1 Ocak 2015 Perşembe

Yazılar ve Tuğralar - Enis Batur


"Parçalanan şiir! Dene her sesi. Gir bir yoldan ötekine; kaçınılmaz çıkmaza yansısın karmaşık yüzün. Oradadır çıkışın; Çoğulluksun sen, kaynağındaki tekilliği anımsa. Ayrışmasın, kökündeki birleşmeyi unut. Benzeri olmayan derişmesin, bölerken saat insanı. Oradadır işte ereğin- kıvılcım boyunun sarsılmaz kütlesi."

Yazılar ve Tuğralar Enis Batur'un 1973-1987 arası yazdığı şiirlerin bütününe yakınını kapsıyor. Birbirinden bağımsız lirik parçalar bazen Türkçe'yi zorluyor ve ondan başka bir tat çıkarmaya çalışıyor. Bazı imgeleri, sözcükleri, şiirleri alışılagelmiş şiir soy ağacının dışında gözükse de  Enis Batur tam bir yazın adamı..

"Ses ve soluğum şimdi, Gün'e ve Gece'ye katkı. Belki nedensiz bir ürpermeyim, kırışık evrenin taş çekirdeğinde. Görkemim belki, arınacağım kargaşayı beklerken. Sayısız pencere, sayısız çığlığın içinde gitgide ürken engerek koridorda balkıyıp duruyorum. İşte çatlayan duvarlarım. İşte can kolladığım seki, basamak, kanlı düzlük. Sonradan yırtılacağım et, işte. Burada, kül beyaz bir sarnıcın aldatı duyarlığının orta yerinde- hep ve aralıksız burada, zamanın beni sancıya mıhladığı yerdeyim artık."

Yankı
Her kelimenin iki anlamı olduğunu
bilmiş, baştan beri üçüncüyü aramıştı.
Ama bu bir şey değildi asıl aradığının
yanında : Başka bir düzen olsun istemişti
seslerin arasında, harflerle renklerin
birbirlerini itmedikleri bir dengeydi
ısrarla kovaladığı. Yıldan yıla dile
yüklediği zalim işi dizmişti kafasında,
ışığa ve karanlığa, sessizliğe ve uğultuya
verdiği değerleri elden geçirmişti tek tek.
Heceden heceye dörtnala ilerlemişti bakışı,
cümleden cümleye tekinsiz bir başdönmesiyle
geçmişti: Bir an boyu elinde tuttuğu kelime
onu kavururken durmuş, gözlerini uzağa,
sonsuz bir boşluğun ardında beklettiği
sonsuz bir aynaya dikmişti.

"Ben yoksam" demişti oradaki yüz, "siz
bekleyin".


Aztek yılı biterken
"Bırak, gelsin: ışık, ses, temas:
Sen sis nedir bilir misin?
Avlandığım işsiz akşamlar,
kıpırtısız binlerce yaprak
ve erketede bekleyen rüzgar
hatırlıyorum her şeyi bir
bir unutuyorum her şeyi:
Bu gam, bu dövme, Ave Maria
ve kuşların toparlanma çağı:
Güneş batarken başını kaldırıp
kısık gözleriyle gökyüzünü delen
kadından kalmış bir bakış
hızla akıyor içimden.

Karanlığın sonuna gittim ben.
Orada pencereler dilsiz
kapılar sürgülüyken bağırdım:
Yanı dönüp geldi ve vurdu
yüzüme: Çöktüysem, tortu, dibime
kimse sallanmasın artık."


12 yorum:

  1. Karanlığın sonuna gittim ben.
    Orada pencereler dilsiz
    kapılar sürgülüyken bağırdım:
    Yanı dönüp geldi ve vurdu
    yüzüme: Çöktüysem, tortu, dibime
    kimse sallanmasın artık." çok iyi...

    YanıtlaSil
  2. canım baharım sana ve bıcırığa nice güzel yıllar kuzum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tatlımm sana da mutlu yıllar, çok teşekkür ederim,
      öpüldün :))

      Sil
  3. mavimmm yeni yazı bekliyoruzzz :)

    YanıtlaSil
  4. ne güzel dizeler..
    şiirin parçalanmışlığı beter oluyor

    YanıtlaSil
  5. Günler kısaldı, mevsimlerde,
    Ve yıl, bir öğrencinin okul defterinde,
    Dört sayfa resim, öyle yarım yamalak ki,
    Doğa gibi, bir bakıyorsun kar yağıyor,
    Elimle bir anda dönüyorum ilkyaza,
    Bahçe yenilensin dursun kendini,
    Telepinu değilim, ölüp dirilemem,
    Okul defterinde bırakın beni.
    Melih Cevdet Anday

    Mutlu pazarlar mavi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. melih cevdet'in en güzel dizelerini paylaşmışsın..
      çok teşekkür ederim, sana da mutlu pazarlar diliyorum :)

      Sil