30 Aralık 2023 Cumartesi

Uçurtma- Laetitia Colombani


Fransız yazar Laetitia Colombani'nin okuduğum üçüncü kitabı: Uçurtma.

Hayatındaki acı gerçeklikten uzaklaşmak için Hindistan'a giden Lena, her sabah gittiği bir kumsalda uçurtmasıyla oynayan küçük bir kız görür. Bu kare onun hayatına başkaca bir yön verir. Hindistan'ın kültürü, gelenek ve görenekleri, baskıcı ve sert yaşam tarzı, eğitimci Lena'nın bu yerde yeni bir hayat oluşturmasına izin verecek midir?

Burada araya Kierkegaard ve şöyle söyler:

"Yaşam geriye bakarak anlaşılır. Ancak unutmamak gerekir ki ileriye bakarak yaşanmalıdır." 

***

"Rüzgar karşısında direnen bir sazlık gibiydi: Eğiliyor ama kırılmıyordu."(s.75)

"Fevrilik iyi bir danışman değildi."(s. 102)

"Yas, paylaşılmayan bir acıydı; kimse yasınızı taşımanıza yardım edemezdi. Herkes elinden geldiğince baş ediyordu."(s.75)

*

Blogda 1000. Yayın🎉

İyi seneler💙🍀





23 Aralık 2023 Cumartesi

Kuru Otlar Üstüne, 2023

 


Yıllar sonra kendimi Büyülü Fener Sineması'nda film izlemeye götürdüm. En son sinema salonunda hangi filmi izlediğimi hatırlamıyordum. O yüzden biraz heyecanlandım... 

Kuru Otlar Üstüne, doğuda görev yapan bir öğretmenin sınırlanan, taşrada başkalaşan dünyasına odaklanıyordu. İlk görev yerim Muş'u, ilk öğrencilerimi, yaşadığım zorlukları hatırladım. Genel olarak tema: taşranın politik gerçekleri, oraya hakim olan alt kültürün zihniyetleri, yoksulluk, gelişime gösterilen direnç şeklinde uzayıp gidiyordu. Merkez ve taşra arasındaki görüş ayrılıkları, görmezden gelinen çaresizlikleri, mücadele etmek yerine kaçmayı düşünen, kendini geliştirmeye çalışan ama gelişimini tamamlayamayan yarı aydın insanların hayatları, çarpık ilişkileri... 

Filmdeki fotoğraf kareleri, ören yeri olarak memleketimden Nemrut'un seçilmesi, Nuray karakteriyle Samet öğretmenin yemek masasındaki konuşmaları hoşuma gitti...

*

“Kramer Kramer’e Karşı” adlı filmi de izledim.

**

Tatlı dizim “Seinfeld” dokuzuncu sezona geçtim.


 

20 Aralık 2023 Çarşamba

Cıs - Hakan Sarıpolat


Gerçeküstü bir alemle, gerçek bir alem arasındaki keskin sınırları ortadan kaldıran, kendine yeni olasılıklar düzlemi açan tılsımlı öyküler. Büyülü gerçeklik izinde yürüyen kahramanlar...

Güvercinler, hakiki kokular, korkular, ölümler, kalanlara gözüken rengarenk kelebekler, bir sırrı hatırlatan gözler, sorumluluklar sarkacında ufalanan hayaller, atlı karıncalar, her şeye rağmen canlanan, diri kalan umutlar. Akıcı ve açık bir üslup...

Kitabın giriş bölümünde yad edilen Gabriel Garcia Marquez, bir demeçte: "Sürrealizm sokaklarda geziyor." demiş. Bana kalırsa Hakan Sarıpolat, Gabo'nun bahsettiği  sokaklarda gezinen sürrealizmi özgün öykü atmosferiyle çok iyi bütünleştirmiş👍💙

***

"Bir yanıp bir sönen ışık eşliğinde karanlığı izlemeye koyuluyorum. İnsan bazen görmediği bir şeyi de izlemek istiyor. Boşluğu. Aslında boş olmadığını bildiği. İşte en korkuncu da bu." (s. 66)

"Sevgiyi göstermek için sözcüklere gerek olmadığını anladım o an." (s. 74)

"Dünyanın bütün çocukları aynı renk." (s. 86)



19 Aralık 2023 Salı

KE ÇOCUK, 10. Sayı

 


KE ÇOCUK Kasım-Aralık onuncu sayısında "Fırfır'ın Bağcıkları" adlı çocuk hikayem yer aldı...




16 Aralık 2023 Cumartesi

avokadoyu sevme çabaları

 


Kahvaltı için ballı cevizli avokadoyu denedim, sevemedim...

Limon suyu, maydanoz ve nane ile yapılan mezesini denedim, sevemedim...

Avokadoyu dilimleyip tere yağında arkalı önlü pişirdikten sonra içine hindi füme, en üste kaşar ekledim. Bu tarifi az da olsa yiyebildim...

Farklı denemelerim sonrasında beğendiğim tarif şu oldu:

-Yarım avokado, labne peynir, karabiber, tuz. 

Hepsini karıştırdıktan sonra dilimlenmiş tam buğday ekmeğine sürüp yiyince aradığım tarif bu dedim...

Onu sevmek için bu kadar çabalamama gerek var mıydı? 

Bilmiyorum:)

29 Kasım 2023 Çarşamba

A Raisin in the Sun, 1961


Chicago'nun güneyinde yaşayan Afro-Amerikan bir ailenin yaşam mücadelesini konu edinen film,  Amerikalı yazar Lorraine Hansberry’nin Güneşte Bir Leke adlı tiyatro oyunundan uyarlanmış. Bu oyun, yazarın kendi ailesinin yaşadığı zorluklardan yola çıkılarak yazılmış. Diyaloglar uzun ve anlamlı olunca eserin bir tiyatro ya da kitapla bağlantısı olduğunu kestirebiliyorsunuz. Irkçılık, kuşak çatışması, aile değerleri üzerine gölge düşüren paranın gücü, ekonomik sıkıntılar, yoksulluk işlenen başlıca temalardı...

Evet hala siyah beyaz filmler izleyebiliyorum:) Robert McKee, kitabında bu filmin giriş sahnesini çok anlatmıştı o yüzden merak etmiştim. 

*

Seinfeld, sekizinci sezona geçildi.

26 Kasım 2023 Pazar

Gece Yarısı Kütüphanesi- Matt Haig



Yaklaş. Burada koca bir boşluk var. O boşlukta kök ağacın, otantik benliğine işleyen her şey var. Ondan uzanan onlarca dal. İhtimaller, varsayımlar, ...-olsaydı şeklinde yükselen dallar. İçinde kalan o ihtimalleri, seçemediğin hayatları mı yaşamak istiyorsun? O zaman hazırlan bebeğim, burada her şey mümkün. Gece Yarısı Kütüphanesi'ne gidiyoruz. Karanlığınla, sosyal maskelerini bir kenara bırakarak varacağız oraya. Yüzleşmediğin, kaçındığın, korktuğun gerçeklerinle... Raflara bak, orada seçemediğin hayatların kitapları dizilmiş. Haydi bir kitap seç ve oradaki kahraman ol. Hangi kitabı seçersen seç, kırgınlıkların, korkuların, endişelerin, heyecanların, sevinçlerin, aşkların, ayrılıkların, başarıların, başaramayışların, haksızlıklar, kaybedişlerin, ölümü yakından tanımaların, suçlamaların, suçlu arayışların, şikayetlerin, yoklukların, zenginliklerin vs. olacak.  Sıralasam bunları sayfalarca uzar gider... Her hayatın farklı bir bedeli olacak. Gözün ne geçmişte, ne olamayanda, ne de geleceğin kaygısında kalsın. Hangi hayatı seçersen seç, hepsinin mayasında eksiklikler, zıtlıklar olacak. Önünde uzayan tek bir hayat var, senden bir tane var. Belki de yanlış olan, pişmanlıklarının şu anki hayatına hükmetmesine izin vermendir...

***

"Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı değildir." (S.91)

"Hayatta kalıplar var. Ritimler. Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde, hüznün trajedinin başarısızlığın ya da korkunun, tek bir var oluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek çok kolay. Demek istediğim acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün olmayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar."(s.177-178)

19 Kasım 2023 Pazar

Onuncu Ay- Ayla Burçin Kahraman

 


Yaşadığımız hayatın kıyısından kopup gelen yaşantılar. Geride kalanlar, bitmeyen senfoniler, uyumsuz ilişkiler, bir yere ait olamamanın sancıları. Zorlayan yaşamla barışık olmak için uğraşan kahramanlar. Zamanı varoluşun tecrübesinde öğütmek. Kaçılan gerçeklerin farklı yüze evrildiğini görmek. Aslında o gerçeklerin hiçbir yere gitmediğini onaylayan, farklı bir boyuta geçtiğini vurgulayan şaşırtıcı sonlar. Gözlemlerle, çağrışımlarla, derin duyuşlarla örülmüş dünyaları aktaran dile hakim, açık ve dostane bir üslup👍🥰💙

 İyi ki!

***

"Dehşetle beleren göz bebekleri büyüdükçe büyümüş, neredeyse yüzünün tamamını kaplamış. Gözlerini kırpsa onu hayata bağlayan ince çizginin üstünden düşüverecek sanki. İnsan hiç yaşamadığı bir hayatı kaybetmekten korkar mı?" (s.41)

"Ruhuma yerleşen kabul görme dürtüsü tek başınalığımı örtbas etmek için var gücüyle çalışmaya başlıyor. O zamandan beri canımı sıkan her şeyi katlanabilir sayıyor, hayatta bulamadığım ne varsa sabırda bulurum sanıyorum."(s.82)

"Kiminin hayatı, izleyenleri tatmin eden bir sonuca bağlanmıştı mükemmel bir roman gibi. Kimininki sebepsiz sonuçsuz kalmıştı, hayat gibi."(s.91)





17 Kasım 2023 Cuma

Holy Spider, 2022


Yönetmen Ali Abbasi'nin gerilim filmi Kutsal Örümcek, gerçek bir davadan yola çıkar. 2000-2001 yılları arasında İran'ın Meşhed kentinde sokak fahişelerini, dini bir amaçla hedef alan ve on altı kadını öldüren seri katil Saeed Hanai'nin hikayesine dayanır. Bu seri katili araştıran kurgusal bir kadın gazeteci tasvir edilir...

Filmin arka planında, İran'ın yargı sistemini, cinsiyet politikasını ve toplumsal sert gerçeklerini okuyabilirsin...

12 Kasım 2023 Pazar

Siyah Takım Elbiseli Adam- Stephen King

    

"Birileri sonradan bulup okuyacaktır yazdıklarımı. Bundan adım gibi eminim çünkü üzerinde GÜNLÜK yazan bir deftere, sahibi öldükten sonra bakmak insanın tabiatında vardır. O yüzden evet, yazdıklarımı muhtemelen birileri okuyacak. Asıl soru okuduklarına inanıp inanmayacakları. Büyük ihtimalle inanamayacaklar ama bunun bir önemi yok. Benim derdim inanılmak değil, özgür kalmak. Yazarak özgürlüğe kavuşabilir insan, yaşamdan bunu öğrendim." (s.7-8)

"Ama inanmıştım ona. Bir şekilde ona tamamen inanmıştım, yüreğimizle hayal ettiğimiz en korkunç şeylere bir şekilde inanmaya her zaman meyilli olduğumuzdan olsa gerek, inanmıştım." (S. 42)

*

İki öyküden oluşuyor kitap. O. Henry Ödülü'ne layık görülen Siyah Takım Elbiseli Adam ve Nathaniel Hawthore'un Genç Goodman Brown adlı öyküsü. Bu öyküde Amerikan edebiyatının önemli öykülerinden biri olma özelliğine sahip👍🤩

Lise yıllarında heyecanla Stephen King kitapları arayan o kız için okundu bu kitap🥰

**

Georges Perec'in, Harikalar Odası adlı kitabını da okudum ama onu pek sevemedim☺️

7 Kasım 2023 Salı

Edebiyatist, 50. sayı


 Edebiyatist'in (Kasım- Aralık) 50. sayısı yayımlandı...

"Gök Kırağı" adlı öyküm yeni sayıda...


4 Kasım 2023 Cumartesi

Submarine, 2010

 


oğu insan kendini yeryüzünde benzeri olmayan bireyler olarak görür. Bu düşünce onları her şey yolundaymış gibi yataklarından kalkmalarını, yemek yemelerini ve boş boş gezinmeleri için motive eder. Adım Oliver Tate."

Denizaltı, bu cümlelerle başlar... Oliver, on beş yaşında bir genç. Kendinden uzak, birbirlerinden uzak ebeveynlerinin ilişkilerini kurtarmaya çalışır. Okulundan Jordana adında bir kıza aşık olur. Hem aşkını yaşama, yaşatma; hem de ailesini boşanmanın eşiğinden kurtarma çabaları Oliver'i epey uğraştıracaktır. Submarine, bana göre, hem komik hem de melankolikti...

Film boyunca, mücadele ergeni Oliver'in yaşadıkları Alex Turner şarkılarıyla taçlanır. Bu  şarkılar müzik listende uzunca bir süre kalabilir...

*

Star Wars 7 izlendi.

1 Kasım 2023 Çarşamba

Öykü Gazetesi, kasım

 

 

Ve veya Öykü Gazetesi yeniden yayımlanmaya başladı. 

Kasım sayısında "Yitirilen" adlı öykümle...

https://www.veveya.net/oykugazetesi


22 Ekim 2023 Pazar

Finding Vivian Maier, 2013

 


Vivian Maier'in fotoğraflarına, okumayı sevdiğim edebiyat içerikli adreslerde rastlamıştım. Hoşuma gitmişti. Daha sonra biyografisinin anlatıldığı belgesel tarzı filmini yorumlara takılmadan izledim. Chicago'lu tarihçi John Maloof bir müzayededen rastgele bir koli fotoğraf alır. Vivian'ın fotoğrafları bu şekilde başkalarına ulaşır. Hayatı boyunca çocuk bakıcılığı yapmış ve boynunda fotoğraf makinesiyle değişik fotoğraflar çekmiş yalnız bir kadının hikayesi, filmin merkezini oluşturur. Sanat dünyası onun fotoğraflarını kabul etmese de, fotoğrafları tanınır. Portre fotoğrafları kişinin o alanına bir müddet girmenizi sağlar. Bir yabancının alanında kısa süre kalmak ve o anı durdurmak gibi bir eyleme benzer. Bu fotoğrafların içeriğini salt portre fotoğrafları oluşturmaz. Onun objektifinden yansıyan sokaktaki farklı manzaralar demek daha yerinde olur... 


*
Star Wars 6 izlendi, Seinfeld'i bu ara yoğunluktan ihmal ettim.

18 Ekim 2023 Çarşamba

Köpek gibi Büyütülmüş Çocuk- Bruce D. Perry, Maia Szalavitz



Bu kitap, hayatta neden bazı çocuklar kahramana dönüşürken, bazılarının cani sosyopatlara dönüştüğü sorusuna cevap vermeye çalışıyor. Yazarlardan biri, çocuk psikiyatri profesörü. Tedavi etmeye çalıştığı çocukların nasıl değiştiğini, değişebileceğini anlatıyor. İnsanlar duygusal kötü etkilere karşı çok hassas varlıklardır. Yaşama dair bütün ritüelleri nasıl ailelerinden yadigar alıyorlarsa, taciz, şiddet, baskı gibi eğilimleri de nesilden nesle aktarıyorlar. Bu noktada Aristo'nun, insan politik bir hayvandır, cümlesi yürürlüğe giriyor. Buradaki trajik hikayeler çocukların dünyasında yetiştirici rolündeki insanların nasıl izler bırakacağının kanıtını sunuyor. Bu anlamda nasıl bir yol izlenmeli, düşünce konseptleri nasıl değiştirilmeli, spotları hangi yönteme çevirmeli bunların hepsine bir uzman gözünden faydalı yanıtlar aktarılıyor. Travmatize olmuş çocuklarla yapılan klinik çalışmalar, kötü muamele görmüş çocuklara uygulanan terapötik yaklaşımlar, travma karşısında geliştirilen dissosiyasyon tepkileri...  Bazı hikayeler dehşet verici, kitabı yarım bırakmakla bırakmamak arasında gidip geldim. Sonunda bırakamadım, bitirdim:)

***

"Başka seçenekleri öngörebilmek güdü kontrollerini de arttırabilir. Daha parlak bir gelecek hayal edebiliyorsan, ona göre de plan yapabilirsin. Ayrıca kendini daha iyi koşullarda düşünebilmen başkalarıyla olan ilişkilerini de iyileştirebilir. Eğer gelecekle ilgili sonuçlara göre plan yapabiliyorsan, kendini gelecekteki "ben"inle özdeşleştirebiliyorsun demektir. Kendini farklı bir ortamda düşünebilmek diğerlerinin farklı bakış açılarını anlamaktan pek farklı değildir. Buna rağmen, yalnızca zeka bir çocuğun doğru yolda ilerlemesi için yeterli değildir."

"Bir çocuğun beyni sözcüklerden, derslerden ve düzenlenmiş faaliyetlerden daha fazlasına ihtiyaç duyar: sevgiye, arkadaşlığa, oyun oynama ve gündüz hayalleri kurma özgürlüğüne ihtiyaç duyar."

"En güçlü terapi insan sevgisidir."

14 Ekim 2023 Cumartesi

çember


Fon/ Zemin: Laciverte çalan bir mavi, turkuaz. Mavinin her tonundan bir tutam.

Şekil: Hayatın seni içine attığı çemberler. Çember içinde başka başka çemberler. Onların içinde nefes alan kendimi görüyorum. O masum kızı çok seviyorum. Öyle güzel, öyle güçlü ve inançlı ki....

Oraya gülümseyerek, karanlığın içindeyken bile görebildiğim ışık huzmelerini kuşanarak bakıyorum. Feri sönen gözlerime aldırmadan bakıyorum. Hayatta hiç bir şeye şaşırmıyorum. Her an her şey olabilir, herkes her şeyi yapabilir. Başıma gelenleri tekamül yolculuğuma ekleyerek duruyorum. Orada. Cumhuriyet Senfoni Orkestrası'nın yeni binasında geziyorum. Kızımla, yol arkadaşımla, sevdiceğimle, ışığımla... 

Güç seninle olsun, Yodaaa kalp kalp💓




3 Ekim 2023 Salı

Asteroid City, 2023


Asteroidler, Güneş'in etrafında dolaşan küçük ve taş benzeri gök cisimleridir. Asteroid City ise, bir çöl kasabası. Yıl, 1955. Kıdemsiz yıldız gözlemcileri, askeri uzay öğrencileri kongresi, öğrenciler ve aileleri, akademik başarı için bir proje etrafında bu çölde bir araya gelirler. Hızlı geçişlerin yansıdığı bu bilim kurguda, olağan üstü ve olağan durumlar birbirini takip eder...

Yönetmen Wes Anderson'un daha önceki filmlerinden aşina olduğum pastel tonları, kıyafetleri, retro fütüristik havayı ve seçtiği klas müzikleri bu filmde de görmek mümkün. Tematik olarak, çoğunlukla işlediği aile, aşk, babalık duygusu, depresifliğe bağlamayan tatlı hüznü yeniden hissettim. Oyuncu kadrosu takdir ettiğim oyunculardan oluşuyordu onların yaşlı halini izlemek zamana karşı koyamayışımızı hatırlattı. Yemek yaparken filmin müziklerini dinlemek keyif verici, deneyebilirsin. İlk kez bir Wes Anderson filmi izleyeceksen bu filmle başlamamalısın...

*

Star Wars 5 izlendi. Seinfeld yedinci sezona geçildi. 

30 Eylül 2023 Cumartesi

İç Kitabı- Ece Temelkuran


(......)

"Bir taş sabreder yalnızca. Zamanı dilenir zamandan. Taşın silahı sabretmektir. Taşın silahı, acıyı gövdesinden hakkıyla geçirebilme becerisidir. Çünkü nasıl bir taş kendi ağırlığındaysa, tutuluşların acısı da ancak kendi kadardır. Fazlası var sanılacaktır; ancak, bilin ki, tutuluşun acısı sadece kendi kadardır. Katlanmak için zamandan zaman dilenmek gerekir. Tutulmuşlara verilecek ilk tavsiye budur.

Yine de tutulmakla ilgili, cümle mahlukattan saklanan bilgi, bir talihsizliktir ki, sadece taşa bahşedilmiştir. O da, tutuluştan çabucak ve sağ salim kurtulma bilgisidir. Zamandan zaman dilenmeden, beklemeden, sabretmeden kurtulmayı tutuluştan sadece taşlar bilir. Elbette açık edemem bu bilgiyi. Lanetler yoksa beni bilge zaman. Ama yine de şu kadarını söylemeden geçemeyeceğim, acısını düşündükçe tutuluşun, söylemeden edemeyeceğim.

Kırılmaktır sır.

Kırılmak sır. Tutulmuş yanını olduğun yerde bırakıp, tutulmayı bırakıp, bir başka taş olmaktır artık. "Ben", başkaları olur artık o zaman. Ama elbette bir taşın gücü yeter bu sabırsızlığın bedelini ödemeye. Artık hiç tutulmayacak olmanın lanetli katılığını, küçülmüş ve katılaşmış gövdesini sonsuzluğa doğru sürükleyip götürmeyi ancak bir taş becerebilir. 

Taş başlangıçta katı değildir. Fakat taş öğrenir. Ve taş, işte taş olmayı, böyle tutulup kırılarak öğrenir."

(s.92-93-94)

(.....)

22 Eylül 2023 Cuma

Yürümenin Felsefesi- Frederic Gros



Yürümeyi, tinsel, fiziksel, mistik ve felsefi açıdan ele alan bir eser.
Yaratma cesaretini yürümekle özdeşleştiren Nietzsche, Rimbaud, Kant, Thoreau, Nerval gibi düşünürlerden, günümüz meta saltanatına karşı koyan yıkıcı, kentli flaneur-a dönüşen gezginlerin hayatlarına uzanan bir yolculuğu bölümler halinde sunar.

Kitaptaki konular:
“Yürümek Spor Değildir, Özgürlükler, Niçin bu kadar iyi bir yürüyüşçüyüm?(Nietzsche), Dışarısı, Yavaşlık, Kaçma Arzusu(Rimbaud), Yalnızlıklar, Sessizlikler, Yürüyenin Gündüz Düşleri(Rousseau), Sonsuzluklar, Yabanın Fethi(Thoreau), Enerji, Hac Yolculuğu, Yenilenme ve Mevcudiyet, Kinik Yaklaşım, İyi Olma Halleri, Melankolik Aylaklık(Nerval), Gündelik Gezinti(Kant), Gezintiler, Parklar ve Bahçeler, kenti Flaneur, Yer Çekimi, Temel Şeyler, Mistik Siyasetçi(Gandi), Tekrar” şeklinde başlıklandırılır...

***

“Thoreau, ‘Sanki sonsuzluğu yaralamadan zamanı öldürebilirmişiz gibi,’ diye yazmıştı. Zamanı öldürmek için değil, bağrımıza basmak, yapraklarını, çiçeklerini teker teker, saniye saniye koparmak için yürürüz. Zaman öldürmeye, sıkıntıyı alt etmeye, bedeni ve zihni eğlendirmeye yarayan her şey çok ağırdır. Götüreceklerimizle, bırakacaklarımızı seçerken, ne pimpiriklenmek, ne görünüşü, rahatlığı ve tarzı düşünmek, ne de toplumsal hesaplamalar yapmak gerekir. Önemli olan tek şey, ağırlık ile verim arasında kurulacak sıkı bir ilişkidir. Yürürken yalnızca zaruri olana ihtiyacınız vardır.”

“Yalnız yürü.
Çağrına kulak vermiyorlarsa eğer, yalnız yürü;
Korkar da dehşet içinde duvara dönerlerse yüzlerini,
Ah sen, kara bahtlı,
Aç zihnini ve yalnız konuş.
Yoldan cayar da bırakırlarsa yabanda seni,
Ah sen, kara bahtlı,
Yolun üstündeki dikenleri çiğne ve kana bulanmış o yolda yalnız yürü.”

3 Eylül 2023 Pazar

Fanny and Alexander, 1982


Ingmar Bergman'ın "bir film yapımcısı olarak hayatımın toplamı" diye tanımladığı film, 1970'li yıllarda İsveç'in Uppsala kentinde sakin bir hayat yaşayan, geniş bir ailenin hikayesiyle başlar. Fanny ve Alexander, iki kardeştir ve babalarını kaybederler. Kısa bir zaman sonra anneleri bir rahiple evlenir. Annelerinin bu kararıyla çocukların hayatı bambaşka bir yere doğru sürüklenir...

Bana kalırsa, Bergman'ın bilindik hikayeler içinde kendi hayal gücünü konuşturması onun özgünlüğünü oluşturuyor. Filme salt bir din eleştirisi demek sığ bir tanım olur. Aile, inanç, şiddet, hayaller, mutluluk arayışı, beklentiler, korkular, değerler, din ve dindarlık kavramlarının sorgulanması gibi konuları da eklemek yerinde olur. Bazı sahnelerin Bergman'ın çocukluk döneminde baskıcı figürlerle yaşadığı travmaların yansımaları olduğunu düşündüm. Üç saatlik filmi üç part halinde ancak izleyebildim. Orijinal hali daha uzunmuş onu düşünemiyorum.

Bir replik:

"Her şey olabilir, her şey mümkün ve olası. Zaman ve mekan yok aslında. Gerçekliğin nahif tezgahında, hayaller şekilleniyor yeni yeni motiflerle."

28 Ağustos 2023 Pazartesi

O yaz - Işıl Şenol


O yaz, 'Herkesin ansızın büyüdüğü bir yaz vardır.' cümlesiyle başlayan bir hikaye. Çocukluktan, gençlik yıllarına kadar tüm yazlarını beraber geçiren bir grup arkadaşın, yıllar sonra bir araya gelmesini ve geçmişleriyle yüzleşmelerini anlatır. İki farklı zaman diliminde yani geçmişle şimdi arasında gidip gelen bir anlatımla yaşananlar aktarılır. Okuru, romantik bir aşk masalından ziyade sürükleyici bir yolculuk beklemektedir...

*

"Zamanın geri dönüşsüzlüğü ne kadar acımasızdı."(s.176)

"Çünkü kitap okurken gerçek hayattan soyutlanıyor, o insanların dertlerini dert ediniyordu; bu onun için geçici bir mola oluyor, göğsündeki o ağır his sadece o zaman birkaç saatliğine kalkıyordu. Kitabı kapatıp da gerçek dünyaya dönünce hızla tekrar içine saplanıyordu."(s.172)

"Sanki her şey hep öyle güzel gidecek gibiydi, gençken insana hep öyle gelirdi."(s.64)

**

"Kayıp öncesi Yas" ve "Zorlayıcı Duyguları Anlamak" adlı e-kitapları da, Zeynep Selvili'nin sayesinde okudum. Teşekkürler...






25 Ağustos 2023 Cuma

Kaspar- Peter Handke


Kaspar, Almanca'da palyaço demektir. Ama o sahneye çıktığında bir komedyene benzememeli. Bir cümlenin sahibi olmalı ve o cümleyle bir şeyler yapabilmeli. Sahnedeyken suflörlerin söylediklerine karşı kendine ait olanı korumalı. Diğer cümleler onu kışkırttığı halde sessiz kalabilmeyi öğrenmeli. Nesnelere karşı, düzene karşı, buyurgan cümlelere karşı kendini bir yere koyabilmeli. Sonra seri cümleler üretebilmeli, tanınır hale gelmeli, kendine soru sorabilmeli. Alt üst olmuş dünyasını tersine çevirebilmeli, doğruluğun sahte görünümünden kaçabilmeli. Kaspar sahnede bir cümleyi üst üste tekrarlar: ”Başka birinin bir zamanlar olduğu gibi biri olmak istiyorum.” 



Boyut olarak küçük olan kitap, sayfaları ortadan ikiye bölünerek farklı bir anlatımla karşılıyor okurunu. Birinci kısım olamayan Kaspar; ikinci kısım olması gereken Kaspar’a dayatılan ona miras kalan bilgileri içeriyor, diye düşündüm. Çarpıcı ve bir o kadar düşündürücü.

***

“İşini sevdiğini dostça bir gülümsemeyle söyle. Yaşam tarzını bir anda değiştiremezsin. Herkes kendini işine vermelidir. Her adım sana tamamen doğal gelmeli. Bağımsızca hareket edebilmelisin. Dışardan görünen içerdeki değerin yoksul vekili. Özgünlük yenilik değil samimiyettir. Yaşamın altın kuralı her şeyde ılımlılıktır. Bu dünyada değişkenlik kadar değişmeyen hiçbir şey yoktur. Kötü bir başlangıç kötü bir bitiş getirir. Şartlar insanın kontrolü dışındadır fakat kendi yönetimi kendi ellerindedir. Düzenli bir oda da ruh da düzenli bir hale gelir. İkinci kere gördüğün her şeyi kendinin sayabilirsin. Araçların ilişkisi temel prensibindir. Bir oda resim kitabı gibi olmalıdır. İşine güven göstermelisin. Elde ettiklerinden gurur duyabilmelisin. Elde ettiklerin refahını tayin eder. Sen sahip olduklarınsın. Karanlık bir odada yaşamak sadece gereksiz düşünceler getirir.”(43-44)


**
Nazlı Karabıyıkoğlu'nun İskele adlı öykü kitabını da bitirdim. ( 122 sayfa)

22 Ağustos 2023 Salı

Dünyanın En Kötü İnsanı, 2021

The Worst Person in the World.

Joachim Trier'in yönettiği ve Renate Reinsve'nin ödüllü performansıyla karşıma çıkan bir Norveç draması. Julie, çok değişken bir genç kadın, istediği her şeyi yapmaktan çekinmez ancak ne istediğini kendisi de tam olarak bilmemektedir. Tıp, psikoloji ve fotoğrafçılık eğitimi alır. Toplumda bir yer edinme çabası seçtiği işlerin çeşitliliğinde de su yüzüne çıkar. Erkek arkadaşı onu çok sever ve bir çocuk yapmak ister. Fakat Julie de anne olma arzusu henüz ortaya çıkmamıştır. Bu durum onu kötü hissettirmektedir. Cesarete, motive edilmeye, yaşadığını hissettirilmeye ihtiyacı vardır. Karşısındaki adam çok anlayışlıdır, onu çok sever ama kadın, onun sosyal emirlerin etkisinde kalmasını onaylayamaz. Farklı bir arayışa girer...

Baktığımızda burada, kendi hayatını çözmekte zorlanan bir insanı sevmenin zorluklarını, en rasyonel ve özgüvenli gözüken insanların bile aşık olduktan sonra belirsiz olduklarını, romantiklerin de karmaşık bir hale dönüştüklerini görebiliriz. İnsanlar sevdiklerine zarar verdiklerini görseler de içgüdüleriyle hareket etmekten çekinmeyebilirler. Kırılganlık, şüphe, belirsizlik, sosyal emirlere itaat etmemek, onlara aykırı bir tutum içinde olmak, hep daha fazlasını istemek, bencillik ve uyum sağlayamama hissi insanı, dünyanın en kötü insanı gibi hissettirebilir..

*

Not: Star Wars 3 ve 4 izlendi. Seinfeld altıncı sezona geçildi. 

17 Ağustos 2023 Perşembe

Gün Işığının Tadı- Ewald Arenz



Sally ve Liss… Anlaşılamadıkları yerlerin en uzağında sakince yaşamak isterler. Özgürce ve kayıtsızca. Öyle bir yer var mı? Uzak bir dağ başı ya da bir çiftlik. Mesela toprakla uğraşmak...  
Sally, kurallardan örülmüş hayatından kaçar ve büyük bir çiftlikte yalnız yaşayan Liss ile yaşamaya başlar. Üzüm bağlarında çalışır, arıcılık yapar ve eski armut çeşitlerini tadar. Doğanın bir parçası olurken, kendi hikayelerini birbirlerine fısıldarlar. Böylelikle bir kaçış hikayesi, kalbi ısıtan dostluğa doğru uzanır. Onlarla bir yaz sonu mutluluğuna erişmek anlamlıydı. Bu sabah, kitabı bitirdikten sonra kitabın ayracındaki fesleğen tohumunu küçük saksıma ektim. Bakalım yeşerecek mi? Gün ışığının kokusunu da alırım belki. Fesleğenli. 

***

"Ama insanlar makine değildir. İçlerinde bir şey bozulduğunda, bazen o şeyin tekrar yeşermesi için sadece zaman vermek gerekir. Sen bunu yaptın. Bana bunu yaptın." (s.204)

"Hiçbir şey söyleyemiyordu, o bilindik beylik lafları edemiyordu.  Ve böylesi daha iyiydi. Öyle olsun. Hiç de fena değil. O hep duyduğu ama hiçbiri gerçek olmayan sözler. Onlar fenaydı işte. Onlar hiç iyi değildi."(s.202)

"Çünkü insan her zaman en kolayı değil de en dolambaçlı şeyi düşünürdü."(s.198)

"İnsanın her daim bir şeyler söylediğini anlayamıyorlardı. Ama her zaman sözcüklerle değil."(s.181)

14 Ağustos 2023 Pazartesi

yaz günü


 


"Dünyayı yapan kim?
Kuğu kuşunu ve siyah ayıyı yapan kim?
Çekirgeyi yapan kim?
Şu baktığım çekirgeyi demek istiyorum –
Otlardan hoplayıp çıkan
Elimden şeker yiyen
Aşağı yukarı oynatacak yerde
Çenesini ileri geri oynatan
Kocaman gözleriyle etrafını kolaçan eden
O solgun ön ayaklarıyla yüzünü temizleyen
Şimdi kanatlarını açıp uçup giden
Şu çekirgeyi.

Duanın gerçekten ne demek olduğunu bilmiyorum.
Nelere dikkat edeceğimi,
Otların üstüne kendimi nasıl atacağımı,
Nasıl diz çöküp bakacağımı,
Nasıl kendimi bırakıvererek
Yaşamımın kutsanacağını,
Ve kırlarda gezinmeyi
Biliyorum.
Bütün gün kendimi tümüyle buna verdim, zaten.
Söyler misiniz,
Başka ne yapmalıydım?
Her şey sonunda ölmüyor mu,
Çok kısa bir yaşamdan sonra?
Söyler misiniz,
Ne yapmayı düşünüyorsunuz
Sizin o vahşi ve biricik
Yaşamınızla?"

Mary Oliver, House of Light adlı kitabından

6 Ağustos 2023 Pazar

Bukowski'nin Oğlu- Bayram sarı



Bukowski'nin Oğlu, yer altı edebiyatının 'kirli yaşlı adam' lakaplı şahsiyeti Charles Bukowski'ye adıyla, içeriğiyle gönderme yapan bir eser.

Kitap, toplumun çoğunlukla görmezden gelinen işsizlerini, evsizlerini, bastırılmış ve eksik duyguların yarattığı bağımlılılarını; aykırı ve eleştirel bir dille yansıtan öykülerden oluşuyor. Hayalle gerçeğin ince çizgisinde gidip gelen bu öykülerde yansıtılan küçük yaşam kesitleri; hakim olan düzenin dayatmalarından çok ötede beliren var oluşların seslerine dönüşüyor. 'Beni Vur, Yazarın İnfazı' adlı öykü beğendiğim öykülerden biri oldu. Yazar bu öyküde, yazmak eylemiyle olan ilişkisini, farklı boyutlarla sorguluyor. Anlatılamayanı yazabilmenin hürlüğüne ehil olmak için yazarın da kendisine uzaktan bakması gerektiğini vurguluyor. Yer altı edebiyatını sevenlere...

***

"Asıl büyük suç kendi kendini tahrip etmek, yaşamını ve ruhunu öldürmek değil miydi?" (s.14)

"Yollarda kaldırımlarda önüme bakarak yürüyordum. Bir şeylere kırgın ve kızgındım ama ne olduğunu isimlendiremiyordum. Hayal ettiğim güzel şeyler bile hızlandırılmış film sahneleri gibi aklımdan hemen geçip çıkıyorlardı. Vakit akıyor, hiçbir şey olmuyordu."(s.40)

"Yalnızca bir el olsaydım, kalem tutan ve yazan kopuk bir el. Ama bu eli kim hareket ettirecekti? Adı sanı olmayan kitle mi? Zamanın ruhu denilen o anlaşılmaz kavram mı? Ortak bilinç dışı mı?"(s.66-67)

4 Ağustos 2023 Cuma

Ölmek- Arthur Schnitzler


 "Bilge bir insan gibi, sonsuzluğu sükunetle bekleyerek, son arzularını kaydedebilmek için her şeyden önce, hayata değer vermemeyi öğrenmesi icap ediyordu. Yapmak istediği buydu. Ölüme karşı duyduğu gizli korkuyu daima ele veren alelade bir insanın yazdığı vasiyet gibi değil. İnsan vasiyetinde elle tutulan, gözle görülen ve kendinden sonra günün birinde yok olup gitmeye mahkum olacak şeylerden söz etmemeliydi. Vasiyeti bir şiir olmalıydı: geçip gittiği dünyaya, sakin ve mütebessim bir veda."(s.26-27)


3 Ağustos 2023 Perşembe

kabuğuna


 sadece bir düşsün sen

düşler arası yolculuktasın

kendim dediğin 

yalnızca bir düşten ibaret

30 Temmuz 2023 Pazar

In the Mood for Love, 2000

 


Aşk Zamanı, eski defterlerimden birinde not aldığım bir film olarak karşıma çıktı. Nereden not aldığımı hatırlamıyorum muhtemelen bir kitapta geçmiştir. 

Yönetmen Wong Kar-wai'nin geçmiş yıllarda izlediğim Hong Kong Ekpresi filmi hoşuma gitmişti. Bu filmi de iyidir düşüncesiyle seyredeyim dedim. Film, eşlerinin başka bir ilişki yaşadığından şüphelenen iki komşunun, Bay Chow ve Bayan Chan'in hikayesini anlatıyor. Bu ikili birlikte vakit geçirdikçe derin bir duygusal bağ kurarlar ancak sadakatsiz partnerleriyle aynı yolu izlememeyi seçerler. 

Monoton bir filmdi, izlerken saate çok baktım, ne zaman bitecek diye:)

- Bu arada Star Wars1 ve 2'yi izledim. Ve tabi ki, tatlı dizim Seinfeld'de beşinci sezona devam ediyorum. 

İyi pazarlar🌸

28 Temmuz 2023 Cuma

Kısaca Felsefe- Kurtuluş Dinçer

SİMURG MİTOSU

 "Günün birinde kuşlar toplanır, hükümdarlarını seçmek isterler. Aralarından biri, Hüthüt kuşu "Sizin zaten bir hükümdarınız var ama haberiniz yok. O bize, bizden yakın da biz ondan uzağız. Hükümdar hep odur. Adı da Simurg'dur. Kaf Dağın'nda oturur. Gelin onu arayıp bulalım" der. Kuşlar bin bir özür getirip yolun çetin olduğunu, bu yolu uçmaya güçlerinin yetmeyeceğini söyleyip bağışlanmayı dileseler de, Hüthüt onları inandırır, yüreklendirir.

Binlerce kuş Hüthüt'ü kılavuz edip yola koyulur. Yolda hepsi yorgun, bitkin düşer, yolun sonunda hükümdarı görebileceklerinden umutlarını keser, birer birer itiraza kalkışırlar. Hüthüt, onların kuşkularını gidermeye çalışır ama yol çetin, uzun yoldur; aşılacak yedi vadi vardır daha önlerinde. Yorgunluğa, açlığa dayanmayanlar bırakırlar yolculuğu; sonunda geriye yalnızca otuz kuş kalır. Bu otuz kuş, yedinci vadiyi aşınca, karşılarında kocaman bir kapı görürler. Kapıda duran çavuş onları içeri almak istemez. Hüthüt diretince açar kapıyı. Kuşlar büyük bir odaya girerler, her biri odadaki tahtlardan birine oturunca, çavuş önlerine birer kağıt koyar. Okuyunca bütün yaptıklarının kağıtlarda yazılı olduğunu görür, şaşakalırlar. Kuşların şaşkınlığı sürerken, "Simurg geliyor" diye bir ses duyulur. Otuz kuş başlarını kaldırıp baktıklarında, her biri karşısındaki aynada kendi yüzünü görür. Artık ne yol kalır, ne yolcu, ne de kılavuz. 

Burada serüveni anlatılan kuşlar hakikat yolunun yolcularıdır; Hüthüt de kılavuzları, yani diyalektikçi yahut filozof. Hakikat ise insanın kendindedir, Kaf Dağı'nda değil. Ne ki o uzun yolculuğu yapmadan hakikate, yani felsefi bilgiye ulaşılmaz." (Sayfa, 14-15)

***

Konu ile alakalı olarak incelemeye aldığım diğer kitaplar:

- Felsefeye Giriş- Süleyman Hayri Bolay

- Felsefeye Giriş- Takiyettin Mengüşoğlu


27 Temmuz 2023 Perşembe

İtalyan affogato


İtalyanca’da “affogato” kelime anlamı olarak "boğulmuş" manasına geliyormuş. Bu tarifte dondurmayı kahvede boğuyoruz:) 

Önce espresso kahveyi french press bardağında demle.

Kahve demlendikten sonra büyük bir bardağın altına buz küplerini yerleştir.

Üstüne bir iki top dondurmayı ekle.

Ardından demlenmiş kahveyi bardağa boşalt.  Tatlı kaşığıyla karıştırarak hüplet. Frappucinoyu da anlattığım şekilde dondurma yerine madlen çikolatayla hazırlıyorum. Yaz günlerinde tatlı krizlerine iyi bir alternatif oluyor.


20 Temmuz 2023 Perşembe

Bibliyofil Dergisi, sayı 1

 


2015 yılında Ayraç Kitap Tahlili ve Eleştiri Dergisi'nde kitap değerlendirmeleri üzerine yazmaya başlamıştım. Uzun yıllar düzenli bir şekilde, çocuk edebiyatı da dahil olmak üzere pek çok kitap hakkında yazdım. Ayraç benim için özeldi çünkü yazarlığa başladığım ilk dergiydi. Sonra dergi yayın hayatına son verdi. 


Şimdi aynı ekiple yola, Cemil Meriç'in meşhur sözü:"kitap bir limandı benim için" diyenlerin dergisiyle yani BİBLİYOFİL'le devam ediyoruz. Bibliyofil üç ayda bir yayımlanacak. İlk sayıda Ayraç'ın yıllar önce bana gönderdiği Neslihan Önderoğlu'nun yazdığı "Tuhaf Şeyler Oluyor Bay Tarantino" üzerine yazdım. Daha doğrusu arşivimde kalmıştı bu yazı. "Bir Sinefilin Bulanıklaşan Aynası" adlı kitap değerlendirmem, ilk sayıda. Umarım  Bibliyofil, okurlarına ulaşır...



19 Temmuz 2023 Çarşamba

Mümtaz Şahsiyetlerin Kabusları- Bertrand Russell


Masadaki küçük boy kitabı açmış, karşısına çıkan sayfada Fransız şair Porphyre Eglantine'nin bir eserini okumaya başlamış: 

Chant du Neant/ Hiçliğin Şarkısı

"Koskocaman bir çölde/ Uçsuz bucaksız bir kum denizinde/ Arıyorum/ Yitik yolu arıyorum/ Bulamadığım o yolu/ Ruhum kah orada dolaşıyor kah burada/ Dört bir yanda/ Bu koskocaman boşluğun içinde/ Bitmek bilmeyen bu boşlukta/ Göz kamaştırıcı ve boğucu/ Yeknesak ve kasvetli/ Ufka doğru sonsuzca uzanan/ Bu kumda/ Arıyor ve bulamıyorum aradığımı/ Nihayet bir ses duyuyorum/ Hem sarsıcı hem de yumuşak bir ses/ Bu ses bana diyor ki:/ "Kaybolmuş bir ruh zannediyorsun kendini/ Bir ruh zannediyorsun kendini/ Yanılıyorsun/ Aslında ruh değilsin/ Kaybolmuş da değilsin/ Sen sadece bir hiçsin/ Yoksun."

Mümtaz Şahsiyetlerin Kabusları ve diğer öyküler- 177 sayfa

Kitabın fotoğrafını çekemedim. Diğer okuduğum kitaplardan birinin fotoğrafını paylaşmayı uygun gördüm. Bu süreçte yolculuğuna dahil olduğum kitaplarım:

1. Diyalog- Robert Mckee, 313 sayfa

2. Esneyen Adam- Feryal Tilmaç, 107 sayfa

3.Kedi Beşiği- Kurt Vonnegut, 233 sayfa (Bu kitabı bitirmek için ikinci denemem fakat yine bitiremedim.)

Diğer kitaplarımı azimle bitirebildiğim için kendimi kutluyorum:)

10 Temmuz 2023 Pazartesi

Hayat Yolları- Alice Miller


Köken, kalıtım ve eğitim tarafından, gerek olumlu gerekse olumsuz anlamda şekillendirilmişliğimiz ne denli güçlü olsa da yetişkin insanlar olarak bu izleri yavaş yavaş tanımaya başlayabilir ve otomat gibi hareket etmekten kurtulabiliriz. Bu izlerin ne denli farkına varırsak, çıkmaz sokaklarımızdan kurtulmamız ve yeni veriler elde edebilmemiz o denli kolaylaşacaktır. Kurtuluş yolları tıpkı kişisel kaderler gibi birbirinden oldukça farklı ve çok sayıdadır. Farklı kaderleri psikanalist yazar Alice Miller bu kitabında öyküler içinde sunmuş, iyi ki de paylaşmış…

*

“Gerçeği aramaktan kaçınarak sevgiyi kurtarmış olmayız. Bu, anne ve babalarımıza duyduğumuz sevgi için de geçerlidir. Bağışlama eğer geçmişte olanların üzerini örtüyorsa, bir yarar sağlamaz. Çünkü sevgi ve kendine ihanet bir arada var olamaz. Suçsuz insanlara yöneltilen nefret, yalandan, kendi geçmişimizdeki acının inkarından doğar. Nefret, kendine ihanete uzanan bağdır, çıkmaz sokaktır. Gerçek sevgi, gerçeğe katlanabilir.”

**
Bu süreçte bitirdiğim diğer kitaplar:

1. La Fortuna - Anıl Can 

2. Sanatçının Yolu- Julia Cameron

İkisi de çok değerli kitaplar... Işık oldular, teşekkürler Gamzoşum:)

7 Temmuz 2023 Cuma

Edebiyathaber, "Suskunluk Perdesi"


 29.06.2023

Edebiyat Haber Öykü bölümünde "Suskunluk Perdesi" adlı öyküm yer aldı...

https://www.edebiyathaber.net/oyku-suskunluk-perdesi-bahar-uysal-karakus/

Teşekkürler...

Öykünün şarkısı burada

***

Adıyaman Konteyner kentten yeni döndüm... Annemin yanında kaldım, babamın kabrini ziyaret ettim... Orada beraber kitap okuduğum, oyunlar oynadığım tatlı öğrencilerimden bir hatıra... Yanlarından ayrılmadan önce bana mektup yazdılar... Sizi özleyeceğim...




26 Haziran 2023 Pazartesi

La Collectionneuse, 1967

 


Koleksiyoncu Kadın, Fransız yönetmen Erich Rohmer'in, Six Contes Moraux (Ahlak Öyküleri) diye adlandırdığı filmlerinden biridir.
Adrien, antikayla uğraşan bir sanat taciri. 
Nişanlısı Londra'ya gidince o da tatil için sakin bir kır evini seçer. 
Bu evde entelektüel bir sanatçı olan arkadaşı Daniel ve özgür ruhlu Haydee adlı kadın da kalmaya başlar. Üç farklı karakter üzerinden, güzellik kavramı, kadın erkek ilişkileri, cinsellik, özgürlük, bağlılık, insandan insana değişen ahlak sistemleri karşılaştırılır...




25 Haziran 2023 Pazar

İshak Edebiyat, "Kintsugi ve 6.45"

 


"Kintsugi ve 6.45" adlı öyküm bugün İshak Edebiyat'ta yer aldı... 

https://www.ishakedebiyat.com/post/%C3%B6yk%C3%BC-bahar-uysal-karaku%C5%9F-kintsugi-ve-6-45

Teşekkürler...

Öykünün şarkısı burada... 





23 Haziran 2023 Cuma

İnsanın Anlam Arayışı- Viktor E. Frankl



Yirminci yüzyılın psikiyatrlarından Viktor E. Frankl bu kitapta, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki yaşadıklarını, kurucusu olduğu logoterapinin ilkeleriyle birleştirir. Ona göre, dünyada kişinin en kötü şartlarda bile yaşamını sürdürmesine, yaşamında bir anlam olduğu bilgisi kadar etkili bir şekilde yardımcı olan başka hiçbir şey yoktur. Nietzsche’nin şu sözlerinde bilgelik vardır: “Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir.” Bu söz benim de yaşam felsefemin özüdür. Bu sözlerde her psikoterapi için geçerli olan bir parola olduğunu görmek mümkün. Kitap içerik olarak, yaşamın anlamının her zaman değiştiğini ancak hiçbir zaman yok olmadığını göstermeye çalışır. “Logos” Yunanca bir kelime olup, anlamı ifade eder. Logo terapi, insan varoluşunun anlamı kadar, insanın böyle bir anlama yönelik arayışı üzerinde de odaklaşır. Bu kuram, yaşamın anlamının her zaman değiştiğini ancak hiçbir zaman yok olmadığını göstermeye çalışır. 

Logoterapiye göre bu yaşam anlamını üç farklı yoldan keşfedebiliriz: 

1. Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak; 

2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek; 

3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek. 

Bu maddeleri çok iyi bir şekilde irdelemiş. Altı çizilesi cümleler fazlaydı. Çok beğendim. Favori kitaplarım arasında yerini aldı bile💙

***

“Hiçbir insan ve hiçbir kader, bir başka insanla ya da kaderle kıyaslanamaz. Hiçbir durum kendini tekrarlamaz ve her bir durum farklı bir tepki gerektirir.” (S.93)

“Kimse başka bir insanın derinliklerini onu sevmediği sürece kavrayamaz.”

13 Haziran 2023 Salı

Sevmek Diye Bir Şey- Tarık Dursun K.



Belki bir tren gelir, gideriz hayalini kurduğumuz yerlere. Gitmenin büyüsüne kapılırız. Belki de yalnızca yer değiştiririz. Kendi kendineliği bitiremeyiz o uzaklarda da. Yeni öykülere uzanırız. Bazen sadece yaşamak oluruz. Gündelik hayatın sıradan akışında sürüklenirken, çok ufak bir anın içinde daha büyük şeyler başka bir yerlerde olup biterken bizde kendi öykümüzü okuruz. İnsanları okuruz, onların bakışını, kederini, gülüşünü, sıcaklığını... Kısa hikayelerden bir dünya kurar, oradan bakarız yeni var oluşlarımıza. İşte öyle kısa hikayeler. İçinde gurbetlik, emek, sevgi, hasret ve yoksulluk olan öyküler...

***

"Benimle olan bağı ne kadarlıktı ki zaten? Bir kuş bir evin damından öbür evin damına yüksele alçala ne kadarlık bir sürede uçarsa o kadarlık bir süreydi."

" Böyle bir şey olmamıştı, hiç geçmemişti sanki. Belki bir düştü, yalnız ben görmüştüm."

11 Haziran 2023 Pazar

Departures, 2008


Son Veda filminin ana karakteri, Japonya'da büyük bir senfoni orkestrasında çalışan çellist. Çello sanatçısını görmem filmi izleme kararımı yakinen etkilemiş olabilir:) Bu senfoni orkestrası özeldir ve bir gün ansızın dağılır. Kahramanımız işinden olur. Güzel karısıyla beraber doğduğu köye döner. "Gidişler" adlı bir tabut hazırlama ajansında kendine iş bulur ve sonrasında farklı olaylar yaşanır...

Filmin bir yerinde: "Tabuta koyma töreni, merhumun huzur içinde son yolculuğa uğurlanmasıdır," diyordu. Gerçekleştirilen her cenaze töreninde, babam gibi doğal afetlerde hayatını aniden kaybeden, bu uğurlama töreninden mahrum kalan nice canları düşündüm. İnsan nasıl doğduğunu ve öleceğini bilemiyor. Bu şekilde yaşanan ani kayıplarda ve diğerlerinde geride kalmak çok zor… Filmde aynı şekilde bir başka kahraman da şöyle söyledi: "Ölüm bir kapı. Başka bir aşamaya geçtiğimiz bir kapı. Hepimiz bir gün o kapıdan gireceğiz. Onları uğurlarken iyi yolculuklar diliyorum ve onlara yine görüşeceğiz diyorum..."

Filmde en çok etkilendiğim yerler: taş mektubunun anlatıldığı ve pek tabii çello çalınan sekanslar oldu...




10 Haziran 2023 Cumartesi

eğitici çizgi filmler

 


Okulun son günlerine yaklaştık. Birinci sınıfı bitiren öğrencilerimle okulun son haftalarını eğlenerek geçiriyoruz. Çünkü ders kitaplarını bitirdikten sonra seviye üstü bazı çalışmaları da işlemeye gayret ettim. Resim konusunda farklı çalışmalara başladım ve resim çalışmaları epey gelişti. Onun dışında baloncuk yapıyoruz, kitap okuyoruz, oyunlar oynuyoruz, animasyon filmleri ve çizgi film izliyoruz. 

İlkokul seviyesi eğitici çizgi filmler:

1. Doctor Mac Wheelie

2. Peppa Pig

3. Niloya

4. Harika Kanatlar

5. Kaplan Daniel'in Dünyası

6. Arı Maya

7. Şirinler

8. Heidi

9. Dora ve Arkadaşları

10. Gökkuşağı Ruby

Öğrencilerimin ve kızımın sevdiği çizgi filmlerin başında bunlar geliyor.

Keyifli bir hafta sonu dilerim💙

31 Mayıs 2023 Çarşamba

KE Çocuk, beşinci sayı



KE Çocuk Ocak-Şubat 5. Sayısı'nda "Yavru Tavşancık ve Irmak Perisi" adlı çocuk hikayem yer aldı.
Bugün dergi kargoyla gelince fark ettim.
Aytül Akal gibi iyi çocuk edebiyatçılarının yazdığı bir dergide yer almak sevindirici...
Teşekkür ederim...




Aytül Akal söyleşisinden...