31 Ağustos 2025 Pazar

Anatomy of a Fall, 2023



Bir Düşüşün Anatomisi, hikayesini beğendiğim ödüllü bir Fransız filmi. Başarılı bir yazar çiftimiz var. Kadının kocası evlerinin yüksek bir yerinden düşer ve ölür. Bu bir intihar mıdır yoksa bir cinayet midir? Sırlı ölümün ardından kadın, kocasını öldürmekle suçlanır. Derin soruşturma ve olayın detaylı analizinde çiftin çalkantılı ilişkileri su yüzüne çıkar. Melekler ve iblisler iş başında. Bu ilişkinin arka planında baskı, zayıflık ve yenilgi vardır. 
Çiftin görme engelli oğulları bu mahkeme dramasında, evlilik geriliminde nasıl bir tanık olacaktır?

*
Friends dizisinin ikinci sezonunu bitirdim. Bu ara Jacques Brel ve İlhan Şeşen'i çok dinledim. Sıfırdan Yoga ve Harekete Geç yoga derslerimi bitirdim. Yaklaşık altmış saat. Evdeki ayrıntılı temizlik harekatını şimdilik sonlandırdım:)

**
Sevgiler.


25 Ağustos 2025 Pazartesi

Narziss ve Goldmund- Hermann Hesse

 


"Güneşle ay, denizle kara gibi biz de birbirimize yaklaşmakla görevlendirilmiş değiliz. Bizler, sevgili dostum, güneş ve ay gibiyiz, deniz ve kara gibi. Amacımız iç içe geçmek, birbirimize dönüşmek değil birbirimizi tanımak, birbirimizi gerçekte nasılsak öyle görüp buna saygı duymak, yani birimizin ötekinin karşıt ve bütünleyici parçası olduğunu bilmektir." (s.43)

"Ben tam bir uyanıklık içindeyim oysa sen yarı uyanıksın, hatta bazen uyuyorsun bayağı. Bana göre uyanık kişi, usunun ve bilincinin yardımıyla kendini, kendi öz varlığının en derin köşelerinde saklı us dışı güçleri, iç güdüleri ve güçsüzlükleri tanır, bunlarla nasıl başa çıkacağını bilir." (s. 44-45)

"Bizim düşünmemiz sürekli bir soyutlama, duyusal'a gözlerimizi kapama, salt ussal bir dünyanın kurulup çatılmasına yönelik bir girişimdir. Oysa sen özellikle kalıcı olmayanı, ölümlü'yü bağrına basıyor, dünyanın anlamını Ölümlü'de arıyorsun. Ölümlü'ye gözlerini kapamayarak kendini ona adıyorsun ve senin bu davranışınla ölümlü yüce bir değere kavuşarak Ezeli ve Ebedi'nin simgesine dönüşüyor. Biz düşünürler, dünyayı kendisinden soyutlayıp alarak Tanrı'ya ulaşmaya çalışıyoruz. Sen ise onun yarattığı dünyayı severek ve yeniden yaratarak Tanrı'ya yaklaşmak istiyorsun. Bunların ikisi de insanca, dolayısıyla yetersiz girişimlerdir; ama sanat daha çok bir masumiyeti ve saflığı içerir." (s.271)

"Senin kastettiğin gibi bir huzur arama bu dünyada. Bir huzur var, evet; ama içimizde sürekli yaşayıp bizden hiç ayrılmayan bir huzur değil bu. Ancak tek bir huzur var ki, onun da boyuna yeni savaşımlarla ele geçirilmesi, her gün yeniden savaşılarak kazanılması gerekiyor. Sen benim verdiğim savaşları görmüyorsun, ne bilimsel inceleme ve araştırmalarım sırasındaki savaşları biliyorsun, ne Tanrı'ya ibadet sırasındaki savaşlarımdan haberin var. Bunlardan haberin olmayışı da iyi bir şey. Bende gördüğün tek şey, senden daha az kaprislere kapılmam; buna da huzur gözüyle bakıyorsun. Ama gerçekte bir savaş bu, seninki de içinde olmak üzere doğru yolda sürdürülen her yaşam gibi savaş ve özveri." (s. 271-272)

*

Bu yaz okuduğum en iyi kitaptı!

Yaz okumaları kapsamında okuduğum diğer kitaplar:

- En Eski Yüz, Pelin Buzluk, 84 sayfa

- Bütün Öyküleri, Yusuf Atılgan, 121 sayfa

-  Anaların Hakkı, Selçuk Baran, 95 sayfa

- Deliliğe Zarif Bir Giriş, Burçe Bahadır, 112 sayfa

- Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü, Antonio Tabucchi, 55 sayfa

* *

Sevgiler.

18 Ağustos 2025 Pazartesi

Ikiru, 1952


"Yaşamak" Japon film yönetmeni Akira Kurosava’nın önemli filmlerinden biri. Onun Raşomon ve Dreams adlı filmlerini de izlemiştim. 

Filmin konusunu, yaşadığı bir rahatsızlık yüzünden doktora giden, mide kanserinin kendisine bir yıldan az ömrü bıraktığını öğrenen Tokyo'lu bir bürokratın varoluşsal yolculuğu oluşturur. Kahraman, yaklaşan ölümüyle uzlaşmak için mücadele eder. Kalan son günlerini anlamlı kılmanın farklı yollarını arar. Genel olarak değerlendirdiğimde, bu eski yapımda sinematik bir yüceltme yok hatta oldukça karanlık. Adamın bakışları ürkütüyordu beni. Ama filmi yoğunlaştığı tema bakımından beğendim. 

*

Friends'in ilk sezonunu bitirdim. 


**

Sevgiler.

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Vahşi Kadınlar- Aoko Matsuda



Alanya'da tatil yaptığım sıralarda bitirdiğim kitaptır. Bu eserde yer alan öykülerde, geleneksel Japon tiyatro ve performans sanatları olan kabuki ve rakugo eserlerine konu edilen Japon hayalet öykülerinden, kahramanlarından ilham alınmış. Her öykünün başında ilham alınan eserin özeti yer almaktadır. Her hikayede kahramanlar bir hayaletle karşılaşmaktadır.

*
 "Hiçbir talihsizliğin yaşanmadığı bir hayat yoktur." (s. 19)

**
Bitirdiğim bir  diğer eser:

- Beyaz Kitap, Han Kang, 143 sayfa

Tatil dönüşü arka planda, bakanlığın projelerindeki revize çalışmalarım devam etti. 

***

Sevgiler.








29 Temmuz 2025 Salı

The Greatest Showman, 2017



P.T. Barnum'un hayatından ilham alan cesur ve göz kamaştırıcı bir müzikal. Bir sirkin yoktan var edilme sürecinde Barnum toplum tarafından dışlanan, ucube olarak görülen, aileleri tarafından gizlenen insanları bir araya getirir. Onlarla değişik gösteriler hazırlar. Ancak giderek artan daha fazlasını başarma hırsı birtakım büyük sorunları da beraberinde getirir. Film içinde fazlaca yer alan müzik performansları ve görsel efektleri ilgi çekici. 

*

Dizi olarak Friends'e başladım. 

**

Sevgiler.

21 Temmuz 2025 Pazartesi

Saye-i Nar-ı Cüda- İnci Öztürk


Karadeniz bölgesinde geçen roman iki ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde, kahramanların geçmişe dönük yaşantılarını okudum. İkinci bölümde, geçmişle beraber şekillenen olayları. Ahmet ve Zeynep'in, gençlik yıllarında filizlenen aşkını gölgeleyen hazin olayların izlerinde yürüdüm. Yalın ve açık bir dille anlatılan, bu akıcı romanın  içinde geçmişin yükünü, acılarını, zorluklarını, aşklarını ve kahramanların çetin şartlarla mücadelelerini gördüm. Kitabın bazı kısımlarında, karakterlerin iç dünyaları büyük yazarların özdeyişleriyle bütünleştirilmişti. Bu harmanlayış ve Zeynep'in defterine düştüğü notlar hoşuma gitti. 

Bazı aşklar ne kadar köklü olursa olsun, kaderin bitmek bilmeyen oyunları o aşkın içine nar-ı cüda düşürür. Nar-ı cüda, ayrılık ateşi. O ayrılıklar mı böylesi aşkları unutulmaz kılar? Bu doğrusu, derin bir muammadır.

*

"İnsanların doyumsuz olduklarını, ellerindekiyle yetinmediklerini gördüğümde anladım. İnsanlara neler yaşattıklarını, kendi çıkarları uğruna karşılarındaki insanları nasıl harcadıklarını... İşte o anda sen geliyorsun aklıma. Karşımda olsan sana anlatırdım olanları mesela. Yahut anlatmaz yanında susardım saatlerce ve sen, konuşmasam bile anlardın beni. Ya da anlamazdın bilmiyorum. Acaba senelerce ben mi anladığını düşünmüştüm? İçimde alazlanan yangınlarımın hiçbirinin senle alakalı olmamasını dilerdim. Benim nezdimde yaşanacak bir sevda değildin elbette bundan sonra. Bizim sevdamızın bir masumiyeti vardı. Ya da ben mi öyle sanmıştım? İçinde yalan barındıran şeyler gerçek olabilir mi? Şimdi çalakalem yazdığım cümleler, satırlar, paragraflar var. Yeter mi anlatmaya olanları? Hani, diyorum, çıksan bir köşeden, otursan usulca yamacıma. Öylece sussak sonsuza kadar. Yeter mi içine düştüğüm yangınları söndürmeme? Ya da en iyisi mi sen hiç karşıma çıkma, böylesi daha iyi..." (s.103)

**

Sevgiler.