak yerde, bir zamanlar sahibi gibi hissettiği her şeyin kocaman bir hiç olduğunu görmesi, sahiplik diye bir şeyin olmadığını görmesi aslında iyi. Buralarda tadamadığı farklı bir özgürlük duygusu gibi.
Dünyanın sakin kent diye seçtiği bir yerde leopar desenli şalını boynuna daha sıkı dolarsın. Yürürsün yol boyu. Fırat’ın kenarında bir nehrin altında kalan medeniyetin kalıntılarını sorgularsın. Daha önce yaşayanları, daha önceki dünyaları, daha önce geçip gidenleri merak edersin. Sen karanlık bir çağda kaybolurken. Kimliğin yok olurken. Bölünürken her şey, bölünmezken feryatların, dinmezken acıların ve hala canlı rengini yitirmemişken.
Ah ah, nereye baksak içimiz acıyor, huzurumuz uçtu gitti, neye tutunacağımızı şaşırdık.
YanıtlaSilkötü bir çağ ve getirileri..
SilAcının, hüznün ne kadar güzel, şiirsel bir anlatımı sevgili Bahar. Bu toprağın insanları her şeyi yaşadı. Ne yazık, asit yağmurları da kapıda.
YanıtlaSilbunlar da geçer inşallah..
SilKendimi gördüm yine her yazında olduğu gibi hislerimize tercüman olur eşsiz anlatımın yüreğine sağlık mavim...
YanıtlaSilçok teşekkür ederim canımmmm<3
Sil