28 Haziran 2015 Pazar

Kaçan Ayna - Giovanni Papini


"Şimdi hâlâ dünyada, büyük kıyı kentlerinde yaşıyorum; anısını kesin olarak anımsamadığım bir şeyim eksikmiş gibi geliyor bana. Ne zaman neşe, aptalca gülümseyişleriyle içimi sarsa, kendi kendisini öldüren, ama gene de yaşamayı sürdüren tek adamın ben olduğumu düşünüyorum. Ama bu, ciddileşmeme yetmiyor." (Havuzda İki Yansı, s. 23)

"Yalnızca yaşamın gizi ölümde değil, ışığın gizi de karanlıkta, iyinin gizi kötülükte,doğrunun gizi yanlışlıkta, evetin gizi hayırdadır! Bu yüzden yaşamak isteyen her Faust, yaşamı, tıpkı bir sevgiliyi kucaklar gibi, onun her şeyini duyumsamak, her yanını kucaklamak, her şeyin tadına varmak isteyen her tutkulu ölmeye hazırlanmalı, kendini ölümün içine koymalıdır. Bir an yoğun bir biçimde yaşamayı başarabilirsek, yaşam ağır bir ölümdür, her kösnü, bu uzun can çekişin onca sıçrayışından, ölüm hırıltısından biridir yalnızca." (Zihinsel Bir Ölüm, s.49)

"İnsanlar; yaşamı ölüm için yitiriyoruz, gerçek olanı, imgelemsel olan için tüketiyoruz, günlere, salt bizi onlara benzer başka günlere taşımaktan başka bir değeri olmayan günlere götürdükleri için değer veriyoruz.. İnsanlar; yaşamınızın tümü, sizin kendi kendinizi lanetlemek için tasarladığınız korkunç bir oyundur; sizin bu kaçan aynaya doğru koşuşunuza yalnızca şeytanlar güler!" (Kaçan Ayna, s. 105)
*****

Düşsel edebiyatın parçalarını oluşturan, 1975-1985 yılları arasında yayımlanan Babil Kitaplığı'nın okuduğum ilk öykü kitabı. Kaçan Ayna, serinin sekizinci kitabı. Jorge Lois Borges'in önsözü eşliğinde sıralanmış; Havuzda İki yansı, Saçma Sapan Bir Öykü, Zihinsel Bir Ölüm, Beyefendinin Son Ziyareti, Neysem O Olmak İstemiyorum Artık, Sen Kimsin?, Ruh Dilencisi, Başkasının Yerine Canına Kıymak, Kaçan Ayna, Ödenmeyen Gün şeklinde isimlendirilmiş öykülerden ibaret.

Her bir öyküdeki farklı kahramanların, başkaca karakterlerin yansılarında yazarın kendi beninin çeşitlemelerini okuruz aslında. İnsanı sessiz bir alacakaranlığa bırakan orada ürkek yaşamın, söz dinlemez zamanın, kısaca hayatın tüm duyularının sentezlendiği melankolik bir filmde insanın başkalaşan hallerini, bir zincir gibi boyunduruğu altına girdiği rollerini gerçek üstü bir kurguyla izleriz adeta. 

Ölü yaprakların döküldüğü bir havuzdaki yansımanızda yıllar önceki kendinizle karşılaşsanız ne yapardınız? Ya da bir sabah uyandığınızda kimsenin sizi tanımadığını görseniz bunu bir şans mı bir üzünç mü olarak algılardınız? Gençliğin toy zamanlarındaki hallerinizdeyken biri gelip sizden bir yılınızı ödünç istese tepkiniz ne olurdu? İşte bu öykülerden sızan küçük damlaların hepsi insanın toplum tarafından kendi benliğinden uzaklaştırılmasına verdiği direncin, zamanın hızlı akışından kendine bir benlik inşa etme kaygısının, varlığını ölümün şüphe götürmeyen dar kıskacında duyumsamasının yer aldığı büyük bir denizde yüzdürüyor sizi.. 
Öykülerin hepsi, gerçek dışı bir kurgulama tekniğinin çeşitliliğinden ve kısa, öz, manidar bir yazı dilinin çeperlerinden sızıp dokunmayı biliyor benliğinize..

24 Haziran 2015 Çarşamba

izlediklerimm :)


1) The Great Gatsby - Muhteşem Gatsby, 2013
Yönetmen: Baz Luhrmann
Oyuncular: Leonardo Dicaprio, Tobey Maguire, Carey Mulligan..
Tür: Dram, romantik
Ülke: Avustralya, ABD
      F Scott Fitzgerald'ın romanından uyarlanan yazar olma hayali olan Nick'in milyoner Gatsby ile yollarının kesişmesiyle beraber çıkılan eğlenceli, renkli yolculuğu çook beğendim :))


2) Mommy - Ana, 2014
Yönetmen: Xavier Dolan
Oyuncular: Viviane Pascal, Antoine-Oliver Pilon, Anne Dorval..
Tür: Dram
Ülke: Kanada
  Gerçek bir hikayeden yola çıkılan bu filmde anne ve oğulun yaşam mücadelesi anlatılıyor.. Etkileyici.. Bu yönetmenin izlediğim her filmini beğendimm :)


3) Bacheha Ye Aseman - Cennetin Çocukları, 1998
Yönetmen: Majid Majidi
Oyuncular: Mohammed Amir Naji, Amir Farrokh Hashemian..
Tür: Dram
Ülke: İran
  Yoksul bir aileden gelen iki çocuğun bir çift ayakkabıyı paylaştığı hüzünlü bir öykü.. Çook duygulandım..


4) Whiplash, 2014
Yönetmen: Damien Chazelle
Oyuncular: Milse Teller, J. K. Simmons, Paul Reiser..
Tür: Dram, müzik
Ülke: ABD
 Küçük yaşlardan beri bateri çalan Andrew'in efsane olma yolundaki zorlu mücadelesi hayallerinize ivme katabilir..



5) Holy Night - Büyülü Gece, 2010
Yönetmen: Juan Galinanes
Tür: Animasyon
Ülke: İspanya
 Noel öncesinde canlanan bir grup oyuncağın arasında geçen eğlenceli bir gece.. Kızımla keyifle izledik :))









21 Haziran 2015 Pazar

Huzursuzluğun Kitabı - Fernando Pessoa


"Çünkü, gördüğüm şeylerin boyundayım ben,
Kendi boyumda değil."


"Anlamak için, kendimi yok ettim. Anlamak, sevmeyi unutmaktır."

"Hayat tahayyül edebildiğimiz kadardır."

"Büyük tutkularım, sınırsız düşlerim oldu- ama o kadarı çıraklarda, terzi kızlarda da vardır, çünkü bütün dünya hayal kurar: Bizi birbirimizden ayıran şey, o hayalleri gerçekleştirecek gücümüzün ya da kendiliğinden gerçekleştiklerini görecek kadar şansımızın olup olmamasıdır"

"...kendilerini vaktiyle deha sanmış, oysa düş gücünden yoksun birer dilenci olmaktan öteye gidememiş döküntülerin arasına karışacak, hayatta ne başarıya ulaşabilmiş, ne de her şeyi elinin tersiyle itmeyi becerip öbür türlü başarı kazanabilmiş o isimsiz kalabalıkta eriyeceğim."

"Hayatı bir han olarak tahayyül ediyorum, çöküş arabası gelene kadar orada kalacakmışım. Araba beni nereye götürecek bilmiyorum., çünkü hiçbir şey bilmiyorum."
*****
Kitabın ilk bölümü birbirinden bağımsız gözüken ancak işlenen konularla birbirine temas ederek bütünleşen dört yüz seksen dört adet kısa anlatılardan oluşuyor. İkinci bölüm, 'Uyuyan Suların Madonnası, Ölü Hayatımın Olanca Ağırlığını Duyuyorum Üzerimde, Görünen Aşık, İyi Hayal Kurma Sanatı Üzerine, Duyumcu, Çıkılmamış Yolculuk' şeklinde başlıklandırılmış büyük metinler adını taşıyor. En son kısımda ise, kısa bir ekler bölümü yer alıyor. Kitap; edebiyat, sanat, felsefe, Tanrı, teozofi, felsefe, mitoloji, simya, mistisizm gibi birçok konu çeşitliliğiyle tür olarak kimi zaman bir roman akıcılığında, kimi zaman bir günce içtenliğinde, kimi zaman da düz yazı şiirinin derin duyumunu andırıyor.

Pessoa'nın ölümünden sonra sayısız el yazmaları derlendiği zaman, içinde sonlanmamış eserler mevcutmuş. Pessoa, bu eserlerde genelde bir takma ad değil, hepsi birbirinden farklı, öyküsü, geçmişi bambaşka kişilikler oluşturmuş. Bernardo Soores imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan yalnızca biri. Kitabın konusuna gelince, genel olarak varlık, kimlik, hakikat arayışı ve evrensel bir sorgulama diyebiliriz. Kitapta gündüzleri Lizbon'da bir kumaş mağazasında çalışan öteki zamanlarını ise, alışılmışın dışında münzevi bir yaşam tarzıyla hayatını idame ettirmeye çalışan bir karakter göze çarpar. İlişkileri, kadınları, sanatı, insanın var oluş gizini, tek gerçek saydığı ölümü sorgular bu karakter. Denizdeki damlaları, dalgaların kıyıdaki küçük bir çukurda biriktirmesi.. İşte buna benzer birçok teşbihle Huzursuzluğun Kitabı'nda, büyük denize karışamayan, o küçücük birikintide yalnızlığı hisseden damlaların yolculuğu misali bir insanın yalnızlığına karışırız.

Bahsedilen karakterin, içsel dünyasında okültizme karşı olduğunu ancak ruhuyla astral alemlerde gezinebildiğini, aynanın her tarafından kendine akseden yansımalarını görürüz. Dünya bir manzaralar bütünüyse, o bu manzaraları tüm boyutuyla ele almış ve başka boyut keşfine çıkmıştır. Ruhunu enine boyuna tarayarak kendini münhasıran bir düşçü olarak adlandırmıştır. Ancak varlığını fark etmek için uyanırken insanı meydana getiren bilişsel, duyuşsal tüm parçalardan sanki payına düşeni çok önceden almış ve artık onlara sahip olmayı bırakıp, o parçalara uzaktan bakabilmeyi başarmış; bununla da yetinmeyip bir düş dünyası oluşturmaya çalışmış bir insanın izleğidir bu kitap. Pessoa kurmaca düş dünyasına Lizbon kentinin renkli görünüşünü, çeşitli insanlarını da dahil eder. Günümüzün medeni haline gelen insanın yalnızlığına uzanan bir var oluş serüveninin kırık parçalarını bir araya getirir.

Duyarlılığı fazlaca arttırılmış bir fotoğraf camından dünyayı anlamlandıran bir düşçünün, Lizbon sokaklarında yağmur seslerine karışan  şiirsel yolculuğunu unutamayacaksınız...


17 Haziran 2015 Çarşamba

Kaçakçı

bir bavul dolusu gökyüzü götüreceğim yeryüzüne
soracaklar: “ne kadar ağır; ne var bunun içinde?”
“temiz hava” diyeceğim (kıs kıs gülerek) 
“sadece temiz hava”
unutulmuş renkleri, renk vermeyeceğim kimseye

Fergun Özelli

16 Haziran 2015 Salı

İstanbul




Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.

Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.

Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.

Cahit Külebi


Yaşar Kurt - Kamyonlar Kavun Taşır

15 Haziran 2015 Pazartesi

ama ben pişmiş çilek sevmem anne :)


Hafta sonuydu. Evin annesi o gün, hasta haline aldırış etmeksizin ev temizliğini yaptı. Çiçeklerine su verdi. Kurdele işi mutfak dolabı örtülerini, tek tek silinmiş dolapların gözlerine serdi. Örtü düzen demekti, dolap içlerinin uzun süre temiz kalması demekti.

Kahvaltı masasında haftalar öncesinde yaptığı çilek reçelini kimsenin önemsediği yoktu. Evin babası kahvaltıdayken en son tatlı şeyleri yemeyi tercih ederdi. O bile bu hakkını baldan yana kullanıyor, çilek reçelini görmüyordu. Evin küçük kızı ise reçeli en sevdiği meyveden yapılmış olsa dahi yemiyordu. Ev ahalisi kahvaltı masasını topladıktan sonra anne, geniş bir kabı mutfak tezgahının üzerine koydu. İki yumurtayı çırptı, reçeli bir su bardağına boşalttı. Ölçüsüz yapmazdı hiç bir tarifini. Çilek reçelli muffin yapacaktı. Kendi kek tarihinden esinlenerek uydurduğu bir tarif olacaktı ve evin küçük kızı o reçeli muffin aracılığıyla yiyecekti. O ümitle çırptığı yumurtaya, yarım su bardağı sıvı yağ kattı, bir su bardağı çilek reçelini ardından bir su bardağı sütü ilave etti. İyice çırptıktan sonra iki buçuk bardak unla beraber bir paket kabartma tozunu, bir paket vanilyayı ekledi. Çırpma işlemi bittikten sonra renkli silikon muffin kaplarına kek karışımını paylaştırdı.

Pişmesi için fırına bıraktı muffinleri. Sonra evin minik kelebeğiyle Barbie Prenses deniz kızı çıkartmalı faaliyet kitabından etkinlik yapmaya başladılar. Küçük kız resimdeki beş farkı buldu. Annesi ile deniz kızını beraber boyadılar. Biri saçlarını, biri sihirli incili bedenini boyadı. Etkinlik süresi sonunda muffinler pişti. Anne iki tane muffini tabağa koydu, bir bardak sütle mutfak masasının üzerine bıraktı tepsiyi. Küçük kız, ilk muffini büyük bir keyifle yedi, en sevdiği yemeklere verdiği klasik tepkiyle: 'mis gibi olmuş anneciğim'diyerek. İkincisini yerken ağzına gelen çilek ile beraber 'anne içindeki bu çileği sevmedim' dedi. Üstünden tırtıkladığı haliyle bıraktı muffini tabağa. Annesi 'yarım bırakmasan daha iyi olur kızım' dedi. 'Ama anne ben pişmiş çilek sevmem' dedi küçük kız. Annesi 'peki o zaman bir tanesini yemen de beni mutlu etti' dedi. Küçük kız  winksli bardağındaki sütünü bitirdi. Ellerini yıkayarak faaliyet kitabının başına oturdu. Anne, kara gözlü gülünce gözleri gülen biricik kızına, çilek reçelli muffini az da olsa yedirebilmenin hafif mutluluğuyla o gün bıkmadan dinlediği bu şarkıyı açtı lalalallaaalalllaa...:))

Güzel bir gündü, kuşlar da mutluydu, anne kızın balkonlarına konan ve küçük kızın elindeyken;
"uç uç böceğim
yarın düğün olacak
annen baban sana 
terlik pabuç alacak"

 şarkısıyla uzaklara uçan uğur böceği de mutluydu..:)


14 Haziran 2015 Pazar

izlediğim son filmler


1) The Secret Life Of Walter Mitty - Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı, 2013
Yönetmen: Ben Stiller
Oyuncular: Ben Stiller, Kristen Wiig, Shirley MacLaine..
Tür: Macera, Dramatik komedi
Ülke: ABD

2) Malefiz, 2014
Yönetmen: Robert Stromberg
Oyuncular: Angelia Jolie, Elle Fanning, Sharlto Copley..
Tür: Fantastik
Ülke: ABD


3) Miss Violence - Şiddet Güzeli, 2013
Yönetmen: Alexandro Avranas
Oyuncular: Costantinos Athanasiades, Chloe Bolota, Reni Pittaki..
Tür: Dram
Ülke: Yunanistan


4) Darbareye Elly - Elly Hakkında, 2009
Yönetmen: Ashgar Farhadi
Oyuncular: Golshifteh Farahani, Shahab Hosseini, Mani Haghighi..
Tür: Dram
Ülke: İran, Fransa


5) The Color Of Pomegranetes - Narın Rengi, 1968
Yönetmen: Sergei Parajanov
Oyuncular: Sofiko Chiaureli, Melkon Alekyan, Vilen Galstyan..
Tür: Biyografi, dram, müzik
Ülke: SSCB

13 Haziran 2015 Cumartesi

Ses ve Öfke - William Faulkner


"Pencerenin gölgesi perdelerin üstüne vurduğu zaman yedi ile sekiz arası idi, sonra zaman içinde yeniden buldum kendimi, saati işitince. Büyükbabamındı ve babam bana verdiği zaman, Quentin, sana bütün umutların ve özlemlerin mezarını veriyorum demişti; o daha çok insan yaşantılarının saçmalığına varman için acıta acıta kullanılmaya elverişlidir, böylece senin kişisel ihtiyaçlarını babanın ve onun da babasının ihtiyaçlarını karşıladığından çok karşılayamayacaktır. Bu saati sana zamanı hatırlayasın diye değil, ara sıra onu bir an unutasın ve soluğunun hepsini onu elde etmek için harcamayasın diye veriyorum. Çünkü şimdiye kadar hiçbir savaş kazanılmamıştır demişti. Dahası savaşılmamıştır bile. Savaş alanı insanın delilikleri ile umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir."

"Benim kızdığım bir şey varsa, o da namuzsuzca ikiyüzlülük. Aklının ermediği bir şeye dalavere damgasını basan bir kimse ilk fırsatta kendi üstüne vazife olmayan bir şeyi üçüncü bir kimseye anlatmayı kendine bir ahlak görevi sayar. Dediğim gibi bir insan benim aklımın ermediği bir şey yaptığı zaman onun bir dalavereci olduğunu düşünürsem, defterlerde bence bilmesi gereken bir kimseye koşup anlatmada fayda görülecek bir şeyler bulmakta zorluk çekmem, ama bakarsınız onlar benim bildigimden daha çoğunu biliyorlar bilmiyorlarsa ben de boş veririrm ve o der ki “Benim defterlerim herkese açık. Herhangi bir alacağı olan ya da işde bir alacağı olduğunu sanan varsa buyursun defterlere baksın.”


Ses ve Öfke, belirli tarihlerle başlıklandırılmış dört bölümden oluşuyor: Birinci bölüm, 7 Nisan 1928'de 33 yaşındaki otisitik Benjy'nin zihninden anlatılması; ikinci bölüm 2 Haziran 1910'da Quanten'in intihar öncesi duyumsamalarının onun penceresinden aktarılması; üçüncü bölüm 6 Nisan 1928'de yaşananların Jason'in gözünden  ifade edilmesi; en son bölüm ise 8 Nisan 1928'de Paskalya günlerinin yazarın bakış açısıyla dillendirilmesi şeklinde sıralanmıştır. Geleneksel romanda hikayedeki gibi bir serim, düğüm ve çözüm bölümleri vardır. Ancak her roman bu sırayı takip etmez. Ses ve Öfke'de bu sıranın dışında farklı kahramanların gözünden farklı zamanlarda anlatılan durumları içeriyor. ABD'nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı bilinçlerle izleniyor. Her bölüm bilinç akışı tekniği ile yazılmış. Faulkner, kahramanlarının bilincinden yaşananları olduğu gibi, müdahale etmeden sunmuş. 

Ses ve Öfke'de; her şey bir tiyatronun arkasında yaşananlar gibidir. Yeni hiç bir şey olmamaktadır, her şey olup bitmiştir. Anlatıcı bir arabanın arkasından yaşananları izleyip onu tamamlayan her şeyi anlatmaya çalışır gibidir. Kitabın bilinç akışı tekniğiyle yazılması, zamanın bir bütünlük oluşturmaması, anlatımın yoğunluğu okumayı çok güçleştiriyor. Bana göre kitabın konusu şu: İnsanın mutsuzluğunun nedeni, zamansal olması, yani her şeyin zamana bağlı kalması. Tarihleri, saatleri icat eden insandır. Gerçek zamana ulaşmak için icat edilen ölçüleri bir yana bırakmak gerekir zira evren koca bir saat dükkanı değildir.

William Faulkner eserini şöyle özetler: "Romanın ismi ses ve öfkeydi. Bu sözcükler bilinçaltından geldi. Ben bunları hiç tereddüt etmeden ve Shakespeare’in alıntısının benim öykümün kin ve çılgınlığa uyup uymadığını düşünmeden kullandım. Macbeth’de şöyle geçer, ‘Hayat, bir budalanın anlattığı hiçbir şey belirtmeyen gürültü ve öfke dolu bir öyküdür.’ Roman kısa bir öyküden kaynaklanmaktadır. Bu kısa öykünün herhangi bir özel konusu yoktur. Ölen anneannelerinin gömülmesi sırasında evden başka bir yere gönderilen birkaç çocuğu anlatmaktadır. Onlar ne olduğunu anlamayacak kadar küçüktürler. Bu romanda körü körüne olan egoistçe günahsızlık ile ilgili düşüncelerin nerelere ulaşabileceğini görmek istedim."

9 Haziran 2015 Salı

yine izledimm II :)


1- Closer - Daha Yaklaş, 2004
Yönetmen: Mike Nichols
Oyuncular: Julia Roberts, Jude Law, Natalie Portman..
Ülke: ABD


2- Cashback - Zamana Güzellik Kat, 2006
Yönetmen: Sean Ellis
Oyuncular: Michelle Ryan, Sean Biggerstaff, Emilia Fox..
Ülke: Belçika


3- Falsche Bewegung - Yanlış Davranış, 1975
Yönetmen: Wim Wenders
Oyuncular: Adolf Hansen, Gustav Leonhardt, Hanna Schygulla..
Ülke: Almanya

4- La Jaula de Oro - Altın Kafes, 2013
Yönetmen: Diego Quemada
Oyuncular: Brandon Lopez, Rodolfo Dominguez, Karen Martinez..
Ülke: Guatemala, Spain, Mexico


5- The Grand Budapest Hotel - Büyük Budapeşte Oteli, 2014
Yönetmen: Wes Anderson
Oyuncular: Ralp Fiennes, Tony Revolori, F. Murray Abraham..
Ülke: İngiltere, Almanya

6 Haziran 2015 Cumartesi

Yolculuk/Kimliksiz Değişim - Şükrü Erbaş



Bu kitabı Şükrü Erbaş'ın 1986 yılında yayınlanan Yolculuk ve 1992 yılında yayımlanan Kimliksiz Değişim adlı kitaplarındaki şiir seçmelerinden oluşuyor. 
ANLIKLAR
I
kimseleri istemiyorum
düşüncelerimde yola çıktığım vakit
gerçeğin beni bunalttığı günlerde
dilimden düşürmediğim bir şarkı gibi
sen ol sesimin konak yerlerinde
yeter…
II
yüzün de olmasaydı
dünyayı yumuşatan o yaz bulutu gülüşün
günlerim neye benzerdi, ya ömrüm?
karanlık bir mahzende soluk bir resim
rutubet, toz ve küf kokuları içinde
eskir eskir eskirdi.
III
insan kendini duymadığı bir günü
nereye kadar taşıyabilir
alın çizgisinin sıkıntı çukurunda
sesinde senin adın
ufkunda yüzün yoksa..
IV
bir salkım söğüde benzetiyorum seni
uzak, çok uzak kıyıları süsleyen
kendimi unutulmuş bir ırmağa
yalnızlığın ufuklarını bütünleyen
düşmüyor bir gün olsun
sularıma gölgen..
V
ılık bir esinti gibi incecik
süzülen bulutundan parmaklarının
öksüz bir boşluk kaldı avucumda
içinde ömrümün yaralı yılları
ve yeni yeni güzelleşmeye başlayan
ankara çırpınan..
VI
senin bana gelişin günler içinde
bir su serinliğidir olsa olsa
ince kırılışlarla güneşin altın kanatlarından
ağustos topraklarına dökülen
içtikçe susuzluğumu arttırır gülüşün.
VII
yanlış bir kapıyım ben
önünde yanılmış bir çocuğun durduğu
açılsam acılara değer kanatlarım
açılmasam
simsiyah bir mutsuzluktur duruşum
VIII
sabah yüzündür, akşam yüzünü dönüşün
gece, bıraktığın boşluktur ardına
ve şiir
o ince hilaldir lacivert yalnızlıklarda
sarınıp süzgün ışığına
katlanmanın türküsünü söylediğin..
IX
“değişme” diyen sesin kaldı geride
terkedilmiş evlerde hayal gibi yankılanan
“sen böyle güzelsin…”
değişemezdim. değişmedim.
ömür sürüyor yine yırtarak yürek zarını
aykırı soruların o bildik seyrinde
küçücük bir incelikle ışıklanıp
düşerek gölgeler içinde
aldanışın içedönük o gücenik ülkesine.
X
seni koruyacağım sana bile sezdirmeden
gökyüzü gibi uzaktan ve beklentisiz
gereceğim yüreğimi üzerine.
– sevmek biraz da bu değil midir? –
ıslatmasa da sesini bir daha
bir isyan türküsü gibi sürdüreceğim yağmurunu
düşlere ömürler veren o duygu bulutunun..