Kürşat Başar'ın okuduğum ikinci romanı. Roman küçük yaşta kendi isteğiyle aniden evlenmeye karar veren bir kadın kahramanın ağzından anlatılıyor. Başlarda durağan bir evliliğin aksi yansırken kitaba, ortalarda yeni filizlenen yasak bir aşkın hareketliliği, ruhu yansıyor. Bir erkek yazarın bir kadının dilinden, ruhundan sözcükleri ustalıkla aktarması insanı gerçekten şaşırtıyor. Kitap hüzünlü bir aşk yolculuğunun yanında hayata dair pek çok öğretiyi de hatırlatmaktan geri kalmıyor.
"Hatırlamak yorucudur. Ama başarabilirseniz, hiç unutmazsanız, kaybettiklerinizi, resimleri, ayrıntıları, yüzleri,kokuları, sesleri hep yanınızda taşırsanız artık onları hatırlamanız gerekmez, çünkü onlar hep sizinle kalır.
Eğer günün birinde, gerçekten de bir başkasına, “her şey silindi ve artık yalnız sen varsın.” diyebildiyseniz ya da bunu gerçekten hissettiyseniz, bunun yalnız ayaklarınızı yerden kesen değil, aynı zamanda ne korkunç bir duygu olduğunu da bilirsiniz.
Hepimiz kalbimize saplanan gizli bir okla sokaklarda yürüyüp giden şu insanlardan çok farklı olduğumuzu, bulutların üzerine çıktığımızı sanmaz mıyız? Okun acısını duyana kadar tabi…
İsterdim ki o hayatın içinde, ikimizin arasında gizli kalan hiçbir şey olmasın. Birbirimize, kızacağımız, duymaktan korkacağımız, kişinin belki kendisine bile asla itiraf edemeyeceği şeyleri bile anlatalım.O kadar çıplak kalalım,bütün o yıllarca kurmaya çalıştığımız benliğimizi öylesine unutalım ki artık ayrı insanlar olmaktan çıkalım. Karşımızda sürekli açılan kapılardan hiç korkmadan, sonunun ne olacağını düşünmeden geçip o gizli dehlizlere girelim.
İçimde hiç nedensiz bir his vardı. Sanki onunla öyle bir şey bulacaktık ki yalnızca ikimize ait, ikimizi buluşturan,bizim farkında bile olmadığımız, yalnızca bize verilmiş ve ancak bir araya geldiğinde hayatın coşkusunu ortaya çıkartacak iki ayrı parça…
Yazık ki insan, hayatın, hızla ileriye sarılan bir görüntüler kuşağı, bir an sonra geriye bir kez daha bakmasına bile izin vermeden bitebilecek bir oyun olduğunu, ona verilmiş bu bilinmez zaman parçasında karşısına çıkan rastlantıların içinde onu en çok mutlu edenleri bulduğu an geriye kalan herşeyi boşvermek gerektiğini bilse de, yapamıyor.
Erkeklerin ne yapacağı belli olmaz, belki de onlardan bir şey beklemekle hata ediyoruz, sürekli bir şeyler yapmalarını bekleyerek asıl güzel olan anları da bozuyoruz.
Keşke, yaşamdan sonra sonsuz bir hayat bekleyen eski firavunların geleneğini izlemek yerine, onun burada, yepyeni bir ülkenin umutlarını taşıdığı günlerdeki alçak gönüllü, sıcak evini korusaydık, ölümü değil de hayatı bu kentin simgesi yapabilseydik. Keşke, bütün evlerden onun gibi pek çok insan çıkabileceğine inansaydık. "
ben de çok zevk aldım kitaptan,kitabı da çok güzel özetlemişsin baharcım :)) seysey
YanıtlaSilNurcum kısa oldu biraz ama
Siletkilenmemek mümkün değil
öptüm şekerim..
Hala elimde olan bitirmediğim kitaplardan birisi..bazen aynı anda pek çok kitap okuyorum.
YanıtlaSilKürşat Başar okumayı seviyorum.Güzel cümleler..
Ben de bazen aynı anda okuyorum
SilKürşat başar ın üslubu güzel
ben de sevdim:)
Kürşat Başarı en sevdiğim kitaplarından biridir ve inanırmısım nedense yıllardır başucumda durur
YanıtlaSilSevgiler
Ne güzell mügecim
Silözledim seni
sevgiyle...
Yazarın dili çok akıcı ve güzelmiş.Böyle romanlar çok hüzün veriyor.Kitabın sonu nasıl bitiyor bilmiyorum ama inşallah mutlu bitmiştir:)Sevgilerimle.)
YanıtlaSilTubacımm anlatırken kitabın sonunu yazmıyorum,olay örgüsünü genel hatlarıyla yazıyorum.
SilSonu hüzünlü ama...
sevgiyle..
ben de okumak istiyorum:)
YanıtlaSilOkumalısın canımm
Silbende uzun zaman önce okumuştum bir solukta çok ta beğenmiştim. Yalnız bu kitabı öneren arkadaşım Kürşat Başar'ın diğer kitaplarını önermede bir tek bununla kal dedi. O yüzden başka bir kitabına el atmaya cesaret edemedim. Yine de önerilere açığım =)
YanıtlaSilSevgiler