3 Ekim 2013 Perşembe

Küçük Çocuk

Bir sabah küçük çocuk okuldayken öğretmeni seslenmiş:
Bugün çiçek resmi çizeceğiz. 
Küçük çocuk çok sevinmiş, resim yapmayı çok severmiş. Her türlü resmi yapabilirmiş: Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, tekneler...Mum boyalarını çıkarmış ve başlamış çizmeye. 
Ama öğretmeni:
Bekleyin! Daha başlamayın” diye bağırmış. Ve herkes hazırlanana kadar beklemişler.
Şimdi, demiş öğretmeni, Çiçek resmi yapacağız. 
Küçük çocuk sevinmiş. Çiçek yapmayı çok severmiş. Güzel çiçekler yapmaya başlamış: Pembe, portakal rengi ve mavi, rengarenk çiçekler...


Ama öğretmeni:
Bekleyin! Ben size nasıl yapacağınızı göstereceğim, demiş. Tahtaya bir çiçek resmi çizmiş. Sapı yeşil, kendi kırmızıymış. 
İşte böyle. Tamam şimdi başlayabilirsiniz.
Küçük çocuk öğretmenin çizdiği çiçeğe bakmış. Sonra da kendi çiçeğine. Kendi çizdiği çiçeği daha fazla sevmiş ama bunu söylememiş. Kağıdın öteki yüzünü çevirmiş ve öğretmeninkine benzer bir çiçek çizmiş; yeşil saplı kırmızı renkli bir çiçek.
Başka bir gün küçük çocuk kapıyı kendi başına açabilmeyi başardığında, öğretmeni Bugün hamur çalışacağız demiş. 
Hamurla oynamayı çok severmiş. Hamurdan çeşitli şeyler yapabilirmiş: Yılanlar, kardanadamlar, filler, fareler, arabalar, kamyonetler...Ve hamurunu yoğurmaya başlamış.

Ama öğretmeni:
Bekleyin! Daha başlamayın diye bağırmış. Ve herkes hazırlanana kadar beklemişler. 
Şimdi demiş öğretmeni,tabak yapacağız.” 
Küçük çocuk çok sevinmiş, tabak yapmayı çok severmiş. Çeşitli boylarda ve şekillerde tabaklar yapmaya başlamış.

Ama öğretmeni: 
Bekleyin! Ben size nasıl yapılacağını göstereceğim” demiş. Ve herkese derin bir tabak nasıl yapılır göstermiş. 
İşte böyle. Tamam şimdi başlayabilirsiniz. demiş.


Küçük çocuk, bir öğretmeninin yaptığı tabağa bakmış bir de kendi yaptığına. Kendi yaptığı tabağı daha çok beğenmiş ama bunu kimseye söylememiş. Hamurunu tekrar top haline getirmiş ve öğretmeninkine benzeyen bir tabak yapmış. Bu derin bir tabakmış.

Çok geçmeden küçük çocuk beklemeyi öğrenmiş, izlemeyi de. Öğretmeninkine benzer şeyler yapmayı da. Çok geçmeden kendine özgü şeyler yaratamaz olmuş.
Daha sonra küçük çocuk ve ailesi başka bir şehirde, yeni bir eve taşınmışlar. Ve küçük çocuk başka bir okula gitmek zorunda kalmış. Bu okul diğer okuldan daha da büyükmüş. Okulun kapısından girmek için oldukça geniş basamaklardan çıkmak zorundaymış. Sınıfa girmek için bir de uzun bir koridordan geçmesi gerekiyormuş.

Daha ilk gün, öğretmeni Bugün resim çizeceğiz demiş. 
Küçük çocuk çok sevinmiş. Öğretmenin komut vermesini beklemiş ama öğretmen hiçbir şey söylememiş. Sadece sınıfın içinde, öğrencilerin arasında gezinmiş.

Küçük çocuğun yanına gelince,Resim çizmek istemiyor musun? diye sormuş. 

İstiyorum, demiş küçük çocuk. Ne çizeceğiz?

Öğretmeni, Buna sen karar vereceksin demiş.

Nasıl çizeceğim? diye sormuş küçük çocuk.

Nasıl istersen öyle demiş öğretmeni.

Hangi renkle boyayacağız? diye sormuş çocuk.

Hangi renkle istersen onunla demiş öğretmeni.

Eğer herkes aynı resmi çizerse, aynı renkle boyarsa, kimin yaptığını nasıl anlayabilirim? demiş öğretmeni.

Bilmiyorum, demiş küçük çocuk. Ve pembe, portakal rengi ve mavi çiçekler yapmaya başlamış.
Ön kapıdan sınıfa bir kapısı olmasa bile, yeni okulunu çok sevmiş.
                                                                                                                                                Helen E. Buckley

18 yorum:

  1. Ne güzelmiş zevkle okudum zevkle sonuna bayıldım ;) tek düzelik hep korktuğum bir şeydir .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıradanlaştıran ve yaratıcılığı öldüren bir yaklaşıma hayır:)

      Sil
  2. bu öyküyü ilk okuduğumda da çok beğenmiştim.sen de tekrar paylaşınca yeni bir anlam kazandı canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok tatlı:)
      her çocuk özeldir ve hepsinin muhakkak bir yeteneği vardır.

      Sil
  3. Çocuklar çok şirin ve masum oluyorlar. =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle içten ve saf bir dünyaları var ki o dünyayı sınırlamamalı:)

      Sil
  4. Bir anda ilkokul yıllarım geldi evet bence bizi daha oralarda köreltiyorlar yaşasın renk renk çiçekler :))
    http://theclumsywriter.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz:)
      Körelmeyen hep açılan çiçeklere doğru...
      sevgiler

      Sil
  5. O öğretmenlerden vardır vardır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle öğretmenler de var tam aksi öğretmenler de çok:)

      Sil
  6. Hep körelttiler hayal gücümüzü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukken geniş bir hayal dünyası oluyor insanın onu renklendirmek lazım.

      Sil
  7. Hayallere sınır koymak bize verilen en büyük cezaydı... Zaten her şey şu sınırlardan oluşmuyor mu ? Ülke sınırları, evin, zihinlerin sınırları... Bizi biz yapmaktan uzak tutuyor hep...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluktan beri böyle bir yaklaşımla büyüdük ne yazık kii..
      sınırları duvarları yıkmalı...

      Ne iyi yaptın döndün. Çok sevindim. Hoş geldin yeniden
      :)

      Sil
  8. Resmen eğitim sistemi aynen bu ilk öğretmen. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitim sistemi çocukların yaratıcılığını zenginleştirmeli..

      Sil
  9. Makinadan çıkma insanlar toplulu, insan kolay adapte oluyor bu yaşama.. Sonra sıyrılması zor oluyor tabi alışkanlıklar sürekli süre gelen emir alma durumu falanlar falanlar... Ama birazcıcık varsa içte şu kafaya sığamama durumu, hani kafanın bile sana dar gelmesi hali azıcıcık da sorgulama geliyor gerisi :)) Hikayeyi sevdim ,öperim bide tabi :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fotokopi ile çoğaltılmış insanlar topluluğu yaşamı nasıl güzel,farklı şekillendirebiliri ki?
      mümkün değil. farklı yaklaşan, düşünen, sorgulayan hayatı yaratıcı yerlerinden kavrayan insanlarla farklılıklarla, renkliliklerle güzelleşebilir her şey.
      O içten gelmeyi harekete geçirmenin yollarını çocuklara vermeli şebnemcimm:)
      öperim ben de:)

      Sil