29 Haziran 2021 Salı

Edebiyatist 36. sayı, Sarsıntı

 

İki gözümün çiçeği Edebiyatist Dergisi'nin 36. sayısında (Temmuz-Ağustos)  "Sarsıntı" adlı öykümle ben de varım 💙
Tema, İzmir depremi sonrası hissedilen kayıp duygusu... 

"Hayat, şimdi burada açıp salınıveren bir çiçekse, onu o zamanda var oluşuyla koklayacağım..."





26 Haziran 2021 Cumartesi

Atuan Mezarları- Ursula K. Le Guin


Seri kitap okumaya bir türlü alışamadım. Ama yazar Ursula K. Le Guin olunca işin rengi değişir, başladığım seriye devam etmek istedim. Yerdeniz serisinin ikinci kitabı Atuan Mezarları’nı beğeniyle okudum. Bu kadının büyüleyici, ışıltılı hayal dünyasına bayılıyorum 😍 

***

“Mutlak yalnızlığının ve bağımsızlığının garip, acı ama yine de hoşuna giden o kesinliği..”
🕯

“Bir insanın yeniden doğabilmesi için, ölmesi gerekir Tenar.”
🕯
“Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçim olabilir. Yol, yukarıya, ışığa doğru çıkar ama yüklü yolcu oraya hiçbir zaman varamayabilir.”
🕯
“Sen sarılıp sarmalanmış, üstü örtülmüş, karanlık bir yere gizlenmiş bir fener gibisin.”

23 Haziran 2021 Çarşamba

Doyma Noktası- Sema Kaygusuz



Sema Kaygusuz'un Yere Düşen Dualar romanını geçmiş yıllarda okumuştum. Öykülerini tanımak adına Doyma Noktası adlı öykü kitabını okudum. Olaysız durum hikayelerinde anlatımın gücüyle öyküye yoğunlaştığını gördüm. Olay hikayelerinde örtük bir anlatımdan çok, açık bir anlatımı tercih etmiş. 

Bu öykülerin arka planında neyi anımsadım? Öykülerin özünde, ölüme yaklaştıkça doyma noktasının belirginleştiği ya da farazi yitiklerle doyma noktasının sorgulandığını söyleyebilirim. Yazar insanın hayatındaki fiziksel, duygusal, cinsel, duyu açlığı diye sıralayacağımız açlığın farklı varyasyonlarını izlek olarak seçmiş. Doyma noktası bireyin, belleğinde mutlu insan ideasını nereye oturttuğuyla ilgili. İdeasındaki mutlu insan profiline yaklaştıkça kişisel doyumu hissediyor, ondan uzaklaştığında tatsız bir şekilde yaşamı sürdürmeye çalışıyor ya da başka arayışlara giriyor. Eğer hayatımızda mutlu insan imgesini beklentilerle yükselttiğimiz Kaf Dağı'nın tepesine yerleştirmezsek, kendimizi iyi hissedebiliriz.  Bu şekilde yaklaşmak akışa teslim olmayı ve elimizdekilerin kıymetini anlamayı sağlayabilir. Tefekkür halinde şükretmek, içgüdüsel olarak doymayan yanlarımızın arka bahçelerinde derin kazı çalışması yapmak ve travmalarımızın yasını tuttuktan sonra onları serbest bırakmak şimdiyi daha anlamlı kılabilir. Nihayetinde yaşam bir feeling sorunu:)

Kitapta mesela Sülün adlı öyküde genç bir adamın annesinin onu eskisi sevmeyeceği gerçeğinden kaçtığı bir av olayı var. Burada erkeklerin anneyle olan bağını, sonraki ilişkilerinde yitirdikleri o verici sevginin arayışlarını hatırladım. Şeftali öyküsünde bir kadının bastırdığı arzularının nasıl ayaklandığı metaforik bir şekilde aktarılmış...

"Ya kalkacak ya da kırk bacaklı bir ahtapot gibi ruhunun oyuklarına kollarını uzatacak, yanlış yerlerinden tutup karmakarışık kara sarı bir kadın olacaktı. Ya uyanacak üstünde gittikçe kararan bulutu hemen terk edecek ya da boğulana kadar yatacaktı." s. 41

"Ama acının ne olduğunu öğrendim. Bir varlık heyecanıydı acı, bir oluş serüveni, olmama direnişiydi. Bir durumu bir kez daha yanlış anlama avuntusuydu."


21 Haziran 2021 Pazartesi

Maviye İz Süren'e Dair XV


Sevgili Olcay'ın yorumu:

Aslında çok fazla kısa öykü okumamıştım. Bahar Uysal Karakuş'la bir tesadüf sonucu tanıştık dolayısıyla “Maviye İz Süren” le de. İkisini de çok sevdim. Daha çok öykü okumalıymışım onu anladım.
“Bir yerinden kopup gidecek işte hayat. Hiç ummadığın anda, her şey akıp giderken, her şey kendi seyrindeyken…. Dün vardın bugün yoksun olacak…”
Dün vardın, bugün de umarım yarında var olacaksın. Yeni kitaplarını bekliyoruz. 👍


Bir gazetecinin okuma listesinde Maviye İz Süren... 
O gazetecinin sesi Afrikalardan geliyormuş :)



Bu arada Ankara Remzi Kitabevi tüm şubeleri için kitabımın siparişini verdi...
Haftaya gelen kitapları imzalamaya davet ettiler...

Güzel bir hafta olsunnnn💙

19 Haziran 2021 Cumartesi

Dreams, 1990



Düşün peşine düş...
Görebileceğin en güzel ve korku dolu rüya arasında zikzaklar çiz. 
Düşlerin renkli kumaşından resim, patchwork ya da picsart yap ama onun hikayesini de anlat... 
Doğanın büyüsünü, gücünü ve onun gözündeki insanın yerini sarsarak anımsat...
Ortak gelecek gayesiyle insanları bir araya getirebilecek bir film, Dreams...
İnsana anlamlı bir mesaj veriyor Düşler ve şöyle diyor:
Doğaya zarar verdiğin ölçüde zarar göreceksin ey adem oğulları ve kızları!
Uyan, doğayla arandaki ilişkiyi iyileştir...
Akira Kurosava yönetmenliğinde onun gördüğü rüyalardan oluşan bu yapım, sekiz adet ütopik ve distopik  hikayeden oluşuyor:
Yağmurla Güneş, Şeftali bahçesi, Tipi, Tünel, Kargalar, Kırmızı Fuji Dağı, Ağlayan İblis, Su Değirmenleri Köyü..
En beğendiğim hikayeler, Şeftali Bahçesi, Kargalar ve Su değirmenleri Köyü olduuu:)









13 Haziran 2021 Pazar

İshak- Onat Kutlar

 


“Kürkün içinde iri bir boğanın kış solukları gibi kalın dumanlar çıkarıyordu. Soluk ışıkta yüzünün yarısı görünüyordu. Bütün kederini, yıkılışını yüzünün görünmeyen yanına saklıyordu. Bunu neden yapıyordu? O kederli yarım yüzün, geceleri bile çıkarmadığı eski, yollu kravatına, uçları kıvrılmış gömlek yakasına, düğmeleri kopuk kol ağızları tarazlanmış ceketine, bol pantolon paçalarına, hatta hayatı boyunca hiç sevinmemiş o ayak başparmaklarına kadar yayılan bir çöküntüyü saklayamadığını biliyor muydu?”
(At Cambazları)

"Tuhaf bir yaratıktır bu İshak. Yıllardır bir işi var. Aylı gecelerde ağaca konup yeryüzünü gözetler. Tahtakuruları gibi alışkanlıklarının alçak duvarları arasında yaşamayı seven bir yığın insanın çekip iyimser bir çamura batırdığı teraziyi dengede tutmaya çalışıyor. Bugüne kadar oldukça başarı ile yürüttü işini. Hep bu garip gözleri. O iki parıltı sarsıntısız görünen hayatımızın gizli bir köşesinde karanlık iki iğne deliğidir. Öbür yanına sonsuz bir görüntü evreni iletiyor. Bir anlam piresi gibidir İshak. Uzak yerlere atlar. Ama hep bu daldan yeryüzünü gözetler. Onu çok eskiden buldum. Kolayca tanıştık. Bu tümseğin eski günlerini de biliyor. Bana anlattı. Dinlemek İstersin değil mi! Yo, yo, gülme! Hakkımda neler düşündüğünü biliyorum ama açıklamanı istemem. Biliyorum. Neyse. Bu tümseğin eski günleri. O çürümüş, eski bir kıta gibi buraya gömüldü. Bu çizgi geniş bir çöküntünün, ve karın altını dolduran boz toprak uzun bir yangının artığıdır. Bu felâketler, bu görünmeyen nehir nice zaman yakınımızdan gürültüyle geçti. Kimse duymadı onu. İşte şimdi bu batık evren boynuzunun ucu görünen dev bir öküz gibi toprağın altında derin soluklarını deniyor. Dinle! Duyuyor musun?"

(İshak)

Seni duydum İshak, öyle içtendin ki, bir günün içinde doğan başka bir gün gibiydi fısıldadıkların... 1950 kuşağı öykü yazarlarının edebiyattan ödün vermeyen duruşlarını beğeniyorum. Günümüz çağdaş öykülerinin şablonunu oluşturmuşlar. Ferit Edgü, Demir Özlü, Erdal Öz ve kendini iyi edebiyat yolunda bir nefer olarak gören naif yürek, Onat Kutlar... Bu kuşaktan okumadığım öykücüler, Orhan Duru/ Bırakılmış Birisi kitabı ve Adnan Özyalçıner'in Panayır adlı kitabı... İğde kokusu eşliğinde iyi kitaplar okuyun:)







8 Haziran 2021 Salı

M Treni- Patti Smith


Bugün günlerden Patti Smith! Amerikalı müzisyen, ressam ve şair Patti ile M Treni'ne bindim. Zaman mefhumum yoktu. I didn’t know if it was day or night(Ayırdında değildim gece mi yoksa gündüz mü!) 

Seninle zamanı ileri geri kaydetmek heyecan vericiydi. Aşk illetini, geçmiş nesillerin ayyaşlığını yenmiş münferit bir kadınla değişik yerlerdeki  cafeleri keşfederek kahve içmek... Frida’nın Mavi Evi'ni gezmek, kiliselerde mum yakmak, alternatif akımın koruyucu azizi Nikola Tesla’nın büstüyle konuşmak, Sylvia Plath'in mezarında onunla konuşmak, en sevdiğim Murakami romanı olan Zemberek Kuşu’nun Güncesi’ni anmak, bungalov evini görmek, ıssız otel odalarında elinden bırakmadığın kaleminden dökülenleri okumak,  gittiğin yerlerde yeni kitaplar ve yeni şarkılar keşfetmek... Hiçbir şeyi anlatmak çok zordur, diyen edebiyat duyarlılığını hissettim. Ben çok yönlü sanatçıları ayrı bir seviyorum Patti, sende onlardan birisin. M Treni'nden indim, anı bulutları dağıldı, seninle çerçevemin dışına çıktım ve frekansımı değiştirdim. Cafe Dante’deki deli kahvesi(kocaman bir bardakta içilen sade kahve) içişini unutmayacağım. Hayalindeki plaj cafesi açma fikrini gerçekleştirdin mi diye merak ediyorum ve önümüzdeki kış ölmezsem kendime senin uzun postallarından alacağım :)


(....)
“-Nasıl oluyor da  birbirimizden uzaklaşıp uzaklaşıp yeniden hep birbirimize dönüyoruz?
-Gerçekten birbirimize mi dönüyoruz? diye yanıtladım. Yoksa sadece buraya geliyor ve miskince birbirimizle mi çakışıyoruz?
Cevap vermedi.
-Topraktan daha yalnız bir şey yok, dedi.
-Niçin yalnız?
-Çünkü meret fazlasıyla özgür.
Ve sonra gitti. Onun durduğu yere yürüdüm ve varlığının sıcaklığını hissettim. Rüzgar esiyordu ve  ne idüğü belirsiz döküntüler havada uçuşuyordu. Bir şey geliyordu hissedebiliyordum. “


“Sahip olamayacağımız şeyleri istiyoruz. Belli bir anı, sesi, duyguyu yeniden yaşamanın yollarını arıyoruz. Annemin sesini duymak istiyorum. Çocuklarımı çocuk halleriyle görmek istiyorum. Küçücük eller, çevik ayaklar. Her şey değişiyor. Oğlan büyüdü, baba öldü, kız benden uzun, kötü bir rüyadan dolayı ağlıyor. Lütfen sonsuza dek kalın, diyorum tanıdığım şeylere. Gitmeyin. Büyümeyin. “



6 Haziran 2021 Pazar

Alınyazım Kılavuzu- İlhan Durusel


Doğu’dan Batı’ya doğru uzanan bir yolda karşılaşılan su altı mezarlıkları, şiirin prensesleri, su değirmenleri, şarap mahzenleri, lanetler, hanlar ve bitmeyen duraklar...

Tarihin kalıntılarından, insanın anlatma ve var olma çabasının izlerini toplarsın. Her durak geçilen yolun hikayesini düşündürür, onların bütünüyle sen olursun. Aidiyetlik duygusunu oluşturduğun her yerde, evrenin direnen yanıyla karşılaşırsın. O zaman bu duyguyu kendini yollara bırakarak alt edebilirsin. Yol sürükler, akışa, akışkana, akşama... Atalet duygusunu unutursun, seni karmaşıklaştıran  zihnini beriye alırsın, dimağında sadece var olmak, baharda apansız tomurcukları patlayan bir çiçek gibi. Olmak işte. Yazgın nereye bıraktıysa oradan devam etmek... Çünkü bazen istesen de başa dönemezsin ki...

***
“Yol, yolcusunu seçmez diyor şarap içen biri, yolculuk eşitler herkesi.” (S.17)





4 Haziran 2021 Cuma

Önce Ekmek- Orhan Kemal



Geçim derdi, açlık, yoksulluk, aşk, nefret ve umut içerikli on yedi adet öykü. 
Kent insanın yaşadığı sorunlar aynı zamanda varoşlarda görülmeyen, unutulan hayatlar, büyük ustanın samimi diliyle yansıtılmış. 

Öyküdeki bu içtenliği sağlayan en önemli unsurun, günlük konuşma dilinin doğru ve yerinde kullanılması gerektiğini yeniden gördüm bu öykülerde. 

Neyi hatırladım? İnsanın birincil ihtiyaçları karşılanmadan öteki ihtiyaçları acıdan başka bir şey vermiyor. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki basamaklar şunu anlatıyor: birincil ihtiyaçların karşılansa da öteki ihtiyaçları karşılamak için hep bir çaba içinde olacaksın. Buna yaşama mücadelesi diyeceksin. Çocukluğundaki eksik yaşanmışlıkları önce,  tutunduğun değerlerde görmek isteyeceksin sonra aradığın her yerde kendini kandırdığın yalanlarınla yüzleşeceksin. Ölmeyeceksin. Ama onlarla yaşamayı öğreneceksin.

***

“Sizin kötülüğünüz size kalsın. Bu dünya kimseye baki değil.”




3 Haziran 2021 Perşembe

İshak Edebiyat, İlk kitap soruşturması


Bugün İshak Edebiyat'ın İlk kitap soruşturmasına Maviye İz Süren konuk oldu...

Teşekkür ederim, İshak Edebiyat...



 

2 Haziran 2021 Çarşamba

Kil-tablet Öykü, haziran

 


Kil-tablet Öykü'nün Haziran sayısında "Geçzamangeç Rüzgarı" adlı öyküm yer aldı...
Tema: 65 yaş üstü