23 Aralık 2016 Cuma

Huzursuz Bacak - Mustafa Kutlu


"Mezar taşlarına bakıyor, bazılarını okuyorum.
...
...bir küçük taş ve üzerindeki bir satır yazı beni yerime mıhladı. 
"Dünya bir gündür, o da bugündür - Çarşambalı Deli Remzi". 
Ne tarih, ne başka bir şey.


"İstanbul böyledir. 'Yaşanmaz burada' der, çeker gidersin; üç gün geçmeden özlersin."

Anadolu kökenli bir esnaf ailesi ne kadar çalışırsa çalışsın, iki üç kuşak içinde ancak dış görünüşünü değiştirebilir.

Bir kentsel dönüşüm olmalı. ''Kentsel dönüşüm''; fiyakalı bir söz. Ama nasıl? Kentin dönüşümü sadece mekana makyaj yapmakla olmaz. İnsanı yetiştirmek lazım. O da çok yönlü bir iş.

Birbirimizin yüzüne baktık. 
Sarılıp ağlaşmanın vakti geçmişti. 
Ölüm dahi üzerinden zaman geçtikçe eskiyor. 
İş bitti, gidelim artık.


Yeter ki insan kaybolmasın, insan bozulmasın. Eşyayı, etrafı yenilersin; düzeltirsin ama bozulan insanı düzeltmek zordur, kim bilir kaç nesil alır."

Huzursuz Bacak, okuduğum ilk Mustafa Kutlu kitabı.
Kitapta, zengin ve aynı zamanda bir tıp profesörü olan Hulusi Bey'in oğlu Ömer Faruk'un yurt dışından döndükten sonra memlekete dönüşte yaşadığı hayal kırıklıkları, ülke sorunları, yozlaşan toplumun izlerini derinden hissedişleri ele alınıyor.
Ömer Faruk yurt dışına akademik kariyer için gitmiştir ve bu sayede birçok yeri gezme imkanı, gözlemleme olanağı kazanmıştır.
Kitapta, dışa bağımlılık, kalkınma yurt dışı kültürü ile yurdumuzu mukayese etme, kaybolmaya yüz tutan değerlerimiz ve kimliğimizdeki değişiklikler gibi konular yer yer bir ders kitabı nidasıyla işlenmiş.

23 yorum:

  1. İsmi duyar duymaz işteeee bu benim derdim,benim Edebiyattan anladığım bu kadar işte :( Kitaptan alıntıları okuyunca evet bu da benim derdim dedim, alıp okunacaklar listesinde, sayende. Öptüm arkadaşım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canımm kendimizi bulduğumuz ne güzel kitaplar var, sevgiler öpücükler <3

      Sil
  2. Yazarın açık anlatımı ve derin tespitleri olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Kelimeler ve kavramlar o kadar yıpranmış ki, müminim inanıyorum diyoruz; bir türlü Allah'ın emirlerine teslim olamıyoruz. Oysa müslümanlık teslim olmak değil miydi. Allah'ın emirlerini yerine getirmek toplumsal huzuru tatmak değil miydi. Nedir bizi hakikate sırt dönüşümüz ve yalana teslim oluşumuz. Nedir bu iki yüzlülüğümüz!.. Oysa adam olmak ve insan olmak sadece inancımızı yaşamak değil, ona daha fazla bir şeyler katabilmemiz. Vicdan ölçüsünde, sevgi, şefkat ve merhamet çizgisinde bir mefkureye sahip olmak ne güzel bir hayat olurdu. Istıraplarımız bile sebeb olan kendi yaramıaz iyi gelirdi. İnsan öyle bir potansiyel ki her şeyi bir iyiniyete dökmeye görsün. Yardımsever olsun, yaşadığı anın değerini bilecek kadar bile bilinçli olsun. Bilsin ki ancak o bakidir (Hüvelbaki). Bilsin ki yaptığı iyilikler toplum vicdanında abideleşsin. Sevsin ve sevilsin. Gönül adamı olsun, Allah'ın rızasını kazansın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. daha çok vicdan, daha çok merhamet ve daha çok sevgi.. bütün kapıları açar..
      teşekkürler :)

      Sil
  4. Kentsel dönüşüm kısmını çok beğendim.

    YanıtlaSil
  5. Huzursuz Bacak kitabını duymuştum, ancak okuma fırsatım olmadı... Notumu aldım bu kez... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Konusu çok güzelmiş kitabın aklımda bulunsun Alıntılar da Çok güzelmiş Emeğine sağlık ...Sevgiler ..

    YanıtlaSil
  7. güzelmiş ben de okumalıyım :)

    YanıtlaSil
  8. Sebep yok aslında ama içime dokundu alıntı stırlar
    Hüzün geldi çöreklendi içime..güzel bir paylaşım olmuş

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Örtmenim bişi diyebilir miyim , ben geldim :)

    YanıtlaSil
  10. yeni paylaşımlar bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  11. Konusu çok güzelmiş aklımda olsun. ☺

    YanıtlaSil